i Sahife 6 Tarihi roman tefrikamız:69 (Ayde) sinirlerine hakim değildi. Odasınd oi dedi, gam zehirlediler. onu ölümden kurtar. ndırdı: «Haydi, duruyorsun? koş, git.. BİZANSIN SON GÜNLERİ is STANBUL' U ketiiiden onra... İskender Fahreddin madı.. e EE azan oğar. Prensesin sim gittikçe ar- tıyordu. Kocasının idam Da gün bile eril bukadar nadığını, bu derece merak ve heyecan içinde bunaldığını hatır- lamıyordu. - Sarayda biririn digerini boğma- rülmemiş bir hadise değildi. a a ç gün evel de, gine ayni sarayd a Kiveli isminde Bi- ın boğulduğunu işit- e de, nihayet, iki er- kek arasında başlayan ve birinin galebesile biten bir. kıskançlıktan başka ne olabilirdi? Ayda, odada dolaşırken, Yunus beyin söylediği sözleri hatırladı: na iltifat , kocanı gözünün önünde yi irceğim ...J, o deme: 3 5 A Vakalar ne kadar da birbirine benziyordu. yda, en hakiki katilini tanımadığı bu hadisede ançlık Ea na atıldızına hükmi e güner Bu um > bak bi olsun, Kina ilerisüğun, diyordu. İzmini'yi bu felâketten kurtar- mak için, Ayda'nın şahit oldu; cinayet tabsilâtnı Sultan Mehmed'e a ye kâfi gelebilirdi. şarda ne oluyordu? Gittikce in gürültüler... Aradan, henuz, müsbet menfi bir ha ber gelecek izli: vakit geçmemişti. Toğan ölmüşmüydü? Yoksa kurtulmuş muydu? ia fırladı.. a el ali bir LAB almak için, yavaşca, Dırahşan'ın odasına eçti. rahşan'ın yattığı oda, Pren- sesin dairesile bir sofa üzerindeydi. Dırahşan'ın bir şeyden haberi yoktu. Genç saraylı, geç vee aydayı iy epi görünce şaşırdı Aydanm gözleri ein uğra- mış, rengi em olmuştu. — Ne yatıyorsun - diye hay- kırdı - niçin ve nasıl akl sun? Toğan'ı zehirlediler. Padişahın gözdesi bi meşum er ri alınca a fırladı. özlerini uğuş rak: — Toğan'ı “zehirlediler mi? - dedi - fakat, siz benim şimdi görmekte ye bu korkulu rüyayi nasıl öğre Filhakika, Dial rüya görür- ken kapının tıkırdısından uyan- mıştı. A Şdaj çok sevdiği bu genç kızın kolundan tutarak bağırdı: kıvranırken onu deliğin. den seyrettim! Dırahşan hayretle (Prensesin yüzüne baktı, Nasıl bakmasındı ki, Ayda, sarayda serbest gez- meğe başlıyalı henüz üç gün ol- muştu. Bu ei zaman zarfında - gece yarı Toğan'ın idebilmesi için - onunla müna: ri ne) olması mdı. Halbuki, daha o günün Gi Dara Prensesle gö- rüşürken: odasına lam ira Toğan isminde biz mine şarta kl Bu ne biçim adamdır.. Sen onu tanıyor musun? ,, Diyen Ayda deği ye Ve Dirahşan Ayda'nın bu Bia Mi “O benim ( çoktanberi seyi bir erkektir! ,, sm bile mukabele ( etmemiş e Prenses o Dırahşan'la 14 Haziran 1930 İ Akşamın mi T ; 4 2 3 >. Dünkü bulmacanın halledilmiş şekli. ; Tayyarenin gözü Sisli havalarda da sefer sif sis asında bile havadan ekime inecek yerini görebilm Amerikalı Mr. Johu e mlm bir alet icat olunmi Tayyareci MUŞ! Amerika ikinci Ez nam- zedi Mr. Hammondun oğlu olup telsiz tetkikatile tanınmıştır. Keşif gayet şümüllü bir sistemdir. dar ei el sistem hak- kında demi “Harp de bir tayyareci düşmanın harp eee vi hut ordusunun hareket ve resmini Pe gemilerine ve hattâ deniz altınd. Gabieibühirlere Si ta- nn b pil Bir Saşe nie gözü yere ine- cek mevkiin açık bir resmini alabilir. Bu resim ayni zamanda pilota yer kiki mev- e nisbetle ha küni tayin ve tespit ediyor. Pilo- eşfe dair yakında yapılacak tecrübelerde Amerikan ordusunun e donanmasının resmi mümes- silleri hazır ALE. Kendi tezgâhından| ;, Çıkan kumaşı giy! alay mı ediyordu?! Dırahşan (oAyda' yüzüne dikkatle baktı. Prensesin a sinde hakiki teessür iple b bir mana sezme Ayda, oDırahşanın siknüien geçirdiği ihtimalleri, o ande keş- fedemiyece| ek kadar muvazenesiz bir haldeydi. Dude omuzlarından e — Haydi, dedi, daha ne du- Her a ( bir bikây | zizim! Ben, hırsızlık ettim... eray sade e kere zayi ttim; işte o kadar... Amma, köre de olsa baslik, gene sızlıktır. Bölümü hayretle baktım. Ken- disi, en servettendi, Şehrimiz- de büyük bir kuyumcu dükkânı vardı. kn mahkemesinde br hibre idi. Piyasada itibarı vari Namus ve istikametile Gay “ — Hırsızlık Ovakam yeni değil! - Diye devam etti: - Beş sene evele ait bir meseledir Gi Daha Odoğrusu, evveliyatı o zamandan... Mektep arkadaşlarımdan Halit isminde bn vardı ki, RE mual- limi olmuştu. ünün birinde, düiinma, uğradı. Gayet iyi bir Saf, temiz e ektiği enli yüzünden yıpranmış. Dedi ki: — Azizim, senden bir ricam var... Büyük bir ricam... Karım için, bir mücevhere ihtiyacım oldu. Düşündüm ki, bunu, müsait şaraitle senden alabilirim... Cuma akşamına, talebemden birinin abasına davetliyiz. Hani şu meş- hur tüccar İankayln Zade Nuri B Bey. Bu adam, ii ana, müsait şaraitle bi dersler temin (edebilecek mmm... Karım, davete alierir filân ta- e avi e 0 istemi- Hakkı d . Öbür ka- 2 Kalas si n kü sün Hah, işte.. Meselâ şu pandantif.. Kaça? rkadaşım, Karr iz anlamadığı için, pel mücevher göstermişti. ri e bin beşyüz ii olduğunu öğrenin- ce hazin — Ben, Bü iş için vereyim vereyim ia haydi elli lira vere- yim! - dedi — Oo Gi azizim, sen sahici ii ği yerine ie iz e öğüt verdim. - Şimdi çiik ilerledi. öm yalancı vi yapıyorlar ki, gi MESİ lerini anlamak için, mütahassıs| akından muayene ie Stili izm te meselâ, şu plâtin zincire geçmiş koca ii Yirmi beş liraya... Sahici değil diyenin alnını karışlarım. Halit, ri etti. Tavsiyem- den pek m n kaldı. em beş gün de beni çağırdı: Gin . mehi ei & beş lira kâr etmişti Oturduğu o apartımanın zilini çalarken, ne yalan söyliyeyim, ia see geldiğimi sandım. Ne maaşlı bir lise ilm altından kalkamıyacağı bir fantezi idi bu... Tuhaf şey... beni, mükellef salonunda götürdü , e asia ba sişli Hanımefendisi olan zaif , ii e çok güzel ik “tadini nefis... Şaraplar en Hizmetçi çiçek gibi giyinmiş... Ben, korun ve ye- meklerin ai ağ arkadaşım: Yemekler iyi cinsten... orsun? ONe dü şüintiyorsun? Cafer ağanın peşinden koş... Can re eli ayi elinden bir damla içmek, n insanlar için biz södetti | medi (Mabadi var) | abii. Tabii.. - diyordu. Karım, mükemmel ev ilan bilir. Burada ne yn elden düş- ir. Nereden ne almak lâzım geldiğini hep ek Dan Sahici inci İ Benim on gr e kazananlar bizim gibi bi akat, iz imi içinde başka bir iş sezdim. gali bizimle beraber, Alâeddin Bey isminde genç ve pek zen bir tüccar vardı ki, arkadaşım, o bana, “âilenin en sa dostu,, diye tanıttı. İşte Alâeddin Beyin Halid'in karısına gösterdiği ketum alâkayı pek beğenmedim. Üç s müddetle, oHalid'i göründil Nihayet, bir sabah, gene dükkânımın vi açtı. Fakat, bu sefer, mahv eli olmuş gibiydi. Balak “iliş bir sille yediği belliy: Kılığı ila mk dani tıraşı — ei hasta... - dedi. - İld ciğerinden zatürrieye yakalandı... Dükkânımın önünde! en. geçerken içeri girmekten madım, İnsanın, böyle dosta n kendimi ala zaman EE ğıma te şey li onra, el öldü- altı ay daha geçti. Halit, daha erer dada kendini ki rmiş bir hâlde, ziyaretime eldi Yanıla yakıla karısından nu a kalmasına > Idığı arayla, eski hayatının dörtte ve: das Süremiyomun Ev eşye- ttığı, başka yere aş halde bile geçimi fena- Nihayet, cebinden mahut plitir. sincirli Ünciyi i çı ken rdı. uzum, kardeşi Bunu benden geri lm Artık ben > ne ve Hattâ eksiğine bile , Me selâ, on, on beş in, eği öyle işime yarayacak Mektep lm yirmi beş mir sie en inciyi alarak tam ine koyacaktım ki, ağıl lığı ve lr arlakkığı karşısında ini ladım. Şüphem teeyyüt etti: ahici. Gözlerimi li çevir- » Kıpkırmızı kesildi: — Galiba ra yıpranmış! - dedi. - Cömert davi m Piş- man e değil mi? On beş lirasını... ünü yeniden çıkarmak Bileydi. Çok müşkül vaziyettey- dim. Mabut sahte incinin benzeri olan ve onun yerinde aynı mon tür'e takılan bu hakiki inci bin e lira kıymetindeydi. Belki ay fazla ai en ağ alid'e (söylemi meyi hakikatleri lmebslek dam belleği Çok sevdiği tün güzel ve namus- kardeşim! - dedim - İcye bir. şey olmamış: Hekime — e tim dokunduğu için Tü yi, TN az sonra bir Mısırlı'ya bin besili elliye sattım. Parayı da, kısmen Hilâliahmer'e verdim; Ear. tanıdığım fakir âilelere ağıttı m, m e de ll Biri parasını ai bul Sen benim erimi dd dın ne e rar li: (Vâ- Nü)