Yazan: SULEYMAN KÂNI SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 374 Darülfünunun açılması için ikinci nasıl neticesiz kaldı? t üs eşebbü Saffet paşa 1286 senesinde ma- arifi umumiye nizamnamesini neşr ve ilân ettirdi. Y. de ki baruthaneyi tamir çettirerek kız sanayi mektebi ittihaz etti. 1287 de kız rüştiyelerine hoca ye- tiştirmek üzere Ayasofya civarın- da bir hanede bir darülmuallir aç es darülmualli- e ikik kızın iş ei seccade ile örtü Abdülâzizin validesine tak- a pe uş, Abdülâzize de gös- kızlara yüzer al- ülfünunun sol hakkın- da yapılan ikinci teşebbüs Saffet paşanın üç bu sene süren bi- rinci maarif nazırlığına tesadüf eder, Malümdur ki bu yolda ilk De büs Reşit paşa tarafından yapı mıştır. O zaman Babı hümayun karşı- sındaki eski cephane ve ittişalin- ki Sultan sarayı arsaları üze- yan mima: dile 100 lira maaşla celbedilmiştir. CH, 1262). tı pek “e bu'bina da- 'ünun olmaktan başka birçok işlerde daha kullanılmış, kaime muameleleri bile burâda cereyan bu etmiş, (1) muamele oz manlar darülfünun kaidesi denil- miştir.) S mebusan've âyan mra dairesi, diye ve evkaf nezaret- leri olmı Fuat paşa e inde bu bina: nın bir kaç odasında serbest Gini bu konak içindeki alât ve edevat tan Mahmut türbesile Çemberli- taş hamamı arasındaki arsada ye- ni bir darülfünun binası i eyi ta- ür etti. zilkadesinin 19 uncu günü açıldı. Müdüriyetine Kalkar Selim Sabit efendi pet: kri Avrupaya tahsile gönderi! olan Hoca Tah- sin efendi tayin a TReşit paşanın oğlu Cemil pa- şa Paris elçisi e e Fu- aşa Hoca Ti i Pa- Küşat günü sadrıazam Âli paşa ile bütün vükelâ, rical, ülema me- rasimde hazır bulundular. Mizariğ Sazın! affet yep maa- rülfün müdürü Tahsin, ük ile İstanbulda bulunan Efganlı şeyh Cemaleddin efendiler nutuklar irat eylediler. Mallimlerden Jan Aristoklis ei de iş arada fransızca bir di! Nu- tuklar bitince in vg tekke- si şeyhi Arif efendi dua etti, Bu dua maarif nazırı Saffet pa- ile dahili Sirvani Meh met Rüştü paşa (1285-1287) ara- sında bir hadiseye sebebiyet ver- lu hadisenin mahiyeti Ber- Tin elçisi Sadullah paşanın istiza- hı üzerine Saffet Eğ yazdığı bir cevaptan anlaşılıyo! (Bu cevabın suretini Me met Ali Ayni bey esbak sadsret müs- teşarı Ali Faat beyefendiden ala rak darülfünun tarihinde neşrey- a e çe paşa bu ha- el şöyle (Şeyh vee > Balki i için Murat Molla tekkesine post- nişin idi; uzunca sakalı, başında özbek tacı ile halka elini ei dü. Fudaladan bir mesnevi! olan babası malik olduğu müte- nevvi kitapları oğluna bırakmıştı. “Böyle olduğu (Saffet paşa Arif efendinin bu kitapları okumadığı- nı ima ediyor) ve tarafımdan ve Münif efendi ile Cemaleddin Ef- gani taraflarından okunan sözler türkçe yazılmış bulunduğu, zerre kadar müşabehet te olmadığı hal- di ndi nları kur'an ayetleri ve hadisler zannile elle- rini kaldırarak duasında (işbu meclisi melâik eniste kıraat olu- Ban ayatı kerime...) demişti. Bunu duyar, duymaz a de gözlerini açarak b — - Siz bu şeyleri mücerret dini sunuz! zannetmesi kadar garaipten değil midir? Bakılsa Şirvani Rüştü paşâ ora- yağı altına alıp, başın- da daki tacını da parçalayıp eli at pi ris söfarekt ne sayi ettir mişti, Hocaya bu memuriyetin veril- lunmak için hariciye nezaretinin Bedeni enizin bu Arif efendi — muarefem ve ülfetim ol gil, Murat Molla a yerine geçmiş böyle olduğu- nu bile bilmiyorum; celbi Cevdet paşanın tavsiyesi üzerine olmuştu.) Mehmet Ali Ayni bey Cemaled- dini Efganinin nutku arapça ok duğunu imi Vakayiden nak- «Darülfünunu Osmaninin» bu de- fada Esi uzun sürmedi. a (mükemmel muallimler see — ye ine kabul edilmişti, Fakat bu fransız- ca takrirleri talebeden kaç kişi anlıyacaktı? Bunlar tercüme etti- rilse bile bir hükümet müessese- sinde ecnebi bir lisan ile ders tak- rir edilmesini o zaman havsal ra sığdırmak ne kadar süç idil Yunan ve lâtin dilleri de oku- kal Bunlara 15 talebe a a idi! görü kitap bulunmadığından ecnebi öö lak türkçeye tercümeye muktedir olanlar maarif nezare- tine celbedilerek bu iş kendilerine havale ediliyordu; sonra arif nezaretinde ae bir tercü- me heyeti teşkil edilmişti. Ancak bu ali lâyıkile bir semere alın Darülfünun sie Slezi Tah- sin efendi zaten mutaassıplar na- mda küfür ile itham olunurdu. Darülfünuna muallim alınan şeyh Çnieiiii Efganinin bir der- —— bişe bir sanattır, esi yü zümresinde darülfün: daki dedikoduları iri #ildei mutninplar Asım bey Türk Tarih Encümeni mecmuasında Hoca Tah. ir sınaattır» şeklinde göstermiştir.) Evvelce de kaydetmiş olduğum veçhile hükümet yobazların. bir korkt H riyetten azl ve darülfünunu ilga etti, 1288 senesi cemaziyülâhırının yirmi birinden itibaren sadaret Mahmut a paşanın uhtesine tevcih edilmi Din set ve ilgası da Mah- mut Nedim paşa sadaretine tesa- düf ediyor. iş bulunmasına göre (Arkası var) kşam'ın edebi tefrikası No.17 NİKÂHSIZLAR «Beni görmedin diye düşündü ve sonra zihnine takıldıt e gitsem...» ar baba ona birdenbire rsi ni Evi, çocukları gözünün önüne geldi... Bu sekil sefi kokuları arasında yükselen kah- kahalardan tiksindi: «Kalkıp gideyim... Peki amma, eee de ne olacaktı! Yarın, gün geni Zehrayla bulı sö fa bakacak, kalaba 7 aranda onu arıyacaktı, Gi olurdu? Her halde £ lr ee belki de söyliyeceğini şaşırırdı. Sesi kısıl yl Omuz izin sen ei Haydardan ba» na ne?» Bu isi uzun süi Etrafta bir homurtu > Başlar uzandı. Sesler fısıldadı: — Vay canına!.. — Güzel bel. — gem an hekimin ye dediği!. örünmüştü, o Üstün mavi e mii vardı. Korsajı- sarı bir krizantem eyi san Brigitte Helm gibi tara- 1. Omuzları açık, sini apa- ri Ellerinde dirseklerine ka- dar uzun siyah eldivenler vardı. Tezada bundan daha güzel mi- sal olamazdı, Bu meyhane sahne- sinde bu see bu iç bi- ribirine son der. uzdu. Ama gözler Elman Sesler ke- sildi, hattâ nefesler tutuldu, «Sa- rı müdavimleri için bu gözüne yüzü heyecandan Fa lk ie Dol- gun göğsü lüzumundan beşi inip m parça!..» dediğini duyduğu zaman, kalbine bir ok saplanmış ibi oldu. Keman inledi, n sesi çıktı. Zehra başını kaldırdı, Te- kinin o bayıldığı azametli halini takındı. Sarışın Dn mırıldandı: ğer kı yaar ie de gü- se, dokunmi Mİ li ami Bana önce sözleri biraz imalı Sonra baygın gözleri, daha nalı deldi, İs. Meyhanede çıt çıkmıyor, yalnız Bir Album kadar güzel, nefis bir kitap SİNEMA YILDIZLARI Parise muktedir bir zat gönderil. | Ten Darülfünun imi P : iz 5 1 Sati, İİ idi. t il Iduğ > Hoca Tahsin fendi. kendisi | mu göreriyer Şerh Cemaleddin İİ 200 dm eker Yü en ep Yeni çıktı dinde mübalâtsızlıkla ma: idi. | m u arapça irat eylediğine resimleri ve e halleri. İİ Pariste bu vazifesini al ifa et- | göre «babasının kitaplarını bil Yıldızlarla er ere isti- Fiyeti: 1 lira tiğini ise Ali Suavi maddesinde | okumamış» şeyh Arif efendi Ef- yenlere müjde: Kitabın nida hu- GEZ susi adreslerini x emaneti ehline tefviz etmiş!) (4) Darülfünun tariki, , ünün sdü : di öyle merasim ile açılmış olan Patlak Sağlar Knnkeaşi Sirk dali AKŞAM KITAPHANESİ 121, Ankara caddesi - İstanbul ae sesi, perde perde yük- selerek dalgalanıyor, açılıyor, a yılıyor, © yükselip: alçalıyor! Zehra, inceli kalınlı pağmeleri imalı söz söyliyeni, bay» gın gözlerine lâzım gel a“ nayı vermesini bi herkesin hayalinde canlandırıyor, hattâ pe çok kişinin gözleri önünde yaşa- tıyordu. Şarkı bitince, meyhane inim inim inledi. Sarışın genç, avuçla- rını patlatırcasına el çırpıyordu... Tekin öyle sevindi, ki etrafına ba- kmarak Haydar babayı rm Nihayet gördü. Haydar baba sa, bir şeyler lenin , Ve Zehranın sesi KA, çıns had an ne hoştun, çilirün coştun, ir En Zamani imei Bakiye son haddini ey Kendi gibi sesi- duğu yağ Ar ie coşan yalnız minici hra gil, o bütün meyhane ba Ikıydı. ak5a hep bir ağızdan söylüyor- lar, el ve ayak pm tepini- yorlar: «Yaşa, varol!» feryatla- rile kadeh kb üzerine e lardı, Zehra vaziyete hâkimdi artık. Bu meyhane halkının karşısında, atcambazında vahşi hayvanları va . bir terbiyeciye benzi- in bir şeye kızıyordu. Bu uk arasında, ta ötede otu- ran Haydar babanın lâkaydisine.. ve rini ona dikti, ondan ayırmadı... Bu ihtiyarın ona hmcı neydi? İri ak saçlı ihtiyarla, bu a 'nç kadının arasında*bir müca: dele başlamıştı. aka la sanki çarpışıyorlardı. Haydar babanın alkışlamadığı- ters baktığını Te- . İçin- alımı age ie gitmek, omuzla- mak: 3 uyorsun? Niye al- ağam demek istedi. dar babanın inadına, ya- li sarışın genç durmadan alkışlıyor: Kadın dediğin böyle olur. Tam kadın!.. deyip duruyordu. Zehraya dört şarkı söylettiler ve her şarkıyı iki kere tekrarlat- tılar. Zehra, son nağmeyi bitirir. aş Ta gözle Haydar babaya ki bu be A Tekin farketti, Haydar alı olmadı. rsarrisai tı... ba hiç or: kaldırdı. Birasını boşal Tekin bardan çıktı. Bir an ev vel Zehrayı görmek için sabırsız- lanıyordu. Kapının önünde bekledi.- Zehra, mantosuna sarılmış gel ye Tekinin koluna girdi, büyü denin aksi istikametinde, ka- er yola daldılar. Zehranın kahkahası, kaldırımı ları Siz et sadalar uyandırıyor. , Tekine sokulmuş, yaslanmış, sökün kabartarı rüyordu. © (Arka sı var), di iliki ü