SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI IRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 438 Istanbul sokaklarında kanlı hadiseler, Abdülhamid telâş yi Saraya gidib taleblerini padişa- 5 de let beyin kumandasındaki jandar- malar tarafından Babıâli ve Di. vanyolu civarından, Sultanahmed ve ırga meydanlarından tar. dedildiler. Fakat bü sırada deniz ve hare askerlerinden, talebei ulümdan, esnaftan bazılarının Ermenilere tasallüt etmekte öl riva- yetleri yapıldı. Bu gibi hallerin meni için et- rafa emir verildi; Sultanahmed civarında toplanan müslüman a- hali dağıttırıldı. Said paşa patr iğe gidib nasi- hat etmeleri i karel Ermeni muteber- lerinden ruhani meclisi reisi Gab- riyel efendi ile an efendiyi çağırdı. Patrik efendi bu toplan- ped şikâyet eyliyordu. Nüm enilerden yak niz Kumkapı kilisesinde 80, 90 < kadar e Bunların da ağılacağı nih: patrik efen- tarafını dan kli edildi. Mabeyin başkâtibi rn pa şa hatıratında anlatıyor ki (Padişah tarafından Said pa- şanın konağına gönderilmiştim. Said paşa: a — enilerin bana etmeleri ihtivali var. Babıâliye gidib gelirken mabeyin iyi rından bir kaçının arabamın ya- nında ere müsaade is- tihsal edi Dedi. Ben de padişaha arzet- tim, Müsaade çıktı, Sadrıazamın maiyetine verilen çavuşlardan biri avdet edince kendisinden malü- mat sordum. Şu cevabı aldım: — Arkadaşlarla birlikte Said sai konağına gittik, ın arabası Paşa konaktan çıktı. Bir kira ara- âsı getirtti ve buna bindi. Bize arabasının etrafında ve kira arabasının peşi sıra gelmemizi söyledi, Babiâliye böyle gittik. Ben de keyfiyeti Abdülhamide bildirdim. Bunun kderili işah çavuş- ların erer refakatini ya- sak eti ee yilâyeklerdeki Ermeni iğ. tişaşları Abdülhamitte ancak hırs uyandırırdı. Bunlar şiddetle ezile- bilirdi. Fakat payıtahtta büyük devletler elçilerinin gözleri önün- de mümkün olursa kan dökülmi- yerek inzibatın, rel temini lâzım idi, Bu maksatla Babiâli- de çalışan üç nazır ile sadrıazam mabeyine davet edildiler, paşa saraya gitmek için rdi; zadrıazamın arabası mai- Komltecilerin mektuplara yas pıştırmak Üzere en kraker tertib ettikleri yeti yaver ve roi ekini uzakca ileriden gitti. Saraya varılınca kurenadan Arif bey Said n Yi ; ihtilâlin teskin olunub © lunmadığını iradei seniye ile sor- > y şaşkınlık içinde bulun- in ibi sadrazam da vaziyet- pe mary ve kalmıştı. dülhami mıyacağı şiddet- li lir ar ediyordu. Sai, a bu arada ailesinin bir Şaş ve suikasta uğrama- masi için Nişantaşındaki kona- ından saraya celbedilmesini de rica eylemişti. uzura çıkınca Said paşa: — Hâdise çıkar, çıkmaz, iki, üç tabur nizamiye askeri gönde- rilmesini serasker paşaya bildir. e Maliye nazırı polis maaşlarnı untazaman vermediğinden po- iler e gevşek davrandı- lar; i buk bastırıla- madı. Diye m ile huzurdan çıkıp mabeyin dairesine avdet et- erasker Rıza paşa padişahın yanına davet olundu. O da: âdisenin vukuile taburlari hazırlamıştım. Sadrıazamın ya- veri sonra aglar e üm ir ver gelmeden bana (bu bir « ger safir dehilt harptir; taburlar gönderilince a- hali iltihak eder; ire e yolunun köşe başlarına jandar- ko; Ikın ihti meydan bırakmamak kâfidir.) Reyini söyledi. Keyfiyeti Atebel ülyaye arzeylemiştim, Efendimiz, (Kumandanı azam) bulunduğu- nuzdan fermana muntazır ol . Hazinenin müza i | yekasi hasebile bu > nazırinin da, ve da maaşları muntaza- elariat Said paşa bilmez mi? Mazuliyeti esnasında teraküm etmiş maaşlarını defa- ten alamadı da bu kendisine Ma- liye me ie bulunmağa serrişte oldu!.. ae e bulun- du. (1 mabeyin dairesind. vükelâya mahsus odaya çekildi. ler. Bu gibi ahvalin ü batayı yazmakta ike rendan Arif bey gelerek paşala- (0) Memduh paşa: Hal'ler, İclâslar İ menilerin takım, Ge avdet müsaadesini bi paşa 6 gece sabaha ki Minel “mühabereler ile bl gul oldu. Zaptiye nazırı İstanbul- da, Galatada, Tophanede, Tersa- ne taraflarında, Kadıköyünde Er- , takım gezmekte, karakelkenelerle ahaliye İsarruz te olduklarını, müs- karşi lümanların da Ermenilere İ ayni suretle hareket eylediklerini bildirmekte aha gani gönderdiği bir telgrafta maktul ola: elli rise ermeninin defnini i is Said paşada definden evvel BENLE tahkikile patrik- haneye müracaat edilmesini, ru- hani muamelenin icrası için saba- va intizar olunmasını tavsiye et Oy günü adliye dairesine den iki Ermeni müslümi rafından Kn yeni baştan to d BE ge 6 dele ve mukateleleri haberleri bi- ribirini velyetti. Kapriyel, Nur diler saraya getirildi, Apik efen- Kapriyel istle; dır. Suikastlarını korkarım) diye Rez ettiğinden vaki olduğuna dair haberler alı- nıyordu. Abdülhamid Said paşaya: (Kendisi sarayda iken cemiye- E e ğ ğ a GE 1313) a mabeyinden Şehre- mini Rıdvan paşaya eg na zirile birleşerek oas& temi aid nl ittihaz linea ildirdi Sanil de encümende bulun. ması lüzumuna dair vaki olan arz üzerine serasker paşa gene mabeyine celbedildi ise de A PN bir faide hasıl o şalar arasında tatsız ii kat veli Serasker Rıza zayn < tehevvür ile kalkarak çi kıp gi e iğtişaş başlar, baş- lamaz sefaret maiyet vapurları- nın altısı da Tarabyadan hareket Me ma arjeri (Şark ve Hanutonun şahsi e mii bu rakkamı beş, Altı y çıkarırlar! DÜN ve Yazan: M. Uygaç .Yarın, belki mücadele, *başka bir bayrak altında tekrar başlar- dı. Fakat dünkü mücadele artık bir ölü tarih, maziye doğru uzak- l kasırga arasında bir toz bulutu haline gelmişti. İnsanla- rın istikbali üzerinde şimdi ya- rın kalmıştı ve o da daima ga- liblerin idi, Kavimlerin hayatında bir hakikat olan bu düstur iki in- san arasındaki mücadelede de ye- güne kanundu. Faruk emmeyi başka pig ni de öldürmeğe m etmişi Zabıt ve teshir edilen kalab vi ise kendisini emeryer İşlediği cürüm için si vicdanından başka hâkim yı Şimdi Yali içindeki kasır. a da geçmiş ve uzaklaşmış sayıla- bilirdi, Bir insana kendi kuvvetini his- o mücadele hırsı mevcud değildi. Düşmanlar, her günkü günkü üzüntü ve saa uyku- sunu kaçıran düşünc: Bunların yerinde zl boş bir yorgunluk, bir nevi hiçlik, çok yükseklere çıktığı için şimdi hep alçalan bir kanad vardı. enüz otuz sekiz yaşında idi. Hayat önünde berrak, hür bir yol gibi açılıyordu. İyi yel takib etti- ğine, büyük bir samimiyetle ha- yata atıldığına kani idi. Eğer bir . Bunun için binlerce sene- Kik sep hani ikirleri yıkmak, beşeriyetin buda! taptığı put- lardan ortalığı temizlemek lâ- md. O bu yolda devam gere bir gün, herkesin başına bir vaka onun ilede be tecelli etmişti: Sevmişti, mal işliyebile- cek kadar sevmi: Daha ilk eli “eünrinsme slaj mesi Farukun nazarında başki bir mâna almıştı. Bu eskisinden daha fena yahut daha iyi değildi, yalnız başka idi. Hayatın hudud- ları daha darlaşıyor, fakat daha vuzuh ve sarahat kesbediyor gi- bi geldi. Şimdiye kadar bazı şey- lere haddinden fazla bir ehemmi- yet vermiş olduğunu zannediyor- du. maneviyatma böyle bir şüphe girdi, Duyduğu ihtirasın sar- hoşluğu içinde kendi hayatına ve sevdiği kadına verdiği ehemmi- et çok a Maddenin esrarını öğrenmek için o kadar derin tetkiklere hacet kal- iliyeti işte aşk içinde “meydün yordu. Bir takım ince mülâhazalarla makul bulmağa (çalıştığı cürmü hakikatte aşkın yahşi bir hare- ketinden başka bir şey değildi. İçinde yağma ve garet peşinde do- laşan ilk adamların vahşetinden başak bir şey mi uyanmıştı? Evet, dünyada bir büyük ve mukaddes kelimeler vardı. Fa- evilen bir ağızın hafif te- neffüsü bunları dağıtabiliyordu. Tefrika: 69 ederek Tophane önüne gelmişler- di. Bu da Meri sinirleri- ne dokunmuş! Mabeyinde ak e mabeyincilerin vükelâ il Tarı ile saatler Pena (Devami var) YARIN Edebi roman IX Reşidin evinde Ferda Farukun veren kokularile dolu bir muhitte doğmuştu. Ferdayi tmağa mecbur olmuşlardı. lar bin türlü iz- tırab ile karnında taşı iŞ wvetli kolları arasında tutarak dünyaya getirmiş gibi, Ferda gözlerini açtığı zaman, endisini seyreden âşıkını ara- bu kadın kalbi şimdi hayatta bir sükün e 1 teneffüs etmeğ başl mira na annesi kuca- ğına almıştı müş olduğunu hatırlıyan bu yaşlı kadın şimdi torununu sıkarken eski o gencliğini içinde yaşadığını hisseder gibi oluyordu. un için artık dünyada ye gâne güzel şey kendisinin göğ“ sünden fışkırmış olan bu yeni ha- . yatı çırpınmasından başka ne olabilirdi? çi Mini mini bebeği beşiğine doğ- . ru taşırken ihtiyar kolları sevinç. ten titriyordu. Günahkâr kızı karnında yeni bir kalb taşımıştı, mülevves aşkı nalıği kudsi ve acılı Gö li ni yordu. Derin mezardan tabutun çıkışı- nı süküt içinde seyretmi çük Nihal bile şimdi, mütebessim, âdeta bir anne tecessüsile küçük beşiğin üzerine dikilerek mini mi- ni yavruya Se derin bir nefes alıyordu. ene yalla odada, karanlıkta oturuyordu, Uçan yıl bii müstehzi hahkahalarile etrafı çınlatıyordu. Bir taraftan, defterine şfir ya" ik vi çan yıldızlar tutuşan samafi telleri. Onları tutmak için ek diven giyiyorum... İşte üç tanesk ni yakaladım bile...» Faruk Ferdanın odasında s& kit ve dalgın duruyordu. Ferdx nın solgun çehresine, alnına dü şen saçlarına yordu. Bir kolu; çıplak, bilekte bir bilezik, yor dan sarkmıştı. Yarı karanlık içinde bu altın halka, odanı parlak merkezini teşkil eder gibl pırıldıyordu. Kol yaldızlı bir renk alıyo” el âdeta şeffaf görünüyordu, Fer da nefes aldıkça üzerindeki hafifçe kalkıyordu. oAydınlıği doğru dönmüş burun delikleri pe daklar tamamen renksizdi, Üzerine tül geçirilen lâbmani sakin ziyası odayı koyulaşa: n bii eydi içinde vie ee Nazal i ir saatin sesi işitiliyorde” j