i | | | | | AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 127 Murat, Hüseyin hakkındaki sözleri işidince hiddetle yerinden fırladı: “Bırak beni Jüzetta, şu nankör herifi boğup, cesedini denize atayıml,, Deniz üstünde bir iftira ve bir hücum. Muradın suratı asıktı. (Jüzet- #a) kocasının başkaları tarafın- dan doldurulduğunu anlamakta güçlük çekmedi. Murat konuşmuyordu. Yalnız kendi kendine: Köycüğe yaklaştık.. iye mırıldanıyordu. (Jüzetta) mn Hüseyinden baş- ka kimseden şüphesi | yek- &. Zaten tütü © yaparken onunla karşılaştığı o dakike- danberi Hüseyinden bir fenalık tahmin ediyordu. üzetin) son günlerde Hüseyinin kendisine kar- şi ne kadar soğuk davrandığını görüyordu. Murada yaklaştı: — Senden bir şey istiyeceğim. Muratçığım! - diye söze başladı Sen şüphesiz ki hent kendi iyil ni, hem de benim işiliğimi düşünen temiz yürekli bir'erkeksin! Fakat, arkadaşların hiç bir zaman senin gibi düşünmez ve senin gibi göre- mezler. Ben bundan sonra dümen- ci Hüseyinin izinsiz olarak, her hangi bir iş için, kamarama gel mesini istemiyorum... Murat birdenbire bir şey anlı- yamadlı — O senin kardeşindir! Ben ona: (Benden izin almadan kama- rama gitmel) diyemem, (Jüzetta) biraz daha manalı bir tavırla — Fakat, böyle icap ediyor Muratçığım! Ben onun şu küçü: ük yuvamıza bir am gibi ge- Ee 5 kadar... Dedi ve bir kenara çekildi. Murat şüpheye düşmüş! üddet kendi kendine di Ve eski somurtkanlığı birden kay- boldu.. Bu muhavereden karısın seyin tarafından taciz edildi ni anlamıştı, — Gel benim sadık ve vefakâr Tüzettacığım! Diyerek karışının boymuna sa- rıldı. — Hüseyin seni ne vakittenberi rahatsız ediyor? — Çoktanberi bende gözü ol- duğunu hissediyordum... Fakat, ona, hiç bir zaman bu hissini açı. ğa vurmak cesaretini tim, Hüseyin bugünlerde, kudur. muş bir köpek gibi, fırsat bulduk. ga üzerime saldırmak.. Beni bir defa olsun kucaklamak. Göğsü den öpmek istiyor. Murat birdenbire beyninden va: rulmuşa döndü... Hiddetinden göz bebekleri bü yümüş, saçları dimdik olmuştu. — Demek ki üzerine de saldır. di ha...7 — Henüz saldırmadı. amma. Bunu bu sabah açıktan açığa söy- ledi: «Seni çök seviyorum. Bir de- facık olsun göğsüme başını koy- maz mis?» dedi. Bu adamı ka- maramıza gelmekten menet, Mu- ratçığım! Muradın gözlerinden ateşler sa- Üliyordu, , — Ona gidip haddini bildire- şim Diyerek hiddetle yerinden fır. | bet etmesi de muhtemeldi. ladı, Fakat, Jüzetta kocasini gö- Züsled — Ne yapıyorsun, Murat? Deniz | üstünde olduğumuzu unutma! Hem gemicilere karşı rezil ol. ruz.. Hem de çarçabuk Hüseyin gibi mahir bir dümenci bulamaz sin! Murat karısının saçlarımı ok- herifi boğup cesedini denize atayım... Ben artik onun riyakâr suratım görmek istemem. Jüzetta kocasının kollarma sa- almıştı. — Beni dinle, Murat! Hüseyine şimdilik bir şey belli etme.. Yak mız ona dört kelimelik bir emir ver: «Benden habersiz kamarama gitmiyeceksin!» de. Başka bir ş0- ye lüzum yok. Omunla zamanı ge- | Tince hecaplaşırsın! Jüzetta Muradı güçlükle teskin | Eski günleri hatırlıyarak tatlı | tatlı komusuyorlardı. (Jüzetta) nm ortaya attığı bir kıvılcım, Muradın somurtkanlığını derhal gidermi Murat bu ha sının sadakatine her zamankinden biraz daha fazla inanmış, biraz daha çok sevmeğe başlamış- tı. Zaten Muradın (Jüzetta) ya karsı büyük bir zâfı vardı. Ona ne kadar çok kızarsa kızsın, fazla kırmak ve incitmek elinden gelmi- || yordu. Jüzetta: (Otranto) dan İstanbula ge- Tisimizi bir gözünün önüne getir, Murat! Diyerek, eski hatıralarla kocasi- mı oyalamağa başlar Bu sırada, geminin göz: isetlen sonra kari- iğünü yapan değerli akıncılardan biri #clüşla kamaranm kapısını vurdu: — Murat reis burada mı? Murat içeriden seslendi: — Ne var? Biraz rahat bırakın beni be! Gemici tekrar kapıyı vurdu: — Köycük kalesinden üzerimi ze aleş ediyorlar. Bizi düşman ge- misi sandılar galiba. Murat bağırdı: — Sancak çemkediniz mi? — Çektik.. Fakat, ateş devam ediyor. Murat vaziyetin tehlikeli oldu. ğunu anlaymen kamaradan çık maş Geminin güvertesinde büyük bir telâş vardı, Gerçi kaleden atılan | eranit mermilerin büyük inhirat. | larla sağa sola dü; yorsa da, bunlardan irinin ise- (Marmara Kartalı) derhal men kırarak geriye dönmüştü. Köycük kalesi, (Marmara Kar- tali) nm sancak gektiğini gördü” ğü halde top ateşine devam edi-| yordu. Bu he demekti? Kale muhafızı Hamza bey (Marmara Kartalı) m wzaklan pekâlâ tamyabilirdi. Kaç yerinde | Türk sancağ inen bir ger in İ düşman gemisi telâkkisine imkân | yoktu. Bahusus ki, Venediklilerle Yeni sulh aktedilmişti. Köycüğe bir | Hameşte konser orkestrası, 22,30 hab iler ve at kuyuları neticeler, yolonsel musiki AKŞAM Radyo 29 Temmuz pazar stanbul : 18.30-19.20 plük meşsiya- &. 19,2019,30 ajans haberleri, 19.30- 21,20 Türk musiki neşriyatı ÇEliza İnci, Ülkü, Sevim banmler), 21.2 21,30 ajana ve born haberleri, 21.30- 2230 (Bedriye Rasim hanımın şirin ille dana musikisi) Varyona (1414 m.) — 17 hafif mu siki üazannil). 18 yare haberleri, 18,10 mmaskili bir makil, 19 tyatrodan. sabitler, 20 mübielfe 20,15 hafif mu ki, 212 senfonik orkestra konseri, 21,50 babetler, 22 Lembergten meğeli em musiki 19,05 dane ümükisi, 20,45 plâk, 21 hahn haberlem, 21,13 tagannili orkes. tra konseri, 2140 radyo orkestrası, 22,20 spor, 2230 radyo orkesiran, 23 haberler, 23,50 Lido banyolurından | aklen konser Prağ (470.2 m.) — 17 askeri kon. ser, VB.30 pâk, 14,55 almanca ner siyat, 10:55 haberler, 20,05 Bründen maki, 22 Hilkarmanik konser, 23,20 piük, eberler, 23,30 Sehrammel © mu. sikini Budapeşte (550,5 m) — 21 Bu 10 24,10 siz tkamı m) 2 YAŞ Hek müge örer, Vayana operet miki, 23. haberleri 23.20 | pik 24.30 dana musikisi, 30 Temmuz pazarl | Astana : 1830-19 franszen ders | 1919/50 pl neşriyatı, 19.30:21,20 Tüik menili memiyai (Ekrem, Muren Cevdet, ken Cevdet, Serel, İbraz him beşler, Vecihe, Bulma bmemlar). 21.20-21.30 jana ve bars haberleri, 21.30-22.30 stüdyo orkestrası, hafif rl. Varşova (1414 m) — 20,15 plak, 2050 spor, 21,20 İstanbulun minare İleri isimli föyten (Me P. Oskolsv), 21.12 ahi musiki, 23 edebi neşriyat, 22.15 dane musiki Bülereş (304.5 m.) — 19 yadyo or Kastras, 21.15 men mmesikii, 22 popii ler Romen şarkıları, 22,30 kahvehane, konseri AKŞAM Abone ücretleri Türtiye © SENELİK 1400 kuruş 2700 kurup SAYLIK 750 >'1ds0 > YAYIK 400 > 800 > TAYLIK 150 > Tesa ilhama dahi olmayan ecnebi memleketler. Sereliği öde, ml aylığı 1000, üç aylığı 100) kuruştur, Ares sekali için Kuruş pul gönlermek izim, Tebilleler : 17 — Ruzilz : 85 Sm Gey Ole ei Aş Ya E 70 ça aşi saz 12 Ne 289 455 1200 4636 180 Tüareteme; Babi ciranı Acımusluk Si. 130, tek düşman gemisinin gelebilece- ğini düşünmek pek manasız alur- du. Murat reis bu vaziyeti görünce derhal kararmı vermişt man beyi Köycüğe karadan bir akın yaparak kaleyi zaptetti. Ham- za bey muhakkak İbrahim beyin eline esir düşmüştür. Murat bu hülemü verdikten son- ra kale top menzili “gerisine çe kildi ve gemideki tepçulara Köy üğe ateş emrini verdi. (Marmara Kartalı) sol. cephe- İ sinden altı topla birden Köycük kalesini dövmeğe başladı. (Arkası var) Kara- | Bir cevap: «ML Sedike. imzali mekeep seibi- ne, — Cafer bey, Osmanlı devlerinin 16 ıncı kaptamı deryam idi, (EL 917) tarihinde Herekzade Ahmet paşanın ali üzerine bu makuma getirimin ve (Simi evvel) in © vefatı müteskip miretinet fazl zulüm “ yaptığı tesbit edilerek Kani Selermen tarafımdan dam edilmis. Kaztam deryalıkta do. kuz sene kalmış. Fatih devrinde kaptanı deryalik supra baska bir Cn fer bey yoktur. Hatla Cafer beym ha <6 bile teren melüm ve mazbutlur. | Kanuni Süleyman, Cafer beyi idam et ördükten , sonra, kapanı — deralğa (Yaylak Mstafa para) yı getirmistir Zühal zebllerimdedir. Himmelerim İskender Fahreddin Her akşam bir hikâye lerdı ki etraflarındakine Gut içinde tek bir'ruh hi: yorlardı. Bu kadar sevişen karı ko- ca arasında ne olmuştu? Araların- dan nasıl bir kara kedi geçmişti? Ne olduğu maalüm değildi. Far kat etraftakiler mutlaka bir şey cereyan ettiğine kanaat getirmiş- lerdi. Onları birleştiren tılsım bo- zulmuştu. O güzel ve tatlı aherik- ten bir eser kalmamıştı, Evvelce ne kadar başka bir hal vardı, Sabahleyin delikanli işine gitmek için evden çıktığı zaman, genç kadın üşik bir kedi tavrile ona sokulur, türlü türlü hoppalık- lar, sevimli hırçınlıklar, tatlı yara- mazlıklar yapardı. Sesinde bir ço- cuk sesinin yuruşaklığı hissolu- murdu. Kocasının kulağına türlü türlü şeyler fısıldar, ona'uslu otur- masını nasihat ederdi. Öğle zama- nı olunca en büyük işi pencereyâ geçerek kocasının yemeğe gelme- sini beklemek olurdu. Akşamları ve tatil günleri evde oturmazlar, dışarı çikarlardı, fa- kat onlar etrafı görmek için değil, yanyana bulunmak ve beraber gezmek için bu gezintileri sevi yerlardı. Sokakta, gittikleri yerler: de kimseye dikkat etmiyorlar; ehemmiyet vermiyorlardı. Sanki biribirlerini uzun müddettenberi görmemiş gibi hevesli hevesli ko- naşuzlardı, lâkırdayı bir türkü bitiremezlerdi. Gece olup ta yuva- | larına çekildikleri zaman, derin , öt bülcüm sürerdi. olu sokağa çıkarken o eski ikitarlerdem, eser kalmamıştı. Pencerenin camı hiç açılmıyordu. Perde, hasmane bir ifade ile dargın dargın kapılı kalıyordu. Delikanlı hep yalnız. başına sokağa çıkıyordu. Alnınını ortasında derin bir çizgi göze çar- Piyordu. Başı öne eğilmişti. Göz- lerinde hiç bir saadet hüllası par- Tamıyordu. Bütün bu ahval meraklı komşu- ları meraktan patlatmağa kâfi idi. Sonra, bunlar yetişmiyormuş gibi evlerinden bir takım kavga sesleri rültüler boğuk bir halde aksedi- yordu. Gittikçe seslerin şiddeti arttı. O güzel aşkım buhran dev- resi geldiğinde kimsenin şüphesi sörünüyonda. Sanki me tarafa gide; de tereddüt eder gibi bir hali var dı. Biraz durduktan sorira, her za- manki yolun aksi bir” tuttu, oraya doğru azim İle yi meğe başladı. Gittiği yer şöhretini işitmiş ok duğu bir avukat yazıhamesi idi. Biraz bekledikten sonra avukatın. yanına girdi. Bu, orta yaşlı, tecrü- be görmüş, meşhur bir Zati. Deli. kanlıya ziyaretinin sebebini sör- du. O hiç tereddüt etmeden gu ce- vabı verdi: — Karımdan ayrılmak istiyo” Tum, Ba kabil olmazsa, hiç olmaz- sa, ayrı yaşamak için mahkeme- den bir karar almalıyım. — Pekülâ, Fakat me gibi bir sebep göstereceğiz?.. İşin içinde gayri meşru bir münasebet filân. — Hayır, hayır. Katiyen! — Yoksa hayati bir malüliyet.. Yahut ayyaşlık gibi bir sebep? — Kabil mi efendim? Asla bu gibi şeylerden bahsedilemez. masihatlerden Sahife 9 g — Demek ahlâklarınız uymu yor? — Doğrusunu ararsamız böyle" bir iddiaya da imkân yoktur. — Peki efendim amma mahke mislen müsait bir hüküm alabik' mek için ortada bir sebep bulun- mak icap eder. Bu sebebi lütfen, bana anlatır misiniz? — Buyurunuz. Delikanlı sigarasını dertli dertli çektikten sonra anlatmağa bap ladı: 5 — Evimiz bir huzur ve saadet yuvası idi. Karım ile son derece uyuşmuş idik. Ruklarımız. tama men biribirlerini anlamıslardı. Fax kat görülüyor ki bu dünyada saa- det hiç bir zaman devam edemi- yor. Bundan bir kaç ay evvel, ka- güm ile sinemaya gitmiştik. Çilek tan sonra sokaktn yürüyorduk. Tayyare piyangosu bileti satan bir dükkân önünden geçiyorduk. Şimdiye kadar bir kaç defa bilet aldığımız halde hiç bir sey çikma dığı için vazgeçmistik. Fakat o gün, dükkânm önünde bir adam bir masanm bağına oturuş, bilet satıyordu. Kârım bunu görünce birdenbire bir bilet almak istedi. Filerini'bama söyledi. O ne derse il istediğini yapmamak — Peki, şekerim, bir bilet ala lam, dedim. Tramvay yolunu tarafa geçmek lâzım idi. Tam o 61- yada bir tütüncü dükkân önünde bitmişti. Karşıya gemeğe de bir otomebil mâni oluyordu. Bundan istifade ederek bir paket sigara aldım, Sonra karşıya geçtik, bilet satan adamın önüne gideceğimiz sırada bizden evvel, bizden bir adım önde bir adam da sokuldu, satıcının uzattığı bileti aldı. Ar- kaşmdan da biz satıcının uzattığı bileti uğurdur diye aldık. ile gazeteleri bekledik. Fakat ne- yede o talih! Biletimize bir amorti bile çıkmadı. iş bu kadarla kalsa iyi, Ah şu gazetelere me diyeyim! Talihli adamlar diye büyük ikramiyeleri kazananların resimlerimi basıyor. ar. İşte bizim saadetimiz bu yüz- den mahvoldu. Çünkü büyük ilra- miyeyi kim kazanmıştı, bilir misi- niz? Bizden bir adım önde bu- Iunduğu için bizden evvel bilet alan adam! Ben sigara almak için gecikmemiş ol. tütüncüde biraz saydım © adamın aldığı bileti alraş olacaktık ve bütün ikrami- yeyi kazanacaktık. İşte karım bir türlü bumu affedemiyor. O gün- denberi dünya bana cehennem kesildi. Günde bin kere o benim sigara paketi başıma kakılıyor. Her sigara içişimde bu hatıra ta zelenmesin diye tütünü bıraktım. Gene fayda etmedi. Artık karımın. nazarında” bütün meziyetlerim mavholdu. Ben dünyanm en fena, en hakarete şayan adamıyım! Ar- tik yaşıyamıyorum, avukat beye- fendi, lütfen beni kurtarımız! Hikâyeci Zonguldak halkevine teberrü, Zonguldak (Hususi) — Ma- den işleri şirketi ve Kozlu kömür iş şirketi, Halkevine 5000 lira te- berrü etmişlerdir. Ereğli şirketi de Halkevine ayni miktar üze- | rinde teberrüattn bulunacaktır. | l