pr YA 3 pi © çok genç ve yakışıklı... Sabife 6 Akşam 19 Mayıs 1930 Tarihi roman tefrikamız:43 a Tİ : i Her ak i sela la ( bir bikjG JKadın, zafere alışmış! | g İSTANBUL'UN "sonra. zan: İskender Fahreddin İzmini, bu fırtinalı kış gecesine kindle arasında yetişen yeni e kadar ince ve üzel endamile, Yunus eyin e o derece lâtif ve cazibeli görünmüştü ki... le tam vaktinde gelmişti. Padişahın üz gibi dav- Yin bey, elinde yin gözüne ece lâtif ve cazibeli görünmüştü ki., birdenbire, garip bir haleti ruhiyenin za tesiri altını * Saraylılar, Edirnede, uzun kı: ecelerini tereddit adımlarla iihiye ait ge açi orlardı: yürüdü «Hınzır kız, bir hafta içinde Efeni pin bile böyliyemedi. ine muvaflak İzmini, Toğan beyi de, böyle, — Ne demek m anla- , mütenasip ve muhteşem | yamadım! vücudünü açarak, beyaz ve tılsım- — Yani demek istiyorum ki, gini teninin ren, ve cazibesini göstermek: suretile teshir etmişti. Yunus bey, imran? toplıyarak aşukasının önünde eğildi. — İzmini, seni çok bekletme- dim, değil mi? Genç kız, bulutlar arasında iki parlak yıldız gibi ışıldıyan siyah gözlerini âşıkına çevirdi. — Ben de şimdi gelmiştim... Dedi. Yunus bey büyük bir limon saksısının kenarına otu sümle âşıkını taltif ettikten sonra dedi ki: — Sizi niçin sevdiğimi | bilmi- yorum, Yunus bey! Fakat, mu- hakkak olan bir şey var: Sizden çok hoşlanıyorum!.. Yunus bey, kalbini yeni ve tehlikeli bir aşk u > nı kaptıracak (o kadar ve tecrübesiz bir adam değildi. » İkisi “ birbirlerinden hoşlana- bilirler. Bu vi, hoşlanma hududunu ikisi için de tehlikeli olacağı Toğan, bu. münasebeti sezecel olursa, ikisini de bir bardak su içinde boğacak kadar kuvvetli bir gençti. Yunus bey, bu güzel ve sevimli nin pa Toğan beye niçin rcih ettiğini anlamak Ja iğ — İzmini, dedi, “ik de a Pa- e ve halk tar sf za se- miş, temiz kalpli bir erkektir. Beni ona tercih edişinizden dolayı size müteşekkir ve minnet- tarım. Fakat, bunun mpi ayı çok arzu ediyo; Kadı z üşüp e “erübesiz bir erkek gibi davra- wrsunuzİ kadın e nn ve De alâkadar ğildir... Baz. bir erkeğin n ğini, bazen de bir Toğan hattâ ağlayışınız belki eli daha fazla ere gitmiştir. nlar, benim gibi bir til- kiyi, Si gibi bir arslana tercih edilmiyecek kadar gülünç sebep- lerdir. — Ben ısrar ederim ki, siz Toğandan çok güzel yürüyor, çok güzel konuşıyor ve ondan çok daha güzel ir ayl — Of c garip olmali Ber dar an eğlenmeyiniz ! — Sizinle eğlenmeği düşünsey- dim, ei karlı ve fırtınalı bir gecede, Toğan'ı odasında avutup buraya mi elmezdim Bu söz Yunus beyi mantığını ve hş okşamıştı. Vi ! Manasızca bir hoşlan- ünde en de, gece karanlı- kema böyle tehlikeli biz mülâka- ta canatarak koşulur muydu? ey, kırk İlik ömrü- b he en güzel saray- lılar! mış ve kadın ruhuni binde iyi, eki mütelevvin bir erkekti. İzmininin ler, yüksek şelâle- lerden dökülen coşkun Mar derhal, bu eski yerl n kalbine kaydı.. Ve birden şii saran bi ateşle asabı gerildi. e seni sr İz- mini! - dedi -lâkin, bana doğru söyle: benim ağlayışım senin nasıl bean na ia bilir el e enedir, eli vi döküldüğünü e bir insan değilim! mi? Sen her dakika ağlıyorsun si beyl Senin “5 bin ağlıyor..l Ve ben, — Sen Soldan 6 — Valide (8). - 7 — Ukubet, azap ri (3). Sa yağar 8 — Bir adet (3)- Ehli bir Ea - Boyun 'eğmek, esir (8). 9 — Arz, genişlik. (2) ca bbe var Tasavvur, Karagöz oyunu (5). Yukardan aşağı: —m— 2— Ri a pi diğ n (4). ö— Muarne, vr 4). dilen r (7). GR al 4 - — Pa it (8) — Nezir, vait (4). zilmiş, fersude (4). ö — 4. 1 — Demiryolu al ve dilsizler Yeni açılan sağır ve dilsiz cemiyet İsianbulda bulunan sağır dilsiz kız ve erkeklere ders 1 kahvesinde Si an Sırrı beye müracaat m lazımdır. Cemiyet reisi: S. Sırrı Yolsuzluk, pislik.. “İstanbulun kımsız yeri bereli Diye sorarsanız.. Size m sk şu cevabı verebilirim: Sa- "Hakikaten kümkapudan ötesi ibi dai ih edilmiştir. Sa- tyanın en büyük caddeleri olan Hacıkadın hamamı dd: şimdi de caddeni, göze bata- cak yerinde koskocaman ine! e e Alez mandra gibi Her n 20 - 30 inek buradan önddeyi, kire kirlete geçerler. Hiç tramvay caddesinde inek ahırı olur a? j Cihanyandı Bilir; bir prenses k, ından k kacağı esnada, bimmetçisi içeriye gireli iz e'li Hanife Hanım ni sizi izi. görmek istiyor. Ne Har vereyim, efendim? - diye ordu. Cihanyandı Beyza, titredi. Edirne'li Hanife H. abla- hanımın büyük büyük kalkıp da oralardan buralara gelmesi?... İşte, bu, vaki değildi. Ne olmuştu?... Ne isafii z erdi.- Aldı sonra da, sen, yanımızda durma... Çekil... — Başüstüne, efendim. Hani eH.i girdi. Baba- hem di musaffa ve an yandi Beyza ile aralarında ne fark, ne fark!... Vay vay da vay vay! Ne fark! Hanife, kızkardeşinden ari dokuz yaş büyük olduğu halde araları yirmi beş e ği gibi görünüyordu. gemi var? -diye (o haykırıp slk koştu.- Saime'ye birşey mi oldu — Allah'a amanet... Birşeycik- ler olmadı... kız dipdiri maşallah. — Ecce, peki? — Gene onun işi için seninle konuşayım diye kalkıp geldim. — Oh, yarabbi şükür.. Otur, .. Ver elini öpeyim... » Söyle bakayım ney- işi? ktım amma mek- tupla e muvafık bulmadım. Hem de uzadıya konuşalım, mi bir, dedin... Sabaliyin terene bindim. İşte ae geldim... vi Kızl Ammada e -anatlı lerimi bir iztiraptan kadınla! > doğduğuna değilim... muztarip ve elemli Gülle md yalnız kalbim ağ- lar ve o zaman gözlerimden bir damla yaş bile dökülmez! Siz de, tıpkı benim ikiz lm Ei Siz de benim gibi bedbaht bir İZ 5 a » p zg Yunus bey başını limon ağa- cının ince dallarına dayadı. — Ni için İbahtız özlerile ağlamasını bilen sanlar hayatta her şeye muvaf- fak oli Bir ins: yaşı olabilmesi, ip ve m inler arşısında bocalıyan Yı bey, yavaş yavaş, kendisinin çok ince ve hassas ruhlu bir k oldu- inanmağa b İzmini hazin sesile, Yi beyi harekete getirdi: — Biraz da Bizanstan bahse- delim mi? (Mabadi var) » Şöy- ez böylesin amma, yaşıyorum ani ya, galiba... (Uzakta anlaşılmıyor, Edirne'den, — Şimdi o ciheteri dk ta “Saime” n Öle b abla, “dia Aya Saime yi sikhla lr İsti e dersin! bile kalmadan da ie gı “Haber vere; İli söylememiş... Derken ef Neşet Bey > meseleyi ai Ben seni, her hâlın Amma, bir de ole oeski El Paşa erine koy... > e an? Ki; ? tiyen?.. iye a âşık olmuş, gönül vermiş kine... E tabii değil mi. e Gönül emi gibi mi haspa... Güzeceel, Gİ Beyza'nın gözleri Cihan; yerde bir. si a daldı: — “Canuum,* kim - diye mırıldandı. — Ha Ne diyordum? Bu Beyin adı Neşet Bey... Zengin, kibar âileden... P. Lâkin, iri alda da birşeyler... Mebus olur oğlumun tabiatını sarıldı mı tam sarılır; bir b sevdi diyörim Amma daha otuzuha asmamış.. am zi Hafız aşa... Hem e hafız... Eşraftan... Bileceksin, canım., —c gımı kestim... Yalnız ayda bir kere kızımı yoklamağa sz orum... O da kısacık... Yirmi ere- en bileceğim, Hacı Hafız Paşa'yı?! oğru... kusura bakma, kar- « Çarpıntım tuttu, yoruldum, ia elirken de, artık ne dedi- e ii e li kardeşcağızım ar kurmuşsun bu Ne Dimi mai li ne hayat- lar... gibi büyüttüğümü, e , evlendiğimi dü: Seni kendi elceğzimle ana neyse... Şimdi bu ciheti tekrar münakaşava girişecek değ Delikanlıdan bahset... Doktor Neşet Beyden... — Doktor Neşet Beyi, Saime de seviyoooor... Dün, bana mese- i .. Bir kaç aydan- beri sevişirler e dururl: me- ğer haspalar, bak hele... Fakat, lenme işini bozacak birşey varsa, oda senin halin. ela ağları çattı; ce- Hanife e devam etti: — Saime'nin seni nekadar sev- diğini bilirsin... Hel Sana bayılıyoı mıdır e mıdır Dedik, yim ki, be MİŞ... or adını “Ben o istemem, ra Kii” severim... Ha, ne Deli “dün bana, eve, Hacı Hafız a'nın bir işe e tam sever... isterse ben yaparım... Sana EE da bir diyeceğim yok... E (ehli ırz ) kadınsın... Saime kızımın keza emmi var... o Anasının günahkâr! onu (saadetten BE rim Cihanyandı: moruk — Haydi oradan m Ne günkü b bel.. vi urdandı. ( Soni lm e -Na)