| sının lökimiyeti beklenirdi. Pre. muti ürk- BARB Yazan: İskender Fahreddin Akdoğan, Ispanyol amiralı (Alvaro ) yı aramağa AROS çıkmıştı. Fırtınaya tutulmamak için, geceyi 'Taşadasında geçireceklerdi Amiral Alvaro Akdenizde ne arıyor? Barbaros, kayıkcıların nie yıkcıların tarif ettiği istikamete göndermişti. sırada amiral Alvaro İspan- ya sularında müslüman düşma iğile meşhurdu. Endülüsten Ber- beristana hicret eden müslüman- ni donanmasının Venedik si larında demirlediğini işidince Si men ad. endini Böstermek istediği belliydi. İspan- Yol donanmasının perişan olan e İspanyaya kaçtığı mu- ak Amiral Mei şuradan bura- dan 4 derlediği Z parça gemi ile Türk BEER korsanlık yapa- in içinde, müdafaa- *ız sahilleri yakıp yıktıktan son- ra an rn keme muharebesinden ön iri Türklerin önü- lara sarkarak manlarından uzaklaştıramıyorlar- dı. Fransızlar: Akdenizde Türk donanma- e hâ- kim olacak kudreti eler dir/.» Demekle hem hakikati söyle- miş, hem de bitaraflıklarını gös- termiş oluyorlardı. Britanya adalarında açılmayan da, (Preveze sonra hücum Plânlarının Türklerin yaptığı gi- bi tashihe mecbur olmuşlar ve İn- &iltere sularında «Barbaros sis- teminde talimler» yapmağa baş- ». lamışlardı. ( Turgud reis, Akdoğanın yirmi Parça gemi ile enginlere açılma: kalan hiç de memnun Önek vallının başına bir felâ- Ki EZ kendini nasıl koruya- <ak?, u, Barbaros, yo; Turgudun ileri sezdi: senin aslan sandığın mah- kr ga an kedileşti! dedi. Dört yı z parça gemi de bir şey ği “a muvaffak “olamıyan donanmasının Tal Alvaronun başında yüz tek- (1) Ba rbarosun Preveze muharebe. a man: ) daha sonra (Nel- ) gbi e amirallar da bir kaç $fa tatbik ederek hepsinde rene e kile, ir. mgiliz müv: n Layn Powl, a bakla «Hayreddin ae icad etmeseydi, İn- e Roday ve Nelson ile ancak onuncu plân- el arasında geçe Bi, ne de olsa, Akdoğanın Yirmi gemi» si onları peri işan etme yeter. Sen Akdoğanın denizde düşman- la sep boğuştuğunu görmedin galiba?!... al üstüne yelken açarak enginlerde dolaşmış bir deniz kurdudur. Akdoğanın e bir yardımcı kolu daha gönder- ei fena olmaz sanırım. arbaros, kle dinlemedi.. rardan silkerek güvertede do- laşmağa başladı. Çanakkaleye doğru gidiyorlar- dı. Akdoğan Tpedamikz ayrı Elie Mm Sekiz saat dalga! bocaladıktan sonra, yi ayet gün batarken Taşadası önüne gelmiş- lerdi. arasında Şer bu adanın önünden üç yıl önce de geçmişti. Bu ada çoktan xe Venediklilerin idare- sinde bulunuyordu. Barbaros adaya (uğursuz yatak) diyerek ehemmiyet vermezdi. Türkler bu- rasını kasden işgal etmezlerdi. A- dürüst bir şey bilen u, Kimisi onun mazisi çok ka- yo! li Lübnanlı bir kadın oldu- ne olup bite- ceği hakkında falcılık ederek asd ur olduğunu ileri sürüyorlar. Bazıları ailesinden ayrılmış Masrl Ew Cc 0 E 5 g A &. Bir gün bir A rupalı prensle birdenbire seyaha- te çıktıklarını haber veriyorlardı. Bir gün tahtını kaybetmiş eski bir kralla Nise gittikleri haber Bir gün gazetelerde yanında, Ağahanın danın arka arkaya iki küçük lima- nı vardı, Birinci körfezde iki yüz kadar Rum evi, öteki körfezde de elliye yakın Venedikli balıkçı ailesi oturuyordu, Rum limanında | a Venedikliler yok değildi. Fa- | u kısmın ticareti tamamen | Rumların elinde idi İ Taş adası kaçakcılar uğrağı bir liman ipi için, Türkler bura- sık sık uğrarlar ve kaçakçılar hakkında sellamien malümat a- lırlardı, Ada halkı Türkler o (Preveze muharebesi) nde birleşik düşman donanma bi s Diyerek - sahilde o koşuşmağa başlamışlar Halbuki Barbaros Akdoğâna öyle bir emir vermemişti, (Taş adası) zaten kalesiz açık bir li- mandı, Kasabanın bir topa bile tahammülü yoktu, Evler sirt sırta yapılmıştı. Burada biraz barınalım.., Fırtına dinince yolumuza devam eriz. yerek sahile yanaşmış ve or- talık kararınca yanına bir kaç ge- alci esi karaya çıkmıştı, ada)nın muhafızı eski Ve- nedik * lsnauluramlk biri idi Tür İN donanmasını uzakta; e derhal sahil bbp rl sarilip in mışti, Akdoğan karaya ayak basar- ken ada muhafızı yerlere kadar eğilerek: — Ada bizim değil, sizindir, as- lanım!, karşılamış ve o Akdoğanı evine davet etmişti. (Arkası var) Suzan Langlen ile karşı karsıya te- nis is oynadıkları görülüyordu. Bir K m mil- yon kazandığı; kumar keybeden meşhur Dolli hemşirelerin mü- cevherlerinin bir Kısmını satın aldığı rivayeti çıkıyordu. | Bir gün bir kaber.. Güzel Zey- nebe âşık olan gayet zengin bir | Hindli mihrace aşka rivayet.. merika; transatlântikte Moris eyi ile güzel Zenyneb pek ahbab olmuş- lar Muhakkak ki güzel Zeyneb ken- disinden pek çok mi şe- hir şehir dol Ç para sarfeden em e serseri idi. u yer yüzündeki bütün Tan heykellerini kıskandıracak kadar harikulâde güzeldi. İri ve nefis vüdudile belini kıvıra kı. vıra sahnede yarı çıplak dans edişi « Hindli mihracelerin, eski kralların, maceraperest oprensle- rin, Kanadalı milyarderlerin ak. lını başından alırdı. Fakat güzel Zeyneb derli idi, Artık yaşı kırkı geçiyordu. Kazan- dığı oluk oluk pi bir elinden e öteki elinden çıkmıştı, Se- fahete çek para Lime har vurup ve rm muştu. telerde bir ini tıpkı kendisi gibi kralları, ği ie milyarder- n sav! AZE leri ayaklarının dibine düşüren ka demler. Mi ınca i okuyor- ski at teş Halbuki o el ne kadar severdi. Dalianllkaii yiyecek ibi kendisine dik dik bakmalarına a Artık karar i: İnzivaya çekilecek, İs- tanbula gidecek, orada yaşıya- caktı. Onu İstanbula gelişi âdeta bir hadise oldu. Fakat güzel Zey- neb herkesten kaçıyordu. Boğazın liyorı iç, ma biç yalnızlı- ğa siman Boğaziçi kıyısında sıcak ve ışıklı ağustos gecelerini yapayalnız geçirmek çok güçtü Ni Hele böyle vaz Zeyneb gibi ha- yatını bin bir macgra ile geçir. miş, peşinde re genci sü- rüklemiş bir kadın içi deniz yil yalıya dönüyordu. Gene yapayalnızdı. Başının içinde eski neşeli, gürül tülü, parlak geceleri vardı. Onları düşündükçe büsbütün yalnızlığını hissediyordu. Birdenbire arkasından bir ayak sesi işitti. Döndü, baktı. Bir göl- ge.. Onu hemen tanıdı, İstanbu- la geldiği on gündenberi peşini bi- rakmiyan uzun boylu gencdi. Birdenbire içi derin bir heyecanla Beşeriyete belâ olan fareleri FA” HASAN Fare Zehiri Buğdayları siner ne ağam yerlere serpiniz. 25 ki MACUN vw BU ĞDAY ikisi bir arada Bazı —— sar zehirin- bazılı den lanır Dk eş Bunun içindir ki her ikisini istimal ey.emek çok dar ve e silsilesi muhakkal ati b surette ölürler ve pi m İkisi bir 40 kuruştur. asan Ankara, Istanbul - Beyoğlu Fare Zehiri Macunul burkuldu. Bu meçhul delikanlı son zamanlarda rasgeldiği en ve- falı adamdı. Geceli gündüzlü kasından ayrılmıyor, onu bir göl- ge gibi her yerde takib ediyordu. Bazan sokakta ona Zin bir şey söyliyecekmiş gibi ve fa birçok kimselerden teminat mektu- bu getirebilirim. baktı: — Peki.. dedi, kabul ediyorum. 0 ii z Gg neb tatlı bir gülüm kat sonra fikrinden vazgeç gibi uzaklaşıyordu. Zeyneb onun bazan gece yarıla- rına kadar yalının etrafında do- laştığını, baktığını görüyordu. pencerelere uzun uzun ndi Miz Sil le konuşurken buldu. Genc adam o kadar alâkadar- dı, arkasını o derece ge du ki âdeta içine şüphe Sakın bu genc ve güzel Pimi bir hırsız falan olmasın... Lâki in buna imkân yoktu. memuru mu?.. Fakat onun po- lisle işi ne idi?. Fakat onun takiblerinden mem- nun da olmuyor değildi. Yavaş bu uzun boylu yakışıklı genc önun için aranılan bir adam olmuştu. n boylu likanlıyı vii görmese üzülü- yer, meraka düşüyordu. Sokağa çklağı zaman daima onu arkasında arıyordu. Geceleri uzun boylu, geniş omuzlu bir deli- kanlı rüyasında kulağına eğiliyor: — Seni hayatının sonuna ka- dar bir gölge gibi takib edece- ğim.. O kadar güzelsin ki. di- yordu. zi: bu gölge kulaklarına da- fin 1 daha şüli, daha helis imiz e Bir ken hizmetçi girdi: — Bir genc gelmiş.. görmek istiyor. Kimdi acaba?. yavaş Bir gün uzu! gün salonunda sigara içer- . dedi. Sizi Burada tanıdı- Kapı açılınca az daha kalbi he- yecanden duracaktı. O idi. Gü- ve yakışıklı endamile içeri girdi: — Galiba bir kâtib arıyormuş- sunuz, dedi, türkçe, fransızca bi- irim... Eğer kabilse... Sonra size yanına yemi. eray içine baktı. ie — Görü; ti e hiç Para ile alâkadar benim yanıma girmek istiyorsu- nuz.. Hakiki maksad Genc adam kı mak için haber aldı. Genc kâtib onun sa- londaki güzel resmini çalıp cs seviyordu. enc kâtibe odasının yanındaki odayı verdi. Bu iki yatak odasının arasında ge- niş bir balkon vardı. O gece bü- yük kalb çarpıntılarile yatak oda- sına : çekildi." Uyuyamıyacağını anlayinca divana uzandı, Bir si- gara yaktı. Karşısındaki büyük aynada güzel vücudunu seyre dal dı. Bu sırada balkonda bir gü- rültü oldu. : Balkon 8 açıktı, Baktı. Genc adam balkonda idi. Gülümsiyerek ayağa iye aşı bu ne cesaret., O içeri girerken tenkit dedi; mecbur Zilli Size hakikati e B. teden idim de suya düştü. medi bütün eski günlerimi unut- tum, Ümüdsiz, ölümü bekliyorum.. “Genc gazeteci aldığı sayanı dik- Es beyanattan memnun not alir ordu. (Bir yıldız) en son ümi Şi yneb delikanlının gözlerine *