> 'efrika No. 139 BAR Yazan: ROS İskender Fahreddin Divan kâtibi Niyazi efendi Venedikten dönünce saraya gitti ve başındaki sargıyı atarak: “Onlar gözüme kızgın mül çektiler, şevketliml!,, diye haykırdı.. Gözü oyulan elçi! sırada Kanuni Süleyman, Barbarosun (Kastelnova) dan ge- tirdiği altınlarla donanmanın ek- #iklerini tamamlamıştı. Venediklilerden öç almak za- manı gelmişti. Padişah, Barbaros Hayreddin Paşaya elliye yakın geminin Ha- liçten dış limana çıkarılmasını ve bir an vwel Akdenize çıkılması- nı emretmi: Bu sefer için dört binden fazla Yeniçeri ayrılmış ve gemilere bin- dirilmişti. Kocaeli beyi Ali bey, Teke be- Yi Hurrem bey, Sayda Ali bey, Alâiye beyi Mustafa bey de maiyetlerile beraber donanmaya iltihak edeceklerdi Alâiye beyi Mustafa bey (An- drea Dorya) nın son günlerde hangi sularda dolaştığını yakın- yen donanmayı beş fırkaya ayır- Miştı: 1 — Kocaeli beyi Ali bey, 2 Sayıda beyi Ali Par 3 — Alâiye beyi Mustafa bey, 4 — Teke kin Hurem bey, 5 — Doğa Bunların aba de ayrıca Mi kaptanlar ve topçular vardı, Erzak mavunaları sabahlara ka- dar donanmaya yiyecek taşı- Yordu. Donanmanın bir an evvel Ak. denize çıkmasına, Niyazi efendi- nin Venedikten d Sürüşü sebeb ol- Muştu, Hatırlarda dır ki Niyazi efendi ecnebi dili bildiği İçin padişah kendisini elçi sıfati- le Venediğe göndermişti — Sl efendi istabul döndü- an başı sarıliydi.. Sağ gö- sile kali ordu. Niyazi « efendiyi simay Barba- Tos karşıladığı zaman — Ne haberler belirdi baka- hm? Diyerek elini omuzuna vurmu Ve kendisini ei yi kapısı Önünde Iâfa Niyazi BİM il ol duğu halinden belliydi. Barba; aros, onun ne allâk bir Adam emer bildiği için, peşi- Ni bırakmak istemedi. ——Huzura LA çıkacağız., e Yürüdüler, Baş müsahibi yz İçeriye haber gönderdileı & Kanuni Si Niyazi efen- inin, mi duyunca ellerini >— Çabuk 1 Diye bağırm. a aştı, iy u— hü piş huzuru- A gir, ü anın “Kisicdl korku- ı Vek, keiki. diye söze baş- di 1- Venedik cumhuriyeti ken- iz dei daima harb ha- e addediyo; İspany; lie lenerek Pel adalarını li zaptede- cek.. Hattâ (Navarin) i bile ala- IŞ, Barbaros, Arşipel adalarını biz- zat kendisi fethettiği için, divan kâtibinin sözlerine ina nmadı: mübalağalı anlatıyor, padişahım! Venedikli. ler bu kadar yüksekten atmasalar Fakat, bu sırada padişa- hın odasında açılan feci bir sah- ne, ikisinin de tüylerini ürpert- mişti, Niyazi efendi sol gözündeki sargıyı hiddetle çıkarıp yere ata- rak: nmıyor musunuz? » de- di- —. e canl bir şahid. zi efendinin sol gözü sön- vi “ön kapaklarının kenarın- da, gözüne çekilen kızgın mille- rin yanıkları duruyordu. he bir hikâye ET Pervin okuduğu romandan K lerini kaldırarak önünde d olan esmer genc kıza ei ktı, y 5 S Bu genc kız müstehziyane, âde- ta düşmanca ona hitab ediyordu: — Sizden bir şey sormak ister- dim, diyordu. Pervin, hayretle: — Buyurunuz, dedi. Bu sırada içeride müzika güzel bir e çalmağa başlamıştı. Es- mer geni ir hasır koltuğa ra- hatça ile ğındaki yakut yüzüğe dikkatli dik- katli baktıktan sonra: — Bu yüzüğü size in ver- diğini sorabilir miyim? dedi. rine yüzü helede kı- zar vE ğremdi böyle bir suali pek > buluyorum. Belki, fakat sai anla- ha etmezsi- iz. Fakat, siz Sörieyinik bu yü- ek nereden buldunuz? — Neredn bulacağım? Nişan- lumın hediyesi, Em kız Pervinin sözünü kes- ika ön so yeri — Padişahım niz iğnemi: ve 2 den k ye bir gözünü çıkarıyoruz!» de- Beni bir zindana attılar.. Ve nihayet döneceğim sabah gö- züme mil çektiler. Onlar ini muahedesini çoktan yer: ceh dip lt bu kadar acı duy- mazdım nn gözlerini açarak: — İnsafsız hainler.. Diye bağırdı, Barbaroj bu kor- kunç manzara ki ea biraz önce söylediklerin: ol muş bir tavırla Niyazi efendinin gönlünü almağa çalışıyordu. Padişah, divan kâtibine: — Sana yapılan bu hakaret, herne yapılmış demektir! e Barb öndü: — Tez gidip donanmaya ha- reket emri veresin.. Ve donanma- na geçerek bu insafsızlara haddini bilirsin! Niyazi di Venedikten tek gözle döndüğü haberi, bir gün içinde dilden dile bütün İs- tanbul halkının kulağına irişmişti. İbrahim paşa bu haidseyi du- yunca hiddetinden ateş püsükür- eğe başlamıştı.. Deniz üstünde ime. birlikte Akdenize çıka- < kadar elimi bey- İn vuru: önmüştü. — Bu ne leş diyordu. EL çinin ne suçu var! Hangi tarihte, hangi millette böyle bir alçaklığa tesadüf edilmişti? Niyazi efendinin OVenedikten dönüşü, donanmanın hemen bir iki gün içinde Akdenize çıkacağı haberi İbrahim paşanın konağın- da, kendisini olduğu kadar kızını da sinirlendirmişti. (Altındal) ın (Beyaz cadı) ya yaptırdığı büyüler, avuç dolusile verdiği altınlar boşa mı gidecekti? Osman kâhya konakta küçük hanıma kavuk sallamaktan usan- mıştı. Bir taraftan İbrahim paşa- yı oyalıyor, diğer taraftan da kı- zını avutmağa çalışıyordu. onanmanın İstanbuldan hare- ketini bekliyen Osman kâhya ken- di kendine: e bir zıplar, iki zıp- il öcüecide ele geçer derler.. seviyor? Ve hülle ayağa ei ni Yakut yüzük | münasebete başladığı için beni al datıyormuş demek. — Şaşılacak şey. Kaç defalar ömründe kimseyi sevmemiş ol- duğuna dair yeminler etti bana, enc kız, acı acı güldü. — anda size de hiya- net ei demek oluyor. Şim- smer g deşini görmeğe gideceğini söy- edi. Esmer genc kız bu defa kah- kahayı şen — Kız kardeşi mi? Hep a imdat Bana da böyle Enel Bir ve hafta sonra da bu yakut ğü başka bir hanımın parma- li göreceğiz galiba! ervin ies Yen Eğ na anlatırım! Dim Gokil , Geç vakit Feridun otele geldi- «İşte yüzüğünüz, bugünden tezi yok, onu «kız kardeşinize» he- diye edebilirsiniz. eni aldattın mefendi? u demek istiyorum ki ala a me ii bu yüzük beni ğımd. — Kabil değili — Öyle bir kabil ki... Ben ak danmadığma eminim. İsterseniz halkanın içine bakınız. Ayın 9 un- da verilmiş olduğu için orada 9 rakkamını hâk edilmiş olduğunu göreceksiniz, akikaten yüzüğün halkanın ülü şey yok. Nişanlandığımız zaman iğ ebediyen seveceğini vadetti a yüzüğü hediye verdi. Bir kaç ay sonra bir seyahat çı- kardı. İş bahanesile uzaklaşma- ga başladı. Nihayet şüphelendim. Merak ettim. Sorup Beni aldattığını anladım. mızda bir kavga olda u. Yüzüğü çı- karıp başına Sözlerinin tesirini anlamak is- tiyormuş gibi, biraz sustu. Sonra devam etti: — Doğrusu, ayni yüzüğü hediye etmesi hiç te b e bir muamele değil . Pervin bu hikâyeyi büyük bir heyecan ile dinlemişti. Merak ile sordu — Seyahat bahanesile Ra uzaklaşmaları ne vakit miştı — Altı ay oluyor. — Tam kendisini tanıdığım ta- rih. Filhakika, iptidaları beni a ziyaret ediyordu. O ha He kada Sizinle aşla- AŞAN AN iri sefer Ki giderse, umarım ki bir daha ie mez, (Altındal) da bu herifi unu- ii rdu. Acaba donanmanin İstanbuldan gitmesile her şey unutulacak miy- di? Aşk yalan e me Akdoğanı unutması n yok- tu. O, günler ar eriyor, s0- İuyor. Ve kuru bir sögüd dalı gi- bi inceldikçe inceliyordu. « soruşturdum. Ara- Arkası var) Çünkü ben de size hiyanet et- tim. Hikmeti nasıl kıskandığınızı hatırlıyor musunuz? Şüphe etti- giniz şey pek doğru idi, Seyahat- lerinizden birinde ben de onunla gayet lâtif iki gün geçirdim. Ar- tık ö deştik demektir. O Pervin» Feri pile bir elem duy- du. Başın rinin arasına al- dı. DüŞLik eğer başladı, Etrafın- da sanki dünya dönüyordu. Son- ra, içinde pu bir hiddet par- ladı. düştü. Yavaş yavaş Tebl topladı. Böyle bir kız için bu kadar muz- tarib olmak olmıyacağını düşün- dü. salona girdi. Bir tarafa çe- kildi. Yanındaki masada esmer, bir genc kız oturuyordu, Yal . Birisini bekler gibi etrafı- parmağına geçirm Dans ederken genc gözü yüzüğe ilişti ve sordu: — Bunu nereden aldınız? — ir rus antikac Genc Be bir müddet Feridu- nun yüzüne baktı. Sonra elini yü- züğe götürdü, gözlerini kapadı. eridun is — Ne oldunuz? — Şimdi i işi anlıyorum! Bu yü- ük bir kaç ay evveline gelince- ye ted benimdi. mişti. Bana hiyanet layınca kendisine reis etmiştim. mek o da götürü ii Bu sözlerin ik bir mânası yoktu. bedeğizemi bi kerk: — Olabilir! dedi. Esmer genc kız büyük bir te- essürle: — Zavallı Pervin! dedi. Şimdi ne büyük bir hata işlediğimi an- hyorum. Pervin ile aralarında geçen va- tamamen anlattı. Feridun- dan af diledi. | o edi teselli ediyordu: ecek bir şey yok... Bilâkis De di etmiş ie HASAN GÜLYAĞI İsparta göllerinden büyük bir itina ile elde edilen Hasan Gülyağı bir damlası bir gül bahçesidir Ya a gramlık şişesi 50,, 200,, ramlık “10 gram ak s8 sikii HASAN GÜLSUYU Dünyanın en nefis gülsuyudur. Şii 4 40, şe 50, 1 kiloluk JHASAN ÇİÇEK SUYU Halis turunç çiçeklerinden ya- pılmış olup bir damlası bir şe ayaş Saman nda vi ela ayan ik suyu hayat ve ruh verir. Şişesi 40, yarım 50, bir kiloluk ai m. . NEROLİ Hasan çiçek suy esansı” dır. “Bir lk e şişesi 590,, “5 gramlık 200,, “10 gramlık 375,, kuruştur. HASAN DEPOSU: Ankara, Istanbul, Beyoğlu Üsküdar icra dciresi İstanbul müddeiumumiliğinden : Yeni teşkil olunan Üsküdar icra mubhasibi mesullüğüncs devir mu- amelesile edileceğinden Martın 2, 3, 4 üncü cumartesi, pazar, pazartesi günleri Üsküdar icra dairesine müracat kabul edi lemiyektir. Beylerbeyi Spor kulübü reisliğinden : Senelik kongremiz 8 Mart Cuma günü e an üylrimn o gün kulübe ge'meleri Adres tebdili için yirmi kuruşluk pul göndermek lâ SE mii . — Ruzukasım iş mo vi - Akşan nuz, gözlerimi açtınız. Size min- nettar olmalıyım... Bunu söyliyerek Pervinin mek- tubunu uzattı. Güzel esmer kız mektubu oku- mağa oküduktan sonra düşünce- ye daldı. Aklına bir şeyler gelir gibi oluyordu, sonra mırıldandı: —— ederim, ikimiz de ayni mevkide bulunuyo uu esmer pelear tesiri ak tında kalan Feridun hemen ce- vab verdi: — Pek doğrir... O halde, karşi- lıklı biribirimizi teselli etmeğe ça- lışabiliriz. Ne dersiniz? İşte bu suretle yakut yüzük es- mer genc kızın parmağına tekrar takıldı ikâyeci