Akşam İstanbulun panoraması: Kc Kadıköy iskelesi “ Ah o Feneryolu seyranları.. Bıyıklar geceden hazırlanır, kalıba koyulur.. , “Sultana kızım... Al şu koyun başını.. İyi bir Sahife 6 22 Mart 1932 —— ——— —— Urfa mektupları Urfada 6 yumurtayı beş kuruşa satıyorlar Cenupta kaçakçılık vakaları yüzde doksan eksildi yere koy... Aman değişmesin haaa..,, Istanbulun panoramasını yapar- ken köprünün Kadıköy iskelesini unutmak büyük bir eksiklik olurdu. Saat tam beşi yirmi geçiyor.. Iskele beş kırk beş vapurunu bekleyenlerle dolu.. Kalabalık ara- sında kır saçlı iki bey. Biri yüzünün çizgilerine, saçlarının ak- lığına rağmen adam akıllı şık.. Siyah caketinin yakasında bir demet menekşe, fantazi çizğili pantalonunun ütüsü dim dik. Rugan iskarpinlerin üstünde bem beyaz getrler.. Elde gümüş saplı baston.. Arkadaşına derinden derine dert yanıyor: — Abh.. Aho Feneryolu seyran- ları monşer.. Bıyıklar geceden hazırlanır, kozmatiklenir, kalıba sokulur.. geldi. Trinğten bir bıyık kalıbı almıştım.. Ipekli.. Nefis birşeydi.. Benim bıyık kalıplarına pek me- rakım vardı.. Ertesi gün yataktan kalkınca bıyıklarınızı adeta şaha kalkmış iki arap atı gibi dimdik bulurdunuz.. Haydi efendim ara- banın bir köşesine şöyle yan ge- lip çek Feneryoluna.. Eğlence cihetinden Kadıköy ve civarının yıldızı pek sönükleşli. Ne iyidi o bir zamanlar. Kuşdili, > Yoğurtcu, o Kurbağlı, Feneryolu alemleri.. Ben Kadıköyünü genç- liğini zevkle eğlence ile geçirmiş eski hovardalara benzetiyorum. Şimdi Karşılıklı çöktük. Şu Sultanaya kadar yürüyelim de.. Bir paketim var.. Evvelce buraya ne cici pa- ketler bırakırdık.. Eve gitmesi münasip olmayan paketler.. Hal- buki şimdi. Sultananın dükkânının önü hınca hınç kalabalık.. Paketler alınıyor. Numaralar veriliyor. Ihtiyar bir hanım, kocaman bir koyun başı teslim ederek siki bir tenbih geçiyor: — Al kızım şunu.. Aman yere koy değişmesin.. Bir aralık iki genç kadın Sul- tananın dükkânı önünde durdular. İkisinin de kiyafeti sallapatı, rüküş bir halde.. Başlarında birer baş örtü, sırtlarında eski mantolar... — Sultana bizim (paketleril, Dediler.. Dükkândan iki büyük paket alarak dogru Ada iskele- iyi sinde, kadınların bekleme salo- nuna girdiler. Salonun önünden geçerken (oo baktım (o biri o harıl harıl paketi açıyor, öteki yıldı- rım süratile aynanın karşısında boyanıyor.. Merak ettim, bir daha geçtim.. Şimdi boyanma sırası ötekine gelmiş.. Diğeri paketler- den birşeyler çıkarıyor, telâşlı telâşlı dışarıya bakıyor.. Biraz sonra dışarıya çıktıkları zaman az daha onları tanımıyacaktım. Sırtlarında (yepyeni birer manto, başlarında başörtüler yerine gayet şık birer şapka, ayaklarında yılan derisinden iskarpinler vardı. El lerinde gehe birer paket.. Anla- şılan bunlar eski mantolar, eski iskarpinler, eski başörtüleri... Sul- tanaya paketleri verirken : — Akşama bunları alıp sana başka paket veririz.. dediler, is- keleye doğru kırıta kırıta uzak- laştılar.. İskelenin ecnebi gazeteleri, ki- taplar satan küçük barakanın önü. Vapur vaktına epice olduğu için Kalıp dedimde hatırıma E oda ihtiyarladı. Biz de.. © Kadıköy iskelesinde her günkü kalabalıktan iki intiba Zeynep deli olacak.. Delikanlı: | herkes resimleri gazeteleri uzak- tan seyrediyor. Kitapçının, gaze- tecinin önünde iki genç kiz yüksek perdeden çatır çatır | Ingilizçe kunuşuyorlar. Ingiliz mecmuaları tetkik ediyorlar. Bu esnada bir elinde bir takım ciğer, öteki elinde bir demet pırasa olduğu halde bir ihtiyar hanım zuhur etti. İhtiyar hanım telâşla Ingiliz mislerine doğru ilerliyerek bağırdı. — Zeynep.. Zeynep huuu.. Kız Zeynep.. Ingilizçe konuşan hanımlardan biri: — Eyvah.. Haminnem.. diye kıpkırmızı kesildi. Iki genç kız kaçmağa yeltendiler,. Fakat büyük hanım hem koşuyor, hem elindeki prasa demetini sallayarak avaz avaz sesleniyordu: — Kız zeynep.. Huuu.. Bu ses herkesin nazarı dikkatini celbetmişti. Iki genç kız çarnaçar durdular. Fakat ikiside mosmor olmuşlardı. İhtiyar hanım onlara yaklaşınca: — Ay öldüm, bayıldım.. Alın şunları bakayım!. Diyerek ciğer takımını birine, prasa demetini de ötekinin eline sıkıştırdı. Genç kızlar bittiler.. Bu esnada umul- madık bir aksilik daha oldu. Genç şık bir adam: — Ooo.. Valide hanım efendi! Bu ne tesadüf!, Diye haminnenin elini öptü. Zeyneple öbür genç kızın elini sıktı.. Delikanlı Zeynebe bakarken genç kızın yüzünde kırmızı bir dalga dolaşıyor, elin- deki ciğeri fırlatıp atacak gibi hareketler yapıyordu.. Büyük ha- nım da bunu hissetti; — Ayol Zeynep ciğeri sıkı tut, rıverirsin.. snalinlerle ocak başına geçtiğin Iskelede belki kedi vardır kaptı- | — Aman efendim.. Müsaade edinde onları ben şu çocuğa taşıtayım.. Müsaade (o buyurun... diye ciğere uzandı.. Fakat büyük hanım mani oldu: — Aman Rifat bey oğlum.. Birak taşısın.. Işi ne?. Efendi oğlum ben eğri otu- rurum, doğru konuşurum.. Bewim kızımın on parmağında on marifet var. Bir yemek pişirir ki değme ahçılar haltetsin.. Zeynep mosmor: — Aman vallahi yalan.. Bir kahve pişiremem.. — Ne saklıyorsun kız.. Boğa- zina kadar mutfak donunu geçirip zamanları unuttun mu?.. Zeynep — Aman ne lüzumsuz şeyler söylüyorsun hanım anne.. Hanım anne — Ne evlâdım. o Çamaşırda, Zeynebimin üstüne ise, sonra bulaşıkta yoktur. Bir çamaşır donunu giyip teknenin önüne otursun akşama kadar kalkmaz.. Zeyney — (Tıkanırcasına) A Vallah yalan... Billah yalan.. Itira.. | Iftira.. — Kız sen çıldırdın mı? Ne iftirası... Zeynep — Ay şimdi bayılaca- ğım.. Bu iftiralar Okarşısında. Şimdi. bayılıyorum.. Ay içime fenalık geldi.. Delikanlı telâşla döndü: — Aman biraz kolonya bulsak bari.. Çok mu fenasınız?. Zeyrep — Yooo ehemmiyetsiz. Hafif bir kriz.. Şimdi geçer. Bereket bu esnada vapur za- manı geldi.. Hep birden kalktılar. Hikmet Feridun | dikme ,, faaliyeti vardır. nın | dikilmektedir. Akçekale Urfa 17 (Hususi) — Bu yakın- larda Urfada büyük bir “ agaç Heman bütün Urfa bahçelerine ve Urfa- suyu bol olan pek çok köylerine fazla miktarda ağaç Ziraatle meşgul olan bir çok zevat bu ağaçlar büyüdükten sonra Urfanın pek başka bir şekil alacağını, daha ziyade © şirinleşip güzelleşeceğini söylemektedir. Ağaç faaliyeti bü- tün Urfalıları sevindirmiştir. Son günler içinde burada yu- murta pek ucuzlamıştır. En iyi en taze yumurtaların altısı bir çeyreğe satılmaktadır. Halbuki daha on gün evveline kadar bu- rada yumurtanın tanesi 100 para idi. Yemurta bolluğundan istifade etmek istiyen Urfalılar şimdi bol bol yumurta yemektedirler. He- nüz yumurta ihracata başlama- mıştır. Burada inhisar (omemurlarile, ihtisas mahkemesinin faaliyetine hiç diyecek yoktur. Kaçakcılığın önüne geçmek için ihtisas mah- kemelerile, inhisar memurları adetâ müsabaka yapmaktadırlar. Inhisar memurları son zamanlarda şehirde sıkı bir taharriyat yapmışlar ve bir mikdar kaçak tütün bulmuşlardır. va yakın iki köy var- istasyonu dır: Arappinar ve Akçekale köy- leri.. Bu iki köy son zamana ka- dar birer kaçakçı merkezi halinde idi. Bu köyler bu yüzden fevkal- âde zenginieşmiş. Kahveler açıl- mış, büyük lokantalar yapılmıştı. Memlekete giren bütün kaçak eşya bu köylerden diğer vilâyet- lere gönderiliyordu. Son zamanlardakaçakçılık vak'- aları oyüzünden yüzde doksan eksilince (o bu köylerin yıldızları sönmüştür. Kahvelerin, lokantala- rın çoğu kapanmıştır. Buna mu- kabil bizim hududumuz dahilinde bulunan Yemni ismindeki iki köy günden güne inkişaf etmektedir. Bizim Akçekale ve Arappınar köylerinde oyeni evler, fırınlar dükkânlar, hatta bir de un fab- rikası yapılmıştır. Hudumuzun harıcındaki Arap- pınar oOve Akçekale köylerini memleketten kaçan birtakım insan- lar tesis itmişlerdi. Bu adamlar evvelce Arappınar ve Akçe kale- li oldukları için yeni tesis ettikleri köylere bu isimleri vermişlerdir. Urfa ile bizim Akçekale köyü arasında mükemmel bir şose ya- pılmaktadır. Bu şose bittikten sonra bugün daha, büyük bir in- kişâfa mazhar olacaktır, Akçekale Urfanın hemen hemen İstasyonu mesabesinde bir yerdir. xongre eğleniyor! Bir kaç hafta evvel (o şehri- “ mizde o güzel bir filim sey- rettik: Kongre eğleniyor... Bu (Si filimde, mühim ğ$i siyasi mesele- & leri halletmek için Viyanada (6 toplanan kon- Gül W grenin iş gö- © recek yerde nasıl eğlence içinde ( vakit geçirdiği gös- teriliyordu. Tarih bir tekerrürden ibarettir der- | ler. Fiihakika MW şimdi de Ce- nevrede topla- nan bir kon- ferans, iş gö- recek (o yerde boş gürültü ve eğlence ile * vakit geçirmektedir. müspet hiç bir iş görmek kabil olamadı. Bu konferans, Haftalardanberi bir çok nutuklar irad edildiği halde şimdiye kadar tahdidi teslihat konferansıdır. Buna mukabil bir kısım murahhaslar bol bol gezip eğlenmekle vakit geçiriyorlar. Alman gazetesinden iktibas ettiğimiz bu resimler İngliz ve Japon murahhaslarının nasıl golf oynamakla vakit Diğer bazı büyük devletler murahhasları ise birbirlerine ziyafet tedir. vermekle vakit geçirmekte imiş. geçirdiklerini göstermek- zn GN