alm —AR OS | mi Yazan: İskender Fahreddin | prenses, ölürken: “Kulağıma korkunç çan “geliyor.. Ben ezan sesi duymak istiycruml,, diyerek gözlerini kapayişti. na korkunç çan ari x ugiri geliyori,, , geen üstünd — A keli ie a Sonra süzgün öte “du «nal eğ Cerbenin eski Bİ ahırJanı Hızır beyi fena halde sarsniştı. > Denek ki prenses Akte ölürken müslüman olmuştu “e efendisine yava yavaş anlattı: — 0, ölünceye kadar bu evden Yalnız sizi dü- 2 Saç larınirlikte gidece- mama kan beni O, benim En çok evi inanmazdı. dışarı ye ii edi. Geleceğiniz?“ emlislak in kadar gündü. Sizi burada beklediğimi ve onun s biliyordu. BE eri pzüyük “bir k ge yonda ba dalin den biri ve ayfıdkaç kişilik. bir heyet vardi. Han prensesi gisile mezara gittiğimi söyle! Ay- nine haber ver.. Minareye çıksın sesile bir ezan okusun. n olarak öleceğim!» batmıştı. ve e Ben müslüm. eli vi era güneş re gidemem, Okli sesi i işitiliyordu, Ah, zavallı pren- dedi. Papanın hah: «O artık im, birdenbire gözlerini kapa- dı ve ezan sesini dinliyerek öldü. Şekerli olanlara ek- mek, francala ve nişas- talı maddelerle şeker ve şeker mamulâtı ze- hirdir. Zayıflamak ve şişmanlıktan kur- tulmak için mutlaka: Mamulâtını yemelidir. Hasan Gluten ekmeklerini ve Hasan Gluten bisküilerini ve Hâsan Gluten makarna, Hasan Gluten un ve şehriye- sını koj vikikiilin bol bol yiyi- niz, Bütün dünya san'at ve rekabetinde muvaffak olmuş olan Hasan Gluten mamulâtı Avrupa , bilhassa Romanya piyasasında müthiş rol oyna- maktadır. Hasan deposu: ann ve Beyoğlu, büyük bakkaliye ve eczanlerde bulunur. il pere sokakta sendeliyerek yürüyor. la e kia mı?» di- Ayyaş dinin e imc pi yerek prensetla alıp götür- | mişti. mek istedi. Aral prensesim! Yolda e kendi kendine O korkunc ktli adamı evi- söyleniyor mizden öyletovuş kovdu ki.. Bir daha senze uğramadılar. Sevgiliniz: ( saçlam ağarıncı- ya oi krosu bekliyece- —M kii yu Cerbede soka- cak başka bir kadın bulamadın mı? | Prensesin: «Kulağıma korkunç çan sesleri geliyor. Ezan sesi duy- mak istiyorum!» dediğini Barba- ros ta duyar gibi oluyordu. aros, Aktenin bu kadar adalı ve fedakârlık gösterece- ğini ummuyordu. — Meğer o beni ne kadar can- e m mk Ke ız e limanda yatan İtalyan kalysabaha karşı Cer- beden uzak, — Cebriğtürmek istemedi- ler mi? — Götük istediler. Fakat, Prenses: «ad diye bağırırsam, #traftan yrce yerli yardmıc: 4 Li nimf diye rı kolu 0 peşi dinledikçe esiyor: Keşhnu İstanbula birlikte götürse leri ölmüş. Diyor ve içinde gittikçe derin- leşen, kökleşen bir acı duyuyordu. Barbaros bu acıyı ölünciye ka- dar unutmıyacaktı, Mezarlığa var- dığı zaman dizleri titriyordu. Diya bvün nüy Mezarlık bekçisi Barbarosu gö- Barbsfoturdı e kak rünce tanımıştı. vi ee Barbaros mezarlığına rak Wikılıcını eline aldı: arlığa gidiyorum, “Ayşe! Gir defa mezarında ol #un ZiYtesitmeliyim. ikinci defa geliyordu. On yıl önce de komşularından genc bir kız öl- düğü zaman o: ezarlığa kadar ön Zencidin efendisinin ayakla- liz m rn : saatlerce ağlamıştı. — Eos ölürken bana şunları iğ kasın yüznrien sek söylenti dedi, biraz durunuz. ıztırab çekmiş, talihsiz bir erkekti. Anlat: sonra gidersiniz! Sevdiği kediler he bik ga ini e Hm dahil olmayan ecni i memleketler; Seneliği altı aylığı , ığı 1000 kuruştur. 000, aylı 09 dres tebdili için yi beş iri pul iii kmde erme yaprağı gib? sararıp solu- e günün birinde en güzel ça- geldin, reis! Prensesin mezarını mı arıyorsun? izi elile bir ağacın dibini gösterdi: — İşte.. Şurada Yatıyor. Gömül- r düğü gündenberi siz onun ilk zi- yaretçisi olacaksınız! (Arkası var) Her akşam bir hikâye | Avrupadaki uzun çapkınlık se- nelerinden sonra genç mühendis orta Anadoluya tayin edilmişti. Macid if m ibi eğ du. Kır bir kulü- be SA En yakın köy ça- lıştıkları yere sekiz dokuz saat uzaktı. , Macid tamam bir sene- geçen bu bir sen:ye şaşıyordu. Macid am ız yaşamak ta müm- geldi. er Bütün tabiatte bir faaliyet- lamıştı. Ağaçlar erer Mei Hafif, ılık bir rü çeklerin kokusunu genç ühendiz sin burnuna getiriyordu. Macid öğleden sonra açılır kapanır ge- niş iskemlesini kulübesinin önün- deki büyük ağacın gölgesine yer- da morumsu dağlar hayal meyal görünüyordu. Bu a. genç mühendisi üzüyordu. ned: ilk defa Aİ i hisset- Biraz ileride serçeler çapkın — biribirlerini a "Çiçeklerin kokusu burnuna da- yordu. ona gülümsüyor, kimisi parma! larının ucile bir cük gönde rek kaçıyordu. Her çiçek kokusunu eski göz aşınalarından birinin kokusuna benzetiyordu. Fakat kokular iler ei Macidin içinde bir şey eziliyordu. Maci d kuluna bir sevgili indir- se... diye mırıldandı... Tam bunu söyler Sayisi bir motör gürültüsü işitti. Başını kal- dırdı, Baktı. YT mas küçük bir tayyare gökte yuvarlaklar çizerek ğru niye Böyle bem- Tayyare alçaldı, alçaldı. Biraz indi. Macid oturduğu Ba'arot durdu. A3 anlatmağa başladı: eldes irli simek ta- A raflar habis hummaya aşılan- İS m$'On a i bilme- o Ve gece e On beşinci günü akşam 4 e Di ÜSÜ güneş batarken gözlerini aç- ©U uğursuz hastalık daima bötdir.. Hasta öleceği an kaç dakika gözlerini açar, onu ileşiyor seken ei O da tıpkı uykun takip eder. Mer Ai ie a görünür. | huysuzların, in a e “orında hazin bir tebes- aadikkatle bek. Bromural res Berre “dedi, : e #4 ©” öle emişi ye uykuyu temin &der ve yazi bir zararı yoktur, bülün 10 ve 20 komprimeyi havi tüp Merde eczanelerde reçete İle satılı. Siblerindeki kalktı. Tayyareye doğru a Tayyareden mavi bir tulumun içinde, plâtin rengindeki saçları başlığımdan dışarıya fırla- mış uzun boylu, yepyeşil gözlü bir kadın atladı. — Macid!... diye bağırdı. Macid şaşırmıştı: Mağda... — Burada ne arıyorsun Macid. — Bir inşaat işine bakıyorum.. a sen... — Ben de bir arkadaşımla be- raber Şire - Sidney rekorunu in yol edi . Amma motör he bri inmeğe mecbur olduk. — Ne vent Biribirlerini SE tanıyor- ardı, Ayni mektebte okumuşlar- Mayıs gecesi j İ Genç kız bir türlü Macidin Ran- kestrassedeki Dİ gelme- olmamıştı Berlinden ayrılmıştı. Genç mü- kali motöre baktı: Bunun işi mühim... dedi... Geceyi burada geçirmek lâzım., — ği mi? Köy buraya çok uzak.. vi kulübede geceyi geçire- ceksin!.. Genç iza — Sahi mi üye — Tabii sahi Magdanın bir e arkadaşı var. ı, Kararlaştırdılar. O tayyarede Kpr ir. Da kulübenin önüne bir i is- a 3 & sigaralarını hatıraları yeniden canlandırdılar. e aM Hain, diyordu, Berlinden ne ata kaçtın... O günü gelip se- ni pansiyonunda ziyaret etmek | istiyordum. Doğru mu söylüyorsun?.. — Elbette ç — Vallahi il buna yardım... Fakat sen de kendini ne naza çe kiyordun Magda... — Lâkin bu tesadüfe ne der» sin... — Dünyada bundan mükem- | mel şey olmaz. i Dışarıda perde perde hava Bemar kararıyordu. Mazda İ tatlı tatlı: — Burada ne güzel akşam olu- yor... dedi. Macid bazar n gecesi! de güzeldir. > Seninle yanyana yıldızları seyre- deriz. ie # yareden, yapacağı rekordan bah- setmeğe başladı. Nihayet hava kararınca iki e mekteb arkadaşı kulübeleri. ! ne girdiler. Mac'd — Yarabbi... Gökten bana bir sevgili indir!... Duasının | hemencecik kabul edilmesine şa- şıp kalıyordu. — Demek başka bir şey iste- ğ miş olsaydım gene olacakmış... Diyordu. Sabahleyin ikisi de neşe için-. i de tayyarenin yanına geldiler. Fakat biraz sonra ayrılacaklarını düşündükçe ikisine de müthiş bir üzüntü geliyordu. zun uzun uğraştıktan sonra | motörü tamir ettiler. agda: <j gitmeliyi: < diyeni 1 KİA tayyareye atladı... ledi, pervane döndü. Tayyare ha- ! valanırken Magda elile iza müs i hendise büseler gönderiyordu. Tayyare ufaldı, ufaldı, al Bir nokta haline girdi, nihayet özel den kayboldu.. j Macid onu uzun uzun seyredi-. i ordu. : Genç mühendis dürtüklene dür. tüklens uyandırıldı... Ustabaşı i yordu: j a uyudunuz ha...di- so Maeld aşkın: > “ — Tayyare ği mi?, diye sor. du. Ustabaşı — Ne dı. Ayni sırada oturmuşlardı. Mag: bu