Sahife 6 Akşam 20 Mayıs 1931 Tarihi roman tefrikamız: 9 > Sultan Amel ERE Şa > pazarın İl samılik KADINLAR Yazan: İskender Fahrettin 19 May 1931 Şair Nedim ortalığı karıştırmıştı. İbrahim paşaya: “ Osman, pespaye bir kızla düşüp kalkıyor!,, dedi. Osman'ı yakalamak için her tarafa kollar çıkarılmıştı... — Gidecek misiniz? — Padişahın arzusuna muha- lefet edebilir miyim mek, beni burada yalnız bazalı öyle mi? eyle beraber oturursun.. bu müjdeyi KE Diye söylenerek Mi bni den kalktı.. Efenin köşkünden uzal ailaşta dar harbe gidecek.. Mari kö- vs te z kalacak.. bu tesadüf bizi ye daha birbirimize yakın- laştırırsa, ben de İng ten büsbütün elimi çekeri Zaten, eyneb'e kalben bağlı imdğrni anladım... Eğer onu çok sevsey- bir kadın..! EGE eline süreme- dim.. her ii Sı daima yanan bir volkan insanı derhal yakıp mali Güneşi göl- İK bırakan cazibesinden, Efe, kendini ac gidebilirse aşk- olsun ona Bir Gi Damat İbrahim paşa ne Istiyor? Şair Nedim, veziriazam İbrahim paşaya anlatıyordu: — Yeğeniniz, sokaklarda, e peşinde dolaşıyor... Bu hal, şere! ve asaletimizle sıl telif tl devletlim? r kaç gündenberi, a NAS ikiye r tevali -ediyo, Onu bi dır aratıyorum.. "Bu lunca öm buraya getire- cekler. — Kulunuz, Osman'ı her akşam Eyüpte görüyorum, paşacığım! — Eyüpte le perspaye bir inde İbrahim başi hiddetlendi : in kapısını, kaç defa, suralına gırdı ve rai ın derhal derdest edilerek saraya getirilmesini er- retti. Nedim efendi bu neticeden çok memnundu. İbrahim pe emri derhal icra edilecek ve Osman'ın ayağı b Ejüpten kesilmiş nep tamamile serbes kalacaktı. ve tahakküm gr hayattan uzak yaşıyaca! edim ri On karan- lık akıbetini düşünürken, o gece, sarayda o cariy. eler. tarafından , hususi bir bu akşam sarayda var ? Nedim, hiç kimseden müsbet cevap alamamıştı. Saraya kim gelece Bu eğlencede Padişii ta- bulu- e mıy: e dim, bu “hazırlığın esasını ii için, tanıdığı kızlardan birine sordu: — Kız, bu gece kim gelecek saraya.. — Korkarım söyliyemem ! — Ben geveze bir adam değilim canım... a inal etmemi. Hele söyle iz kayı e İlel şair Nedim'in kula- gına eğildi: Sabık Hidiv Abbas Hilmi paşanın feragat beyannamesinin tesiratı Deyli Kl a Kahire muhabiri bildi Sabık ili kiki Hilmi paşa- nın li tahtı üzerindeki huku- kundan kâmilen feragat ederek eseri bir beyannameyi imza- ladığı burada resmen ilân edilmiş olması Kahirede büyük hayreti bais olmuştur. Sabık Hidiv yakın zamana kadar aksini iltizam edi- yor idi. Mumaileyh Mısır tahtına det etmek için şiddetli arzu beslediğini (o defaatla izhar ve beyan etmiş idi. Sabık Hidiv'in beyannamesinin miyeti İngiltere hükümeti aley. 31.000.000 İngiliz irak pılan sureti kabinesi için fakıyetti. Abbas 5 Hilmi Paşa mezkür be- yannameyi Lozandaki İngiliz kon- solosu hazır bulunduğu halde insalar Bunun bir kopyası pl AE nezaretine gön- derilm mühim bir muvaf- si memuru mahsus ile Mısra gönde: rilmiştir. Sabık Hi- div'in yeni kanunu esasiyi tasdik etmiş olması diger Mısırlı Prens- lerin eski kanunu esasiyi iltizam etmelerine karşı bir mukabeledir. Saatte 200 kilometro Ray üzerinde giden yeni zeplinler a Almanlar kabili va ba- lonu olan zeplini ray il de işletmek ve yürütmek yolunu bul- ağ rdır. Karada yürüyen zeplin hava zeplini ia pervane ile ha- reket <inektedi Kara elik pervanesi dört kanatlı olup 500 beygir kuvve- tinde | bir motör ile hareket et- mektedir. Kara zeplinin ilk tecrübesi üç li evvel yapılmıştır. Kırk yol- cuyu hamil olan zeplin Hanover | Her akşam bir hikâye Vapur o hayli sallandığından akşam erkenden eri ari tim. Kamara mi kim olduğunu ertesi bel di dim: Atlet Haklı nafiz bakışlı, kibar giyimli, orta yaşlı bir zat. Lâkırdıyı o açdı; kendisini tak- dim etti : tor Hilmi Sabı e bark ciddi sakin veriyordu. Epey e di okumuş. Çabuk ah- bap olduk. Kâh güvertede, kâh ale bütün günü beraber ge gz vi pe mesleğini genç yaşında terketmiş. par A re mg servet Yy: , Dört beş senede bir düimilâya uğra- yor, yan geçii çirmek © üzere İstan- bula g Serli: Ki anlat- tım. 19,. Senesinde Galata mer- kez uru a İm söyle- diğim vakit sözümü kesti : Siz miydiniz? Ne tesadüf ! O vakur adam asal mi ve sürekli bir kahkaha salıvei izdiniz ha! Sizdiniz! Yine bakıyordum. u 19 senesinin niçin asa- birimi tahrik Mi pipini mdilik size bir ip uc ere- ceği im, Ve imi düşer gibi sordu: a Gap Vinimeky? Bi e bir isim ei eml hafifçe ürperdim. Hiç bir münasebet ol- madan böyle bir suale maruz kalmaktaki hayretten ziyad rak ettim; bu lâalettayin gör ismi neden bana nahoş gelmişti. Muhatabım devam etti: Rozalya Winiwsky, namı diğer Sarı Rozalya! Asayişini muha- fazaya memur olduğunuz dairede kadın! öldürülen uygunsuz aze- teler süt oldurmuşlardı... — Durun dedim; evet, evet, hatırlıyorum; hati tâ İn a tell sene sonra, zel sin gününde, şu koca el ortasında. mek çiayein öakarle ederim, n: Huracı tesbit | akleden : Salah Izzeddin — Katili uzun müddet aradınız değil e ei il Başer Memuri: uğradığım muvaf- İk Miki en büyüğü bu oldu; az kalsın azlolacaktım. Elân herife diş biliyorum, elime geçirebilsem... — Katilin kim olduğunu size söyliyeyim mi — Alay etmeyin Doktor bey. Üst güvertede idik; akşam yemeğini yemiştik. Garson viskiyi tor şişeyi elimden kadehlere boşalttı. Bir kaç içtikten sonra Sardalya SN in uzandı. Hafızanızı yoklayınız; topla- yabildiğiniz. e el ayak izlerini, şahit- lerin verdikleri işaretleri bir araya getiriniz... — Ku Di bir pençe Rozalya- oynunu sıkmış bıçak bir vu- diğerlere işlemiş.. Sokakta köşe başında, kocaman eski bir şim bir çift çizme; şahitler bir adamın kaçtığını gör- mii Ben saylürken muhatabım ayağa kalktı; geniş omuzlarını kabartarak önüme dikildi: — İşte o iri yarı adam; katil benim! Yerimden sıçradım, iki adım geriledim. mrümde grüekğiir ğırsam bile dalgaların fışırtısından işitilmiyecek. Bu insan m; ni neremden yakala- dürli 2 o, dünyanın e: adamı gibi gülümsiyerek yerine olu; di — Siz de oturunuz da anlatayım dedi. Kendimi: bir az toplamıştım; oturmadım. o Viski (o masasının yanında duruyor, şişeyi gözden ayırmıyordum. Doktor iki yudum e içti, 0 z kala seledilmiye; ceksiniz? (Mabadı vari — Teresi kulağından yakalı — Mahmut oEfenin gözdesi deni itayanundan hareket Doktor ısrar ediyordu; bu ba- | süüüünüüsünunmmunnuu nn yamadın mı? gelecek | etmiş ve saal mil yani | histen kurtulmak için bülâsaten Fındık fiatleri — 'ı kulağından yaka- — Hangisi gelecek acaba... takriben 200 kile —l süratle | anlattım; Fındık ii yükseliş lamak kulunuzun haddi mi, dev- | Gül eki Ayse mi? uzun bir mesafeyi katetmiştir. — Odaya girdiğim vakit bıçak | vam ediyo ünlerde Şii letlim?! < ül... K i dünyanın en seri | halâ saplı duruyordu, bir az | 105 kuruşa e çıkım, mışt — Peşinde koştuğu kızın ba- — Hani şu herkesin dilinde | ve emin vasıtai nakliyesi olaca- | sonra gelen belediye doktoru | Trabzon'dan gelen haberler göre basını tanıyor musun Sv yeşil gözlü Macar kızı, | ından bir gün şimdiki trenlerin | çıkardı. Kadın öyle âni ve garip | bu sene mahsul daha azdır. Bu ok yakından tanırım.. Do- | değil m ve lokometi! Me an kaim iri ei vurulmuştu ki bir | itibarla fiatlerin daha ziyade kai esnafından birinin kızıdır. ( Arkası var) olacağı tahmin ol a kan akmamış. çıkmasına intizar * ediliyor. Tefrika numarasi :46 olup bitmişti... Masaya oturunca şimdi ani kat <uElikmeğiE Feridun En t söyle... Evet mi? Hayır — — Bilmi m. — Söyle Mi Meraktan çıldıracağım.. Güya — tanıdığım zatın dinle- yordum.. Kulağım onlarda idi. Fahamet uzun müddet durdu.. Sonra, son nefes gibi bir sesle cevap verdi : — Evet! Yarı gözle onlara bakıyordum. Nafiz Fahametin elini yakaladı : — Teşekkür ederim Fahamet!, Dire baldızımın parmağına bir .yüzük geçirdi... Ve ilâve etti: — Benim güzel nişanlım!.. Bunlar Obir dakika içinde güya Fahametin defa peşe sd CEĞİ bir mr ymls ile cevap verdi: © — Nişanlandım.. İkisinide tebrik bir süküttan so denbire atıldı: — Haçik efendinin evindeki az ettim.. Uzun nra Fahamet bir- geldi.. Benim canım rakı istiyor. Dedi.. Nafiz ilâve etti; — Benim de. Hemen dilay geldi, şişe açılır açılmaz Fahamet arkası arkasına iki kadeh i sını yaktı, Biran içinde yüzü değişti, yanaklarına Sigarasından tikten sonra: bir penbelik geldi. İRK bir nefes çek- — İşte e bakalım mubter: işan- . Nafizin ağzı » kulakla” rına a Nafizi in biraktık.. Dönü- yorduk.. Fahamet bir aralık bir dini direksiyondan çekti, başına götürdü: — Başim okadar fena dönü- yor ki. tersen bir az açık bir Gene taşlığa yerde oturalım.. dönelim mi?.. Denize karşı epi sen açılırsın.. — Sahi çok iyi olvr..' Taşlığın bozuk yolundan gider- ken Fahamet yanlış bir manavra yaptı. Giderken sağ taraf adetâ bir uçurum halinde bostanlara iniyordu.. Bu yanlış manavra beni adam akıllı korkuttu. — Aman Fahamet, dedim, dik- ŞOL da pa et.. Yoksa | uçurma Eni en resmidir ha.. Bir ur?. Diye sordu.. öl işi klz boğdum: Mr dll Son z: konuşuyor.. zaman- larda eta ettiği pri gülümseme ile gül — le Sarhoşum. Otomobili yele Meis durdu igara dah rduk... si yaktık.. Denizi seyre başladık. Birden bire eymen hareket- na; dikkatini celbetti.. iğ aşını . yana Fahamet. Cevap yı: — Dö bakayı önmedi, ea tutup Dönme: başını benim tarafıma çevirmek “istedim... Elimi silkip attı... — Ho Bu di genç kızın ağlyacağ elirdi.. Fakat se Sani parlak ni h.. Bu Ayol elini sıkıyor diye mı ?.. —E üzük insan glar > mi Benim, mütemadiyen A İİ kadar ei haikat olunca.. (Mabadi var) 43 Yi uuuyı. azavımaca Ça Gar GL 5 emme