31 Teşrinievvel 1932 Feriha hanendedir... Tanımıyoruz! deyeceksiniz. İşte Feriha da buna müteessir: | dir, Tanınmadığı için dertleniyor. — Ab, diyor, bir gün gazete ler benden de bahsetselerl. Ve bana dehşetli kızıyor, ondan gazetede bahsetmiyorum deye Dün elimde gazete odasına girdi — Müjdel dedim. Yerinden fırladı: — Hayrola? — Nihayet gazete senden bah- sediyor. Feriha elimden gazeteyi kaptı, göz gezdirdi — Neresinde? — Işte şurada... Oku: “Bu sene 678,589 kişi binmiştir., Muhakkak, ki bunların içinde sen de varsın Ferihal rfında tünele Istemiş Reis, maznuna — Yapıda, arkadaşınla kavga edip, adamı, iskeleden aşağı atmışsın. — Kendi istedi reis bey. — Nasıl kendi istedi? — Anlatayım efendim. Yapıda, iskelenin üzerinde çalışıyorduk. Kavga cıktı.. Yakasından. tutup “ Bırak, Buhçede badem sensin Nazlı beyzadem sensin Dört kitap hakkı için Gönlümde her dem sensin Şu dereyi doldurun Düştüm beni kaldırın Şunda bir yar ucundan Vurun beni öldürün Karanfilsin yelersin Susuz yerde bitersin Neyleyim güzelliğin Beni koyar gidersin Kız o senin kaşların Oynat omuz başların Seni alır giderdim Darılır kardeşlerin Bile Hizmetçi, hanıma şikâyet el — Hanımefendi ben bunu çe- kemem. — Ne oldu? — Beyfendi ban ni bırakmadı, küfret — Seni yabancı yerine koymu- yor, aileden addediyor demek. öylemediği- Basit Balıkçılar oturmuşlar ağ tamir | ediyorlardı. Biri uzun müddet baktıktan sonra balıkçıya sordu: — Ağ nasıl yapılır? Yanılmış — Maznun, ayağa kalk, — Kalktım efendim. —Bu eski elbiseleri neden çaldın? — Yanıldın zannettim! efendim, © yeni MÜFLİS Hanımefendi geldi, Odasına çıktı. evine Fevvelâ perdeleri açtı. Sonra pençereyi açtı. Esvabını çıkardı. Gömleğini çıkarırken hizmetçi geldi: — Hanımefendi. — Ne var?.. — Perdeleri kapaya- yari mi2, — Lüzum yok hava serin değill., — Dışardan bir gören olursa, — Zarar yokl. — Bilmem hanime: fendi, karşıdaki tüccar ifles etmiş gazeteler ya- #iyor! — Babanızın size vereceği servel beni biç alâkadar etmez. — Amma babam bana on bin lira veriyo — Aman nasıl olur. Hani yirmi bin verecekti?.. Hanıfendi. yatağından keyifsiz kalktı. Gerindi, başını uğdu. Nihayet — hizmetçisini çağırdı: — Git bana doktoru getir. — Mehmet beyi mi? — Hayır. — Geçen sefer gelen ihtiyar sakallı doktoru mu?., — Hayır efendim ha- yır sen ne anlayışsız insansın bak gittikçe de hastalığın artıyor. — Peki hanımefendi kimi çağıracağımı söy- yin de onu çağırayım! — Yanımıza yeni & şınan genç doktoru çağı - Hanımefendi. gene hasta olacaksın Kaynana! — Ne münasebet, bilâkis bizimle beraber oturuyor... — Mehmede vardın acıma, Mehmedin annesi istemiyordu, bari şimdi affetti mi? BOYA tarafından allık sürmüş, yanakları çanağına dönmüş bir hanımefendi, renkli ol manın fevaidinden bah sediyordu. Bir aralık sözünü kes- diler: — Hanımefendi, kır- mazi yanaklı olmak sıh- hat alâmeti midir? — Evet, — Şu halde soğ yana- ınız sol yanağınızdai İ daha: sıhhatli jJ Bol kan — Anlıyorum, yüz lira istemek için yak taklanıyorsun. — Hayır, anlıyamadın.. Iki yüz lira istiyeceğiml TEŞPİH Baloda. Beyfendi, uzun zaman- dan sevdiği bir hanımın önünde eğildi: — Bu dansı lütfeder misiniz? — Hoyhayl Kalktılar. mırıldandı: beri Beyfendi — Siz olmasanız ha- yatım bir çöl olur... — Eevet amma bur nun için deve gibi dans etmeyin! Yeni nişanlanmışlardı. Genç hanım, nişanlısına müte- madiyen eski sevgilisinden babse- diyordu. “Arkadaşlarından biri buna itiraz ettiz — Canım, adamcağıza müte- madiyen eski sevgilinden bahse- diyorsun.. — Ne yapayım, yeni sevgilimi daha tanımıyorum ki. Garanti Meyhanelerde, . barlarda bir hayli içtikten sonra işkembeciye girdi. Karnını doyurduktan sonra cebinde on para kalmadığını farketti. — Yarın gelir veriri Işkembeci razı olmayınca; Canım dedi, bak yağmur ğıyor, bana bir şemsiye ver, yarın nasıl olsa şemsiyeyi getiri Tasarruf Yemeğe davetli idi. Yemekten sonra sordu: — Rica ederi yemekleri nasıl miktar misiniz! — Söyleyeyim, amma karınız çok iyi yemek pişirir. — Malüm, fakat tasarrufa ria- pişir yağ koyduğunuzu söyler yet etmek lâzem da... MANİLER Mey senin, şarap senin Bu huyun harap senin Bana bir buse versen Nen gider acep senin Hoş geldin safa geldin Yanıma cefa geldin Ne ben öldüm kurtuldum Ne sen insafa geldin Gözlerim ne yaşardı Çaylar gibi taşardın Gürmeğe katlanmadın Yaman işi başardın Denize dalamazsın Oltan salamazsın Benim nazlı yarimi Elimden alamazsın Tamamen saman Gençlik —Yahu Fatma hanım nerelerde? — Öldü. — Vah vah, genç öldü. oldu, ihtiyarlamak Doktor gençkizi muayene ettik- sonra hayretle annesine sordu: — Beni meye çağırtlınız, bir şeysi yokk. — İki gündür sinemaya gitmedi de hasta zannettim! Eorku Karıcığım — uçlar. tuttu haydi beni korkut. — Iki manto ile üç tuvalete ihtiyâcım var..! — Mersi, geçtil Anlayış Hikâyesini — yezdiktan kanısına okudu ve sordu: — Anladın mı? — Anladım, sonra — Ohl, Öyleyse herkes anlar!