Sahife 6 Akşam 21 Ağustos 1930 Tarihi roman tefrikamız: 137 İSTANBUL"! Ben ra, Hüsrev paşanın, kendisini çok sev şanın Halbuki, çerkes dilberi, BİZANSIN SON | GÜNLERİ ediz onra ... e imi an: İskender Fahreddin iğinden Gi kucağına oturmuş, şen ve rak kahkahalarla güliyordu. Artık, di mandanını zehirlemek zamanı gelmişti... ku Toğan asabiye- tinden bir yerde oturamıyor, ge- zemiyor, uyuya- mıyordu. i eme ne yapa- # “İzmini'yi Edir- ne'den İstanbul'a ki: —“ ai e mekle ne sesk Nihayet, bimde Li karşıya gel- diğimiz zaman, “ tinin izzeti nefsi demektir ? Düş- manın yüzünü güld pe sizin çi bir şeref olmasa gerek... ,, radan iki gün seçtiği halde, Mi Paşa, bu mektuba henüz cevap vermemişti. üsrev paşa, ryan ra'yı kimseye kaptırmamağa ve bilhassa Toğan'ın a düşürme- etmişti. ev Toğan'm kalbin- İzmini nin aşkı yaşadığını bilseydi, onunla bu e fazla mi er erkânın, dan ve beylerded ba- — ” Padi şah Balkanlardn düş- manla çarpışırken, Hüsrev paşa yenisarayda ikinci bir padişah üriyor... Diyorlardı. Halk arasında da dee artmış, hattâ dedikodular Hüsi el Rum dilberine her kesten fazla hürmet ve riayet eden yemlerde Hasan ismin- de bir nöbetçi vardı. Kleopatra, Hi para ve Miele in etmişti. Genç kadın” sular in Hasan'ın yardımile sa- raydan içeri girdi. Hasan önde, rum dilberi arkada, geniş e e kii ar. Kleo; geceleri paşanı yollardan cesaretle vahşi bir sükünet » Surlar yıkıldı.. madeniyet toprak altına gömi k adın, Mabetler eli üldü.. Sen bizi leopatra nöbetçiye sordu: — Paşa oturuyor mu — Bir saattenberi yatak oda- sında... Oturuyor mu, yatıyor mu? Bilme: — Ne yerinde mi acaba. ? Dırahşandan Allah razı bi ara sıra geliyor da, paşa efendimizi teselli ediyor. Yoksa halimiz harap... Kleopatra, rakibesinin iye kaşlarını çatarak, n kulağına eğildi: — Bu gece de gelecek mi? Banka mı soruyorsun? — Evet.. O fettanı... Hasan güldü: — özüm, o bir saatten beri paşanın yatak odasındadır. Saraydaki sükünetten de anlamı- ismini Hasa- yormusun? Kleopatra dişlerini gıcırdatarak ilerledi. Nöbetçi Hasan merdivenden geri döndü. Genç kadın, O Hüsrev paşanın işini a istemişti, eya odasının üne geldiği n, Dırahşan" ın şen ve mi sesini işitti, ahkaha , Kleopatra ile istihza eder gibi yükselmiş, yatak bye kridern derinlikleri- Ede akset m dilberi aç manalı kahka- v— epi tahammül pe Kapının anahtar deliğine gö- zünü ere tirdi. yarabbi! Odanın içinde ir Böryordu | Hüsrev paşa, çerkes dilberini dizinin. Eer e sağ ko- lunu z dolamı eopatra, bu ii gö- şak- Bir ailenin intiharı Bütün aile erkânı kendi- lerini ağaca asmış! Almany vE Kömigstein vi bir ağacın dallarında insan ceset- leri asılı olduğunu hayret ve deh- şetle görmüşlerdir. Polise haber verilmiş ağaçtaki (cesetler e indirilmiştir. n muayenede cesetlerden e 40 ile 50 arasında bir yaşta bir erkek ile aynı yaşta bir bili ve 20 yaşında diğer: bir kadına ait olduğu anlaşılmıştır. Cesetle- üzerinde <hüviyetlerini müsbit bir kâğıt bulunmamıştır. intiharın saiki müzayaka olmadığı anlaşılmıştır. esetlerin vaziyetinden erkek ile genç kadının öteki m intiharna yardım ettikleri adan bunların intihar ektiği istidlâl olunmuştur. Zabıta yaptığı tahkikat netice- sinde müntehirlerin Hamburgda elli ustav Koch, zevcesi Olga ve kızı Magdal lena olduğu anlaşılmış ise de intiharlarının saikine dair en küçük bir emare bile bulunmamıştır. Tayyare postaları Kâbil mühim bir merkez oluyor payitahtı cihanın en mi olacaktır. Afganistanın Kâbil şehri ci hava merkezlerinden olan him muvasal le tesis Ellek. anda hava aa inhisarı haiz Yunker Alm. müessesesi İran yoluyla Ayrapa ve Afganis- tan ara: ae ve yolcu hattın Hindistanda Afgan hududundaki Dekka İchunt Peşa- ver şehrine temdidi düşünüldüğün- den Hint hükümetile müzakereye nam seni şimdiden iki hava yolun! nudur. Bu balarlan biri KâbiMezan- Şerif v diğeri bir rus müessesesi- nin işletiği kâbil- sn hattıdır. eni hal ildikten sonra Kâbil kil yi hava rkezi olacaktır. mel 326 doğumlular Fatih askerlik dairesi reisliğinden: 326 doğumluların son yoklamal. dairemiz mıntakasındaki şubelerde Ağustos nihayetinde hitam bula- cağından alikedesdarn bu tarihten evvel şubelerine müracaatları. rünce, Bien yi Kendi bi yeni bir hakikatle Pare özü demek ki, Hüs- rev paşanın bütün GR, gibi, bir kaç kalbi varmış! Hi başka bir kadınla lnemiyeeğn zannediyordu. u sahne, meşum kadının ge larını bir an evvel kuvveden fi'l çıkarmağa sebep olacaktı. Tekrar Lie eğildi.. Kulak verdi. Dırahşan, paşanın kucağında neler anlatıyordu? (Mabadi var) Her | Eni müessesesinin mü- diriğ ilim önünde, temiz giyin- miş ve yi itina ile taramış genç o , bir sıra üzerine otur- muştu; “Akşan, ın şen sahifesini okuyordu. Bu sırada, biri mer- e çıkarak koridorda iler- akşam ir Eres o pi Odac ai yanına bıra- karak Meme kalktı — Buyı Akn ii fendi! - ai ayağa kalktı. - var, Beyefendi? Rahatsız lik? nn. Devlethaneye teş- r Akman Bey, kırklık bir Temiz giyinmişti; fakat e bakınca, elbiselerinin eski olduğu görünüyordu. Zayıf yüzü soluktu. Gözleri hummalıydı. FİLİ YL Na “Uğursuz kadın j hakkınızda e sarsılmaz itimadı Peki ai fiile sebep neydi? Maaşınızı arttırmıştık; Hattâ para biriktirebildiğinizi (o sanıyoi Siz, nazarımda fazilet, ölme iffet ve intizamın mümessili gibi- diniz... — İki sene evveline kadar ha- kikaten öyleydim, efendim... Fakat iki senedir pek deni bir adamım. Peki amma Mi — Sebep: Bir kadın... - Diye oil hman bey içini ERE efen- z yaşına kadar pederinizin maiyetindeydim, efen- dim; Sonra, beş senedir sizin maiyetinizdeyim; Allah Oömür- içindeki fırtınanın yüzde in bile ii vurmıyordu. Kısa — Hasta değilim | - dedir Hulüsi Beyefendiyi em istiyorum. Yanında mi var m — Daktil var... Buyuru! Girip Kendisi istediği- oturun... nizi haber vereyim. Hah, işte Oda zili e Beni çağırıyor. Bir dakika sonra, hademe, dışarı çıktı. — Buyurun Abdurrakman bey- ei dedi - Daktilo odasına miş. ii MiE yalnız.. “Abdu urrahman Bey, geniş, aydınlık ve rahat müdüriyet in girdi. Kavi bünyeli, zarif, matruş, zeki bakışlı, irade ifade eden bututu € geçen kavafzade Hu- ri mi bakalım? - diy. oi ne uza e in, Abdurlinnn Bey, elini Ne var ne Ri m le Vi — Hayır, patronum! - dedi. İltifat ve recm lâ lâyık lez gilim..: ize bunu: söyle- mek için ila ulüsi Bey, mezeli bir kahkaha — Vay Abdurrahman Beyl - dedi. - Bu ne lâflar böyle? Mu- hakkak ki, gene maiyetinizdeki memurlardan biri incir çekirde- ğini doldurmaz bir kabahat işledi. Kendinizi bundan mes uzl... bdurrahman Bey, alçak ve bozuk bir sesle: Hayır, patronuml.. Feci! Tahmin eme ha çol fecil - - Sizin itimadınızı Sul il kn Sizi soydum. Paranızı çaldım. Kartla Hulüsi Bey, olduğu yerde sıçri — Neler mi kuzum? akik; dim Sizi soydı müessesede suiistimal yapıyor! e Bunun için de ba- a karşı be: la emniyetten istifade etmekte: . Bakın, sui- istimali nasıl zi Anlatayım... ir. işin malinin tarzını anlattı. Hulüsi onu, — diğer çalan — bir korku içinde dinli. ordu. Nih — npbanla iu arm lah! - dedi. - Bu NIZ inanılır sl değil “a m ki, bizim en emniyetli en gözde memurumuz, daire müdürümüz- dünüz, — önce babam, sonra ben, ler yer e çok iyi mua- melede Vazi- femi pek sever, gayret, dirayet gösterirdim. < zıh, na- muskâr olmi ne varsa, bana korkuç iâakal EEE kreh görünür- oğru, tım. alâkadar etti ki, hattâ, evlenmeği ile aklımdan geçirmedim. Bekâr- lığı müraccah buldum... Nihayet, evelki sene, doktörlüri vapur gezintisi oldu efendim. Bir mü- nasebetle ben de ozaman, O an dar kendi belli etmiyen bir şahsiyetin içimde yaşadığını iie — ela et, beni, adın unda, aklıma cl deliklere pe etti. nun uğrunda yedi yüz liramı sarfettim. Evimi sattım, Kadın benden para çekmek isti- yordu zanneti em — o, bir müessesede Muhitin- deki ki m zi ii dım. Kalabalık yerde çalışmasını iste- medim. sabi hafiyeci dükkâ: çtım... Kâr edemedi. Bilâkis, piyasa malüm... Ziyan EL; unun m çarem alma: müessesede timler adm Onun hesabın um... o Ve, itiraf li um tığım menfur Bittabi, soyulmuş olmal na gitmemişti. Fakat, çalınan > azim servetine ma- zaran ehem sizdi. Bu gibi şayanı dikkat mk bir in- hvali emurunun üzerinde bir ruhi tahlil yapmağı istedi. — Hiçin bana bu itirafı bi ilhas- olu Ticaret Gidi kadar patates fiyati Piyasa Gerli w vardır.