DARILIYOR Peki amma ne dedin ?.. Vallahi darılırım.. Fena sözler söyledin, Ben senden ayrılırım.. Ne bugün, ne de yarın Sakın gelme yanıma !.. Boşuna yaptıkların; Konunşmam hiç, atışma.: IMSET Tarif Adam merkeze girdi: — Beraber yaşadığım kadın paralarımı alıp kaçtı. — Ismi? — Bilmiyorum, iki gece evvel tanışmıştım. — Şeklini tarif edin? — Edemiyeceğim. — Gözleri? — Ya elâ, ya mavi, pek iyi bilmiyorum. — Saçları? — Zannedersem kumraldı. — Alâmeli farika... — Bilmem... Ha, avköpeğimi de beraber götürmüş. — Köpeği tarif edin. — Ismi Juju idi. Beyaz siyah tüyleri vardı. Sırtı sarı idi. Ön iki ayağı ile sol arka ayağı bembe- yazdır. Ağzı pembedir. — Merak etmeyin köpeğinizi buluruz. — Doğduğun gün ne vakit ca- nım, sana bir hediye almak isti- yorum. — Ne vakit istersenl Eahvede Mahalle kahvesinde oturuyor- dum yanımdaki masaya iki kişi geldi.. Konuştular, kulak misafiri oldum, birisi: — Azizim, diyordu, ben bir doktor tanırım. O kadar çok ameliyat yapar ki, bir baftada üç tane neşter eskitiyor.. Öleki hayret etmedi.. — Bu bir şey mi dostum, dedi benim tanıdığım bir tane var.. Ameliyat yaptığı hastaları elle dikmeğe yetişemediği için bir dikiş makinesi satın aldı. GÜLÜYOR Alev gibi yakıcı Gözlerinde neşe var.. Kalpten kalbe akıcı Sözlerinde neş'e var.. Sana bir şeyler oldu, Heycandan gülüyorsun, Kahkahalar duyuldu; Sen candan gülüyorsun.. IMSET d Kİ i — Senin yanında oldum mv, dünyayı unutuyorum... — Aman vadettiği arayı vermeği unutma. Ne emri? Kimin emri? ; Sıgaranın dumanı, son şeker buhranında çok para kazanan bir muhtekirin kurumu gibi, buram buram tütüyor. Yolcular (arasında O homurtu başladı: — Tramvayda sıgara içmek memnudur! — Böyle şey olur mu ya? — Biletçi efendi, beye söyle sıgarasını söndürsün. Sıgarayı içen zat hiç oralı ol- mıyor. Tüttürüyor sıgarasını... Biletçi yaklaştı: — Sıgaranızı söndürünüz. Sıgara sönmüyor... Dumanlar, kıvrılarak, bükülerek yükseliyor. — Sıgarayı söndürünüz efem dim. Nihayet sıgarayı içen zat başını çevirdi: — Neden? Adres Kadın şoför Beyoğlu caddesinde otomobilini 50 kilometre süratle sürüyordu.. Polis düdük öttürdü, otomobil durdu.. Polis sordu: — Adresiniz?.. — Beyoğlu postrestan B. M. 129.. İntikam Telefon . muhabere memursesi kunduracı dükkânından çıktıktan sonra, dükkân sahibi söylendi: — Nihayet bende intikamımı aldım. 37 istedi, 38 verdim. — Yasaktır. — Kim yasak etmiş onu? — Belediye. — Ne malün? Homurtular kuvvetlendi: — Efendi, dumandan boğula- çağız... — Yasaktır. — Sabah sabah insanı günaha sokma... Sıgara içen zat, sıgarasını sön- düreceğine, tazeledi, bir yenisini yaktı. Biletçi zil kayışına asıldı. Tram- vay durdu. İşe vatman da mü- dahale etti : ; — Efendi sıgara içilmemesi için emir var emir. — 1869 de ne oldu? — Tevfik Fikret doğdu. — 1873 de? — Fikret dört yaşına bastı. — Zengin birine çattı galiba her gün otomobilde. — Bir şoförle evlendi. — Ne emri? Kimin emri? — işte bak, oku! Ön taraftaki cama yapıştırılmış şu emri okuduk” Sehremanetinin 25 kanunuevvel 1341 tarihli emri mahsusu mu- cibince arabalar dahilinde sıgara içmek memnudur. Sıgara içen zat bir kahkaha attı ve bir üçüncü sıgara daha yaktı: — Bir kere dedi, 25 khanunu- evvel değil, kânunuevvel olacak.., 1341 değil 1925 olacak. Sonra Şehremaneti diye bir makam mevcut değil artık. Ne zaman Belediyenin © kânunuevvel (1932 tarihli emri mucibince sıgara içmek yasaktır, diye bir emir görürsem o zaman itaat ederim... Ve sıgarasını tellendirmekte devam etti. Ancak Ankaradan Istanbula geliyorlardı. Kocası vagon memuruna tembih etti: — Pendiğe gelince.. Yok hayır Tuzlaya gelince bizi uyandır, ka- rm ancak tuvaletini yapıp giyinir! Yüz ellilik Tiyatroda idik, (önümüzdeki sırada çok şişman bir hanım oturmuştu... o Arkadaşım: — Garip şey, dedi, bu kadının hudut harici edilmesi icabederdi. — Niye?.. — Yüz elliliklerden de onun için. daki telgraftı, Ahmet bey okudu.. BARIŞIYOR Sey, pardon küçük hanım; Bilmem ki ne dersiniz ?.. Yapmayın arlık canım, Beni affedersiniz.. Çektiğim azap az mı, Düşünürken ben sizi.. Barışalım olmaz mı, Uzatın elinizi 2... WMSET Intihar Ahmet bey yazıhanesinde meş- guldü, postacı içeri girdi.. Bir telgraf verdi, bu, Konya- hemşiresinden gelen bir “ Oğlunuz, kendini ahırda as- mak suretile intihar etmiştir. ,, Ahmet bey esefle başını salladı: — Ben zaten onun ne eşek olduğunu bilirdim. Ha? Hademe çocuk, gelen zata sordu: — Siz sağır değilsiniz ya? — Ne? — Sağır mısınız? diye soruyo- rum, — Ha? — Sağır değil misiniz? — Ne.. Ha... sağır değilim. — Öyleyse buyurun, çünkü pat- ron: Eğer bir sağır gelirse beni yok dersin diye tembih etmişti.. — Mektup aldım, sana bin lira gönderiyorum, diyor. — Gördün mü üslubu âli ile yazı yazan edibi... Bir şey yok Anlatıyor, ha bire anlatıyordu : — Tayyareye bindim. Yüksek dik. Bir aralık eğilip aşağı bak- tım. Erenköyünün üstündeydik.. Biraz daha dikkatle baktım. Vay canına !.. Tam bizim köşkün üstündeyiz. Doğrusu bu tesadüfe bayıldım. Durur muyum ya? Kendimi aşağı attım. Küt! Tam evimin önüne düştüm. Çaldım kapıyı, girdim içeri. — Ölmedin mi? — Yo... Bunda ölecek ne var? AĞLIYOR * Yeter artık sussana, Için için ağladın.. Yakışmıyor hiç sana; Söyle niçin ağladın?.. Bütün dünya gülerken, Ağlanır mı boş yerel... Yazıktır gözlerinden Dökülen intilerel.. IMSET