A 40 Ağustos 1934 İstanbul futbolü Izmirin- kinden yüksek midir? İzmirden bir mektup aldım; okuyucularımızdan Aydın bey İs- tanbul - İzmir futbolu hakkında | bazı şeyler soruyor. | İzmirli kariimizin mektubunda- | ki mühim noktalar şunlardır: Halkevi futbol takıminın Rus- yaya seyahati münasebetile seçi- | len oyuncular için İzmir spor mu- hitinde bir infial uyandığını İs- tanbul gazetelerinin birinde oku- | muştum. İzmir sporcularının iddi- asina göre; temsili takımlarda İz- mirli oyunculara daha geniş bir yer verilmesi lâzım geliyormuş... Bu havadisi veren gezetede, z- mir futbolu ile İstanbul futbolu mukayese irken, İzmirin dere- cesi İstanbuldan düşkün gösteril. mekte, bu da Fenerbahçenin İz- mirspora sekiz sıfırlık zaferile tevsik edilmektedir. Şu hal ve vaziyet karşısın: 1 — İzmir futbolu İstanbula na- | zaran temsili takımla, bir, iki oyuncu verecek kadar istisgar edi- lecek bir kuvvet midir? 2 — İzmirlilerin iddialarına hak verilmek lâzım gelirse neden | onlardan az oyuncu alınıyor? 3 — Fenerbahçenin İzmirlilere 8-0 lık galibiyeti bu iki memleket futbolunun mukayesesine bir s€- bep ve miyar mıdır? #.. Şu mektubu okuduğum dakik: danberi, zihnimi haftalarca işgal etmiş olan İzmir - İstanbul futbo- lunun mukayesesi için gene epey şündüm. Gene bu hususta kati bir karar verilemiyeceğine hük- mettim, İz > İstanbul gibi iki üç se- nede bir temas eden iki mıntaka- nın futboldaki derecesini tayin edivermeğe aklım bir türdü razı olmadı. Ayrıca bir mesele dal iki mıntakanm futbolu bir kaç noktadan tetkik edilebilir. A — Memlekete göre, birinci We ikinci vaziyete girebilecek fut- bolcularının adetlerile. B — Birinci sınıf takımlarınin #akibe nazaran çokl al C — Hususi ve temsili maçlar. da alınan neticelerle. İzmir ve İstanbulda mevcut birinci ve ikinci sınıf oyuncuların adedini, her sene muntazam bir istatistik neşredilmediği için, bi- lemiyoruz. Hem neşredilmiş olsa Bile, İzmirin ikinci sınıf addettiği bir futbolcu ile, İstanbulunki ara- sında farklar bulunacığı tabiidir. Birinci sınıf takımlarının çok luğu tarafından ilki mıntakayı mü- savi farzedelim. O zaman üçüncü ve en mühim nekta olan, kati bir hüküm için lâzım olan (C) fıkra #ındaki hususi ve temsili maçlar açıkta kalır. Vakıâ İzmir klüplerile bizimki. lerin şimdiye kadar yaptığı kar. ılaşmalardan aldıkları neticeler İstanbulun lehine çıkar. Fakat İ buna mukabil İzmirin ecnebi ta- kumlar karşısında elde ettiği de- receler daha müsaittir. Bütün bunlar haricinde, bir de takımların o mevsimlik talihleri vardır. Bazan bir takım o mev- simde tanzim ettiği kadrosunda- ki elemanlar dolayısile namağlöp hale gelebilir. Bunun en misalini Hugo Mayzelin bir zi manlar Avrupa ve İngiltereye meydan okumuş «Harikalar ta kumında» gördük. Avusturya fut. bol diktatörü, bundan beş sene evvel topladığı elemanların en ideal verimini gördü. Ayni taleım- dan i işi eksilince, iş tama- men değişti. Harikalar takımın birdenbire iki derece düştüğü gi rüldü. Eksilen oyuncuların yerleri daha iyileri ile doldurulduğu va- kitlerde kadronun diğer taraflı rının yenilerle olan ahenksizli baş gösterebilir. Takımların mevsimlik talihin. den başka bir de müsabaka şans- larını nazarı zamdır. kate almak lâ- Hiç kimse iddia edemez ki, Türkiye şampiyonasında sekiz gol Yiyen İzmir birincisine Fenerbah- çe her vakit ve her fırsatta ayni derece failetir. izlerce Adada yüzme yarışları Adaları güzelleştirme reisliğin- den tebliğ edilmiştir: 17 ağustos 1934 cuma günü, hem Adalara hem de memleketi” mizde su sporlarına rağbeti artır- mak maksadile, Heybeliadada bir deniz bayramı tertip edilmiştir. Bu hususta Türkiye denizcilik federasyonu, T. 1. C. 1. İstanbul mıntakası merkez ve denizcilik heyetlerinin müzaheretleri temin edilmiştir. Bütün amatörlere açık olan mü- sabakalar şunlardı 1 — Yüzme, atlama ve su topuz Saat 10 da başlıyacak ve Heybeli- ada plijt önünde, vücuda getiri- lecek (50) metrelik bir yüzme ha. vuzu lar arasında yapılacaktır. 2 — Kürek: Saat 10,30 da baş lıyacak ve Türkiye denizcilik fe- derasyonu tarafından kabul olu- nan 4 lük ve 1 lik kiklerle ve yak mz hanımlar ve müptediler ara- sında yapılacaktır. Mesafe 1200 metre, 3 — Padel Bot: 11,30 da başla- mak üzere sahibi oldukları ama- törler arasında olacaktır. 4 — Yelken: 15 te başlıyacak ve muhtelif sınıflar arasında ola- caktır. Yarış vasıtalarını nakli sahip- Müsabakalarımıza iştirak ede- cek klüpler ve klüpler haricindeki amatö sında cemiyetimize veya müsab: kalur baş hakemi İstanbul su spor. is vekili Ek ala kay. dolunmaları rica olunur. Bu tari. he kadar kaydolunmıyanların sonradan © müracaatları kabul olunmıyacaktır. bakım zaviyesinden tetkik edile- bilecek bir meselede, İzmir - İs- #anbul gibi rubu asırda on kere karşılaşmamış olan iki muntaka- nın derecele, sakla kesilmiş gi- bi ayrılamaz zanmıdyamı, Pek muhtemeldir ki, denilmeğe lâyık derin görüşlü bir İngiliz mütehassısının İzmirden seç kadar çalıştır racağı bir temsili takım, ayni şe- raitte hazırlanmış bir fstanbul temsili takımından ecnebiler kar- şısında daha iyi işler görsün antrenör stilize edin. Son söz olara! çeçen ve bu ay içinde İzmir futbolcularının civar mıntakalarda yaptıkları maçlar. 'dan bu sıralarda İzmir futbolunun bi geçirmekte olduğu zannının kuvvetleştiğini ilâve edi bilirim. İşte böyle zamanlarda iki mıntaka arasında bir maç yapılır ve sonunda da İstanbul farkla kazanmış olursa, kuvvetsizliğinden ziyade mevsim talihsizliğine hükmetmemiz daha muvafık olur. #stanbulda, altı ay içinde yekdi- #erile ve ayni rakiplerle bir kaç kere karşılaşmış olan Fenerbahçe ve Beşiktaştan hangisinin daha riyazi bir kati yetle söylenemezken birçok ta- kımlarının ancak isimlerini işitti- gimiz İzmirin Istanbuldan bir kaç gömlek daha zayıf olduğunu kes- tiremeyiz kanaatındayım, üstün olduğu inde muhtelif yaş ve smıf- | “Akşam. en edebi tefrikası: 58 PAT — Memlekette uyandıracağı- natlar halkımızı daha temiz bir yaşayışa kavuşturacak» tır. Çifçi ve çoban in bir yıl çalıştıktan sonra eline geçen bir kaç lirayı ecnebi malına kaptır- mıyacaktır. Bu para gene memle- kette kalacak ve gene kendi eli- ne geçecektir. Bu sanatlarda ça- lışacak vatandaşlar da işin ve ka- zancın yalnız sapanın ve yahut sopanın ucunda olmadığını anlı- yarak tezgâh ve makine hayatı içinde pişecek, ekmek parası çı- karacaklardır. Türkiye bi memleket gibi miz ana harptenberi her ir çok yeni hadi- elerle karşılaştı. Şimdiye kadar Türkten gayri unsurlar, küçük sanatları ve tez gâh, atelye hayatını, küçük ve bü- yük ticareti âdeta inhisar altına almışlardı. Her şeye | kabiliyeti olan Türk ırkı rengper, memur, asker olarak ayrılmış gibiydi. Memleketin can ve kan damarla- nı bize her suretle yabancı olan ların ellerinde idi. Bunun sebep- lerini aramağa ve deşmeğe ne lü- zum var, Hastalığı keşfettikten sonra yalnız tedavisi ile uğraş- mak lâzımdır. Yeni Türkiye eski Osmanlı devleti büyük bir ibret Tâvhası oldu. O teşkilâtı çü- rülen ne varsa maddi ve yahut manevi, hepsini ortadan kaldır- mak, yeni devlete yeni akideleri serum gibi aşılamak, tatbik etmek lâzumdı. Biz de şimdi bunu yapı- yoruz. Türk milletinin bütün kabiliye- tini söktüreceğiz. Onun yalnız mert, bir silâhşor olmadığını, medeni- yetin her adımına ayak uydura- cak bir yaradılışta olduğunu is- bat edeceğiz. Silâh kuvvetile ezil- miyen Türkiyeyi bu cephede de eshir edilmez bir ülke haline ge- tirmeğe çalışacı Bunun için zamanın bize mü- sait olduğunu da görüyoruz, Bi- zimle geniş mikyasta ticarette bu- lunan devletler araşında çetin bir iktisadi rekabet var. Dünya buh- yanı her memlekette. fevkalâde tedbirler alınmasını icap ettir yor. Biz de bu buhran musikisine uyduk. Biz de kendimize göre fev- kalâde tedbirler alıyoruz. Suat Rahmi gözleri gittikçe açı: lan (Grevs) e gülerek baktı: Öyle değil mi mister, Harp nihayet bulalı yıllar oldu. Fakat devletler arasında münakaşalar bitmedi. Buhran, buhran, plânlar, projeler, konferanslar, kongreler ve mütehassıs raporları biribirini kovalıyor. En son Londra konfe- ransı dünya buhranına çare bul. mak için yapılmadı mı? Hattâ murahhaslardan biri «— Bütün buhrana sebep Tür Kiyedir. Çünkü memlekette sana- | yi programı tatbik ediyor!» de di ve kahkahalarla karşılandı. İşin böyle gülünç tarafı olmak- la beraber hakikat şudur ki kü- çük ve genç devletlerin sanayileş- mesi büyüklerin işine gelmiyor. Yüzlerce yıl muayyen bir mımta- kayı kendisine mahreç olarak bi len bir müstahsil devlet bu ağız- dan mahrum kalınca tabii İok- ması kendi ağzında kalıyor. Bu o demektir ki tezgâhunı, fabri mi kurmuş, sağdan ğelem ham mahsulü makinesinde ezin yoğu- yarak yirmi misli fiatle sağa sola satmağa alışan cit€ centilmenleri eski kazançlarına veda edecek” ler, Bürhan Cahit RON Suat Rahminin son cümlesi ile iki İngilizin başı havaya kallıtı, Bahsin tem can alınacak nokta- sına geldiklerini anlıyan delikan- lı bunu farketmemiş gibi görü Derek sükünetle devam etti: — Bütün bu hareketler dünya- da yeni bir iktisat müvazen oluncıya kadar devem edece- ğe benziyor. Buhran nereden ge- liyor. Belli degil. Her yeri su bas- mıştır. Fakat boru nereden pat- lamış, hönüz bulunamadı. Bir sakatlık var. Fakat bunu her devlet kendi kendisine ve ihtiya- cina göre düşünüyor ve ona gö- re de tedbir alıyor. Biz de çekli- ğimiz iktisadi buhranın sebebini memleketimizi ham ve iptidai bi- rakmamızda buluyoruz. Ona gö- re de tedbirler alıyoruz. Baş vur- duğumuz. çarelerde aldanma: mızı da vakalar bize gösteriyor. Bir iki şeker fabrikası kurduk. Türk köylüsünün yetiştirdiği pan- carı Türk işgisi bu fabrikada şe- ker haline getiriyor. Bu sayede biliyor musunuz bu sanayi mınta- kalarında nasıl yepyeni bir hayat belirdi. Alpullu, âdeta küçük bir medeni şebir haline geldi. Civar köylünün yüzü güldü. Hayat şart- ları değişti, O mmtaka âdeta bir kaynak gibi yeşerdi, şenlendi. Bu manzara bize ümit veriyor. Mister Grevs başını salladı — Böyle iptidai maddeleri memleketinizde yetişen şeyler içini fabrika kurmanız doğru olur. Fa- kat ticaret ve sanayicilikte ihti- sas ve kabiliyet meselesine dil- kat etmek lözemdir. Bazı madde- ler vardır ki onlar sırf bir memle- ketin spöcialitösine dahildir. Bun- da sanayii en yüksek derecelere memleketlere bile edilir. Meselâ boya sanayii manyada çok ileridedir. Bununla rekabet edilmediği için başka memleketler bu madde gok meşgul olmazlar. Sizin de meselâ yerli mahsulleriniz arasın- da burada imal edilecek olanları vardır. Bunları kendi vasıtaları: mzla yapmaktan fayda beklenir. Fakat meselâ mensucat üzerine çalışmak için bir sebep yoktur. Bu ihtiyacınız bol bol temin edi- iyor.. Bu madde üzerinde bizim de alâkamız vardır diye söylemiyo- yum, Fakat her memleketin bazi eşyada kendine göre başkalarm- dan farklı hususiyeti vardır. Me- selâ sizin halı imalâtmıza rekabet için hiç bir teşebbüste bulundu- #umuz yok değil mi?, Sizin de bazı maddeler için gümrükler gene sizin menfaatiniz için lâzımdır. Çünkü her madde üzerinde çalı olursanız hem sermayenizi dağıt- mış, hem de hususiyetinizi kay- betmiş olursunuz. Sizin için bir mensucat fabrikası açacak yerde mevcut halı tezgâhlermi islah edip bu madde üzerindeki muvaf- fakiyetinizi kuvvetlendirmek da ha doğru olmaz mı? Mister Didis patronun sözleri- ni başı ile tasdik ediyordu. Suat Rahmi bu münakaşadan hoşlan- maıştı. Daha mektepte iken, ilk Amerikan sistemlerini öğrendiği zamandanberi yavaş yavaş kafa sında yerleşen, büyüyen bu fikir üzerinde konuşmak fırsatını buk muştur. zi açık bırakmanız