20 Haziran 1934 AKŞAM. Sahife 5 Bir Yunan futbol takımı geliyor Galatasaray ve Beşiktaşla iki maç yapacak Temmuzun ille haftasında bir kaç maç yapmak üzere şehrimize Panatinaikos Yunan takımı gele- cektir, Yunanlı futbolcular ilk maçlarını Beşiktaş, ikinci maçlarını Galata- saray futbol takımlarile yapacak- lardır. Gelecek takım kuvvetli olduğu için futbolcularımız bu maçlara ehemmiyet vermektedirler. Gala- tasaraylılar şimdiden hazırlanı- yorlar, Galatasaray klübü © umuml kaptam Nihat; bey bu maçlar hakkında: — Çok çalışmak lâzım. Raki- bimiz kuvvetlidir. Maamafih iyi bir netice almak oümidindeyiz, diyor. Yunanlı sporcularla beraber bazı Yunanlı atletlerin Istanbula gelmeleri muhtemeld Davis kupası maçları Paris 18 (A.A) — Davis ku- pası maçlarında Avusturalyalı Krav- fort ile Kuist 63,6/4,5/7,4/6,6/3 ile Borotra ve Brunyonu yenmiş- lerdir, “Avusturalyanın bire karşı iki galibiyeti vardır. 13,000. seyirci maçta hazır bulunuyordu. Pancar mahsulü Çıkarılan fena haberler doğru değil Evvelce yazdığımız gibi, bu sene Tealıyada hava ve yağmur vaziyeti, pancar ziraati için iyi geçmemiş” tir. Maamafih Trakyada pancar malısulünün geçen seneye nazaran pek az olduğu hakkında ortaya çıkan haberler doğru değil Henüz mevsim geçmediği için mahsul hakkında kati bir hüküm vermek doğru değildir. Nitekim bir kaç gün evvel yağan yağmur- lar mahsul üzerine iyi tesir yap- mıştır. Tralıya pancar zeriyatı sahası pek geniştir. Bu sene Edirnede de pancar zeriyatı yapılmıştır. Bilhassa Edirne pancarcıları, su- lama tesisatı sayesinde kura! tesirlerinden kurtulmuşlardır. Küçük itilâf konferansı Bükreş 18 (A.A.) — Küçük iti- lâf daimi meclisi, saat 10,30 da hariciye nezaretinde toplanmış tir. içtimaa M. Titulesco riyaset etmiştir, biç bir tebliğ neşredil- İçtimam hitamında M. Titules- co, kralın sarayına gitmiştir. Saat 13,30 da bir öğle yemeği verilmiş- tir, Yemekte üç hariciye nazırı ile murahhas heyetleri âzası bulunmuştur. Önümüzdeki celse, saat 17,30 da aktedilecektir. Celseden evvel M. Benes ile M. Yevtiç saraya gi- derek defteri mahsusu mışlar ve meçhul asker abidesine çelenk koymuşlardır. hazır imzala- müzakeresi Başlıyan müzakere bir netice veremiyecek gibi görünüyor Berlin 18 — Almanya meti tarafından yarı resmi vazi ile Parise gönderilen hariciye me- murlarından M. Rippentrop Fran- sız hariciye nazırile görüşmüştür. “Alman memuru silâhları bırakma akkında bir takım ta- Fransız in bu mesele leplerde bulunmuştur. hariciye nazırı, Alman; talepleri Milletler cemiyetine ve- ya silâhları bırakma konferansi- na arzedebileceğini söylemiştir. Alman gazeteleri bu haber üze- rine köpürmüşlerdir. Welt Montag gazetesi diyor «Bu haber doğru ise adeta bir istihzadır. Çünkü Hitler - Mussolini mülâkatını mü- teakip neşredilen tebliğde Alman; yanın ancak hukuk müsavatı esas kabul edildikten sonra Cenevre- ye döneceği bildirilmi: Paris 19 — Parise gelen Alman diplomatı M. Rihbenrop başvekil ve hariciye nazırile görüşmüştür. Alman murabhası hukuk müs; vatında ısrar etmiş, Fransız hal nazırı bu husustaki fikrini 17 mayıs taribli Fransız notasında izah ettiğini bildirmiştir. Bu mülâkatlar faideli olmakla beraber mühim bir netice verme- Şi Tecrit kampları Lehistan hükümeti şiddetli tedbirler alıyor Varşova 19 (A.A.) — Matbuat mümetsillerine beyanatta bulu- nan başvekil M. Kozloweki, tecrit kamplarına ait nizamat ahkâmi- nın gayet şiddetli olacağını, çü kü bunların ahlâk tashihi için ih- das edilmiş olduklarını söylemiştir. Umumi emniyeti ihlâl etmek tehlikesini arzeden eşhas hangi fırkaya, dine ve milliyete men sup olursa olsun ve işgal etmekte oldukları memuriyet ne kadar yüksek bulunursa bulunsun tevkif ve bu kamplarda hapsedilecek- lerdir. Almanyada sıhhi olmıyan 200 bin ev yıkılıyor Berlin 14 — Nasyonal sosya- list fırkasının ırk siyaseti ile iş- tizal eden şub: neşriyatın- da ikametgâh meselel: le nüfus) siyaseti arasındaki sıkı münase- betlerden bahsedilerek bodrum- larda ve gayri sıhhi vaziyetler. deki 200 bini mütecaviz ikamet- .gâhın ortadan kaldırılması zumu ileri sürülmektedir. Bu te- şebbüslerden istihdaf olunan gaye, iktisadi olmayıp halkı daha iyi ve sıhhi ikametgâhlara oturtmaktır. M. Barthou Bükreşe hareket etti Paris 19 (A.A.) — M. Barthou, refakatinde Romanyanın Paris iri M. Cesiano olduğu halde, akşam Bülreşe hareket et sef Fransız - Alman | , | oluyor. Fakat GUNUN MESELELERİ Fransa - Italya arsiz - alyan münasebeti bir türlü, Vakit vakit, sarfedilen inde, iki taraf yet havasi eser gibi çok zaman geçmeden leşemiyor... gayretler m nda bir sami gene hava değişiyor, ortalığı bulutlar kaplıyor. eLâtin kardeşliğin, dirk be- raberliğis. gibi sözler bir türlü bu bu- utları dağıtamıyor. Geçen hafta İtalyada umumi harpte Fransız cephesinde ölen İtalyan gönüllü. lerinin hatırasını anmak işin merasim. yapılmıştı. Bu merasime Fransızlardan bir çok mühim gahsiyetler iştirak eti sutuklar irat edildi. Tabit dosluktan uzun uzadıya bahsedildi. Fakat, her defa olduğu gibi, bu sefer de bir hadise bütün bu dostluk sözlerini unutturdu. Yeni hadise İalyanın otuz berer bin tonluk iki büyük zublı inşasına vermesidir... Fransa ile İtalya, müddeti gelecek sene bitecek olan Vaçington bahri ilâhi mucibince © tarihe kadar ancak (70) bin tonluk zırtılı yapırabi. iler, Bumu iterlerie bir gemi, ilerlerse iki, üç, daha fazla gemi olarak yaptı mak. halkına ralikörler. Yalan bune ların mecme tonu 70 bini geçmiyecekti. Franan ve İtalya, bu mümüdeye men nun müddet zarlı yaplırmağa ya“ yaşmadılar. Fakat bir gün Almanlar 10 bin tonluk Cep zuhlısmı yapınca Fransızlar buna yaukabele işin 26 bin tonluk Dunkerguc isminde bir zrhlı in- sazma başladılar. Bunu müteakip ayni stem bir zrklmın inşasına teşebbüs etiler İsalya bir müddet hiç bir hareket ese- vi göstermedi. Fakat iki Fransız zerhlm nin inşası ilerleyince birdenbire 35 er bin tonluk iki zırhlı inşasına karar verdi İşte bu haber Fransızları heyecana düşürdü. Fransiz gazeteleri diyorlar «Diz bu iki gemiyi Almanyaya karşı piyoruz., İtalyanlar ise sebepsiz yere iki zuhlu insa ediyorlar. Bu zırhlıların 35 e) bin ton olması sirf Akdenizde tefevvuk indir. Ortada başka makul hiç, Bir vesile yoktur.» Journal gazetesi daha ileriye giderek diyor ki: eltalyanın, Cen düğümüz emniyet politik muhalefetinden sonra bu hareketi gelişi güzel değildir. Bir taraljan hararetli kar- deşlik teazhüratı yapırken, diğer ta aftan filyat ile bunlar tekzip ediliyor.» Fransız gazetelerinde heyecan. devam) ediyor. Bu hadisenin iki hi pasebalında soğuk bir tesir yapac yüphesizdir. Alman moratoryomu | Amerika hükümeti şiddetle| protesto ediyor Vaşington 19 (A.A.) — Hai ciye nazırı M. Hull, harici borç- lar hakkında Almanya tarafından, bir taraflı olarak ittihaz edilen son kararı şiddetle protesto etmesi için Berlindeki Amerika sefirine talimat vermiştir. Amerika hülümeti, Amerika vatandaşlarına diğer memleketler. den daha az müsait bir muamele yapılmasına matuf her türlü hare- kete şiddetle itiraz edecektir, Fransız-Alman ticari müzakeratı Paris 19 (A.A) — Fransiz ti- caret heyeti murahhasası 20 ha- ziranda Berline hareket edecek- tir. 20 kânunusanide feshedilen ve muvakkaten o zaman uzatılan Fransız - Alman ticaret itilâfının! müddeti 30 haziranda bitmekte- dir, Murahhaslarm man kaldığı için itilâfın yeniden temdidi lâzım gelecektir. Hergün bir ata sözü; Edebi müsahabe: , İnşirah noktası Sıcak bir günde güneşle kavru. lan çıplak bir yolda yü: nefes alacak bir köşe, ciğerlerini ze bir parça serinlik tesliyetini verecek bir yeşillik beklersiniz, birden önünüze altında sığınıla- cak, dinlenilecek bir gölgeliğin i girahını veren bir ağaç bulursu- Buz; ve bu inşirah noktasında du- rur, hemen oracığa çöker, te, siler, yanan ciğerlerinize taze bir haya verirsiniz. Yolumun üstünde bu inşirah noktasını vakit vakit buluyorum. İşte biri: Sabri Esat, Bu imzayı en evvel «Muhit» mecmuasında gördüm, ve hemen manzumelerinde beni alâkadar eden bir hususiyetle, bir şahsiyet- le dedim kiz — İşte bir sanatkâr, #ade bir sanatkâr, bir hünerver değil, ayni zamanda bir şair... Bende uyanan alâka ile bu im- zanın sahibi hakkında malümat edinmeğe çalıştım. Onun genç, henüz ilk tahsil devrelerini bitir. dikten sonra yüksek tahsil yapmak için garp irfan merkezlerinden bi- rine gidecek, galiba gitmiş, oldu- ğundan haberdar oldum. En evvel bu imzaya nazari dik- katimi celbeden manzumelerinden biri «Köyümün garında» serlev- halı tasviri olmuştu. Bu sadece bir tasvir, bir köy mevkifinin bir ley- hası idi ki beş on kalem darbesi- le, üç beş teşbih ile hayalinizin önüne yaşıyan bir manzara geti vir, Sanatkâr ancak fıtratının sev. arayıp bulmak zahmeti- etmemiş te yalınız gözle- rini yumarak içinde kaynaşan ha- | tıralardan tesadüfle, levhasının ötesine berisine küçük renkler iştir; ve bunlarla siz derhal tasvir olunan şeyi görür, onu ha- yalinizde bir sihir ziyasile tutuşa- yak yaşıyor bulursunuz; bu öyle bir hazdır, öyle bir telezzüzdür ki 'bu da bir ne ürdir, bunu o kü” çük manzumede hissettim, husu- sile hiç beklenmiyen, umulmıyan yerlerden alındığma, ve vehleten pek garip görünmekle beraber on- lardan daha iyisinin bulunamıya cağına hükmedilen teşbi leri, sıra adeta biribirini koğalıyacak or gördükçe, bir zevk tahas- dudaklarıma bir tebessüm suretinde inikâs ediyordu. «Dağdan dağa bir ip gibi ge ihtar eder, «Tüyleri diken diken olmuş bir kedi gibi yuvarlak cam- ları parlıyan gar» - «Birden baca- lardan fırlıyan leyleklere benzeti- | len duman» - «Belinden iki parça olup kopuverecek zannedilen, sır- ma ceketli, beyaz çoraplı bir uşak vaziyetinde, trene yol gösteren bo- yalı işaret», hep böyle, asla hatırı- niza gelmiyen, fakat bir kere şai tarafından bulunup ta size veril. dikten sonra «evet, tamamile le...» itminanile zevkinizi mem- mun bırakan bu teşbihler birer bi- rer köyün garının bütün hututunu çizer; artık bu küçük levha sizi oraya, o köşeye götürmüştür; hiç yorulmadan, koltuğunuzda sıcak. yeri terketmeden köyün garında bulunmak ve bütün bu teferrüatı ini duyarsi- ikmal vardır; orada görmek lezzet niz, ta mihayette levhayi eden bir küçük şey dal küçük, fakat öyle mühim ki eğ: © olmasaydı levha tamamiyeti bulamıyacaktı. Küylü kadın çıkışın memura Daha iyi dinlemek makam Kafasını çizanr kalundak Sabri tirip memleketine döndükten son- ra şahsan tanıdım ve bir saatlik müsahabe ile gördüm ki bu genç adam yaşının mahdut seneleri içi ne ne kadar irfan sermayesi yet ve telâkki isabeti sıkıştırmak mümkünse ona muvaffak olmuş, ve bilgisine taassupla yapışıp kak mıyacak, başka görüşlerin rüyet zaviyesine geçerek bir de eşya ve efkârı o köşeden tetkik ihtimalini reddetmiyecek kadar insaf felse- fesini rehber edinmiş tam mana sile bir münevverdir, Bana man- zumelerinden terekküp eden ille risalesini bırakarak gitti. Belki bir senedenberi bu risale arasıra elin bilâihtiyar uzandığı bir yerde du- ruyor. Bu satırları yazarken gene onu çekip aldım, ve tesadüfen bir yaprağını çe, Uyku, odamda ayak seslerini dinle Ve gölgeler içinde uzar ve sernlerdl Yağmur altımda çakıl yollar gibi hizlerim. Bir gece katarile kaybolan veda gibi, Dumandan silinrdi, sularda sada gibi, Aynaların içinde konuşan akislerm. Jişen şu iki lehinde ka- fiyelerin umulmıyan bulunuşları, teşpihlerin hayali ihya hususun- daki kuvveti, hele muhtelif siklet- te hecelerin istifindeki ahenk ve turup, bunlar hep olgun bir sana- tan bürhanlarıdır. Gene öyle tesadüfle üç beş yap- yale çeviriyorum. Bilürdan -akvanyomun sanki, amme Perde keruldeymen içinden zaman Varsın artık üstüme kililensin döze duvar, Süzülüp bu suların parlak mahfazasında, Uzun yolculukları me yapsın akma da Odamda bir seksile billir bir akvaryom Küçücük odasında, bir saksı ile içindeki balıklarla bir akvaryom yanında uzun seyahat rüyalarına çıkan şairin hayaline siz de mem- nuniyetle iştirak ediyorsunuz, ve nefsinizi sanatın bu füsununa kaptırmaktan hiç müşteki değil. sini Beş altı yaprak daha sonra: Şair ha hatime vermek ihtimalini düşünerek © feragat dakikasını takip edecek safhaları müyor ve diyor kiz Çarpacak parmaklıra sedyeden Yuvarlanan bir iplik yumağı kadar uzun, Bir damla, kanşinecek, merdiveni ar kandan, Yalnız bu üç mısrala, yalnız merdivenden yuvarlanmış bir ip- lik yumağı gibi damla damla inen kan izinden koca bir levha görü- yoruz. İşte sanat budur, evvelâ hususi bir bakışla görmek ve onu, ne kadar hususi olursa olsun, baş- kasına pek tabii bir fırça darbe” sile göstermek. Buna şairden iki misal daha ali yım: Şair bir gezinti yapıyor, yap- yalnız... Hayır, bakınız sizi dema- sıl beraber götürüyor? Ellerime cebimden başka yer olmayinen, Nasil sıra ağaçlar giderse yol boyunca, Ben de ayni sükünla gider ve sayıklarım. Böyle yürürken, yalnız, iki kat büleür erek, Dudağımdan bir şerbet halinde dökür lerek, Alkarda bir iz gibi, sürünür ıslıkla. Buson teşpihin güze biraz durur ve o bir şerbet halin- de dökülüp sürüklenen islklari adeta vehmen dinlersini (Devamı 6 ınci sahifede) 1 Halit Ziya Uşşakizade