gen m AN — e — m e Sahife 6 Akşam 18 Majıâ 1931 Tarihi roman tefrikamız: 7 17 Mayıs 1931 Osman, ıslak gözlerini Üçüncü Sultan m devrinde pazarın SATILIK KADINLAR : İskender Fahretti “Mari nin saçlarile sildi “Bügün, Damat İbrahim paşa göksüda bir eğlence tertip etmiş.. siz neden in Ya Osman, üçüncü kadehi içince başı dönmeğe başlamıştı. Mari, Osman'ı talihe elde etmek Kiye ie esaretin- den kurtulmak sar: anlatacak ve akn dönebilecekti. ari, Osman'ın yanına “oturdu ap kolunu genç âşığın boy- nuna doladı: — Şimdi, artık, başkasıni seven çö sesi e e yorsun, değil mi? Osm anlı . başını Macar mesane omuzuna dayadı: Bi — Bundan sonra, beni sevmi- yen sevgilimi odüşünmiyeceğim.. Fakat, sen ne güzel, ne sevimli bir sa Mari! kalbimin içine yavaş yavaş girdin.. Tanbur gibi hazin le sinirlerimi 'kamçı- ladın... Her güzel kadın karşısın- 35 tutuşan damarlarımı; asıl uyuşturdun ? leimm genç kadının Be sarıldı: — Seni Mari! Macar dilberi de Osman'a karşı tr ri ve lâkayt kalma- mıştı, ın elleri, bir ateş” parçası gibi, omuzlarında ge- öp iri kadın, vücudunun trediğini hissediyordu.. gi temiz rai pr bir olsun, göğsünde İİ ihtiya çını duyıyordu. Mari, memleketinde, . oyun- larında daima zararlı çıkmış, bedbaht bir kadındı. Altı aydanberi, bir taş parçası gibi hissiz ve emelsiz yaşiyan boş kalbini Osman'ın aşkile doldur mak, Mari için hem 'bir i iiyar e air tahfif ed sevmeğe iüğladl, aşk, elle tutulur bir eş değildi... Bu ateş kalbinin delileri düşecek olursa, onu asıl söndürecekti? ari, hayatta çok sevilmiş, fa- kat az sevmiş bir kadındı. Os- man'ın kibar t: yi a çek sinin ahen beraber, yeni bir maceraya atıl- maktan korktuğunu ifâde eden bir e sma — Beni sevme, Osman bey! dedi. - Beni sevgilin gibi sevmel Bu sevgi, senin için de, benim im de teh like 5 Kaleli; İki amimi dost rak LiM ve birbirimizi gi samimi iki dost gibi sevelim, olmaz mı Mari bu sözü söylerken, Os- mân'ın kolları arasında Gtriyoi heyecanını hissettirmemeğe çalı- şıyordu. — Beni sıkma Osman bey. Beni ateşleme..! Ben zaten yan- mış, mahvolmuş bir kadınım... — Seni Efenin esaretinden katarak yemi Mari! .. Beni burada bırakı- m VE müddet daha, bu uçurumun içinde kalmağa müh- kümum.. Mari İyi m söylerken ağla- mağa başladı... Artık, deminden- beri bakis düğümlenip kalan hıçkırıklarını gizliyemiyor, iztirap- larını, endişelerini anlatmaktan çekinmiyordu. Osman bey! -dedi- Benim etrafımda, Efenin arkadaşlarından ağ ek.. , Dedikodular olacak.. Ve m ki, beni e ilecdikmizi O vakit eni hayatım tehlikey ii ve SİZ A mi Halbuki, ben, sizi kaybetmek eti üşfik (© nazarlarınızın (o daim üzerimde ( dolaştığını görimik ve ai teselli veren “sesinizi aman işitmek isterim! Zey- Sin nasıl çarçabuk arında beni öyle unutuvermeniz ihtimali yok mudur?... Halbuki, dost er Sri birbirimizi dai rizl li. r kaç saniye sessiz ve hare- ia irişbaşi kaldılar. Mari, Efeden e hiss- ie çalı n Sa ime am İbrahim paşa gölde bir eğlence tertip etmiş.. siz neden gitmediniz? an da ayni suali tekrar — Ya sız..? — Efe çok kıskanç bir adam- götüremezdi.. diğer gözdesini alıp giti. — Davetli miydi? Kraliça Helen Romen Kralicası Belgrat'ta oturacak Deyli Ekspres gazetesinin Bük- reş muhabiri 7 mayıs tarihile şu telgrafnameyi göndermiştir: Kral Karol'un zevcesi kraliçe Helen, ihtimal bir daha avdet etmemek üzere bugün Roman- ya'yı terkediyoi Kraliçanın meleri feci bir hava içinde cereyan etmiştir. Kraliça giderken hanedana mahsus mera- sim yapılmamıştır. Kraliça yanında halde sessiz sedasız Bükreş'i terketmiş- tir. Helen, kendisini meşru krali- çesi ağir a. ii mekle kalmi mi zamal oğla veliaht gri Mişel ide te ketmiştir. Alie Romanya'dan ay oğlu el yatakta hast ii memurları (o kraliçanın milk gr kati surette ay- rıldığına delâlet eylediği iddiasını reddediyorlar. Fakat aynı memurlar kral ile kraliçayı barıştırmak tasavvuru olduğunu da tekzip ve reddedi- yorlar. Sara memurlarının iddiasına göre kraliça, akrabasını ziyaret ları ğer hi oğlunu bırakıp akrabasını ziyarete gitmezdi. Kreliçe Helen müteveffa Yu- nan kralı Konstanti'nin kızıdır. Kral Karol'un menfasından avde- eti (o terketmesini Ahir ren Romanya ve gla kralları arasında vuku bulan mü- lâkat Bea olarak kraliça Helen tayyün edinceye kadar e kalacaktır. Henüz dokuz yaşında bulunan Mer bundan sonra pederi caktır. öksuya padişahın da gide- ceğini söyledi mi — Hayır İsman, il gözlerini Mari'nin ear ki başını kaldırdı: ar ve fedakâr Bil kle Maril' Biraz evvel anlattığın maceranın hakikat ol- duğuna şimdi inandım... Bizim memleketin kadınları, kalplerine bu derece hâkim olamazlar! e benim gibi olmağa çalışınız. Osman e Kalbinizi şimdilik düğümleyiniz! (Arkası var) — Si | ii Tahmin ve... hakikat | Bilmem sizde de bu âdet var mıdır: Ben, bi salonunda, tren e hasılı işsiz kaldığım her rde, gözlerimi etrafa gezdirir; imdi bir meş- gale ararım. Ve, bulurum da... riya bulduğum meşgale, ci- m insanlara dair tahminler yapmaktır. eselâ, e geçen gün, vapur- heri Yanı da oturan insanları teker gözden geçirdim Hk kim “olabileceğini, adi yaşamaları muhtemel gunu tahmin etmekle eğlenmeğe ko- yuldum. Bakın: e, şu kır seni galoş kunduralı, temiz setre | ME Kelem. > müteassıbı! $ ri, başına bu serpuşu değdi İhtimal tek şapka giymemek için, senelerce o sokağa mi Öyleyse, pek zengin. manları "filân var, Ki mbilir, e filânca padi: idi... köşe minderine dört menkühası vardır... İlb... Esasen, uzun senelerdenberi kendisile göz aşı- nasıyız... Ne adını ee ne şa ititmiğim/ Lâki her, uayyen vapurla ebe ie muayyen vapurla geri döndü- güne dikkat ettiğimden, ona ei Erkek .,, adı tak m: bir mem e Şüphesiz, bayi onu enç yaşta yetim mıştır... Gireriie olduğu i için ni On senedir bir yerde kâtibe... 60 - 70 lira kazanıyordur. Anasına bakıyordur. Şu zenbilli adam... İlb... (Mu- hakemeyi benim yerime 8iz yü- rütün). Şu soluk cüppeli, ak sakallı, soluk kt “AZAMİ poturlu hoca. eritme havale et Esasen, yanaştı ya... Yerimden karıştım. İlh... ( Gene rk geçmeği Kari- m. ) halkıp: kalabalığa şte, tam önümde bir sefih biçare... “Dstte yok, başta yok... Şüphesiz ki, midede yok... Zira, sendeliyor gibi var. Belki özü Çünkü üstüme yaslanıyor; göğ- süme dayanıyor. caba, çok mu hasta, çok mu aç, nike duramyaca hâlde mi? la olacak. Öyle ole Göğ- üme abana an Oh! Hele, kalabaltn kur - tulabildim. Köprüye ç Pr og la ala- cağı, ve gazete satan Möme İbis yaklaştım. Elimi cüzdanıma götürdüm ki.. Yok.. — Amma tahmin kuvvetim mk mes tah kuvvetimizin fevkinde muğlâk ve mürekkep! (Vâ - Na) izmir vilâyeti yolları bi Anadolu da uzun bir tetkik seyahati yapan salâhiyettar bir zat Garbi Anadolu da yapılan idarei bususiye ve belediye yolla- ve idamesine çalışıyorlar. Mam ihtisas görmemi ne pr” edilece! sele hakkında ikm inizi cak komisyonun Mera ine iştirak eşet Ömer Neşet 15 gün m üzere doktoi bey Ankara'ya görem Ömer bey Ankara'da kadar kalacaktır. Ankara istasyon bü fesi i kiraya veriliyor Devlet Demiryolları Umumi idaresini Ankara istasyon büfesi iki sene müddetle ve pa- zarlık suretile kiraya verilecektir. Şartnamesi Anka- rada idare veznesile Haydarpaşa ve Kayseri işletme müfettişlikleri veznelerinde birer liraya satılmakta- dır. Talip olanların 500 lira teminat akçesini hami- len 18/Mayıs/931 pazartesigünü saat 15de Ankara da umumi idare binasında müzayede ve münakasa komisyonunda hazır bulunmaları. Tefrika numarasi :44 ———————— Yazan: Hikmet Feridur — Aman Nedim, dedi, öldün mü üaldei mı?. Böyle ortalıktan sır olman hepimizi eği Belkis hanımefendi ne âlemdeler. — Sen buradakilerin ne e âlemde olduğunu bana söyle... uradakiler mi?.. — bil- diğin e Fahamet Bir an durdu, bir şey öyilyip söylememekte tereddüt ediyor i . Müyet sert bir sesle e — öle üstünde... Yanına yaklaşılmayor.. Benim en ama ha: © ime dokunan bu dört çi. e Fahametten hiç ses iin gi bik idi.. — Nerede o şimdi?. Diye sor- korkarak in Adetâ çevap erdi: — İçeride kitap okuyor. Yüzümü © yıkadım, elbisemi değiştirdikten ii Fahametin oda- sına girdim.. Kanapelerden birine oturmuş, ayaklarını Amerikalılar gibi önündeki masanın üstüne eşi ie arasında bir sigara ordu.. Sigara dü- manından sd göz gözü gör- meyordu. o ida, ar kitabına dalmıştı ki yanına yaklaştığım halde beni işitmedi.. Bir kenara oturdum hafif emme 1 Başını . a mümkün olduğu kadar güler üz gösterdi.. Bir aralık telefon çaldı.. Fahamet aldı: — Allo. gene midi Haaa.. Nafiz bey siz misiniz?. Nafiz bey is re gözlerini süzerek bana bakıyordu.. Sigarası ağzında olarak konuştuğu için bazen dumandan gözlerini kırpış- iü de akşam sizinle beraber bir yı ik yiyelim.. Vallahi ok müteessifim.. Başka bir yere davetliyim.. Yemekten sonra mı? Bek âlâ.. Tokatliyanda.. Pek âlâ, Güle — efendim.. Unutmam Bekleyi Telefonu kapattı. — Bizim âşıkl. dedi.. — Niçin kd gitmedin. — Davetliyi — Nereye. Güldü — Mühim bir yere. Sende ge- lir misin?. a işine mani olmayayım?. Belki ra > gideceksindir. t. Kuzum böyle söy- leme. Eğer görece götür. Saat yedi buç — Haydi e ei ve hazır- lanmağa hela Sualimi bir daha ti ttii ıkarken Semi yağ etle bakıyor: u,. Bir aralık iri bir şey Ke için odasına gitti.. Se- mil — > Vallahi senden korktum Ne- “va a b bir lü inal) böyle değiştir- din.. Şayanı hayret doğrusu.. » . İnadını bildiğim için bir pa gideceğiniz yerin neresi olduğun sormadım... Lâkin otomobili Sar doğru sürünce hayretim üsbütün Gün Fahamet çarşı hizasına gelince durdu. Otomo- bilden indi. Gi girdi. Bir az sonra elinde üç ıstakozla tekrar ra e nereye gideceğimizi anlad matyaya bü — Haçik efendiye değil mi?.. — de bağını Haçik efendinin evi dde nanmış gibi idi. Camlar silinmiş, apının elleri parlatılmış, eşiği: Ş tomabil erden durunca bizi koltukladılar.. Doğru evin arka- sındaki çardağa götürdüler. Bura- da küçük bir masa beş iskemle vardı. Bahçenin yeri yüksekte ol- duğu için bütün deniz ayak altın- da idi.. (Mabadi var )