Ey Yy e Sahte 8. Yaratan antrenörler Bize öyleleri ne zaman gelecek? i le bir Sliçiüoi olduğu yeni De in yp gal mery meşhur Lokatellinin sağ yi yediği halde hücum İyi ani eserinden li olur. e mi mi antrenör sığ mıyacağı, hati a amillet! antrenörlük vi için mi madıklarını bir çok (tecrübeler göstermiştir. Derin görüşlü, tah- lili bir zekâya malik, hisli ve mari gulu antrenörler eline geçen kabiliyetsiz İmal bile lp yaptığını da her zaman Avrupa atletizm mütehassslarile leme ço piri rdır. ind ii darlaşan milletleri: Amerikan otomobil fabrikalar gibi, ram imal etmekte ol duklarıni pek yakın Gi mizle biliyoruz. Bir zamanlar mil- Ni takımın antrenörlüğünü yapan Tut mec irgi heç iste- mediğim, ığından fut- bol eee e karışık bir Macar ve nihayet hâlâ İstan- bul hudutları içinde ça! zmak istemediğim» ışan «ge- icinde yapan mümunelre 'ndirler. yi a duğu gibi tüsünün gü b insanlar üs- sa başımızdan sa ketlerinden sonra anlamı â lâ çalışanların da bırakacakları berbat tesir n ze re kim bilir kaç seneler uğraşaca- gız! Şu baştaki bir kaç satırı yazma- ma sebep olan şey; son zamanda Fransaya yeni, beynelmilel iki şarapiyon kazandıran bir antre- nöri rat diil ini ii şey orta- sarkan koymuştu “Antrenörün yaptığı işi kısaca e a dahi müsait ir ve bökeörlâğisilen r Hum: yerinde olduğu halde ekeni zayıftı. Gü- zel başladığı, kaz üzere bulunduğu imei ni beklenmiyen bir saniyesinde çenesine yediği bir yumrukla yere yuvarlanıp bir daha kalkamıyordu. Böyl sörlere «Soue» derler. Ve dile dan bir hayır ummazlar... Fran- eleyin ER çe si turşu kavanozu kadar nazik olan boksörü yanına aldı. Bir se- ne çalıştırdı, Bir seneden sonra geçende Leokatelli gibi dünya ha- fif siklet şampiyonu ayarında ad dedilen bir örle serpe Ve “2 in şaşkın gözleri öni de bir de galibiyet odali Maçtan sonra azeteciler an: iç yumruğa dayanmazdı. Yeni çene mi taktır- dınız? dediler. Mevcut olmadı m > boksörü yaratan leyi şöyle e Herkes Hüme çenesini za- yıf zannederdi. Halbuki ben tet- daima hasmının yumrukları üstü- ne düşerek yediği yumrukların şiddeti a e çıkıyordu. Ben rafını düzelterek şu 16 Teşrinisani 1934 Bugün yapılacak liğ maçları İstanbulun üç sahasında bü- oyni liğ maçları, İs- tanbul futbol heyetinin aşağıdaki tebliği ile şöyle tesbit memek futbol hi İstanbul eyetinden 20/11/934 cuma günü lke in — im stadında: Saha komiseri Necmi anl - Süleymaniye genç ta- rr m 10 hakem Edi ei Süleymaniye B. — ei KN 15 hakem El Rk » Kasımpaşa 1 inci takım- Di ön : 13 alakali Suphi bey. Galatasaray - Süleymaniye | inci ta- kımları saat 14,45 $akem Basri bey. Yan hakemleri Bahaeddin ve Ekrem beyler, 2 — Beşiktaş zati stadında: Sa- ha komiseri Kemal bey. Beşiktaş - 1 B. takımları saat 11 hakem Eyi; Kiya T inci takımları saat 1245 he ye Şazi > Yan hakemleri Ka ve İbrahim bey- 3 — e stadında: Saha ko» Gr Nüzhet esi. — Büyük Peel - Yan B e saat 10 hakem Nuri Altınordu - dei 1 inci takımları saat 11,45 e se na bey. Fens inci sanki ie Km Halim ma esl Sizle if ara fubol Berlinde yapı- ai eee futbolün bu- lunmasını arzu eden Alman olim- piyat komitesi hazırladıkları pro- jenin tatbik edilip edilemiyece- önde mütereddit bulunuyor. Bir çok milletler atletlerile (iştirak edecekleri halde futbol An nı göndermek hususunda henüz bir karar vermiş bulunmuyo; Profesyonel tenisçiler Profesyonelliği kabul etmiş te- m ir te amatör kak a karşı gazete- lerle ale in Pro- fesyonel tenisçiler amatör denileni şampiyonların profesyonel! fazla menfaat temin ettikle- rini yazıyorlar. «- Vefa genç takımları bey. rlar, bir şampiyen nümunesiydi. Fransızların en genç ve isti- datlı atleti Roşar, fena nasihatçi- lerin ve kötü antrenörlerin elin- de bir zamanlar kavrulmak üz re idi. İyi idmancıların idaresine a sonra beynelmilel bir şöhre: pi Sulak daha yüzlerce- iriz. Bu son Hü- mi Mi mk kia aci acı 5 olmamı: Ne ea ye gelir, hiç mi ii. an gider, dün- im her Ki burada aldı- a ilkan daha fazlasını kaza- ır, çocuklarımızın on sülükler yalnız ii aldım. Dünya i, ğ gibi bilgisizlikleril meşhur Kriki de on beş sene sö- nük bir kosör olarak yaşadıktan sonra a bir antrenörün eline düş- tüğü e cihan şampiyonluğunu öld ur Kene de anire- rin zorla m tirdiğ ümürürler, lie senelerce iade ve muha- faza ederiz. Şunlardan bir iyisine çattığı- mız zaman bir kaç sene muhafa- te bizde de henüz keşfe- dilmemiş beş on şampiyon gör- sek... ç Eşref Şefik Akşam'ın edebi tefrikası No. 34 NİKÂHSIZLAR ehra her kadeh m «aşkımıza!» di. rinde ahlâksızlık sila vi cımlanıyordu. Tekin başına ge- lenleri düşünmek bile istese mu- , amazdı, çünkü Zehra dü- şünmeğe vakit bırakmıyordu, esa- sen Tekin de kendini, sele kapıl- a bir saman vo gibi, zevk ve tu, Hi iç > ami tebii e go yarısından çok sonra dön- nuz, Arıyanın mağlüp olacağını o da senin kadar biliyor ve bek- liyor. Amma merak etme ka mağlüp olacak. Fakat ale şim- di değil, Biraz daha bekle. Ne kadar çok beklersen o kadar ha- yırlı olur. — Bu gece de yolan demek, seni nerede bulayı: stersen €ve eri ister. sen bara girip bekliyeyim, ..» Sumer eğer gelmemişse. Tekin sabaha kadar barın gürültülü zev- ki içinde sarhoş olmaktan haz du- yacaktı. Otomobille fabrikaya gitti. Su- mer gelmemişti. Ayni boşlı rası, ayni zindan. Ne ei ne haber... Tekin merak etmiyor, iddet ediyordu. Nihayet canına ei mi dedirtmek istiyorlardı? İstedikleri sabrının tükenmesi miydi? Neydi arzula- r1?., Gidecek, önlerinde diz — cek, ağlayıp yalvaracak, af diliyecekti? Hayır, Zehranın sö- zünü dinliyecek, ei yapmıya- caktı. Zehranın ilk sözü: — Ne haber? oldu. Bu sual:değildi, küstahlığının, tahmininin muvaffakiyeti idi. — Ne yalan söyliyeyim, çok se- vindim. — Ben de. Zehra masasında oturan iki ka- dını gösterdi: — Bu hanımlar da bir gece bi- zimle eğlenecekler. Mehmet Ali bey hepimizi davet etti. —— Mep Ali Tı: geliyordu. çalgılı Mir müdavimi idi. Hanende Jalenin dostu olduğunu söyleğeri. Bir kaç kere gör- müştü, fakat tanışmıyordu. Zehra devam etti: — Senin de beraber olmanı ri- ca etti, Kalırsın değil mi? Ma- karın da yek... Gülüyordu. Fakat birdenbire Tekin birdenbire uykusundan rk bir adama benzemişti... ya gitmekten ne çıkardı? Eve gidip dı. — Ben kalamam. Her halde gelmişlerdir. — Eve mi gidiyorsun? — Evet. vel — Ben burada yalnız mı kala- cağım? — Eğer geldilerse yalnız kala- caksın.. Bir taraftan da seviniyordu. Serbestti. Zehra ile istediği gibi, istediği yerde buluşuyordu. İste- Yazan: Selâmi Jzzet . 7 gibi rahat rahat eğleniyordu. vinden ken mırıldandı; — Sumere kizmamalıyım, bilâ- ona teşekkür etmeliyim, Gayri ihtiyari karşı kaldırıma geçti, karanlık pencerelere baktı.. kin ürperdi. İçine ölüm endişesi düştü. — Adam sen de, dedi, ha m iyiliğe o delâlettir... Hem ne yapayım, evimi bırakıp kaçan ben değilim ya... ni bir bara gitti. Mehmet bey, çalgılı gazine- larda e ne kadar hanende ve sazende varsa hepsini ie mıştı, Kocaman bir masa olmı ardı. Zehra sevinçten deli oluyor ve arada bir Tekine: — Ben sana demedim mi?.. di- rdu. Tekini Mehmet Ali beye serpe etti, El sıkıştılar. Mehmet Ali bey Tekinin lâübali bir barbi omu- zunu tuttu: — Biz eskidenberi tanişıriz r dostuyum. human, çi çünkü İstanbulda de- gildim. Ulvi bey ne âlemde? Tekin biraz irkildi: — iyidir, i, an adamdır. Kurnazdır. kendinden başka Dünyada da imseyi ne sever, 'ne “düşünür, Onu eğlenceye de aliştiramadım. Sobasının il kımıldamaz. Bize tuhaf görünür amma, belki de onun hakkı vardır. Göreceksi- niz bizim hepimizi gömecek, Mehmet Ali bey kalın bir kah- çepik ma, doğrusu güzel kadın... Akordu bozuk bir sesle sözünü besteledi: Güzelsin sevdiğim, güzelsin güzel... Jaleyi gösterdi: nim kadınım.. ez yumuk bir kız. Neşeli, Gl Amma namuslu mu namuslu... Beni enayi yerine koydular, Ana- sı peşimizden ayrılmaz. Sacayak gibi bir şeyiz. sı bana evlâ- dım diyor, kızı da babasıymışım gibi muamele ediy kaba onu dinlemekten ziyade, müte- madiyen Zehraya bakıyordu. Zehri ndinden geçmiş bir halde, yanındaki habeşi kızile ko- muş! n kulağa fısıldaşıyorlardı. Nihayet Zehra haykırdı: — Otursanıza yahu!.. Oturdular. ekin oZehranın, Mehmet Ali bey Jalenin yanına oturdu, Tekin, Zehraya ilk âşık olduğu geceyi düşündü. aklından boş kalan yuvası geçmiyordu... (Arkası var!