A Çğ—ğ—ğ—. MN ANMMMNNMNMNN 1 Teşrinievvel 1934 AKŞAM “Tetrika No. 5 Yazan: Hızır bey Atlas deni; BARBAROS İskender Fahreddin kıyılarına eN uzanmıştı. (Sale) limanında Amerikadan gelmiş altın yüklü bir geminin etrafını sarmışlardı. Hızir bey (Cicel) Kalesini de kisa zaman içinde ele geçirmişti, (Cicel) halkı Hızır beyin kuvvet- i donanması karşısında uzun boy» Ju mukavemete lüzum görmeden teslim olmuştu. Hızır bey (Cicel) i zaptettik- ten sonra, sıra ile (Şerçel), (Te- nis) ve (Avran) kolaylıkla işgal etmi Bu limanlardan bilhassa (Ay- van) beldesi Romalıların (Portus inus) ve Arapların (Mersal- kebir) dedikleri büyük bir lima imanlarını da bey bu limanda bütün ge- #ilerini barındırabiliyordu. alisi hemen Bunlardan başka Atlas denizi #ahiline dönüldüğü zaman meşhuru (Sale) olmak üzere kor: san gemilerinin sığınacağı birok (Septa) ve (Tanca) yi geçtik” ten sonra kaçakçılar için hiç bir tehlike yok demekti. Barbaros kardeşler buralara ka- dar uzanmağa karar vermişlerdi. Amerikadan altın yüklü gelen gemiler evvelâ (Sale) limanına il- bu tica ediyorlardı. Altın tacirleri limanda p ile birçok kimsel elde etmişlerdi, Gemiler limana girince bu adamların himayesi tında bulunur, erzakını temin et- tikten sonra yoluna devam eder- di. Hızır bey (Avran) kalesini zap- tettikten sonra, kardesi Oruç beyi burada bırakarak (Sale) limanı: na gitmek üzere yola çıkmıştı. Hızır bey işgal ettiği liman ve kalelerde bıraktığı çadan mürekkep donanmasile At- Jas denizi sahillerine varmıştı. Evvelâ (Sale) limanını iskan- dil etmek lâzımdı: Acaba altın yüklü gemiler Amerikadan dön- müşler miydi? Hızır bey işgal ettiği ketlerde kurduğu teşkil mak ve genişletmek için para te- darikine mecburdu. Donanmada ücretle çalışan denizciler munti zam aylık almağa memle- lâti yaşat- alışmışlar. Hızır bey bu engin ve zengin Af- rika kıyılarında şunun bunun ma- ına taarruz etmek, parasını almak fikerile yola çıkmış değildi. Hattâ | Hızır beyin hâkim olduğu lima: Tarda alındığı için, halk Hızır beyin ida- yesinden çok memnun görünüyor ve kendisine maddi manevi yal 'dımdan geri durmuyordu. Hızır bey (Sale) limanına bir küçük gemi ile gözdüler gönder işti, Gözcüler limana girince, sahi de bir alt dan yeni dönmüş olduğunu ve yer. Jilerin muhafazası altında bulun- duğunu gördüler... den dönerek Hızır verdiler. Hızır bey (Sale) limanına gi 8 bile, burasını işgal etmek rinde değildi. Çünkü (Sale) lima- Bı, Barbaros kardeşlerin merkez, Liman ağz; beye haber ittihaz ettikleri (Cerbe) limanına gok uzak bulunuyordu. Hızır bey arkadaşlarile deniz üstünde konuştu: — Baya korsanlar gibi, ima- tinde değilim. Ben işgal etm “Arkadaşları Hızır beyin filerin- de değillerdi: — Bu altınlarin yarısı Venedik: Jilerin eline düşecek, Biz çevirmez- sek, onlar çevirip yağma ede- cekler. Diyerek Hızır beyi teşvik edi- yorlardı. Gemicilerden biri: — Venediklileri olan bu altınlar, olacak ve üzeri mana kendi eli edeceğiz? Diye sordu. Gemisinin bu sözleri Hızır be- Yi düşündürmüştü. Gemici boşuna bağırmıyordu. Limanda duran tınlar Venediklilere gidecek ve Türk düşmanları bu suretle zen- ginleşerek, her şeyden evvel do- nanmalarını — kuvvetlendirecek- yarın birer ak atılacak. Düş- izle yardım mi erdi. Hizir bey? — Doğru söylüyorsun, arkadaş? dedi - Düşmanlarımıza bu Fırsatı vermiyelim. Onların yapmak iste- diklerini, biz daha önce yapalım. Deniz üstünde verilen bu karar üzerine kürekçiler harekele geç- şlerdi. Donanma limanın ağzi- na geldiği zaman yeni sabah ol. muştu, Coşkun dalgalar Atlas kıyıla- Tını yalarken, Hızır bey topçulara 'emir veriyordu: Hazırol..! Limanda başka milletlere men- sup gemiler de vardı. Hızır bey bunlardan birinin veya bir kaçının birden top ateşine maruz kalması tehlikesini düşünerek kendi top- gularını harekete geçirmiş Gemiler liman ağzına geldi Zaman, Hızır bey başka istika- metlere yani hedefsiz olarak top attırdı. Bunun manası şu idi: Gemilerimiz toplarla mücehhez- dir. Mukavemet gösterirseniz, top Limandan mediler. iç bir karşılık gör. (Sale) liler o güne kadar li- man ağzında bu kadar kalabalık bir donanma — görmemişlerdi, Herkesi Barbaros kardeşler geldiler. 5€, hoş geldiler.. Buyursunlar. Diyerek bağırışıyordu. Donanma | kimseden muhalefet görmiyeceği- ni anlayınca birer birer girmişti. Hızır bey, gemi limana yirmiye yakın Arap mu- sarılmıştı. Hızır bey kendi seslendi: — Haydi.. İş başına! Gemiciler derhal altın yüklü gemiye atladılar. Altın muhafı. ları büyük bir şaşkınlık içinde ibirlerine bakışıyorlardı.. Hepı nin bellerinde boyları kadar uzun palaları ve göğüslerinde ucu kıv- Hiç birisi silâh ekmeğe cesaret ede- memişti, Türkler allın gemisini (Arkası var) tayfalarına rik hançerleri sallanıyordu. sarmışlardı. | | Radyo 1 Birinciteşrin Pazartesi Budapeşte (550.5 m.) — 19 neşeli müsahabe, 19.30 Farkas çiğan takımi, 20,40 müsahabe, 21,10 spor, 21,30 Viyanadan nakil, 23 haberler, 23,25 Viyolonsel konseri, 24,15 cazbant Bükreş (3645 m) — 13-15 gün. düz neşriyatı, 18 hafif muniki, 19 he. iberler, 19,15 radyo orkestram, 20 üni verse radyosu, 20,15. plak, 2045 konferans, 21 oda musikisi, — (Sarvas kuarteti), 21,30 konferans, 21,45 te ganni, 22,15 harpa musikisi, 22,43 ha. berler, 23,15 kahvehane musikisi Varşova (1345 m) — 18 piyano konseri, 18,25 mürahabe, 18,35 hafif musiki, plâklar, muhtelif bahisler, 19,15. piyano refakatile keman konseri, müsa- habe, 21 hafif müsiki, 21,45 haberler, hava ve site, 22 konsersaluvardan naklen, klâsik konser, 22.45 konferine, 23 yeklâm ve konser, 23.15 dans mu ikisi, 24 müsahabe, 24,05 dana mu. dikin, 2 Birinciteşrin Salı Bükreş (364 0.) — 13 15 gündüz neşriyatı, 18 kanşık komser; 19 haber ler, 19,15 Motoj orkestrası, 20 üniver ite, 20,20 plâk, 21,45 konferan, 21 senfonik konser, (Bacıh, Brahms), 22 konferans, 22,15 senfanik konserin de vam, 23 haberler Varşova (1345m.) — 18 viyolen- cl konseri, 18 kontes Starnesın. eserlerin 19,15 Epetürmantal konser, 19,48 ede- biyat, 20 «Dans korömüsun kön 20.20 Aktünlite, 20,30 kora konar 20,45 müsahabe, 21 operaya dair sö. er, 21,10 «Marie» opere Budapeşte (530 m) — 18,50 ke man konseri, (Bach, Kodaly, Fall, senfenik. köne Habay), 19,30 münahabe, 20 selon mr | sikisi, İL müsamere (Ceza Ente), 21,30 Viyanadan pakil, 23,05 haberler, 23,30. Eduardo Biankonun iştirakile tanıeo tax kuunın konseri, Viyana (570 m. 18,30 yeni Avusturya musikisi, 20 kiline musikisi, 21,30 Frans Leharın idaresinde radyo popürsi, (Vanda Arhel, Margrit Ba kor, Erna; Tamtenhayn, Richard Tavber ve bir koro heyetinin öştirakile, 23,10 milli neşriyat, 23,30 haberler, 2350 sekeri konser; 1 Künrtet konseri e SENELİK 1400 kurup 2700 krup G AYLIK 750 3 1450 » SAYLIK 400 » 800 >» JAYLIK 180 » — Posta itihadına dahli olmayan. eenebii memleketler: Soneliği 3600, allı aylığı 1900, nç aybğı 1000 kuruştur. es eli için yirmi bep kuruşluk pl göndermek kimdi. örmeye Si > Rar 149” 4 mk Onam ğa Ti Aş Yan klas a5 a0 çi 1 AM Ya 408 887. AAA ASAN ASS larehane; Babeli civarı Aomusluk Siz 130, AKBA müesseseleri Ankaranın modern türkçe İransızca ve cenebi lisanlarda kitap, gazete, mecmua, fotoğraf levazımı ve modellerini temin eder. Merkezi: Maarif vekâleti Karçısn da telefon 33 Şübesk: Samanpazarında AKŞAM İlân tarifesi Kurup 1 400 3 > 250 3 > 200 45 > 100 Iç sahifelerde > s0 Son ilân sahifelerinde #30 Gazetemizde meşredilecek. ilânlar işin müracant. Yeri ilâncılık kellektif şirketi Ankara öndeler, Kahraman, zade hane Tel, 2009420095 , 18,35 Richard | Bilseniz bu — Hanimefendi. kalabalık beni ne kadar sikiyor. Bu smekinli, fraklı dimdik erkek- ler, bu yapmacık tavırlı kadınlar, cazbant gürültüsü.. Bu garip & lon. Çelik mobilyalar... Muhak- kak ki ben bu asrın adami değilim hanımefendi. Meselâ bütün bun- ların yerine tabiatin güzelliklerini seyretmeği yüz kere tercih ede- rim. Faraza tenha bir göl kenarı, ay ışığı, Sandal. Ve bu sandalı içinde de... Ramiz sustu, Naciye hanımefen- dinin birdenbire gözleri parladı. Senelerdenberi aradığı adam işte şimdi yanında idi. Kolu belinde onunla dansediyordu. Naciye ha- mmefendi kendisini daima aşk romanlarında okuduğu hisli ka- dın kahramanlarına pek benze tirdi. O da Ramiz gibi kalabalık- tan, smokinli, fraklı erkeklerden, cazbant gürültüsünden, çelik mo- bilyalardan hoşlanmazdı. Bir bos- tan kuyusunun dertli gıcırtısını en meşhur Arjantin cazbantlarına tercih ederdi. Naciye hanım şimdiki erkekleri hiç te zevkine uygun bulmuyordu. Çok maddileşmiş insanlardı. nen, aşkı için ıztırap çeken, aşki çlarını ağartan bir erkek yordu. Fakat senelerden- adığı bu hayali erkeği bu- lamıyordu. Ramiz kendisine biraz evvelki şeylerden bahsedince şubat ayın- da denize girmiş gibi ürperdi: Acaba aradığı adam Ramiz mi idi Delikanlı çalınan Pocma tango- suna ayak uydururken Naciyenin kulağına ağzını yaklaştırdı: — Yanımızdan geçen nişanlıla- rı gördünüz mü?.. Naciye fısıldadı — Evet gördüm. Şimdiki izdivaçlar hanıme- fendi... Birinci plânda para... Ni- şanlı hanımın tamam yarım mik yonu varmış... Paraf, Şu insan- İar ne tuhaf. Para hayatta ne adi şey! Naciye gözlerini kapadı, Rami- zin sözlerini bir giir gibi yudum yudum içine sindirdi. Zengin bir kadındı. Etrafında bir gok erkekler pervane oluyorlardı. Fakat Naciye hanım bunların hiç birisinden emin değildi. Arkasın- da bir kuyruklu yıldız gibi dola- şan bu erkeklerin parası için pe- şini bırakmadıkları ne malüm- du?. Naciye şimdi mesuttu, Kar- gısında paradan nefret eden bir adam vardı.. Ramiz: — Ah bu gürültü hanımefendi. iz biraz balkona çıka- Tum! dedi. Naciye heyecan içinde bir nefes halinde fısıldadı: — Çıkalım! Herkesin arasından gibi balkon süzüldüler, Önlerinde ışıklı bir deniz var- dı. Vapurların projektörleri za- man zaman denizi aydınlatıyor. du. Biraz yağmur serpiştirmişti. Güzel bir toprak kokusu vardı. — Düşünün... İçerideki gürülü lü lâvanta kokusunu düşünün. Bu- radaki tabii güzelliğe, sükünete bakın ve nefis toprak. kokusunu koklayın... Bu sırada denizin üstünde her tarafı elektriklerle süslenmiş bü- yük bir vapur gözlerine ilişti. O kadar çok elektrik yakmışlardı ki bunun üç kırmızı bacalı bir sey- İster mi bir su İnci gerdanlık al yah vapuru olduğu farkediliyordu.' Ramizin gözleri daldı: — Şimdi şu kırmızı bacalı « yah vapurunun içinde olsak ha. mimefendi ve gitsek namütenahi gitsek, hiç durmadan, dinlenme- den mütemadiyen gitsek... Ve hiç 'durmasak...; Naciye bir rüya içinde yaşıyor-" muş gibi idi, Balkonda küçük bir. elektrik yamyordu. Ramiz: — Ben elektrikten de nefret ederim hanımefendi. Elektrik, kuvvetli ışık. İnsanların bütün çirkinliklerini meydana | çıkaran şey.. Halbuki karanlıkta ne derin bir şiir vardır. Karanlık, ben ka- ranlığı çok severim hanımefendi... Artık Naciye iyice kani olmuş- tu, Aradığı erkek karşısında idi, Yavaşça Fısildadı: — Ben de karani Artık iki roman kahramanı gi- ibirlerile konuşuyorlardı. Rami çok seve- bi de ederseniz ben elek triği söndüreceğim.. Sizinle yan- yana karanlığın şiirini kana kana söndürdü. Naciyenin yanına geldi. Dirseklerini balkonun ke. narına dayamışlardı. Ramiz bir koşu içeriye girdi. Biraz sonra elinde iki kadeh ve bir şişe ile döndü. Genç kadına bol bol ikram Naciyenin başı dönüyordu. Y: nında yıllardanberi aradığı bir er- keğin bulunması sarboşluğunu. büsbü sicak, heyacan- İbik öleli Fasık. dadı: — Naciyel., Genç kadının. başı döndü... Yarım saat böyle açıldı, Balkona bi girdi. Bunlar Naciyenin öl beri peşinden koşanlardı. — Burada ne yapıyorsunuz sa- atlarca?.. diye koştular. — Haydi dansedelim.. Naciyenin koluna yi Salona götürdüler. Naciye den ayrıldığına müteessi dan bir kaç dakika i mak bile kendisine yordu. Şimdi dansettiği del lar ona büsbütün maddi, mez geliyordu. Ramiz me hassas adamdı.. Onun . paradan nefret edişi acaba şu etrafındaki genç- lerden hangisinde vardı, Dansettiği delikanlı birdenbire kendisine sordu: — İnci gerdanlığımz ne oldu hanımefendi?.. kona girerken vardı.. Birdenbire aklına Ramiz geldi. Belki o görmüştü. Etrafı aradı, fakat Ramiz yoktu. Ev sahibi onun #elâşla biraz evvel çıkıp gittiği söyledi. Ramiz bir daha hiç bir yerde görünmedi., Yerli mallar pazarı Sumer Bank yerli mallar pazar bugün saat on birde Karaköyde eski borsa binası altında Karaköy kundura şubesini açacaktır. önmezztüztnmc iline