AKŞAM Yazan: SULEYMAN KÂNI SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ — Teretime, iktibas hakkı mahfuzdur # Tefrika No. 385 Abdülmecit devrinin meşhur bir sefahet yeri: Langa Fatmanın konağı / Abdülmecit zamanında zevk ve sefahat devri başladığı sıralarda in Kiri ve Moda mamur ol mıştı, Kızıltoprağın adı yoktu. Kişlik iniel ve Beyoğluna, yaz- ık Boğaziçine münhasir idi. Boğaziçinde kira ile tutulacak köşe, bucak bulunamazdı. Büyük- derede dört odalı bir kira evi bulmak büyük saadet sayılırdı. Şeyhülislâm Sadeddin' efendi Balta limanında bir yazlığı 40,000 kuruşa bir yalı kiralamıştı, Halim paşa yalısı... ülislâmi vvelce ruşa alınıp vir ine eri Eğ herkes r etmişti. ıymetleri ve kira- ları böyle terakki ettiği bu sıra- da esnaf ve ameleye göre de pa- ra kazanmak « vakti balık tutmak» gibi kolay (geliyordu. Memlekette hitszlik vakaları bi- ıştı, evvel tütünün Hele mehtap geceleri denizin yüzü seyirci kayıklarile dolardı. Mehtabı en güzel yerlerden Bebek ve Büyükdere koylarında ak gümüş servi mazmunları şairlere sermaye olmuştu, İstanbulun her tarafında zevki safa rüzgârları esiyordu. i za- manlardan, bilhassa üçüncü nd olan arabalara işaretler meydan aldı. Maruzatta diyor ki: e eş lar ei e bat! e olan aşk ve al pe li tabiisi üze- re kızlara intikal Abdülmecit saray e eğ- lencelerine hayırhahane bir mü- samaha gösterirdi. Kendisi sarayında, köşklerinde hareminde . kadınefendileri, balleri, gözdeleri, he mabeyin dairesinde Çi beyinci beyleri ile, o zaman daki Hin Sadullsi ağı, De de efendi gibi en maruf ü - etti alaturka fasıl şa bu gibi re, tarizlere aj- dırmazdı. Devrin hemen büt ükelâ int adam- rında zülveçheyn dairelerine çe- kilip ağyardan hali kış âlemleri ömürlerini böyle geçir- mek isterlerdi. Nüfuzlu vüzera- dan damat ani Mehmet Ali, ethi ve cihan se: i Rıza şalar nabızgir adamlardı Bir ta- | a padişahın eder, diğer taraftan kendilerini düşünürleri. Fakat misali böyle sarayları, konakları sırf kendilerine mah- bile bir guru; Bunun için masraflı sefahatha- kelon içinde (Lânga Fatma) nınki en ziyade şöhret alanlardan Şöhreti bütün İstanbula yayık mış ol: Lânga Fatma en! san bir tiptil Sanatının tamamen maküsu bazı halleri vardı: siz yere basmazdı; secdeden baş ir eğ evrat ve ezkârm bi akmazdı; konağındaki - umum- binili kızları bir gün bile sulsüz sokağa çıkartmaz! Ra- zanda ve kandil gecelerinde inler, ibadete e eder, ca- miye göndererek vaız dinletir, oruç tutturur, her vakit namaz kıldırtırdı! Müşteriler ile hesabını bizzat görür, avuç dolusu altınları sec- cade üstünde sayar, herkese hak- iii ayırır, güya vebâlden sakı- nırdı! in eski ananeye tevfi- erelerin kafesleri daima kapali irem eği olduğu gibi bu le de harem ie selâmlık hizmet- sl arasında (dönme dolap) — malırdı! « şefkatli kadın» muhtaçla- ve ir dervişleri, talebei ulümu ara para cihetinden ARS ederdi. Fakat bü arada civar karakolhane! #ını da memnun Gençliğe hü derdi! O ka- dar ki hal ve vakti yerinde olma- Kyle ikeyayir. bir nl < li Fatmanin mükellef bir bası vardı, Etine cariye | raceli, ince yaşmaklı iki Tundururdu. Böyle zevk müesseselerinin vu- kuf ve tecrübe ile vücuda getiril miş hususi teşkilâtları vardı. Bu teşkilâtın memurları her ihtiya- ve her tertibi inceden inc: omağı gözönünde bulundururlar, sıhha- ti ihlâl edecek hallere ziyade dik- kat ederler, müşevveş mazeretl ri kabul etmemekte ta: terirlerdi. Bu muhteşem müesseselerde tezyinat fevkalâdeydi.. Mutantan burada kesenin ağzı nasıl geniş lmak lâzım ğini ihtar ederdi! Bu salonlarda hoş sohbet teşrifatçı kadınlar İnsana ne tat- in ml dökerler, hanende ne fasıllar dilekler oyuncu vr ne kıvrak oyunlar gösterirlerdi! ler zamanın is- tidadile hakikaten seri ve büyük ir inkişaf ve tel iyor- lardı. (1), (Arkası var) i devrin İs- (1) Ali Rıza beyin (Eski tanbul hayatı) makalelerinden. günü, bolşevizm kıyamını bastıran Macar naibi Macar milli kuvve! hükümeti tlerinin o başında Taran girdiğinin onbeşinci yıl dönümüdür. Bu ütün Ma: caristanda ve bilhassa gezerken ve lerken gösteriyor. tl Budapeşte şebrinde milli büyük me. yapmıştır. Resmimiz amiral Hortiyi kendisine çiçek. veren bir kız çocuğun sözlerini din- udapeşte sergisini amiral Hortinin 17 Teşrinisani 1934 Akşam'ın edebi tölrikası No. 35 Bu ılık hava içinde, bu kadınlar ortasında uçsuz iz, çılgın bir zevk duyuyor, dünyayı unutu- yor, yalnız Zehra ile beraber : manın saadeti ile sarhoş > lu. Zehra, arada bir uzaniyor, Te- kinin elini tutuyor, eğiliyor, ku- Mn fislıyorduz 'ekin!.. Seti seviyorum T: len e seviyorsun değil mi? Me- sutsun değil mi?.. Seni seviyorüm, seviyorum... SUMER Tekinin karısı ıztırap —— di. Eğer kocasını affetmek bile muvaffak liyeylii Te kinin çocuklarını aramaması onu çıldırtmıştı. Bundan böyle inadı- — demek Başka eN ayd si miys — Arayıp mıydı? ılık! Sizden kalbi bir öiğebidi ii. Peki am- a, hayati den ev- vel hakikat, ne ala aci olur- sa olsun, Dai Bir akşam, sarhoş olan Haydar babanın Dalan hakkındaki söyle- diklerini ve o gün ma- na veremediği bu sözlerin mef- Bumunu kavrıyordu artık, Haydar baba biliyordu... Ona soracaktı. Oturdu, bir mektup yazdı, b vi çağırdı. Ertesi günü iliğer eldi. Sivi bey: — Benim görüşmeme © hacet Sd dedi. ela ikin bana saca anlatırsın. kahvemi içip kn okuyacağı Çocuklar: Haydar babayı gö- rünce boynuna atıldılar, Sumer: — Yavaş gürültü etme- — İyid ötekinin sesi titredi: — değil ya? — tiye ar ygs devirerek umer de önüne — üzer bizi yalan bırakınız, Na egemen ve maklarını asarak Sali seldi, toliğina iy — Babama söyle gelsin, an- Ki kaşları! büzdü, bakışları dikleşti. — Tekinin bir kadınla yaşadı- ğıni ER Kadımı'tanıyorum.' " lâket geldikten sonra sözün NİKÂHSIZLAR Yazan: Selâmi İzzet Onları yanyana, kolkola gördüm. Kucak de diye- bilirim. Hani bir akşam bir kız- dan bahsediyorduk ya... O benim haya- İhtiyar ses çıkarmadan yi yordu. Yalnız dudaklarının ucu titriyordu. — Senden bir sır İfşa etmeni Evimi da buluşmak küstahlığını yapan- ak De Gi hiç bir ye yer kıpırdama- orgun bir gözle bakı- yordu. rr acımak ifa- desi de vardı. Söyliyeceği kelime- leri arıyarak kı iz — Bir şey bi rum hanım rapi yeğ VA hiç si ey yok.. Yı bir kız iibi bilirim... Bal e niz bunu iyi bilirim işte. Fakat ptığını, ne hesap edip dala- vere çevirdiğini bilmiyorum. Si- — Peki Tekine ondan bahse- “derken -— — Seziyordum, 'keşfediyordum. olduğunu bilmiyor ne ehemmiyeti olur. bir şey bilmeli: O me tehlikelidir. — öyle yı Biçare Sadi «kahpenin tehli- kocası esbabı keli» muhaffef Biraz sonra sordu: — Nahitten ali di. — Olabilir... Neler söylediği- zade han. Tel. 20094. 20095