Mukabele Otomobil önüne gelene çarpa- zak yol alıyordu. Müşteri — Canım bu ne bu, yir- mi dakikada üç kişiye çarptın. Şoför — Maşallah, istatistik memurusunuz galiba! — Dairede çalışmanın en fe- na tarafı, hepimize bir örnek el- bise giydirmeleri... — Geceki ziyafette çok hoş va- kit geçirdik. Beylerin hepsi ev- lerine telefon edip geciktikleri için bahaneler uydurdular... Evden kovulan damat namzedi: — işte görüyorsun ya, bugün babanızın tekmesi boşa gitti, I Şair Bir şair, şiirlerini bir arkadaşı. na gösterdi, Öteki dedi kiz — Yazın çok fena, neden ma- — Yemeğe bekle, gidiyorum. — Ne zaman gelirsin? Eğer iyi vakit geçirirsek geç gelirim. cenazeye ki yazmıyorsun? — Yahu makine ile yazmasını bilseydim şiir yazar mıydım? Fıkralar, nükteler, hoş sö: Kankırmızı Papas altı yaşındaki oğluna: — Oğlum, dedi, bahçede, lâha- na yaprakları arasında sana bir kız kardeş bulduk. Ne dersin? — Beni emri vaki karşısında bi- raktıktan sonra ne söyliyeyim is- tiyorsun? zler Bilmeyen Beyefendi karısının yeni il bise yaptırdığını görünce çileden çıktız — Yahu iflâs ettiğimi bilmiyor usun? — Ben biliyorum amma, henüz terzi bilmiyor! iel. — Anne, ablamla Nuri dün ge- ce başbaşa konuşuyorlardı. — Ziyanı yok evlâdim, yakın- da nişanlanacaklar, — Babam matmazelle ne za- man nişanlanacak! emi, Mezar taşı — Güzel mermer amma, biraz pahalı, — Amma çok dayanıklıdır, kı- yamete kadar başka taşa ihtiyacı- nız olmaz. Cazbant ile coşmuş gen çiftler ediyor dans Vallahi şaşarsın bana. Parmakları süsler sarı, zümrütlü bir alyans, Biçareyim elhak.. Medet Allah... Bu ne mal şar Dandini Bilsen bu ne mal şans İl — Babam, hani seni bir şey söyliyememişsin.. dej — Evet, etmişler de biç — On sene çalıştım, iyi bir eser yazamadım... — Öyleyse bu işten vaz geç. — ekânsiz, on seneden beri meşhur oldum artık, Hem şeytanının, 0 Karpuz Artık okurum çarkına billâk feleğin Asarı atikadan lepsi güzel, hepsi iyi, yalnız çok kirli. Bunların hepsini yağlı boya ile boyamalı! cennetinin, hem meleğin ben, / ibi, armut gibi geçtim keleğinden, İİ Vah Dandini eyoah.. Topuna veh.. Bu ne mal şans. Da bina elan yeni zengin — £ Merak etme, ben de söyliyemedim! Tercih Adada idiler, Babasının işi çık- daha evvel İstanbula inmeğe | Küçük kazı ağlıyordu. | — Babamı isterim. e İ — Sen de beraber git. Biraz düşündi — Yek, dedi, ağlamayı tercih ederim. Meyhanede — Bir kadeh daha, — Hayır istemem, h, sana ne oldu?, Sen böyle üç beş kadehle durur musun? — Bu gece duracağım. — Yoksa hasta mısın? — Hayır, yeni bir. apartımana taşındık, henüz ayaklarım merdi- venlere alışık değil! Kulaktan kulağa duyulanlar Lokantada Bey garsonu çağırdı, et tabağını | uzattı; ! — Kokla... Bak ne pis kokuyor. Garson kokladı, sonra yan ma- sada iştiha ile karın doyuran zatı gösterdi: — Affedersiniz efendim, şu be- yin yedigi balık kokuyor, sizin et değil! le on kuruş var. Dör. 'dü düştü. Geri ne kalır? — Bir şey kalmaz muallim bey, Gebim delik. Bey tam tüfeğini omuzlayıp bıl- 'dırcına ateş edeceği zaman du- raladı: — Eyvah, xv ruhsatnamemi ya- a almadır.. — Ehemmiyeti yok, Elinde oto- mobil kullanmak vesikası var ya, | eldürebilcstn? — Bademciklerini alan dokto- ra mı? — Hayır, metresimi alana, Yapışık kardeşler. — Söz aramızda, ben ondan çok daha küçüğüm! — Madem ki kamaranı kaybet- tin, hepsine bir kere gir, hangi- sinden küfür etmezlerse o senin- kidir. z —Resmimi istediğine memnusi oldum, Ne yapacaksın bakayım, — Arkadaşlarıma gösterip on- ları güldüreceğim teyze! Küfür — Oğlum, papağanın ağzından. bazı fena sözler işitiyorum. Kor. karım bunları senden öğreniyor... Yoksa kafesinin yanında durup böyle fena sözler mi söylüyorsun. — Dün onunla biraz atıştık ba- ba... Amma evvelâ o bana küf- ret.