1 Nisan 1930 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

1 Nisan 1930 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“AKŞANMDAN AKŞAMA Piyano çalmak - Gergetf lılimek Büyükannemin annesi iyi gergef işlemesini / bilirmiş; — ömrünün Sonuna kadar gergef . işlemiş. Hünerini büyükanneme de öğret- miş... Lâkin, büyükannem, gergefi | gde, kasnagı da, oyayı da, buna ş benzer di r iğne, tığ ve mekik gparifetlerini de , 'son zamanla- Tında artık kullanmaz olmuştu. Çünki, göz nuru dökerek ancak zarfında Aaylar hâttâ seneler ortaya — çıkarabildiği — eserlerin “Avrupa sanayii tarafından mey- gm getirilen hemen — hemen yenzerlerini yok pahasına çarşı- dan almak kabil olmağa — başla- mıştı. Büyük annemede , elişle- rinden giran gelmiş. “Gerçi , elişinin bir başkalığı var ; var elbet amma, makine mamulâtının da elişine tefevvuk ettiği cihetler yok değik Çeşit zenginliği, inti- zam, eşkâlin ressâmlara yaptırıl- miş olması , bilhassa ucuzluk , | evet bilhassa ucuztukl! Hasılı, büyükannem, gergefi, kasnağı bırakmı; modası geçmiş hünerleri anneme ve teyzelerime öğretmemiş; bunun yerine piyano öğretmiş. Onları, “Piyano çalmasını da liye öğmek için yani! kızların eski marifeti sonra piyano oidu.. Annem ve teyzelerim de kızlarına piyano öğrettiler. Ben, kendi hesa- bıma, Hege'den tam on sene ders aldım... Fakat, büyükannemin iğini Avrupa —mensucat sanayli — nasıl — mahvetti ise , benim de musikişinaslığımı — gr: mofon sanayii öylece mahvetti. — Salonumda 1o — dürüyor; , beş sene iş değilim. dikkat ediyorum: Gra- | Çünkü, mofondan neşelenenler, piyanodan esniyorlar... E, bu da gayet tabü değil mi yal Üstatlar dururken Iâalettayin bir İstanbul — kızının dımbırtısını kim dinler? Musikide muvaffak olmak içinse, musikı muhitinde yetişmek Jâzım... O | muhit burda yok! Bu sebepledir ki, kızıma, nasıl makış öğretmiyorsam piyano da öğretmiyeceğim...Zira sanayi men- sucatının gergefleri evlerimizden kaldırdığı gibi, radyo ve gramofon hâlinde sanaileşen —musikı de, ti yökedecekti Göztepe ve Erenkö- | müsiki alâtı idhal ve satışı da son senelerde pek azalmış. Peki, 'gergefin ve piyanonun | yerine, kızlara evlenme - veklâmı | : 21| rına hayrandı. | vücudu. / görec Haşmetlü para | hazretleri... birinci kısım O gece Lazarin gözünü yum- madı. Kocasına — söylediği — şeylerin | kelimesi doğru değildi. İlk gi macerasının kahramanı birdenl karşısına çıkıp ounu sevindirmişti. | ğ de için - kaynayan, ll Totor'a hiç bir zaman âşık ol- mamıştı; fakat onun uzun boyuna, penbe yanaklarına, ince bıyıklı için iren, taşan bir sevinç vardı. | İktisadi program Zeriyatta nazarı dikkate alınacak noktalar istihsal — kudreti azami gayret sar- iktisat vekâleti tarafındı hazır- lanan proğram, zirrai ihtiyacımızı '€en mükemmel surette temin ede- cektir. Haber aldığımıza göre ziraat müfettişlerinin - Anadoluda yaptıkları son teftişler neticesinde yeni bir usulü tatbik etmek zarureti hasıl olmuştur. Şimdiye kadar bazı yerlerde ziraat mınta- kaları gelişi güzel tefrik ediliyor- du. Meselâ buğday ekilen bir tarlanın yanında buğday mal lünü bozacak diğer bir mahsul ekiliyor. Halbuki her mahsul tarla- dları arasında Mmuayyen nispette mesafeler bulunması lâzım geldiği halde buna bazı yerlerde riayet edilmediği anlaşılıyor. Bu halin mah- süllerimizin inkişafına bir engel teşkil ettiği anlaşılmıştır. -Bunun için zürra her nevi mahsulü ekerken, cinsi ve mahiyeti itiba- rile zit olan mahsüllere ait mesafeleri — ziraaat muntaka müfettişleri — tarafından — göste- rilecek, lüzumuna göre — tefrik edilecektir. Bu tedbir. sayesinde, mahsullerimizin daha iyi yetişe- cekleri tahmin ediliyor Tuz pahalı mi Zeytin tacirleri hükümete Mmüracaat edecekler Zeytin tacirleri tuz - fiatlerinin pahallığı hakkında ticaret oda- Sına müracaat etmişlerdir. Bu tacirler zeytinlerde kullanılacak tuzun daha ucuüz - satılması - için bükümet nezdinde teşebbüsatta bulunacaklardır. - Çünkü — tuzun pahalı olması zeytinlerimizin hariç memleketlerde — daha — pahalıya satılmasına sebep oluyor. teşkil edecek bir hüner? — Bunu ben de kesdiremiyorum. Faraza, iyi tango yapmak mı desem, ne desem? Asri kızların marifetleri (Hatice Süreyya) yüreği hoplıyordu. Hektor. Begurd'ın ” birdenbire rankten renge girişi de hoşuma gitmişti. Demek hâlâ kalbinde eski aşkın izi vardı, o aşkın ateşi hâlâ sör memişti... Bu esnada Totor da odasının balkonuna çıkmış düşünüyordı — Eskisine nispeten çok daha güzelleşmiş. Bana karşı bir meyli vardı... Acaba hâlâ — var mı?.. Yarıda kalan macerayı tamamlıya- bilsem... Uzun müddet düşündü, nihayet şu neticede karar kıldı — Bir kadın nasıl olsa mak- sadına nail olur, hele aptal değilse,. Lazarin çok zeki kadın- dir. Eğer onu sıkiyorsam, beni | yarın atlatmanın çaresini bulur. şnia EBABZBERLERİ Buğdaynumuneleri Avusturalya, Amerika ve Tunus'tan istendi Bazı ecnebi memleketlerinden türkiyede yetişen buğı neleri / istiyor. Bu hafta içinde Ayvusturalyaya — Ankara, Di bekir buğday numuneleri - gör derilmi Bundan başka Ame- ikanın Dakota eyalet Fargo şehrinden - buğday — numuneleri istemiştir. Tunus ziraat dairesi de buğday numuneleri istemiştir. Ecnebi kaptan Balıkçı gemisinde çalışabilir mi? müdürlüğü bu kaptanın e mani olmuştur. sahipleri kaptanın balık- gemisini idare hususunda mütehassıs olduğunu / iddia edi- yorlar. Bu mesele daha henüz halledilmemiştir. Şayet İtalyan kaptana müsade edilecek olursa balıkçı gemisi açık deniz balıkçılığı yapmak için Karadenize cıkacaktır. Balıkçılar açık deniz balıkçılığından sonra bu mevsimde kalkan - balı; yirmi “ kuruşa — kadar — ineceğini temin ediyorlar. Yenecek şeyler açıkta satılmıyacak Emanet yiyeceğe ait şeylerin açıkta — satılmasını menetmeğe karar vermiştir. Her satıcı, mut- daka satış tablalarını cam veya toz, toprak nufuz etmiyecek bir örtü altında bulundurmağa mecbur tutulacaktır. igleri için vlat : 1686 ieleri için : ç: TASA Telefon 1 * Gönderilen yazılar sahibine lade edilmen ABONE ÜCRETLERİ geneliği 1700. lti di S00 kuruş. Eenebi. 1 Seneliği 3000; altı aylığı 16007 Üç aylığı 900 kuruştur. Gazelemiz Uânlardan mes'üliyet kabul Zilkade : z14 — Kasıl Adalar elektriği M. Veyl bu mesele için Ankaraya gitti Şirketlerin heyeti umümiye içti- malarında hazır bulunmak üzere şehrimize gelen Tramv: trik. Tünel — şirketleri idareleri / reisi M. Veyi, günkü ekspresle Ankarı miştir. M. Veyi, Ankarada bu şirket- lere ait —işler ile — meşğul olacaktır Şimdiye kadar Anado- hu yakası ile Adalar elektriği hakkında vekâletle elektrik şir- keti arasında müzakere cereyan etmiş, fakat bir itilâf zemini bulunmamıştı. M. Veyi , tam bir salı haiz olduğundan bu sefer bu muallâk meseleler hall- edilecektir. M. Veyl , bundan başka tramvay şirketine ait bazı işlerlede meşgul olacaktır. Diğer taraftan aldığımız malü- mata göre elektrik şirketi Izmit Gölünden cereyan almak suretile Koca eli havzasile, Garbi Anadulu da elektrik tesisatı yapacaktı. M. Veyl; bu tesisat hakkındaki şart- ları da tesbit edebilmek üzere vekâletle temas edecektir. Buğday 8 kuruşa Adana'da buğday fiatleri gö- rülmemiş bir. sürette ucüzdür. Geçen hafta Adana piyasasında bir okka buğday 8 kuruşa düş- Mmüştür, Fakir talebeyi istisna etmek lâzım Himayei etfa'le yardım etmek hiç şüphe yok ki pek hayırlı bir harekettir. Çünkü Himayei etfal cemiyeti, bir çok bikes ve kim- sesiz çocuklara -bakıyor. Onları ibate ve iaşe ediyor. Yalnız ha- ber aldığımıza göre son günlerde bazı mektep idareleri koydukları kutulara talebeyi 5-10 kuruş iane parası atmağa davet etmiş- lerdir. Zengin talebenin bu yar- dımda bulunmaları kendileri bir borçtur. Fakat talebe arasında öyle fakir çocukları da vardır ki sabahtan akşama kadar ağızlarına bir lokma ekmek bile atamıyorlar. Bu kabil çocukları bu iane para- sından istisna etmek icap eder. Mektep idareleri bu hayırlı mua- venet mecburiyetini zengin ve halü vakti yerinde çocuklara tah- mil ederlerse daha iyi olur fikrindeyiz. kisini de temizlemek lâzım Tanıdığım kendisi içinde, sararmış halde Pantolonunun yer yer lekelerini birer nışanı ifthari edep gibi traş uzamış, — gömleği ve kararmış olduğu dolaşır.. — Ceketinin — ve in büyüklüğne taşır. Bu lekel küçüklüğüne — göre — rütbeleri vardır Meselâ — ceketinin üst kısmında, — yakasının — altındaki avuç kadar yağ Jlekesi birinci itbedendir, onun - yanmdaki bir ikincidendir, daha ziyade ufaktefek olanları üçüncü Tütbe nişanlarıdır, üstat bu mu- azzam lekelere magrurane bakıp: — Var mı benim gibi büyük irl.. Diye börüm börüm böbür- Dostum traş oli kun- atmak , — yıkanmak oi dti MA Dllinern ıkanmak,, kelimesini - katiyen diği eski şairlerden birinin > inde: — Yahu şu saçlarını ” kestir , bir traş ol. Yıkanmaktan korku- yorsan elini yüzünü — sabunlu bezle sil. — Elbiselerini temizle bak o zaman ne yakışıklı bir adam olacaksın.. Ben öteden beri İstanbulu bu salapati şaire benzetirim. İstan- bulda üstat gibi yapılış itibarile yakışıklı bir şehirdir. Lâkin öyle bir şehir ki traşı uzamış, hamam yüzü görmemiş saçı omuzlarına düşmüş, elbisesi yağ içinde?... Meselâ öyle bir şehir ki, güzel bir semtine / gidiyorsun, “faraza Geçtiğiniz güzel sokağın ismini suruyorsunuz, size: — Osmaniyel. Dereler.. Oldu mu ya bu?.. O canım mahallenin Osmaniye olur mu? Geniş bir meydan görüyorsu- nuz, Taksim meydanı.. Ortasında mühteşem bir abide.. Yanından vızır. vizir. tramvaylar geçiyor... Öyle meydan ki, buranın güzel, hattâ fevkalâde güzel ol- Fafat ba- kıyorsunuz. bir - kenarında tarafında yıkık bir sinema ankazı, bir köşeşinde topraktan dağlar... Tıpkı şaürin yakışıklı olmasına mani olan uzamış tıraş, büyümüş sakal, yağlı ceket gibi bir sürü müzahrefat. Elimde olsa bedüyat namıma bir şu şairi hamama sokturur, yıkatırım, bir de İstanbulu bu kabil eraciften kurtarırım.. Bakın Ozaman ortaya ne yakışıklı bir delikanlı ve ne güzel bir şehir çıkar... Hikmet Feridun | Yok eğer beni gördüğüne mem- nunsa sesini çıkarmaz. Acaba sesini çıkarmıyacak mi? İş burada. Saat ona doğru Mmarki, sanatkârın çalıştığı salona Ressamların ikisi ile de güleryüzle konuştu ve tam on birde yemek söyledi. gittikten sonra Hektor — İş yolunda, dedi. Akşam iki arkadaş yemek için süslendiler. Hektor yanaklarının pembeliğini giderip benzini soldu- ramadığına müteessifti. Lazarine sararıp solan bir âşık gibi görün- mek istiyordu. Lazarin terü taze, neşeli, güler yüzlü idi. Beyazlar giymişti. Le- | ran Vedel'in elini sıktı, Hektor'a lakaydane bir baş salladı. Hektor içinden: — Hissiyatını gizliyor, dedi. Herhalde beni atlatmıyacak, bu anlaşıldı. Bütün yemek esnasında ciddi ve hiç belli etmeden bahçeye durdu, maskaralık etmedi. Düşün- celi, dalgın, vesveseli bir tavur | takındı. Lazarin evvelâ bu hale,bu sessizliğe şaştı, sonra acıdı. Hektora bir iki kelime söylemek lütfunda bulundu. Hektor, biraz sesi titre- yerek kısaca cevap verdi. | Lazarin, misafirler sigaralarını yakarlarken gene odadan çıktı | fakat dairesine değil, bahçeye gi Hektor balkonda bir portakal ağacına dayanmış duruyordu. Bir denbire gözlerinin önünde beyaz bir hayal görünce titredi... Laza- rinin bahçede olduğunu anladı. Bu- fırsattan - istifade etmeği düşündü. Bir an olsun Lazarinle başbaşa kalması ihtimali vardı... Ayaklarının ucuna basarak yürüdü çıktı... Etrafa göz attı, ta uzakta beyaz hayali gördü. Takibe başladı... Biraz sonra, arkasında bir ayak iden Lazarin durdu, dönüp — Kimdir 0? Lazarın, arkadan gelenin Hektor V olduğunu beyaz pantalonundan anlamıştı. — Korkmayınız efendim; benim. — Siz misiniz mösyö Hektor? — Tanımak lütfunda bulundu- ğunuz için minnettarım, Hafızam — zannettiğinizden daha kuvvetlidir. Sizi görür gör- mez tanıdım... — Öyleyse neden bana o kadar fena muamele ettiniz? — Başka ne yapabilirdim?.. Düşünmeğe bile vaktim olmadı... Sizi tanımamazlıktan geldim. ( Bitmedi )

Bu sayıdan diğer sayfalar: