İli Tetrika No. 118 ARB Yazan: AROS İskender Fahreddin Akdoğan denizden çıkınca, Barbarosun Kir İk sözü” sözü şu oldu: sana ben kendi el “ Altındal'ı sana ben kendi elimle vereceğim..!,, Akdoğan denizden ar ık- Eğ Bel dizlerine kapan- zi bir daha görmeden ök seydim, bütün gördüklerim be- nimle beraber denizin koynunda kaybolup gidecekti. iyerk ağlamağ şladı. Akdoğan babasına kavuşmuş &ibi seviniyordu. Türk gemicileri arasında Ak- doğanı sevmiyen bir kimse yoktu. Delikanlıyı derhal soyarak, sır- tındaki ıslak elbiseyi değiştir. mişlerdi, Barbaros: seni öldü sanıyorduk, enedik bayrağı çekerek buraya Ekler. eldik, Sizi uzak- muştık, Türk donanması olduğu- mu bilseydik, derhal Türk sanca- ğini çekerdik. Fakat donanma Hiç, yaklaşınca, kendimizi iz mak için sancak direğindeki ban- dıraları değiştirmeğe mecbur ol. duk, — Biz de sizi sahiden Vene- diki sanmı; A şöyle hatırlarını ERİ ded'k. lepimizi denize döktünüz, Paşam! Bir kaç gülle daha savur- ie balıkların midesine gi- Barbaros çok müteessirdi. ve — Keşke şu topları atmasay- Dim söylenirken, Akdoğan ilâ- i — Düşmana meiisup olsaydık bile, bizi ri za esir alıp götürmeniz daha muvafık olmaz mıydı? Barbaros maksadını kısaca an- latmak istedi: — VenediklilerJden (o hıncımı alamadım Doğan! Hiç olmazsa şunları fırsat ei denize dökeyim, dedim. — Korfoda Venediklileri tepe- iniz ig — Hayır. n ihane- ine uğradık. Fi iğfal ede- tek harbi durdurdu.. Elimizi bağ- tadılar.. Korfoyu ÜR yam öndük. — Sen onları görmedin mi? — Ben Lütfi paşa donanması- âramağa giderken an ol orsanlarile sr tutuştun ların kuvveti on beş al faz la idi. Dört gemimizi batırdılar.. Tayfaları ve reisleri tutmağa cabalıyoruz. Ne iyi oldu da sizinle bulu Akdoğan, iki fırkaya ayrılan büyük Türk donanmasının esaslı harp yapmadan geri döndüğünü anlayınca? “Merak etme, oğul! Altındalı bu sefer imle vereceğimi — Ayas zi padişah ni dedi - O, ryan bi- kzının esi imiş, Kız ne derse, ne e paşa onu ya- parmış. Böyle bir adamın sözüy- le hareket edilir mi? — Gribaldi çok kurnaz bir adammış.. Fakat kızı babasından baskın çıktı. Bu işleri İstanbulda Te; 2. Barbaros zeminin küpeştesin- de Akdoğanla diz dize oturmuş- tu, Salih reis karşılarında duru- m Bütün gemi kaptanları ve aları sevinç ve neşe içinde e türkü söylemeğe baş- lamışlardı. Barbaros: ülün, eğlenin çocuklar! ktnbula alnımız açık olarak gidiyoru: Diyordu. Sonra Akdoğana dö- 'nerel — Oğul! « diye anlatmağa baş- ladı - Biz Korfodan ayrıldıktan sonra, Arşipel ata gittik.. Bütün adaları za| ik. Kalelere Türk bayrağını ver yeni mu- hafızlar bıraktık. Ve tali bize yerdım etti.. Eğer padişah bun dan dolayı bizi sorguya çekerse, pa e sig dolusu nlarla boya; e vee hayretle v1 a yüzüne baktı — Anbarlar dolusu altınla mı. — er Venedikli altın kaçak- sılarının uzun yi n beri si- gındıkları Gümelove). adasının altın mahzenle; Bir gece kaleyi bastık ve "mahzenlerdeki altınları altınla yüklüdür. Türk devleti hazinesi şimdiye kadar bu derece altın görmemiştir. Umarım ki Kanuni Süleyman bu altınları görünce bizi takdir ve taltif edecekir. Akdoğan bu macerayı dinler- ken, hafif bir göğüs geçirdi ve önüne bakarak: .— Bu taltifte benim de hissem — Elbette Ki ogul! dedi - Sen de düşmanla çarpıştın. Bu savaşta sayısız ölüm tehlikeleri geçirdin... — O halde bu sefer bari padi- şah, şu İbrahim paşanın kızını ba- na lâyık görse Ve dişlerini iırdatarak, bir- den sesini yükseltti m sonra: «Ceza- irden gel e — gal mül bir. yelkenliye atlayıp ele Si leceğim. Yeniçeri lakları daima taltif edi seal biz Türkleri - Cezairden ea diye - insanlık sırasında maları- na fena halde ii ad li s, delikânlının omzunu okşadı: — Merak etme, Akdoğan! Bu sefer Altındalı sana ben kendi elimle vereceğim! — Ya İbrahim paşa... sıl kandıracağız? — Bundan sonra onun borusu da ötmiyecek.. Onu na- (Arkası var) Her akşam bir hikâye v Bir küçük hizmetçi Jak Sauf- froyı büyül ML ini iz fena bir vaziyete soktuğun- dan dolayı kız kardeşine işinden bir hayli kızdı. K seviyordu ve onun için o kadar eh köne yapıp yapıp bir b ğını ve kendisini takdim edeceğini ona Yarim Buraya elişi de onun içindi ayerin yanına girdiği zaman: — Sizi rahatsız ettim, dedi, af. federsiniz, fakat kız kardeşimin düştüğü derdden kendisini kur- tarmak mecbi ti, Mayer bu sözleri işitince mak- sadı anlar gibi oldu ve hafifce güldü. O böyle şeylere alışkındı. Kendisine çok kere kadınlar mü- racaat etmişlerdi: «Sizi filân filmde gördüm, masamın üzerinde duruyor. Hatıralarınızı | bilseniz ne kadar merak heyecan ile okurum! Bu bir delilik , biliyo- nihayet tulayann. Böyle kız kar- deşinin derdini anlatmağa gelmiş olanı şimdiye o El görme- ei Nezaketen u çok Ke dal mi? — Çok! öyle olmasaydı sizi rahatsız etmeğe cesaret eli . Ben de bir onun için, m adi ele el açık- ca konuşabiliriz. Ben kız karde- şimi düştüğü aşktan kurtarmak isti Fakat zavalliya müm- mek suretile bana yardım eder misiniz? Rahat bir nefes aldı. Büyük bir fedakârlık istenmediğini gör- müştü, Karşısındaki delikanlı da Kazan- yet hile: mişti, İyi bir ailedendi. Okumuş, tahsilini bitirmiş bir gençti. Onun için, kız kardeşine iyilik etmek istiyen gence büyük bir samimi- yet ile yardım vadetti. Ne akat (delikanlı düşündüğü tedbiri (o anlattığı zaman, yerin- den fırladı. Gülerek —— hiç uymayan > bir yapabilirim a bil değil bu tavsiye iin rol de muva — Sizin- İle çok bü- yük ve geniştir. Bir kere tecrübe- ye razı olunuz. Şübhe yok ki ne- icede (hayranlarınızdan bir kız kaybedeceksiniz, Fakat onun ye- rine kim kardeşliğimi kazanmış olacaksın: Mayer, ği objektif karşısın- da resim aldırıyormuş gibi, taba- kasindan bir sigara çıkardı, yak- tı, düşündü. Del'kanlıya elini uza- tarak: — Peki, dedi. Yarın. #5 Genc kızda sinema artistine karşı bu aşk birdenbire, mukave- met ze etmez bir şiddetle doğ- dei birlikte oygıadığı ka- dınları İta Rinadan yalinden geçirmiş, kendisinin EKRAN Bir oyun — Bir frausız hikâyesi — | dg onlar kadar güzel olduğunu gö- rünce artistin. ipini sevebile- öğr a ailesi gülmüştü. Fakat den geleni yaptı. Muhakeme, tehdid bu aşka karşı hiç bir tesiri haiz olamadı. Kız en sevdi- ği artistle birgün bir ça bils. dünya güzellik kraliçe ilân edil mekten çok daha sev'necekti. nc bu aşktan kurtar- mak a hayir artist ile içe- cekleni için çok kalaba- hk almayan — devi — et misti, Çünki in ta- nınması ve iyi ema iklime azdı. Gene kız heyecandan titrek bir halde, kendisinden geçmiş gibi masaya yaklaştı, Fakat bu heye- can içinde iken bile o kadar sevdiği o büyük artistin pek ken- dini oObeğenm'iş Oâmiyane bir hali olduğuna dikkat am geri kalmadı. Artist h dan o kadar çok diy içiyordu ki genc kız hayretten hayrete yatroya gittim, Fakat hiç bir akşam da rolümü o kadar güzel yapmadım. sarhoşluğu Bunu söyliyerek ir kahkaha kırdı: — Garson, bir manhanan! Bü- yük kadehle olsun! Genc kız 2 fay si e ça- du. ki erkek kar- aptal aptal salıverdi ve hay- deşi a ye ona bazı şeyler soruyordu. Artist b sual lere cevablar veriyordu, hiç lü- zumu olmayan tatsız tafsilâta g'- rişiyordu. Genc kız nihayet ken- i tutamadı: — Ya hatıra z Tüne filân çıkardım. Bir gün bir İngiliz yıldızı benden hoşlandı... Genc kız artık dinlemiyordu. İçindeki üzüntü artı artıyordu. Müm- taz, kibar, iyi tahsil görmüş gibi tehayyül ettiği bu artistin bu ka- dar bayağı bir ada m olduğunu örmek onda derin bir hayal su- kutu uyandırıyı Kardeşi ise işinde rip keyifli idi. Artist sahnedeki gibi burada da rolünü büyük bir mükem- meliyetle oynuyordu. Yaptığı ba- yağılık rolünde o kadar muvaffak olmuştu ki gene kız bu kadar âdi bir adam için kalbinde miş olduğu hissiyattan şimdi derin bir utanma duyuyordu, Artist ic kızın kol saatine göz attığımı gö- rünce: — Beraber yemek yeriz, sonra M ederek ayrıldılar. İki delikanlı birer kardeş gibi biribirlerinin ek lerini sıktılar. Zavallı genc kız, otomobilde kendisini Karderisi kolları ara- HASAN GÜLYAĞI İsparta güllerinden büyük bir edilen Biye “5 gramlık 200,, 3755” kurutur —. HASAN GÜL SUYU Dünyanın en nefis gülsuyudur. Şişesi 40, yarım 50, 1 kiloluk HASAN ÇİÇEK SUYU Halis rr er ya- pılmış ir damlası bir M0 grai Er NERGLI Hasan çiçek suy! esansı- ır. “Bir rik” siyer 9. “5 gramlık 200,, “10 gramlık ,, kuruştur. HASAN DEPOSU: Ankara, Istanbul, Beyoğlu Mesud insanlar (Baş tarafı 5 inci sahifede) paşada beş büyük a manın tapuları.. Bu da senin öz malın... Şu kapıda yan yana duran iki bü- imanda ER bir yat Rİ emir bekliyor. an sonra ne iş var, kiler ii ... Ağzında kalın ile yaprak sigarası Montekarloda yun oynamak. 7 Avrupa şe- sahillerindeki gece yarısı güneşi- ni seyretmek., Bütün bunlar fena mı?. Acaba şimdikinden daha mı az mesud olursun... Ha bay Ra- gıb?.. Hiç düşünmeden cevab verdi: — Katiyen şimdiki kadar mesud olamam., İster inan ister inanma... rahatım, çok mesu UL Bir kere o zaman işsizlikten ca- nım sıkı! fe- me vardı. Bir artist olmasaydı bu genç kızı hakiki bir aşk ile sevebilecekti ve ne kadar “baht: yar olacaktı! — Yazık! diye söylendi. Cebinden delikanlının kartvi- zitini çıkararak hırs ve hiddetle an için canlanan raber parçalanmış oldu. Hi