TetnkaNo. 92... o eirika No. 92 BA Yazan: RBAROS İskender Fahreddin İtalyan casusu, Akdoğanın ağzından lâf almağa çalışıyordu. e “Sin Meyhang li neler - rl öşesinde otu- ran denizci, değen» devlet es- Yarını açığa vurduğunu görünce: ni diye seslendi, şu sar- boşu deminden beri neden söyle- töyorsun; aros hastalıktan ölü- yor.. Pad ık.. Akde- IN Boğaziçine çıkacak hali yok. ei oğan dumanlı gözlerini kır- Pıştırarak başını arkaya çevirdi. özcünün neler söylediğini iyice anlıyamadı. Dilini bu kadar fazla m Cesaretini gösteren bu adam da kimdi? İtalyan mimarı, Akdoğandan Şok hoşlanmıştı. Kendi kendine: ar Bu delikanlının dilinin altın- ler var. Onunla ahbab- ağı ilerletmek faydalı olacak. iye söylendi. Sonra Akdoğa- döndü; enerde güzel bir meyhane » arslanım! Haydi gel seninle *rada keyfimizi tamamlayalım. Arkada halde canı sıkılmıştı. Mi tarinonun İtalyan elçisine casusluk Ye iri ee du. a bir şey söylemek fır- satını ve an gözcünün vazi- İesi onu evine gidinceye kadar ta- kib etmekti, imar Kontarino delikanlının vr girdi.. Meyhaneden çıktı- | olam ayakları biribirine Koşarak Yürüdüler i a in baliğ bozulmağa Böyle bn vin şara| Ez > sezdim. Eskiden leceğimiz meyhanenin ra- abı da İstanbuld eş- 7 ça hoş bir adama benziyor. 1. Çoktan beri istanbulda mı- e rini yıldı Ez dan öncel nerede idin yada, 5 prn tanır mısın? ini? Payı mı.. Neden soruyor- e ama, Şim, Akdoğ Sülüyord, bm sordu: — Akdenizde atan, dün- öldü diye sevinmiş di yine matem içinde, an bu sözleri söylerken — meydan okuyan bir adam- ili Papanın “sestamineş hakk ER Ona ne oluyor? Romada, mi kadd ş Mum ys BL sun, dursun, iki yol- Şunun peşind. nden gidiyordu. Ri yi mimarı Akdoğana ce- e li (Salib) ve için, ye e onu tanım: yan milletlere denizde ve emi tyet vermezler. Türkler Ak- denize b, iy zi e olmak — Elbette, rino o gece or, bizi aldatıyorlar..! elçiye koştu: Mamalar öç alacağız. Türk, kolay kolay e yere dü- şürmez, Haydi, bu lafları bıraka- İE Keyfim ni Gideceği- in mezesi bol mu? Bana onu söyle. Kontarino, Akdoğan ağzından laf almakta devam ediyordu emi si bol mu demeli laf mı ya?! Sicak sıcak barbunya ta- irzolası.. zn lâ- mili kadar rakı eği doymaz, Akdoğan düşün — Cezayir e mı dedin? — Fener meyhanesi bu pirzo- layı o kadar nefis yapar ki.. BiL mem Cezayirde de pirzolayı böy- lemi yek ! Azizim sinyor! Cezayiri ba- na nerden hatırlattın? Uyuyan ki- nimi uyandırdın! orada bir kolumu ir Ona karşılık ba- na li başını verseler, kinimi yenem: ri Koku kimlerle.döğüşürken kaybetti ye Tunnslularllk — O halde Papanım başından ziyade, kolunu koparanların ba- şını koparmak daha:doğru ve ma- kul mı? Zavalli Papa haz- retleri.. Kilisesinde gece gündü: ibadetle meşgul bir Allah adamı- benim taptığım tanrı, Papanın se- sine kulak veriyorsa, ben o tanrıyı tanımıyorum. — Allah adaleti çok sever.. a! İşte 1 dön ona adil olduğu için tapıyorum. Dünyayı biribirine tutuşturan, ve yüz binlerce masum kanı dökü- İürken, Allaha el açtığı mihrabın eşiğinden bu kanlı Ri ğru söyledin yi manzarayı bir adam, hâlâ göklerden adalet mi umuyor? V is — Haydi canım, sen de bizim cahil softalar gibi, boş bir adam- sın! Ben, bir eli dost kolunda, öte- ki eli klise kampanalarında asılı du smarladık. benliğini saran ka- lik taassubunu yenemediği için, Eri iğ fazla bir şey söyleye- alyan mimarı Fenere doğru Akdoğan sahile indi.. se bir ka- yığa binerek evine gitti .# rai sinyor Kon- tarino ile tanışmasından şu netice ie Kontarino İtalyan «—$i e kadar duyduklari- mızın hepsi yalanmış. Sizi ve bizi aldatıyorlar, sinyor! Türkler Ak- ize çıkmağa hazırlanıyorlar. anı İtalyan elçisi bu 5 omuzu- güldü: .nu sillcerek — Budala! bu haber doğru ol z Romaya yazılabilir mi? Altı | Necdet'akşamları işinden çıktı- ğı vakit; üginde. bir luki v mahzunlule hissediyordu: Mevsim m Bir > daha geçip git iş, bomboş Her akşam bir-hikâye- “2 arça daha yorgunluk yüklemişti. ipesoçe aylar hep biribirine ben- iyerek akıyorlardı, Dünyada yal- he Ağzında sigarası, Beyoğlu sokaklarında biraz dolaşıyor, bir tarafa girerek biraz içiyor, sonra eve dönüyor, ihtiyar bir hizmetçi- nin pişirdiği yemeğini yiyerek biraz okuyor, uykudan ağırlanan göz kapakları kendiliğinden ka- panıveriyordu. İşte böyle sokakta er ak- vu vardı ki içinden gelen: bir hayat 'cazibesile âdeta raksediyor delili Zaten bü yürüyüşü Neci özüne çarpmış've genc e a gitmeğe onu sev- ketmişti. Yürüdük. kızın bütün vücudundaki ahenge, zara- fete hayran oluyordu. Genc kız bir aralık bir kitabcr dükkânının önünde dur. Uzun uzun durdu, gözlerini vitrindeki bir cildli kitabdan ayırmıyordu. Necded de yaklaştı. Genc kızı ora- ya bağlıyan esere baktı. Büyük ya- zı il adını okudu: L'homme de Neanderthal, altında da küçük ya- zı ile L'aube de Vhumanit&. Necdet hayretler içinde kaldı. Bir genc kızın bu kitaba hayran kalabilmesi için mutlaka iyi tah- sil görmesi, belki de üniversiteye ve lâzımdı. zel gene kızın bu kitabı al- için büyük bir arzu duyduğu, ha yeme âdeta hiç ca yüzü 2 ve Gene Ke hâlâ orada idi. genc ai si dağ onun tarafına çevirdi. Kitabı gördü, Necdete baktı. Bir an el. nazarları biri- birlerine tesadüf etti. Sonra genc ız yürüdü. Necdet arkasını bırak- madı. Nihayet tünele geldiler. Tünel pek tenha idi; Necdet bir cesaret hamlesile genc kıza yak- laştı i — Affedersiniz, dedi. Ben de kitab mim yi Bu eserin ho- şunuza gittiğin ım... Cesa- retimi bilmem affedecek maili? Bunu iin kitabı da uzatı- verdi, Gene kız heycandan titriyen bir sesle cevab verdi: —Beni hiç amme dedi. tabı vermekten Necdetin elinden genc kızın eline düşürmüş oldu. Bir macera tirahat edecek!» hükü- meti mukabil tedbirler almaktan Tünelden çıktıktan sonra bera- bör.yürüdüler ve konuştular. Genc kızın adı Neclâ idi. Alman bir ka- dından Türk bir babanın kızı idi. Yirmi yaşında bir kız kardeşi ile hayatta yalnız kalmıştı. Kendisi yirmi dördünde idi. Şimdi bir ta- Deri almanca ders veriyor, bir taraftan da üniversitede tahsilini #kmal etmeğe ve kardeşini besle- meğe çalışıyordu. Epeyce bir müddet böyle sokak- ta e Necdet: , dedi, biraz benim evime ek iii Ben de kitab meraklısıyım. Kitablarıma bakar- sınız. Gramofon çalarız. Sonra ben sizi evinize götürürüm. İki- miz de yalnızız, vakit geçirmiş oluruz. ne kızın biraz nazlanacağını * tahmin ediyordu, fakat o tereddüd etmeden: — Maalmemnuniye, dedi. ri var? özlerde hiç bir ea yapmacı acik eseri i yoktu. Gayet bii bir surette söylmişti, Necdetin muntazam, zarif bir pas odası vardı. e öl kur- dular. Kitabları karıştırdılar. Yan- yana oturdular. Birer likör içtiler. Dakikalar geçtikçe Necdet içinde Ne Öksürük Payiler Oksürük, Nezle, Bronşit, Boğaz ve Göğüs Hastalıklarile Sesi Kısılanlara Şifai tesirleri çoktur. 30 ku ruştu HASAN ECZA DEPOSU HASAN Kuvvet Şaruhu Zaafı Umumi, Kansızlık ve Kemik Hastalıklarına şifai te- sirleri çoktur. Çocuk- lar, gençler, genç kızlar ve ihtiyarlar her yaşta istimal edebilirler. HASAN ECZA DEPOSU e kıza karşısdaha-kuvvetli' bir yakınlık hissdiyordu: Bir aralk.Neclâ yerinden: kalktı, rek Necdede baktı. o cevab v. arımın Neclânın balm çattığını gö- 'B rünce ilâve etti: — Vefat etmiştir. Bir süküt. Plâk bitmişti, Fakat > rmek akıllarına gelmiyor. eclâ sonra bir çocuk resmini — Sizin mi? — Evet. — Burada değil mi? iy başile uzaklarda oldu- işaret etti. Neclâ, gidip plâkı da çenesini avuçlarının içine al mış, kendisini tetkik ediyordu — Halinizde bir mahzunluk var, Necdet bey. Canınızı mı sıkıyo- rum? Necdet ayağa kalktı. Genc kıza doğru yürüdü: — Hayır, Neclâ. Bir hülyaya dal- mıştım, Bazan benim de hülyala- Ta kapıldığım vakidir. Evet, kar Ben daima santi. mantal bir adamım. Halbuki siz metin, kuvvetli bir ha- kendinize yat vive bulmağa muhtaçsı- miz.. Neclâ se karşısındakine bakı; — Zavallı e bey, dedi. Genc kız pek tabii bir tavırla ağzını uzattı. e ii iğ Sin. Neclâ, gi- | E 24 ae 722 947 Türkiye Ecnebi sz 1 e 2700 kuruş aylığı 1900, aylığı. 1000 tali | İ ei a ee Me — Ruzukasım 64 ep Üğle İkindi Akşam Yata » 1,38 Va 539 726 12,2 14AS 16,39 1837 Idarehane: e civarı, Acımusluk ©, İmes ETER! z Milli Türk telebe birliği Mili Türk talebe birliği kon- iyük ların gelmelerini dileriz. Iş bulmak için Uzun uzun düşünecek yerde AKŞAM gazetesine bir KÜÇÜK İLÂN koydurunuz! — Allaha ısmarladık, Necdet — Adiyo, Neclâ. Nedlânın küçük yüzü korido:unl karanlığı arasında kayboldu. Nec- det yalnız başına acı düşünceler içine gömüldü. Kendini topladığı e genc biziz bıraktığı e) meri «Türk! lenize | vaz geçirdik. Şimdi Romaya böyle | diniz Mili le SOME simalar vazgeçmişler. Barbaros | bir şey yazarsak, bize ne demez- Neclâ kalktı, gramofonu kapa- | resim kollarını açıyor, Nezdeti bağı başına nda Pam korktukları | kaptan paşalıktan çekilmek üze- | ler, : dı. Şimdi odamın içini garib, ağır | Fina basmak ister gibi uzanıyordu. gelecek. Akdenizde eski | redir.. Hasta olduğu için evinde is- (Arkası var) | bir süküt dolduruverdi. Hikâyesi NE ğ dü dani ii