Sahife 6 “ Boyaciss.. Ayna gibi gibi parlatıyoruz!,, “En çok ayakkabı boyatanlar bekârlardır.. Hanımlar da olmasa..,, “ Ah.. Ah paranın gözü kör olsun.. Al bir aynalı boya pi . de ii Kira İN İki senedenberi arasıra eve uğ” | yar, kapıyı çaldıktan sonra gas rip bir sesle bağırır: — Boyacizass!., Boyacı değil de «Boyaci Esmer oldukça yaşlı bir adamdır. Geçen gün kapının önünde kendisine verilen iskarpinleri bo- yarken baktım. o Aklıma geldi. Acaba hayatı nasıl geçiyordu. Hayatta gayesi ne idi?.. İki senedenberi aramızda ha- fif tertip bir ahbaplık vardı, sor. dum: — İşler masıl?. 1. O zaman sen d seyret vere de bir yağmur yağsa... So ra bir de cuma sabahları işi kıyaktır efen. ayakkabısını bojatanlar eksi den haftada dört kere ayakkabı boyatanlar çoktu, her gün ayak- kabısını boyatan bir çok müşteri. lerim vardı, Simdi nerede?. Halbuki bir ayakkabısının temi başın ne kadar eski olursa olsun. biç aldırma, ayakkabın boyalı ise > göze batmazsın.. — En çok kimler ayakkabı bo- yatır — En çok geneler... Genç har nımlar da çok boyatırlar. Sonra bekârlar çok ayakkabı boyatır... Birisi çok ayakkabı bo- yatınca biz anlarız ki o bekâr dır. İki müşterim vardı, İk gok meraklı idi, Haftada beş güni gidip ayakkabılarını boyardım. Sonra evlendiler. Yavaş yavaş haftada dört, sonra üç, sonra aşlılardan da gene çok a3 kabı boyatanlar bekârlardır. Ha- ni bekârlar olmasa biz hapı yuttuk! demektir. — Kadın ayakkabisi mi boya- mak daha zevklidir, yola erkek ayakkabısı mı? — Aman... Kadın ayakleabısı deme de ne dersende... Hele şimdi kadın #skarpini boyamak bir çile... O çarık gibi kadın is karpinleri var ya... Her parçasi ayrı bir renk. İncecik bir krmızi, incecik bir siyah.. Ne fırça süre- bilirsin, ne boya sürebilirsin... Üstelik bazı hanımlar çorap ta giymiyor. İncecik parçaya boya sürüp fırçayı vurdun mu? — Aman... Baksana... Aya Zımı kırmızıya boyadın!. diye zılgıtı basıyorlar... Gene sen er- kek iskarpininden şaşma... Bir aralık paradan bahis açık dı: — Ah... Ah gözü kör olsun pa- Yanın... dedi. Bir param olsa... — Ne yapardın?. — Şöyle adamakıllı bir boya | sandığı... Gıcır gıcır... İki yeni fırça .. Sonra bak çeşitlerim bit- ti. Açık kırmızı boya, Kurşunt podösiet boyası kalmadı. Onlari da bir tamamladım mi gel key- fim gel... Allahtan istediğim o. Yeni bir önü aynalı boya kutusu. Bu önü aynalı boya kutusu onun için bir apartımandan, bir çiflikten, her şeyden, her şeyden mühimdi. Ve bir çoklarını — Param olsa.. Bir apartıman yaplırsam!.. diye hasret çekme- leri gibi o da: — Param olsa... Aynalı bir bo- Ya kutusu alsam!.. diyordu. Birdenbire mühim bir gey söy- zim işimizi belediye de bozuyor... — Nasıl?.. — Bazan durup dururken 80- kakları suluyor... Halbuki sokak- lar sulanmadığı zamanlar ayak- .kabılar tozlanır... Haydi boyaci ya... Sokaklar sulanmadığı sün Boyaclası AKŞAM ler işimiz iştir hani..” Sonna efendi... Artık halka kundura boyası için beş kuruş ta | çok gelmeye başladı. Bazıları bo- | ya parasmı yüz paraya kadar im- dindiler ya... Geçen gün bir müşterinin is- karpinini boyuyordum. Dedi ki: — Amerikanın boyacıları meş- hurdur. Amerikadan sonra'da 1s- tanbul boyacıları gelir. İstanbul kundura boyacılarının sanati meş“ hardur. Vallahi bunu duyunca göğsüm kabardı. İftihar ettim. Boya bit- mişti, Sandığıni omuzladı, Uzaklaşrken sesi gittikçe ha- ifliyorduz — Boyaciiiises.. Elektirk gibi Yapıyoruz, Boyacliises., Beş ku- Tuşa bir ayna yapiyoruz. Hikmet Feridun Gemlikliler Uludağda | günü buradan elli kişilik bir kafi- e Türkiyenin Alpları olan Uluda- ğa çıkmışlardır. Kaymakem Gani beyin riyasetinde giden bu kafile hava müsait olduğundan dağda oldukça eğlenceli vakit geçirmiş- lardir. Kafileye dahil olanların bir kasım doğru otele inmişler, bir kis- mı da otel civarındaki çam alt zmda üç dört saat oturmuşlar, son- Ta zirveye çıkarak oradaki defte- Te duygularını yazmışlardır. öğle- den sonra saat on altıda kafile otomobillerine binerek | «Kirazli yayla» ya inmişler, bir ek yerlerkan | gezinmişlerdir. 6tel önündeki düzlükte orada da kalarak yemek yeyip, Yeşil Burs ni görmek istiyenlere tavsiyem şudur Bursayi «Uludağ» dan dönüşte saat «21» de Bursaya ilk giriş nok. talarından seyrederlerse o güzelli- içlerine sindirmiş olurlar. Çorluda su tesisatı Çorluda su tesisatı yapılmak- tadır. Bu İş için şehrimize gelen Çorlu kaymakamı Tevfik bey bir iki su mühendisile birlikte İ rece bakımsız. 28 Temmuz 1934 Anadoluda a Akşam Ayvalığın karşısında çok şirin bir ada Ali bey nahiyesi Ayvalığın sayfiyesi Ayvalık (Umumü muhabirimiz. den) — eski adı Kidon- 15 kile- metrelik güzel bir şose vardır. Yo- humuz hep zeytinliklerin ar dan geçiyor. Bazı tarlalar ne ka- dar bakımlı bazıları da o de- » Zeytinliklerin şu bakımız hallerine yüreğim sızla- dı! Biraz sonra Ayvalığa vâsıl ol: dum. Ben buranın yabancısı de- Zildim, Doğruca belediyeye gittim, Eski belediye reisi Muhip bey de- Zişmiş, yerine Midilli mübadille- rinden Kadri bey intihap olun- muştur. Belediyenin varidatı (50) bin | lira kadardır. Böyle muazzam bir | şehrin şu kadar azv | si şayanı hayrettir! Sular kuyu ve idat yapma- sarnıçlardan alınır. Şehir elektril le tenvir edilmiştir. Eşhasa ait iki sinema vardır. Burada adamakıllı bir hamam. da yoktur. Şehirde sıtma vardır. Müstamel sular sokaklarda akti” ından mahalle aralarında iğrenç manzaralar görülür! Blediye dok- san metrelik bir rıhtım ve bir de eczahane yanında bir beton köprü yaptırmış. Kaymakam Rasim bey Rasim bey mülkiyeden yetişmiş, tecrübeli, ve çalışkan bir idare ada- mıdır, Mumaileyhi üç sene evvel İstanbuldan Trabzona giderken vapurda tanımıştım. O zaman İnebolu kaymakamlığından Gire- sun vali vekâletine gi Otuz senelik görgülü ve çok nüfu- zu nazar sahibi bir kaymakamdır. Ayvalık halkı umumiyetle kendi- sini bir baba gibi severler, Kaza- i İki nahiyesi ve 25,000. nüfusu vardır. Merkezde 12,000 ahali meskün: Ali bey nahiyesi Evvelce ismi Cunda iken muh- terem Nafıa vekilimiz Ali beye. fendinin İzmirin işgalini mütca- kip düşmana ka: ilk evvel bura- da ateş açmasından dolayı müşa- rünileyhin namına izafeten Ali- vapur ve gemilerin başlarından denize doğru uzanan bastonlara Yunda derlermiş. Cunda ismi de bundan kalmıştır. Bu ada Ayvalığın karşısındadır ve 14 mil uzaktadır. Buraya her atte motörler işler ve bir çeyrek saatte gidilir ve adam başına beş kuruş ücret alırlar. Fıkaradan pa- Ta almıyorlar ve (geminin bir tah- tası fıkaralarındır) diyorlar! Pos- ta vapurlarında da bu anane cari olsa ne kadar iyi olurdu! ordu. hükmündedir Adanın vaziyeti Bu adanın mamuriyeti Ayvalık- eskidir. Üzerinde başka bir yoktur, Mevkiinin ehemmiye- töne binaen nahiye şeklinde idare olunmaktadır. Bu ada Ayvalığın önündeki denizi şimalden cenuba 'doğru kapamış olduğundan bura- 'da tabii ve büyük bi an husule gelmiştir. Adanın nihayetle- rinde birer boğaz vardır. Bunlar- dan birisinden vapurlar geçiyorsa da diğeri dar ve tehlikelidir, Adanın mesahası 24 murabbaıdır. Ahalisi Girit ve Mi- dilli muhacirlerinden ibarettir. Suyu ve havası lâtif olduğundan evvelce burada 13 bin nüfus ve üç binden fazla hane varmış! Şim- di ise 1200 nüfus ve 600 kabili iskân bane kalmıştır. Mahsulâtı sırf zeytindir, İki mengeneli bir fabrika ve (6) tane de yağ men- genesi vardır. Buranın enginarile baklası çok Bu kadar lezzetli mahsu- hiç bir yerde bulunmazmış. Onun için vaktile burada bahçı- vanlık çok ileri gitmiştir. Burasi vaktile Ayvalığn bir. sayfiyesi iş. Mübadele zamanlarında tef- lerle satılmak istenil maların harap olmasına sebebiyet verilmiştir. Asayiş “Ahlâk noktasından kazanın de- yecesi çok yüksektir. Yalnız zeytin. devşirme zamanlarında köylerde kavga ve gürültü olur. Sebebi de iskân işlerinin henüz tamamile Ben, burada ilmesi halledilememesi, iken iskân işleri uğraşılıyordu. İhtimal tam bulmuştur ve bu sene zeytin kavgası da olmıyacaklır, Mesut bir köy Ben gidemedim amma gören- lerin bana anlattıklarına göre ka- sabadan altı buçuk saat mesafede Bağyüzü köyü çok bahtiyar ve me- Sut bir köy imiş. Bu köyün havası suyu gayet nefistir. Yabancılar bu- rayı daima ziyaret ederler. Bü lerimiz de buraya gelip su ve ha- va değiştirirlermiş. Ayvalığa içe cek su buradan getirilmektedir. Çam fıstığı ile kış üzümleri İstan- bula buradan gider. Köyün iki yüz hanesi ve 655 nü- fusu vardır. Etraf hep çamlıktır. Manzarası İsviçreden âlâ ve balâ- dır diyorlar. Bana «oraya gitsen çok memnun olursun» dediler, Fa- kat gidemedim. — Ragıp Kemal