Meşhedi site isnat edilen fıkralardan Köhvede oturmuşlardı. Bagas- Oliv, Maryüs, eski harp haklarım 2 sinin rdı. m şan Arkasından koştum, ir se kolum hâlâ yerin- — Benim ayağımı alıp götür- > ü, ie yetiştim, ayağım hâlâ eri, i a ii şey değil, Benim ka- ga alıp götürdü. Güç yetiştim aldım... Kafam hâlâ yerinde. am bir şey söylemedi, sor- e Maryüs, sen harbetmedin iz — Neye Agit — yaş- ların kaynananı diriltm. — işte bunun için adi rahat ağlıyorum va.. Oliv Maryüsle, daşların- si sayfiyedeki köşküne arka Kapının önüne gelince, bahçe- vi ra an bir köpek havlama — Jnkı tulmuş sinek! Meşhur ohur- Tardandı. Karnının fazla aç olduğu bi gün lokantaya girdi: «bütün bir vE getiriniz! Ba getirdi- Mi kollarını de, tabağı temiz- di. Garson hay- retle sordu: AŞAN İİ İ NN verile N ey öğ bütün bir butan SAN 2 a; EN M hepsini o nasıl m iç > v ; Yİ yiyorsunuz ? » ME ap) — Hepsini ye- — Bu gece rüyamda kimi gördüm bilir misiniz EN miyorum yahu. — Kimi DE lei kek — Beni le bana âşık, — hayran bir kadını. yor! — Sahi ahiden rüya görmüşsünüz | Çıktılar. Bir- denbire hava çok Karısı kaşlarını çatmış çıkışıyor- du: — Hep kaba- hat senin. — Neden karı- ğım? — Öyle ya, sana hava güzel, ri kıra çika- Meşhedi Cafere isnat edilen fıkralardan, Maryüsle, Anatol pazar günü geziyorlardı. Anatol başından geçen bir macerayı anlatıyordu. — Azizim Maryüs, tam asla» na mişan alacağım sırada karşı ma bir kaplumbağa çıktı. Amma ne kaplumbağa!.. Tam bu kadar.. “Ve yere, bastonunun ucile ko- caman bir daire çizdi. Maryüs güldü: Ben kaplumbağa görmek için © kadar uzağa gitmem, Daha kıyısınd nn le yere vi kocaman e eğ 1 omuz sil — Bu öninlinier. küçük, Maryüs: — Na sani daha. Memik. a, di bakalım, "gözünü çizdim! Maryüs atladı. Fakat ayağı çarptı, düştü. Oliv alay e di, yüz? nh i ink kaç metre o yüksek şey mi? Ben 20 yaşında yüksek atladığım zaman, havada kalma. yayım diye cep- - İerime o kurşun — mik ölünceye kadar bana sadık kalacağına söz verir misin? rurdam / Ciddi şeylerden bahsedelim, duyan olursa bize ne der?.. SİNEKLER Oliv kahveye girdi. Bir de baktı o Maryüs hvenin ayna- larındaki pisliklerini sili- yor. — Nasılsın Maryü: iç bir za- — Hiç bir za- n olmıyan, hiç bir zaman olmıyacak olan nedir Maryüs? abaza tu- Senin için eek — ateş gibi yanıyorum da, sen soğuk dalan lurmasam yanıp kül olacağız! isci deyin istiyorum. di ede dı: — Tamam, rü- yama ön nu- maraya birinci ikramiye yalan. İletin nerde? aliya düşün- — Bap bakınız, , bileti. al me unutmu- şam! SÖYLE — Anne? Annesi başını hamle sor- Dadım. dede bana sike İata versin. Annesi şaştı : sen )ğlum kendin s ei iye- “e vr dura- Jadı. Annesi tek- rar etti, — Söyledim inne, ve gene duraladı akne) mi? — Verdi de o- — Beş kuruş ver, sana istikbali söylesin. — istikbali sir emen karımla gidince kavga ed eceğiz! Ters olmuş — Ben berberimi değiştirdim. Bir ye oi yavrularını ku- daklarile e Maryüs dedi di kiz Benim berberim bir gün ye tıraş ederken, müşte- mik ş, berber de kazara ada- rai kesmiş... Telâşla aa düşen ustra, müşterinin kulağını koparmış ve kulak ta rağ ayaklarına düşmüş... iy da çıplakmış, vi ME var, gi sa) panları yerine koyarla; “koymuşlar. gi nezle . Ni URUNU Se tedi mi çorabı- nı çıkarıyor Taş hastalığı Eski Avu: imparatoru Fransua-Jozef çok insafsız, mer- ME sali bir hükümdar. Mm iyilik ettiğini gören olmamış. Kii 1915 te hastalan- dı. Muayene neticesi, mesanede taş olduğu anlaşıldı. Çok ihtiyar olmasına çağı kendine fevkalâde iyi bakan im- paratorun maiyeti, efendilerinin hastalanmasına şaştılar. Bir gün kenmeiliee biri: — Böyle kendine iyi bakan bir adam, bu taşı nereden buldu? dedi, Diğer biri güldü: — Kalbi mesanesine düşmüş olacak? eli