Hâlâ bekliyoruz Htaibul mntaka kongeresinin bir an evvel yapılması lüzumundan bir çok kerreler bahsetmiştik. Fut- bol faaliyetinin muntazam bir su- rette tekrar başlaya bilmesi için elzem olan şu İstanbil kongere- inin bu güne kadar geri kalmasi için ortada ciddi bir sebep de yoktur. “Kış geldi; yakında baş Jayacak fena havalarda stadyom- dan maç seyretmek her baba yeğitin harcı ölmayacalıtır. Kadı- köy sahası ise “kış günlerinde Istanbul tarafında oturanlar için gidilmesi güç bir yerdir. Istanbul ah: lik maçlarının bidayetinde beş on maç görürler Fena havalar başladığı vâki stadyom tribünlerindeki kalabalik yalnız klüpçülere inhisar eder. Bundan sonra başlanacak lik maçlarından ne seyirciler ve ne de oyuncular için büyük bir hayır baklenemez. Bu vaziyet karşısında Istanbul kongresinden “bu sene için vaz geçmek te bir düşüncedir. “Geçiktiği icin başlasa da klüplere ciddi bir faydası tokunmıyacak maçlarını bu sene de feda etmek büyük Klüpleri pek müte- essir etmez. Fakat küçük kltiple- rin belki ortadan kalkmasına kadar dayanır. Fenerbahçe, Galatasaray, Be- şiktaş gibi hariçten takım getir. tebilen, aralarında (oynadıkları vakit hasılat yapabilen klüplerin Tik maçlarından biriken hisselere pek ihtiyaçları yoktur, Hattâ onlar için lik maçları yerine “hasust maçlar oynamak daha kârlidir. Fakat bir de hemen hemen yalnız Jik maçları hasilatile geçinen Klülerimiz. vardır. Bi klüpler sper lyyrilri VE barile ehemmiyetli birer varlıktır. Meselâ bu sene Istanbul şam- piyanluğunn “ve Hikiye birincilik ğini kazanan İstanbul sporumuz parası öz olduğu için) küçük klüpler arasında ismi geçen en kıymetli teşekküllerimizden biridir. Umumi vaziyeti şu şekilde hülâsa ettikten sonra lik maçla- zının bu sene bırâkılıp bırakılma- masını tetkik edebiliriz. Yulsarda söylediğimiz gibi çok geciktiği için esasen ehemmiyetli bir hasılât yapması şüpheli olan bu seneki maçları, parası az klüplere nakdi muavenette bulun- mak gartile gelecek azneye bırak: mak her iki taraf için faydalı olabilir. O zaman masrafı fazla olan klüpler ecnebi temaslarına ehemmiyet vezirler. Bu yüzden kasalarına bir kaç pariigism veaharikibütçalerinin açıklarını kapamış olurlar. Diğer taraftan bölgeleri küçük klüplerde aralarında hususi bir e Tekrar edelim; iki tarafı da memnun edebilecek şu tarzı hallin Kb eakfürinile gear nr. klip lere nakten muavenet şarltır. Haber aldığımıza göre merlaeği umumide sarfedilemiyen toplu bir para önemadttn. Merke: bartin memleketin ihtiyacımı göz önünde bulundurduğuna nazaran, şimdiye kadar Yüzümlu bir taraf bulup sarfedemediği tahsisatın bir kıs- | mını bu işe ayırabilir. Bu günkü vazıyete göre tatbiki zarari elan bufikrin tahakkukunu bekliyoruz. Eşref Şefik ERER EEE iŞ ay 0 eş saşe Iş bilenler neler yapmaz? Federasyonların aczi her tarafta belli oluyor madığı halde bir diktatörün dövüşü kabul eden Marcel Thil Heyet halinde çalışan spor teşkilâtının ciddi bir iş çıkaramı- yacağını ispat için bulmabilecek misaller çoktur. Dünyanın her tarafında federasyonların aczini gösterecek hâdiseler oluyor. Iyi çalışan, olgun iş çıkaran spor teşkilâtlarının başında ekseri birer diktatör bulunuyor. Futbolü en kuvvetli olan Avus- turya, her şubede ve dev adımlarla ilerleyen İtalya, ehemmiyetli bir varlik olan İspanya istediğini federasyonlarma yaptıran dikta- törlerle idare ediliyor, Buna mukabil sporda topal seken, bir uymıyan, bazen onuncu dereceye giren İransız- ların muazzam © federasyonları, kasaları dolu teşkilâtları vardır. Resmi ziyafetlerde, kongrelerde nutuklar verecek adamlari, top- lantılarda bir iş yapıyormuş gibi cakalı dolaşan idarecilerile omu- azzam İransız spor teşkilâtı haddi- Zalinde sıfırdır. Nereye karışırsa orayı çorbayı döndürür. Ele aldığı şubenin o biraz & kudreti varsa, onu da biriki sene içinde yok ediverir. Bizimkine (benziyen | fransız Federasyonlarından yalnız bir tanesi bugün örtülmüş vaziyette- dir. Bir iş yapabilen kendi şube- sini ilerleten Fransız boks federas- yonu da kendi özalarının himme- #le yaşıyor. Bereket versin Ame- #ikadan Jef Dikson isminde bir Organizetör geldide bir zamanlar vefat etmeğe yüz tutan boks şube- sini kurtardı, Amerikalı Jef Piksonun * Fran- sada ilk yerleştiği zaman # rasyon tarafından ne kadar büyük müşkilâta maruz bırakıldığını yaz- maştik, Fransız sporunu ihya eden bu müteşekbis adamla fransız fede- rasyonunun arasmda aylarca de- vam eden mücadele nihayet amerikalının kati galibiyeti ile topal nesi diğerine inci ve bazen şampiyonluk maçında neticelendi. O günden beri de fransız boksu en parlak devrele- rini yaşadı. Son zamanda bir vaka daha oldu. Boks şubesinin tamamile kurtulduğunu zanneden federas- yon amerikalı organizatörün işle" rine karışmak hevesine düştü. Vasat siklet dünya şampiyonu olan Fransız boksörü Marcel Thil ile ingiliz boksörünün maçı hak: kında bazı kararlar verdi. Maçın falanca tarihe kadar yapılmasını aksi takdirde müsabakanın yap lamıyacağım, nizamnamenin bil- mem hanği smaddesine istinaden ilân etti. Federasyonun bu kararma rağ men maç yapılamadı. Tabii ikti- yaçlarla, makul menfaatleri di Şünmiyerek hareket eden boks şubesinin tehditlerine ragmen ne ansız mede İngiliz boksörünü Diskalifiye etmek de mümkün olamadı. Halkın sabırsızlıkla beklediği Aradan haf- halde maçı yaptırmağa muvaffak olamıyan federasyon nihayet gene yola geldi. Işi gene Amerikalı federasyonun resmi tezkeresini aldığı gün Londrayı telefonla bularak İngiliz boksö- | rüyle görüşdü. i Fransız boksörü nede ayın sonunda behemehal düvüşmesini aksi takdirde bir daha maç veremiyeceğini bildirdi. Iki ay sürüklendiği halde bir türlü yapılamıyan maçın bir günde balledildiğini gazetelerden anlı şıldığı vakit herkes hayrette kaldı. Garibi | şu ki hayret edenler inde federasyon âzalarından bir ikisi de Amerikalıya © müşkil meseleyi nasil hallettiğini sormağa gittiler. Amerikalı organizatör kendisini diyaret eden federasyoncilara şu müstehzi cümlelerle mukabele ederek onlara vaziyetlerini bir daha anlattı Siz. içtimalarınızı yepıuye, ke: 28 Teşrinisyvel 1932 28 Teşrinlevvel 1932 Bir Yahudi Çocuğunun Hayatı — Büyük hikâye — Muharriri ; 5. Rükhamovski Bu cenip memleketlerinde, genç Şi, sabahları, hergün bir başka manzara arzeden o mokta daima semavi olan | bir sera altında, saadet içinde uyanıyor. yorlardı Ceneve pek hoşlarına gitti, Ne büylik bir limanı var. O Daracık sokakları tarçın ve safran koku- yor. Hele damarından üst sokağa çıkılan katkat binalarına, gül bahçelerine doyum almıyor. Bir hafta kadar Floransa'da kaldılar. Bu şebrin her taşı bir sanat eseri ve bir hatıra menbasl müzeleri dolaşıyordu. Gördüğü harikalarm karşısında sarsılıyor, sersemliyordu. “Mikel - Anj, ın David isimli büyük bir mimar olacağım! - diye düşünüyordu. Bu David isimli eser, bir peygamber delikanlılık çağı. Ge- iş omuzlar, dar kalçalar, karmnü” elestiki adele burkulmuş... « Fra Aogelicanın, Boticelli mü- lâyim ve mütefekkir eserleri kar- şısında, delikanlı : — Ben de büylik ressam ola” cağım! - diye eski kararından saptı. Floransa, mimari eserleri nok- fasından o kadar zengin değildir. Şayet senyörlerin Loggü ve bir kaç hususi sarayı istisna ederseniz, (ki, bunlar da, güzel olmaktan ziyade ihtişamlıdırlar) diğer mimari eserler, hattâ bu kiliseler, pek o kadar nazara çarpmaz. Meşhur büyük kilisesi, cesurane bina edilmiş kubbesile şayanı dikkattir. Mamafi, David, “Eski saray, denilen binanın meşhur kulesi önünde: “— Mimaril,.. Bütün güzel sanat Şubelerinin en mükemmeli, en tamamıdır! Ben mimar olmalışımı|,, diyerek, üçüncü defa meslek de- Giştirdi, kararsızlık gösterdi. Bir kere Medices kilisesinde, delikanlı, “Mikel - Anj,ım gün isimli eseri hakkında fikrini söy- mek teşebbüsünde bulundu. Karısı İreneye — Bakl - dedi- Şu vücuda bak... Kuvvetinin ve kudretinin nasil en yüksek kabiliyetten bu- lunuyor! Serttaki adelelerin, omuz- daki mihanikiyetin mükemmelliğini görüyor musun?.,.. Heykeltıraş, bu eserinde, tabi- almış; dehasile, tabiate hakim ok muş; ona, gönlünün dilediği şekli vermiş... Artist, insan sırtına bu derece kuvvet ve mana verdik den sonra, vücudün mütebaki kısımlarını mühmel O bırakmış... Yüz, gölğede gibi... Başıda işlenmemiş... Bütün nazarı dikkati, bu çalışan adamın di adelelere toplamak eseri yaratmaktan maksadı, mlitefekkiri canlandırmak dej maddi, azametli ve iptidai bir beden kavvetini ifade etmel kuvvet, bir Iş yapan adamlar verdiğiniz ka- rarlar içinden tatbik edilebilecek gibilerini seçip yaparlar. Size tekrar tavsiye etmeme müswade edin. Müsabak: karışmayın. Size icap ett davetiye bileti gönderilecektir. Müsabaka © meydanlarında da mevkilerine lâyık olan itibarı yapacağız. Nenize lâzm böyle Şüç ve belâlı işlerle uğraşmak... Mülercimi : (Vâ- Na) Çoşmuş, anlatıyordu. Karısı, bütün bu izahata muka: bil, ona mukabelede bulundu: — Beni seviyor musun? Çok geçmeden, genç kadın, kocasmım peşinde dolaşmaktan usandı. Sabahları yataktan çik- mayıp tenbel tenbel yuvarl Yalt uyanmışken ikinci bir şe- kerlemeye dalmağı tercih ediyor- du. Bol bol tatlı şeyler yiyordu. Gzetelrin hikâyelerini okuyor. lu. Öğleden sonra, ikisi de, tepe- lerde, kırlarda dolaşıyorlard. İrene, tabii manzaralar karşısın- da heyecana “kapılıyordu. Gure- bun penbeliği, morluğu, onun pek hoşuna gidiyordu: — Aman, ne güzel. bak, bak, bak.. İşte sana bir mevzu. David: — Bırak kuzum.. “diyerek yiz buruşturuyardu. - pek müptezel mevzu., Bak, ben sana hoşuma giden şeyleri göstereyim. Hoşuma giden bir mamzarı Karısını sürüklüyordu. Bin bir yabani otla dolu bir çayıra götü- rüyordu. Asır dide bir bağı gös- teriyordu. Münzevi münzevi duran bir selviye bayılıyordu. Yosunlu bir divar, onu mestediyordu. Karsı, onun bu acaip zevklerini Öğrenince: — Aman ne vahşisin! Ne saç- ma sapan şeyleri beğenirsin. diyordu. — Bak.. Şu çınar büyük. Çün kü tek başına.. Irene, aklınca mlitalan beyan ediyordu: — Tek başına olduğu için büyük görünüyor desen daha isabet eder- sin.. Büyük “olmak Saşka, büyük görünmek gene başka. David, ilk defa olarak, karısile kendi arasında bir gölğe geçtiğini hissetti. Zevkleri, bu derece biri birinden ayrıdır. Yavaşca: — Söylemek istediğim bu 'de- değildi, sevgilim! - diyordu. Kadın, etrafına bakınıyordü: —Kimseler yok.. Yapayalnızır.. Öp beni... (Arkası var) nl Şahinleri! EMLÂKİMiZiN iDARESİNİ UMUM EMLÂK ACENTESİ Müessesesine tevdi ei BAHÇEKAPI TAŞ HAN No. 20 - 21 - 22 TELEFON Posta Kutusu 858 ameleler uğraşır ve sizler akade- mik münakaşalarla sporun fikir tarafını beslemelisiniz. Şu vaka da bir çokları gibi fe- derasyonların aczini ve heyet halindeki spor idareciliğinin mana- sızlığını gösteren canlı bir misaldir. Bizde de Fransada çıkan Ame- Fikalı gibi bir organizatörün peyda oluvermesine dua edelim bari,