” ş ME Eş v Nİ YO in özece 20 Nisan 1934 AKŞAM > Sahife 9. Ea LA “ei 1 i söz söylemek ihtiyacını duyun, AKDENİZDE ( bf jeski zaman ve yeni zaman aşkı | yorsun. İl y m aşk o kadar ciddi, Yazan : Fatih, L “Bu heri e bir ders vermek — Keşki ii padişaha ar- zedip te > elseydin, Murat bey! n de.. Bundan ne çı- il Fatih. hasımlarından hiç irinin ölüm etil memnun kalm 5 ei içki sofrasını hazırlı- i Murat bir sedire uzanmış, yeni oğan e dalmiştı ürcü kız; 5 — Gene mi mu düşünüyorsun? iyerek, Memi yanına uldu, Murat k — Kiveliyi mi düşünüyorum çöz dnieei dedi, ben onu çok- an u Ve Şimdi başımda yeni bir dey, a ği bir kadeh şarap dol- urarak Murada uzattı: ML. | Derdini benden saklama... “m var? Anlat bana! Mur. urat, padişahın kendisini Zey- Dep sultanla evlendirmek istediği- Mİ söyl ai beyin cariyesi efendisi- Rin derdini şaire kaşlarını ça- » başını ö eğmişti. urat, vira canı sıkıl- diğını ge — Merak etme yavrum, dedi, ben ei işin içinden yakamı sıyır- enden ayrılabilir miyim? Ateşpare içini çekerek şarap Ködehine sarıldı: p— in izlerin talihi olsa, ana- sz, babasız kalmazlardı. Felek bu ik saadeti de bana çok gör- dü d mek..! Bu izdivacı padişah 4 arzu bi bu arzunun önüne “kim geçebilir? urat, Gürcü kızının boynuna Sarılar, ak: ve . Ben epi d Yrucğum! Seri üzülme. Ben €n ayrılamam..! Ateşpare birleri yumuşadı: —Çok eli vaziyette kalır- vw €ynep sultanla ev ene razı ME rn değil m seni de saraya götürün 3 Sultanın cariyesi olursun ve a yanımızdan ayrılmaz- sen de ON d vcut olmadığın nlayınca seni iş bir nefes ald. TÜRK AKINCILARI İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 27 8 hal un foyası meydana çıktığını görünce: > < zamanı geldi!, diyerek ... Lüdivikos Ulmeniş mi? O gün Çanakkaleden İstanbula iki gemi ile beş yüze yakın muha- cir gelmişti. Akdeniz donanma kumandanı İsmail reis Midilliden, İstanbulda iskân edilmek üzere gönderdiği bu rum aileleri hak- kında Mahmut paşâya yazdığı mektupta şu mühim malümatı da kaydetmiş . Bu defa mu- desi kafilesi arasında yüzden etmektedir. Bu adamlar İstanbul- da balıkçılığı ileriletmeye kabili- yeti olan çalışkan adamlardır. Bunlar arasında prens Lüdivikosa şahsan çok benziyen (Hiristo) is- minde birinin babası da vardır. Bu adamı buldurup, (Hiristo) nun a rını el altından bizzat kendisi ida- re etmektedir.» mut paşa, gemi kaptanının kendisine verdiği bü mektubu oku- yunca yerinde duramadı.. Derhal Sultan Mehmedin huzuruna çıktı: — Şevketlim, Venedikliler bize oyun etmişler, dedi - Lüdivikos ölmemiş. , İsmail reis yazıyor Fine Mehmet mandanının mektubunu hayretle okumuştu. — Alacağı olsun Adalar seras- kerinin... Diye söylendi. cirler semt semt donanma ku- ayrılır- ken; İsmail reisin bahsettiği ada- mı derhal buldurup saraya getir- mişlerdi. Hiristonun babası ihtiyar bir di bet etmişti. İhtiyar balıkçıya kor- kulacak bir şey olmadığını söyli- yerek koluna girdiler ve padişahın e çıka ea Hiristonun babası Fatihin kar- şısına çıkarken dudakları çatla- mıştı,, Korku ve heyecan içinde titriyordu. Fatih: — Korkma, dedi, ğibi kim öldürdü? Anlat bakalım İhtiyar balıkçı biraz Gl — Lüdivikos geçen sene adamı- za uğradığı zaman, oğlumun ken- disine çok benzediğini görmüş ve yanına almıştı. Geçen gün Lüdi- Halbuki bu haber uydurma imiş. Oğlumu ve Lüdivikosu yakından nlar bana işin hakikatini anlattılar: Oğlum Hiristoyu öldür- müşler ve üzerine Lüdivikosun el- bisesini giydirerek adanın tenha bir kıyısına, ölmüş bir atla bera- ber bırakmışlar. Herkes Lüdiviko- sun öldüğünü zanediyor. Fakat, ölen o değil, oğlumdur. Lüdivikos Rodos kalesine sığınmıştır... . Pı h bu meraklı hikâyeyi dinledikten sonra Mahmut paşa- ndu: — Lüdivikosun foyası meydana çıktı. Bizi şaşırtmak için, işi hok- kabazlığa dökmüş. Bu herife bir zamanı geldi! Ve ve karz b “. vikosun öldüğünü haber almıştık.. | fazlasını Midilli le teşkil | Yalovada büyük otelin nosunda Perran hanımefendi yal-| nızbaşına*çay İdi Buranın | sakin hayatı pek hoşuna gitmiş- | ti. Ormanın tatlı ye ba- karak gözlerini ve u din- deme yanında bir ses: Vay hanımefendi, burada gazi- | e? dedi. — Maşallah, Fazıl bey, nasıl mız? - rtık genç sayi a şık bir gear iki elini uzattı rmiyeli ne ali çok bini Ne hoş bir tesadüf oldu. Ne Pe Bir iki hafta gezmek için buraya geldik, — Gazetede gördüm, nişanlan- mşsınız. m vakit bulama- bü sir — Teşekkür ederim, hanıme- fendi. — ' — Yakında evlenecek misiniz? — Bir kaç aya kadar. İnci her hafta fikrini değiştiriyor. havai şeylerden okonu- yie şurlarken biribirlerine bakışları pek candan, pek sıcaktı. aç sene &vvel tanışm se biribirle- rinden pe - EEE etmemişti. Fazıl daima bu hatırayı teessüflerle kalbinde sak: mıştı, Bu sırada, yirmi yaşlarında ka- dee ee ince, spor esvabile bir kız gazinoya ve Genç kız birizini arar gibi bakınıyor- du. Fazıl Perran hanımefendi- di — İşte İnci, dedi. Sonra, ka- der biribirlerin ne takdim et- i. İnci gülerek söylüyordu: Sizi tanıdığıma pek mem- nunum hanımefendi, Fazıldan bir in sitayişlerinizi EL Sonra nişanlısına dönd Bizi bekliyorlar. Perran hanıma hitap ett rtık sik'sık görüşürüz, de- ğil mi hanımefendi? Nişanlılar mütebessimane uzak- laştılar. Etraflarını bir sürü genç dı. Cazbant başlamıştı. kışıklı bir zabitle dan sokaki Teen r İnci mek zevkini kaçırmadılar. siyam yalnız'bir kere dans etmeğe m dan bulmuştu. Bir aralık hile Perran hanımefendinin yanma geldi. — Nişanlınız sahiden bir İnci. Ne zarif, ne sevimli yüzü, ne bu- lunmaz bir endamı var! Fazıl ere bei tebessi etti, Fakat rinde keder ei gesi uçuyordu. pi yanlarına gel Fazıl, dedi, yemekten evvel otomobille biraz dolaşmağa ka- rar verdik, Hava alırız. İştiha için iyi bir şey... Perran hanım yemeğe kadar 5 Y 3 o oluyor, sebebi ne? diye düşündü. Bu haline Fazıl ile nişanlısını se- bep buldu. Yazık, biribirlerine iyi uymamış bir çift teşkil edi- yorlardı. si gün Perran hanım, ağır ağır Panorama e ine çıkıyor- du. Etraf o kadar güzeldi, man- zara o baran e geniş ve lâtifti ki P: eni hayali bir âl il Fazıla râsgeldi. Memnun değil gibi görünüyordu. Perran sordu: — Yalnız mısınız? İnci, aşağıda, plâj- da T Deniz bağyrni yapıyorlar. Gü- rültüden canım sıkıldı. Kendile- rini orada bıraktım, döndüm. Yol kenarında bir kanapeye oturdular. Fazıl, Perran hanımın elindeki a aktı. çmiş bir eser, de- di. . Şimdi asri baya böyle hül- yalara pe “2 © im ru Fakat e sırada inanin il sıyrılarak bir hülya liği İlimiz dinlenmesi bir ihtiyaçtır. Haydi, güzel İn- cinizi bulunuz da hep beraber ne- şeli bir öğle yemeği yiyelim. — Onlar aşağıda yemek yiye- cekler. — Biz de gideriz. ' Perran hanımın halinde, sözle- rinde o kadar yakınlı! sami- miyet vardı ki Fazıl kalbinde bir minnettarlık d la rdu. Perran hanim artık pek genç sayılmazdı. genç kızın onun kararlarına gale! Fazıl soruyordu: lâkaydisi , güzelliği be çaldı. — Deniz seni yormadı mı İnci? rulur muyum hiç? O kadar işlem açıldı ki... Ne ya- zık ki, semirmemek için az ye- mek lâzım... Sen neye burada kalmadın ? — Yapayalnız sahilde bekle- sk canımı > sıktı. Kaplıcalara öndüm. Hanımefendiye rasgel- m. — Çok iyi olmuş! Genç kız bu- nu söylerken Perrana güldü. İş- tihalı iştihalı yemek yiyorlardı. İptidaları az lâkırdı ettiler. İnci | cıyıldıyordu: — Sal kış sporları bil seniz ne kadar güzel. İnsan ME liği hakikatin üzerine oğla Yerden yukarı kalkmamalı, Şen rUETİ Gamı, kederi bir ne | ı. Bakınız, şu caz çalarken ere âdeta mak, bir hareket ihtiyacı peyda oluyor. Fazıl, neye öyle somurtu- ye Biliyor musun, can sıkı- rsun ha! ai söylerken o kadar tatlı ve Sibelin bakıyordu ki ne- zaketsizliğini Ge Şim- di salona bir gençler de gi- riyordu, asi di neşeli İnci- ye seslendiler, le selâm ver- diler. Fazıl da gülmek istiyor, lâkırdıya karışmağa çalışıyor, fa- kat bunların zoraki olduğu göze çarpıyordu. 4 ir hafta böyle dans, iile li ve eğlence içinde geçti. Bir akşam, Fazıl ile İnci parkta yal- nız gezerle zıl durdu: — İnci, dedi, beni seviyor mu- sun? — Bu nasıl sual. İşte evleniyo- ruzya! .. — Şimdi bunu bırak ta bana. cevap ver. Beni seviyor musun? — Neden şüphe ediyorsun da soruyorsun? — Çü seni Halinde hiç bir h ama) anlıyamıyorum. | Hi 2D. faa. gibi bir şey olmalı? ünkü aşk hakikaten ciddi bir şeydir. Bilsen bazan seni et- rafındakilerden ne kadar kıska- niyorum. Di — Bun! . hepsi sadece birer t. Gülüyoruz, bar e den ee ei yım? yat yalnız aşk ile tahdit ilk lir dosi E zevki tatmalı değil mi? > imalki sen beni sevmi- yorsun, İnci, — Hayır, seviyorum, Fazıl. Tas biatim, kimin. yaşayışım na“ sılsa ona göre, samimi olarak, ses viyorum, zi Ertesi akşam Fazıl yalnız ba- şına parkta dolaşırken tenha bir tarafta, bir kanape üzerinde Pers ran hanıma rasgeldi. Yanyanı van Bir şey şe lardı. Fakat pekâlâ a dı. Bir aralık Fazıl ere eğildi. m aa sıcak bir buse kon- ir: şey söylemeden kaik- ii :İ ılar. Ertesi gün öğleyin İnci e da Petra > anımı göremeyince garsona sor: — Oda zili, cevabını aldı ve genç kıza Fazılın bir mektubünu zattı: İ «Dönmemek üzere gidiyorum, İnci. Sana ancak senin gibi asri bir genç hayat arkadaşı olabilir. Biraz erken doğmuş olduğum için insanlarda bir ruh olduğunu unu- tamıyorum. Beni affet, inci» ar kız başinı kaldırdığı za- ma nç akbapları sâlona giri- lari Bunları uzaktan neşe ile selâmladı: — Halo! Hep benim masama ee Sonra garsona döndü: manhaten Va Hikâyeci lepimize teylit ! Ad kuruşluk Si pisi Mi Muharrem: 6 — Ruzukasım: 164 i $. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yata il KE 831 10,20 5,20 906 17 1,9 l Va. 3,24 5,13 12,13 16,00 18,53 70,32 İdârehane: Babrâli civarı Acımusluk Sk. 0, Xx Himayeietfal mai yi remini yn merkezin / nisan 934 çocuk li kr m ni ele takası dahilindeki çocuk seven yurttaşlarımızdai yolda bir yardım etmek istiyen- lerin yz fırkası hremini nahiye merkezindeki Himayeietfal şubesine İÜ sdecekiei ie i ani meleri temenni ol a X Halsevinden : 20/4/1934 cu- ma günü saat 20,30 da Halkevi- nin Tepebaşında Meşrutiyet cad- desindel Beyoğlu (o kısmında (İkizler) piyesi temsil edilecektir. | Davetiye yoktur. Herkes gelebi f Çocuk kabul edilmez. i i i i i i i t i ai İ /