24 Kânunuevvel 1929 Tarihi roman tetrikamız: 71 «e.ElmasparemlRakibinin selâmetine çalışan bir aşık, dünyanın en ahmak adamıdır. Ben (Anivas)ı kurtaramam! çünkü o mülcrimdi! ve idam edilecektir!» indeki şıraprkade!ıiııi “Orhan beyin suratına fırlattı... Bizans dilberi,bir zındandan diger zındana girdigini anlamıştı. © gece imperatorun sarayında mühim bir çıplak kadınlar, büyük Kaplumbağaların üzerinde raksediyorlardı. — “Kliocığım! çok iyi/ biliyo- Tum ki, sen kucaktan kucağa , yataktan yatağa atılan orta malı kadınlardan çok az farklısın! Fa- kat, ben seni, o kadar çok sev- dim, okadar çok beğendim ki , bütün Bizans dilberleri arasında senden çok — daha — güzel ve şirin bir kadın görmedim.. Tanı- dığım bütün kadınlar senin yanın- da çok çirkin ve sönük kaldılar. Seni Haliçte Kostantinin Sayfiye- Ş&inde iki sene evel yapılan altın top eğlencelerinde — tanımıştım. Sonradan haber aldımki, sen, evelce Anadoludan buraya gelen Hamza — beyle de bir. müddet yaşamışsın! Bu malümatı aldıktan Sonra — sana — malik — olmak arzusuna mukavemet edemedi! zındana atıldığını işidince beynin- den vurulmuşa döndüm... geçen gün saraya gitmiştim, bahçede eski dostlarımdan bir saray mu- hafızına rastladım ve ona senden bahsettim. Meğer ©o da impera- torun aleyhindi k bana: “İs- terseniz Klioyu kaçırayıml,, dedi. sevincim- Bu teklif. Karşısında den, buz gibi donup kal betci israr — edince — “ Pel dedim. Bu süretle seni kaçır: dı. fakat, bu hadise, iki nöbet- cinin ölümü ile neticelendiği çok müteessirim. Sana bu iyil yapan asker , uzaktan üzerine doğru gelen iki nöbetçiye ateş ederek öldürmeğe ve firar mesu- liyetini onların üstüne yükletmege mecbur. olmuştur. İşte seni bu süretle kaçırttım. Şimdi, ©o nö- betçiyi nasıl ve ne ile taltif ede- ceğimi tayin edemiyorum!,, Orhan bey elinde — tuttugu defterden, bu satırları, meraklı bir masal okur gibi okudu. Orhan bey, kendisine taalluk €den herhangi bir hadiseyi hususi defterine kaydediyordu . Klio, kendisinin de, nasıl kaçı- rıldığına bir türlü akıl erdirmediği bu mühim badise tafsilatını bir kere daha dinledikten sonra dedi ki: Yapacağınız hediyeler BİZANSIN SON GÜNLERİN! in Beyeğlunda İstiklâl caddesinde 29 numarada (Hacopulo Pasaji karşısında ) Yazan: iskender Fahreddin iyafet vardı. Havuzda — Beni, bir kaç kişinin hayatı — pahasına olarak saraydan kurtar- dığınız için, size ilelebet minnettar kalacağım. — Fakat, bu. hayatın sonu nereye varacak? Onbeş gündenberi hanenizde, her, türlü tecavüz ve taarruz ihtimal- lerinden uzak olarak yaşıyorum. Zevk ve neşe içinde elem ve ke- derlerimi unutmağa - çalışıyorum. Fakat, ruhum boguluyor.. İçimde müthiş bir sıkınlı var. dan diğer zındana gi anlıyorum! Çelebi susmuştu. Klio ağlıyordu: — Benden hoşlandığınızı söy- liyorsunuz.. Fakat, onbeş gür beri, hâlâ, benim bir istediğimi yapmadınız! Bu nasıl sevgi, bilmem ki.,.21 Orhan çeleb, Bizans dilberine bir kadeh şarap uzataral — Elmasparem, dedi, rakibinin selâmetine çalışan — bir — âşık, | dünyanın en ahmak adamıdır. Ben -elimden gelse bile - onu zındandan nasl kaçırabilirim? — Bir haber bile getirmiyor- sunu: İmperatorun onu herhalde idam etmek fikrinde olduğunu - söyle- medim mi? Klio elindeki şarap kadehini yere fırlatarak bağırdı: — Hayır Orhan Çelebi.. İmpe- rator onu idam edemez! — Niçin? — Çünki O masumdur! — İdamını emretmiş.. imzasını geri mi alacak? İşte bu olamaz.. — Emin — olunuz ki — Anivas idam edilmiyecek... fakat, onun yerine idam edilecek vatan hâin- leri var! Orhan çelebi her sözden, her- kesten şüphelenen bir adamdı. Klionun çenesinden okşadı: — Çapkın, dedi, bana bu ma- h taşları atacağına, şöyle kuca- ğıma atılıp ta keyfine baksan, o maz mı? ( Mabadi var) NOWİLL “Mağazasına gidiniz. Lüks ve adi çatal bıçak takımları, çakılar, ustu- ralar, Şefild Jon Nowill ve mahtumları ticarethanesinden makaslar, Everşarp, wahl pens kurşun ve mürekkepli kalemler, lüks kırtasiye, kristal hokkalar, maroken levazımatı, Hanım çantaları, GUİ birinci ve ikinci nevi ipekli çoraplar REx, İMPERİAL ve ETAM markalı ipekli çoraplar İtriyat, podralar, sabunlar, kremler, diş ma- macunları telk V.S. İilet tıras makina ve bıcakları. hikger. n izdanlar, V.S. $ Kânunuevel 1929 tarihli bilmecemiz ŞELÂLE Şal, leş, al, lâle, lala idi. Doğru halledenler arasında kura çekile- rek, Bursada ilk mek. talebesin- den Ziya bey birinciliği kazan- zuşbi 'ap kazanânlar : 1- GölmbüyL orinTaek. 169 Neclot Bi : Ankad Üank'ar göferore Er 4 £ aai n y ilzayak. n Cezmi Habil ef. 5- Maltepo aekeyi lisc K H., 10 - Sen Öfeni mek. Fahir Cemal D. Şekerleme kazananlar yOR. kil Mehveğ H, 15 fabrikaları N beğr kerime zin H, 28 * Galnl han Kerim B., Koncagül Alimet Kuşdili hlis sol areti - bah 27 - Böyoğlu E: yan ef, 28 - Dari H, SA No 28 Müze ye mek, Kaiyütel aai S1 - Ortakb 93 - Kabataş lisesinde 277 Ertuğrul 34 Üsküdar Lümia Yakap H., 35 İstiklâl caddesi No: TI Kostantinol Köztantik 6, “88 - Dartşşafl mek, 918 İhsan B., 37 - Deyoğlu Hamalbaşı Şebek sok, N6 10 Xüzeyyen H., 38 > Beyoğlu İtalyan mek, Perihan H , 39 dköy Yoğurlçu No 118 Bülent Aziz 40 - Beylerbeyinde *T y Çilsk sak. Bel 5.. Bi ğ B., 47 - Beşiktaş Hasferan sok, 15. Şüküfe Xihal ., 45 - Üğk Feyziye H., 40 Murat B., 50 - Bey Armenühi Basmaci Kazanan karilerimizin matbaa- mızdan - hediyelerini — aldırmaları ica ol tarbul — Asliye vet Dairesinden: illâsına ve 5/10/929 - tarihinden itiberen illâsmen açılmasına kar: 1 — Mümalleyh şirketten alacak ve iddia. edenlerin İş bu. haklarını taribi ilündan itibaren bir ay İçinde iflâs ifaresina müraenatia kayt ettirme Üleri va bu baptaki delillerinin asıl veya | anusaddak suretlerini te 2 — Müflis şirkete borçu - olanların dahi keza ay içinde - kendilerini - bildir meleri (hilâfina hareket cezayi mesuliyeti) muciptir g— n nö süretle olarsa bulunduranların o mallar üzerindeki hakları ma | mak şartile keza bir ay içinde iflâs ida- | resi emrina tavdi ey Çarşamba günü iflâs odasına akti mezkürda bil'asle azır bulunmaları borçlularile - kefi mağa h tebliğ ve « müflisin müşterci a bulundüğu - icra ve iflâs * nci maddesi mücibince ân olunür. fimada bulün- | Necmi Rusuhi Beyl.. öylemeği unuttum: Bana sizden bahsettiler. Teyzemin kızı Sadiye Fuat Hanınta antika biblolarınız - methetmiştim. — Sizi tanıdı. — Sadiye Fuat H. ? — Hanaa... Sahi... Sadiye, sizinle tanıştığı sıralarda, henüz - Fial değildi. Fuat, — kocasının ismidir. Babasınınki Seyfeddin. — Anladım! Sadiye Seyfeddin H., gençliğimde tanıdığım bütün kızların en güzeli idi. ona gidelim. Erenköy'ünde oturu- yor, — Ne isabet olur. Fakat, Fuat | Bey? — Ooo0... Fuat Beyin Sadiye Hanımı sizden kıskanacağını mı zannediyorsunuz? Meraklanmıyın. Rakibiniz sizlere ömürl Sadiye şimdi duldur. İktisaden de fena bir halde... Mamafih, eh, söyle böyle geçiniyor. Necmi Rusuhi “ vah vah , ma- 'nasına başını — Önümüzdeki cuma gider miyiz? Vapur ve tren vaktini söyleyin bakalım. Muhtıra defterine not etti. Bir çeyrek - sonra, — dostund ayrıldığı zaman, Necmi, düşünceli idi. Tramvaya da, otomobile de binmedi. Caddei Kebir'de, yürü- meğe başladı. Sadiye Seyfeddin'i, şimdi genç- kızlık hali ile karşısımda görü- yordu: Solgun, mat bir benizle tezat teşkil eyliyen parlak gö ler; beline kadar uzun iki İlkönce, Kadıköy'ündeki yeni şındıkları evde balkondan balkona 5 ve, mahçup mah- semişlerdi. Sonra, arasında — muarefe sil — olmuştu. . | beraber geçmişti. İhtimal ki, evle- neceklerdi de... Seyfeddin Bey ailesi bu izdivacı, Sadiye'nin selâ- Mmeti namına can ve gönülden diliyordu. Fakat, genç kız, bir takım entrikalarla mukadderatı kendi lehine çevirecek hünerbaz- lardan — dej Necmi — Rusuhi mirasa — kondu. Nışantaşı'na - taşındılar . görüşmeler - gitgide seyrekleşti. Birkaç Çay sonra, tamamile sek- aileleri muştu. Kendi de, zengin bir paşa kızı aldı. Şimdi, yaşı, kırkını mütecavizdi ve iki erkek evlât babası idi. Zevcesi ise, evelki sene kanserden ölmüştü. Antika biblolar biriktirmek ve briç oy- namak yegâne Mmeşgalesini ve zevkini teşkil ediyordu. Daha hızlı yürümeğe başladı. Ne gârip |- diye düşünüyor- du. - Sadiye şimdi kırkına yal laştı. Buna rağemen, onu hâlâ on sekizinde sanıyorum. Hayat önüme ice cice kadınlar çıkardı. Fakat yoktu... Gerçi şimdi, yaşım iler- ledi... Bana öyle geliyor ki, kısa bir zaman zarfında anlaşacağız. İi — Sadiye bizi bekliyor. Necmi Rusuhi, asabileşiyordu. Senlerle fasılalanan bu gibi telâ kiler, — tehlikelidir. İnsanı inkisarı ayale uğratır. Fakat, arkadaşı, Necmi Rı hi'ye yalan söylememiş meğer Şüphesiz ki, Sadiye, artık, o 18-20 yaşlarındaki gençkız değildi. Am- ma, şimdiki - yaşının ” güzell bütün nefasetile -muhafaza e yordu: Endamı, göğsü, karnı, te- ni, yüzü — mükemmeldi. — Hele gözleri, hele — kurşuniye — ve İlkgençlikleri | maviye çalan gözleri eski kristal parlaklığını, eski ifadesini tamamı tamamına muhafaza ediyordu. Necmi ile karşılaşır karş laşmaz, mütebessim: — Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşurmuş! - dedi.- Kuze- nime cidden pek müteşekkirim. O gün, mükemmel bir yemek yediler; ve mükemmel bir iki saat geçirdiler. Ayrıldıkları sırada, Necmi Ru- suhi sordu: — Hanımefendi ! / Ziyaretinize tekrar gelebilir miyim? — Tabü, efendim... Beni bah- tiyar edersiniz. Ertesi bafta, yalnız geldi. Gene heyecanlı olarak. Bu vakur kadın, onu tesiri altında — tutuyordu. Sadiye , —halinin — fenalığından bahsetti: bir hizmette sakin ve müsterih irişirlerdi. Fa- kat, — oğullarından ” çekiniyordu. yanneye ya tahammül ede- mezlerse?... Necmi'nin suali üzerine, Sadiye kızardı: e iman efendim, sizden birşey istediğim yokl.. Yalnız: Bir iki biblom var. Acaba, bunları satın- alacak bir tüccar tanıyor musunz? Necmi Rusuhi: — Onları ben alıyorum! - diye haykırdı. Bibloları muayene etti ki, pes- tenkerani şeyler... Mamafih, bun- ları 500' liraya aldı. Ertesi hafta gene ziyarete gitti. Daha ertesi hafta, gene... Bu sefer de, Sadiye, ona, elyazısı bir kelâmi kadim sattı. Necmi, — bunu, fiatinin onanisline aldı. N HH Necmi Ruşuhi Beyin biddeti, iki gündenberi devam ediyordu. Zira, çarşıiçindeki antikacılardan biri, ona, külüstür bir kehlibar dökmesi çubuğu Sultan Aziz'in Eyüp Paşa'ya hediye ettiği çubuk diye yutturmak istemişti. Şimdi, Sadiye Hanıma, bir az oyalanmak için gidiyordu. — Neniz var, Hammefendi? lütcessir gibi duruyorsunuz. — Nasıl müteessir olmuyayım, Beyefendi? Evi tamir ettirmek lâzim! - Halbuki, elimde, ancak baba yadigârı şu çubuk — kaldı. Onu, — sultan / Mahmut, — büyük pederim — Refet Beye hediye etmiş... Aile yadıgân oldugu için elden — çıkarmak — istemiyordum ammı — Bu çubuk hakikaten nefis... 750 liraya alayım mı? — Çok teşekkür ederim... Beni minnettar bırakıyorsunuz! Necmi'nin - gözleri dönmüştü. Camları kırmak, çerçeveleri par- çalamak istiyordu. Çubuk, 6 ma- böt çübük... Yaaa.. Demek kiş seneler bu masum kadını, böyle işadamı haline getirmişti, öyle mi? Mamafih, 750 lirayı verdi. Çu- buğu aldı. Ve bir daha, Erenkö- yü'ne uğramadı. .- Şimdi, çubuk, salonunun en mu- tena yerinde, bir etajer üzerinde durüyor. ğ — Bu kadar nadide antikalar ortasına bu sahte şeyi niçin koydunuz? » Diyen merak erbabına, Necmi Bey: — ©, bana, gençliğimde çok ince bir kadının verdiği hediye idi. Zavalhı öldü- diyor. Nâkili (Hatice Süreyya) *