Tetrika No. 38 — İktibas ve ters SUMER KIZI | Yazan: TSKENDER FAHRETTİN hakkı mahfuzdur — Alam hükümdarı, cariyesile konuştuğunu zanne- diyordu. Bilge, cariyeyi taklit ederek: “O kahbe, oğlunuzu öldürtmüş.. dedi, hem de bütün kanını içine akıtarak... .. Padişah ihtiyarladıkça oğlu" nu kıskanırmış. “Ben ölürsem tah- tıma sen mi oturacaksın?,, Der- miş. Öldüğünü ve tahtına kimse- Bin geçtiğini istemezmiş. Oğlu, babasını işkencesine ve huysuz” luklarına tahammül © edememiş. Bir gün ortadan kaybolarak, yine babasının — idaresinde © bulunan başka bir. şehre gitmiş. Oradi çok güzel, fakat hiç bir erkekle görüşmeyen hiç bir. erkeği beğen- meyen bir kadın varmış. Hint padişahının oğlu şebre girince, kendisine: “o, seni görürse belki beğenir. Bir defa ona gö- rünl, demişler. Şehzade, güzel kadının evinin önünden geçiyor- muş. Bahçede uzun kuyruklu bir tavus kuşu görmüş. Hint Padişa- hının oğlu tavusun parlak ve renkli — kuyruğundan o kadar hoşlanmış ki... Yavaşca bahçeye girip kuşun kuyruğuna sarılmış ve bir tüy koparmış Fakat, dönerken tavusun sahibi olan genç ve güzel kadın pençereden seslenmiş: “Ey, aslan kıyafetli kedil tanımadığın evin bahçesine ne solâbiyetle girdin? Kuşumun kuyruğundan koparıp kedi gibi neden kaçıyorsun? Şehrade utanmış. Tavus tüyü elinden düşmüş.. * Ben, babasının zulmünden kaçmış bir ceylanım. Kediliği kabul edemem. Kediler korkak ve nankör olurlar. Halbu- ki, ben cesur ve vefakâr bir erimi, demiş. Hint güzeli: “ Öyle ise seni imtihan edeceğim. Razı diye sormuş. Şehzade, Hint güzelinin sözünü dinlemiş. * Razıyım ,, demi Güzel kadın: “ Haydı, demiş, cesaretini göster bakalım. Evvelâ kollarındaki kuvveti tecrübe ede- lime Şu tavusun başını, bir ham- lede, parmaklarınla büküp kopa- rabilir misin? , Şehzade şaşalamış, muharebe- lerde bir çok insan kafası kopa- | ran delikanlı, bu kadar sevimli v zarif bir kuşu öldüremiyecej anlayınca: “Beni bu imtihanda ıp addedebilirsinl, demiş ve bir tavusa birde genç kadına bakarak sormuş: “Siz ormaları birbirine geçiren bazı kudurmuş arslanların, tarla farelerinin yanın- dan geçerkön başlarını bile çevir- mediklerini görürseniz, arslanların farelerden korktuğuna ını hükm- edersiniz? Hint güzeli, o güne kadar ka gısma bu kadar cessur, hassas ve akıllı bir delikanlı çıkmadığını görerek: şok Beni bu memlekete hükümdar olacaksın! demiş. Şehzade razı olmuş. Halk, genç kadın. kiminle evlenirse, memle- kete onu hükümdar yapacak kararlaştırmışlar. O gün şebrin meydanında toplanarak hükümdara isyan etmişler ve delikanlıyı başlarına geçirmişler. , Beklan gözlerini aşmadan mırı- dandı « — Tanrar niçin gecikti ? Yoksa Alanlar, onu, benim tahtıma mi oturtacaklar ? — Tanzarı Alamlar değil, Su- inerler tahta geçireceklermiş ... — Sen me biliyorsun? | | — Bugün şehirde davullar çak miş. Sumer askerleri, Tanzar'ın Alam hükümdarı olacağını ilân etmişler. — Benim reyim yok. Ben ya- şarken oğlum tahtıma oturamaz. Ve uykusu arasında bağını — Tanzar.. Tanzar.. Sendenmi tacama göz dikdin?. Sendemi Hint padişabının oğlu gibi, babana isyan ederek bir kahbeye esir oldun?.. Tanzar.. artık seni gör mek istemiyorum. Gizli yolun kapı- larını kapayınız..| Sabahliyin gü doğmadan buradan ka Bu esnada Bilge, yanındaki zabitle, kapının perdesini açarak içeriye girmişlerdi. Beklanın cariyesi masal söyler- ken ayukluyordu. Bilge'yi görünce, birden ellerile yüzünü kapayaral — Ah, evimizi cinler bastı. Diye haykırdı. Sumerli zabit bir hamlede genç kann ağzımı tutmuş ve yere Bilge, elindeki hançeri arka- sına saklıyarak, Alam hükümde- rının başı ucuna dikildi. Beklan gözlerini açınıyordu: — Onlar cin değil. Hakikat. Hint padişabına nasl isyan etmişlerse, bana da öyle isyan ettiler. Sabah olmadan beni uya dırınl Bu melün şehirden kaçalım... Anladın mı? Bilge, cariyeyi taklit sordu: — Nereye kaçacağız? — En yakın bir Alam şehrine, anladın mi? (Suz) şehri yerin bine geçmek için benim gitmemi bekliyor. Enhi/ blüm arzın şea- metini buraya getirecek. Tanzar hâlâ gelmedi Bilge ince sesile cevap verdi: —Tanzar, Bilge'yi seviyormuş... — Anladım.. Şimdi anladım ki, oğlumun da - Hint padişahının oğlu gibi - tahıtımda gözü varmış. Şimdi, Tanzar elime geçseydi... — Ne yapardın? — Gözlerini yılanlara uydurur ve barsakların kurumuş dallara asdırırdım. — — Bilge sizden — Bira ederek çok insaflı O kaltağın ismi anma| Tüylerim ürperirse uykum kaçar,, Sabahı bulamam... — Bilge, Tanzarın gözlerini yılanlara oydurmamış.. Ve barsal larını kurumuş dallara astırmamış amma., Ne güzel yapmış, ne gözel düşünmüş, bilseniz..! — Ne yapmış? — Onu çok kanını içine akıtarak. cnbire gözlerini açtı İgeyi karşısında gördü Ark Bir Fransız mebusu hakkında takibat yapılacak Paris 18 (A.A.) — Mebusan meclisi reisi bir mebus hakkında takibat icrası müsaadesi nildiğini meclise bildirmişti Meclis mabfellerinde rivayet edildiğine göre bu mebus Tardicu kabinesinde nazaret müsteşarı idi. Kendisi Bâle bankası meselesin- de zimethal olmakla maznur iste- Sık sık göz kırpm: yorgunluğuna — alâmet dakikada 3 defadan Mam kırptığı yerine elekirik yakılır yakılmaz göz kırpıası dakikada 2 defaya düşmüştür. # İlk matbu kitapları kâğıdın sayılmıştı ışığı yalnız. bir tarafına basılır sonra iki kâğıdın beyaz tarafları bir e yapışlırlarak tek yaprak haline getirilirdi. # Evlâtlk almak istiyen aileler ekseriyetle kız çocu etmektedirler. Evlst edilen çocukların encak üçte biri | erkektir. Otomatik aletler sahasında ilan keşiflerin en yenisi otom: , muayyen bir para alınca, bir tane yakılmış cıyara çıkmaktadır. x Eskiden Amerikada serçe yoktu. Oraya hicret eden Avru- | palıların rica ve israrı ile getirilen serçeler, şimdi bazı mıntakalarda | afethalini almaktadırlar. Çönkübu | serçeler, meyvalara, bilhassa şef tali ve üzümlero/musallat olmakt gok zarar vermektedirler. X Trenlerle seyahat edenler arasında vasati 568 milyonda bir kişi, kaza yüzünden hayatım kay- betmektedir. * “Âdem aleyhisselam mez- hebi,, yani çıplaklar pek eskidi Milâdın 2-3 üncü asırlarında Afri- kada, saliklerinin ictimalarının çırıl çıplak yapdıkları bir mezhep vardı. 15inci asırda, Eohemyada bir köylü, çıplaklar mezhebini ortaya atarak, etrafına topladıklarile be- raber, Suxbnitz nehri üzerindel küçük bir ovaya çekilmiş ve bir devlet ourmuştur. Sonra Ziok, | ovayı zaptederek onunla beraber | yanındakileri öldürmüştür. X* Almanyada “Gümüşü tilki yeliştirmeğe masus 500den fas çiftlik vardır. Birinci kâfi derecede büyüye bilmek için 7 seneye mühtaçtır. x En büyük kaplumbağa ile | en büyün portakal ağacı, cenpda Galopaos adalarında bulunmak- tadır. * Bir kurbağa senede 2000 | yumurla yumurtlamaktadır. X Lombardiyada bulunan bir servi ayacı, Isanin dogdugu sene 40 yıllık imiş yani, şimdi 1970 yaşından daha ihtiyar. X Kıymeti tamamen tesbit olu- namıyan İngiliz kralmn pul kolleksiyonu 200 cildi bulmaktadır. X Bir insanın günde alıp ver diği havanın miktarı 15 kiloyu, yani vasati insanın günde yeyip içtiklerinin 5 mislini bulmaktadır. 4 İki duvar smelesi, 36 santta ye | 1000 tuğla örerek bir rekor | yapmışlardır. İ Ox Dalgıç aleti kullanmadan deniz dibinde 4 buçuk dakika durabilen zenciler vardır. f Bai Siri) İJEMLÂKINIZIN IDARESİNİ UMUM EMLÂK ACENTESİ Müessesesine tevdi ediniz ! BAHÇEKAPI TAŞ HAN No, 20-21-22 Posta Kutusu 568 Her akşam bir hikâye Aliye hanımefendi, Reşide ha- Bimefendiye dedi — Affedersiniz, kusura bak- mayın amma, siz, LAF paşanın kızısmız.. Pederinizin ismile maruf olan bu muhteşem konakta, ona ait olduğu markalarında bile belli eşya arasında hayatınızı geçiri- yorsunuz... Beyoğlunda koskoca )LAtif paşa apartmanı va Istanbul tarafında da Oda gok yerlerde iradınız, aka- rını. olacak... Her halde, çok zenginsiniz.. Hayatınızın büyük bir kısmı Avrupada geçmiş... Ecnebi lisanlarına vakıfsınız, güzelsiniz, banımefendi... Hem de çok güzel.. Daba babadan menkul bir Peki, nasıl oluyorda, bi kocaya vardınız 7... Vallahi, samimiyeti affedersi hanım: efendi... Fakat herkes gibi sizde tasdikedersiniz ki, Abdullah efen- di, size denk deği esnaf ailesi orta... Ecnebi dil bilmiyo: değil. geçindirecek mükemmel varıdatı- mz var. Peki, nesine tama ettiniz de, bu kaba saba adama vardınız... Reşide hanım efendinin, bir müddet, gözleri daldı. Dudaklı rında hafif bir tebessüm belirdi. Aliye hanım, bu tebessümün ma- nasını kestiremedi: Acaba acı bir ifadesi mi vardı? Yoksa, müstehzi mi, neşeli mi? Müşfik mi?.. — Yok, hayır, Aliye hanme- fendi... Abdullah için, herşey diyebilirsiniz... O, alelâde bir ai- edendir, tahsilsizdir, kalıp kıyar Fetçe güzel erkek değildir. Fakat kaba saba?... Eğer bunu, manevi manada söylüyorsanız? Aslâ... Size onun bir jesti'ni anlatayım. * Efendim, bizim konağımız, “Abdullahın babasının evile yan yanadır. Oğlan, genç kızlığım esnasında beni pencerede, bah gede filin görerek sevmiş. Ana- Sını yollatmış, istetti. * Annemde olsun, olsun bir hiddet: “— Vay. Bu ne küstahlık. bir esnaf parçası, gelip te bizim gibi asil bir ailenin kızını istesin.. Paralarına m güveniyor kâratalar.. “ O zamanki zihniyet malüm.. Şimdikinin tam aksineydi... Tüc- cara kız vermezlerdi. İlle memur babamda dirdiler, Babası nazırdı. Onun da tayyı meratiple nazır olacağı, paşa olacağı bekleniyordu. Halbuki, malüml devir dehişti. Zevcim, içtimai merdiveni yukarı doğru çıkmak şöyle dursun, bil- âkiz gerisin geri, tersine indi. Harran gürra kendi malını mül- künü sattı savurdu. Esasen m: mülkü azdı, Sıra bizimkilere gel Demin bahsettiğiniz o Latif paşa hanları apartımanları, birer birer satıldı. Sade bir evim kalmıştı. Kocam memurdu. Çalışıyor. geşi” AKŞAM Matbaacılık şubesi Rekabet kabul etmez derecede ucuz fiatlerle iş yapar. Kitap, Mecmua bastırmak isteyenlerin bu ucuz fiatlerden istifade etmelerini tavsiye ederiz. Bundan başka en müsait şeraitle kartvizit, mektup ve zarf başlıkları, makbuz, fatura, sirküler ve sair tap işleri yapılır. Telefon: 21434 um iyorduk. Fakat, bir gün eve cenazesini ” getirdiler. Otomobil altında kalmış. “Artık, o günden itibaren evimi terhin ede ede yaşamağı başladım. Fakat, bir zaman geldi ki, rehin de vermez oldular... Eşyarm teker teker Sandal bedestanma mezada yolladım. Bir gün bir çatal bıçak takımı, öbürgün bir avize, daha öbürgün bir büfe.. Hülâsa, bütün varım yokum, kısa bir zaman içinde elimden çıkt, O emada faiz veremediğimiz için evim de mezada çıkarıldı. Arık sokakta kalacaktım. “Komşumuz Abdullah efendinin mezaktan evi aldığını öğrendim ve bunu gayet tabii buldum. Çünkü bu adam zenginleşmişti.. Bizim bahçeyi keödi evine almak istese gerektir. Konağı da bölük bölük ayırarak kiraya verebilirdi. Tbt malki oda oda.. Zira, fabrika vardır. Amelenin burasını kiralaması gayet kabildir. “Fakat birden bire beni son derece hayrete düşüren bir tek- lif karşısında kaldım: Abdullah efendi, ilk teklifinden tam on beş sene sonra, yeniden gene desti izdivacıma talip oluyor. “Doğrusu, bu sefer, hasis düşünceyle teklifi reddetmedim. “Gerçe, , on beş senedenberi bu adamın kalbinde yaşattığı aşk - adamın kıymeti nazarımda ne olursa olsun - bni kısmen mağrur etmişti. Lâkin asıl mem- nun olduğum: Evimin sahibile evlenecektim. Çocukluğumu, genç- liğimi, bütün güzel hatıralarımı yaşadıgım — konağımızdan ayrıl mıyacaktım, “Uzatmıyalım, banımefendiciği düğünümüz. oldu. “ Oturduğum kira evinden, dü- ün günü, konağa taşınacaktım. Boşalan konağımızı Abdullah ef. döşetiyormuş. “ Düğün günü, heyecan içinde konağımıza geldim ki, ne göreyim? hanımefendi Tasavvur edin, göreyim? “ Eşki emekdi fakat, düşmemiz ü Beni ihmal eden üç kalfa, kapıyı açıyorlar. Beni, etekliyerek karşı- ayarlar... “Fakat, asıl şayanı hayret olan cihet: Evimizde, bütün eski sev- gili eşyam, evvelden olduğu gibi yerli yerine yerleştirilmiş... Büfem- deki markalı tabaklarıma, avize- lerime, yatak çarşaflarıma kadar. *Meğer, mezat yerinde, onları hep Abdullah efendi almış... Ha- nımızı, apartımanımızı alan da oymuş... Ve bunları, benim aşkim uğruna zapmış... “Elinizi vicdanımızın e üzerine koyup cevap verin, Aliye han 'mefendi... Böyle bir adama kaba saba demek caiz midir? Ben, onu, bütün dünyanın erkeklerine değişmemi Nakli ( Hatice Süreyya ) adres kartı,