Akşam u 29 Teşrinisani 1923 Çok müteessifim| Uçarı çapkınlardan bir. genç, yolda güzel, nelis bir kadına te- sadüf etti. Uzun bir müddet takip etti ve nihayet dayanamadı, yak- Taştır nimefendi: Har — Yanıldınız, dedi, ben na- muslu bir kadınım. Sonra başını kaldırıpta, gencin fevkalâde güzel bir erkek oldu- ğunu görünce, gülümsiyerek ilâve ettir : — Ve buna, emin “olan çok mütcessifim! Şu halde... — Çok zengindi. Dolu bir kasanın — werdiği salâhiyetle anlatıyordu: Ticaret âleminde iki sımf *üccar vardır: Aldananlar ve ah- r masumane sordu: biç aldandınız mı? Mütehassıs Müskirat inhisarında bir rakı isini imtihan - ediyorlardı. beş altı kadeh koydular. Hepsini tadıyor ve haber veriyordu. Demitrakupulo , “Altınbaş. Son kadehi tattı. — Bunu bilmiyorum, dedi, hi içmedim. Bu suydu! Alay İflâs etmek üzere idi. Dört tarafa baş. vürüp para - aradı, bulamadı, kasasını açtı, bomboştu. Meyus bir halde ; Gece yarısı bir gürültü duydu, — kalktı ki bir hırsız, kasayı açmış arıyor. Bir kahkaha attı. Hırsız sordu: — Ne gülüyorsun be? — Nasıl gülmeyeyim. Benim gündüz gözü ile arayıp bulama- dığımı, sen karanlıkta nasıl bu- lursun? : i — Bilecik , — Refakat edebilir miyim ha- | Kıskançlık Mugayiri hâyâ Yaşını başını almış fakat bir türlü evlenememişti. Sözün kısası, ihtiyar bir bakire idi Bir gün mahkemeye bir istida verdi. Karşılarına taşınan bir karı kocanın, pencere perdelerini hiç kapamadıklarını, ve mugayiri âru hâyâ hareketlerde bulundukların- dan, aleyhlerinde ikamei dava ediyordu. — Efendim, gözüm pencereye gitti mi, karşımda ayıp manzara- lar görüyorum. * Vakayı, mahallinde tetkik için" mahkeme iki kişi tayin etti.; Bu iki zat, ihliyar kızın evine giltiler. Penceden baktılar. Karşı evin penceresi yüksekte kalıyı görünmiyordu. Müştekiye: — Hanım, — dediler, pencere görünmiyor. Davacı dedi ki: — Şu masayı pencerenin önüne in, üstüne bir ( dediğin çekin emle koyun, sonra iskemlenin üstüne — çıkıp bakın, görünüp — görünmediğini anlarsınız ! Tanışma Benim bir hizmetçim vardır. Neme lâzım, kızın burada Alla- hi var: Güzel kızdır, Geçenlerde: — Beni Darülbedayie gönder! diye tutturdu. . ; Gönderdim. HİA Gece pek neşeli avdet etti. Şarkı söyliyordur — Nasıl dedim, Hırçin kizi gördün mü? Şekispirle tanıştın mı? — Şekispirle tanışmadım amma, genç, güzel bir şoförle tanıştım! Övünme Mükerrer sabıkalılardan olduğunu herkes biliyor- du. Bir gün: — Yahi dediler, nasıl serbest dolaşıyorsun? Polisin bana hürmeti vardır, ne zaman görseler elimi sıkarlar Kelepçe ile sıktıklarını ilâve ekmiyordu. —Evleniyorum... Şahit olur musun? — Olurum... Hangi mahkemede boşanıyorsun? Şikâyet Çok- zengin bir. ada- man kızını, parası için, aldı. Fakat kız hayatını cehenneme — çeviriyordu. Kayın babasına şikâyet etti. Kayın peder: — Hakkın var, dedi, kızıma — söyle , aksilik ederse onu mirasımdan mahrum ederim! Çare Karısı kendinden on yaş büyük, çirkin, fakat çok zengindi. Bir gün: — Yahu, dedik, o kadının kar- şısında bozmuyor. musun? — Bozuyorum. — © ne yapıyor? — Benim bozduğumu anlayın- ta, © da bir kaç yüzlük bozdu- ruyor, iyileşiyorum. — Gene dediğimin aksini söyliyorsun... zımı bile açmadım. Kendimizden — bahsetmiyorum; zamanımızın bekri - Mustafasın- dan bahsedeceğim. Tam bir ak- şamcı idi. Ortalık kararmağa başladı me, hemen — şişeciğini ortaya koyardı. Geçen gün kendisini bir ziya fete davet ettiler. İşkembe çorba- ÜN GN balcaki e çi Balık yerken inledi : — Bu rakıya meze olur! Et, zarzavat, pilâv yerken ve hihayet kompostoya kaşık atar- aN A Z — Bu rakı ile içilir! Biri sordu * z — Peki amma, rakı ile yeni) ilemiyen nedir ? DeEŞİ — Sü, Hap W Eğer karınız size söz geçire- | müsaade etmeyin, çocuk budala olur! — Şimdi sinemaya gideriz olmaz mı? — Olur, amma zahmet edip eldivenlerini giyme.