*yanaklı, genç yaşına rağmen gö- kiyordu, Sahife 8 — İDRİS EFENDİnin tetkikati: : AHRET var mı?, yok yok mu? Ruh, bedensiz yaşar mı? Paşazade, horoz ve koç döğüştürmekten nasıl zevk alırsa, bir münakaşa etllrmekten de öyle zevk alırd Evelki kısımtarın hülâsası İdris Efendi, 38 sene evel, leymaniye medresesinin çıfıt gibi dağınık ve mülevves bir de, çömez Alteddin Moll: tecvit dersi kapı birdeni verirken, | Hilmi Bey açılıyor; içeriye, bir isminde adam gire takım soytarılıklı yor. Hilmi Bey, Savni Beyin, ya Bin sütbiraderi olan bir hovarda | ve mirasyedi gencin dalkavuğudur Höcrede yaptığı külbhanilikler yü zünden, softaları ilkönce kızdırıyı ise de,konra, güldürmeğe başliyor. Bu esnada, dışarıdan : * Nerede kaldınız. beyah ? » diye bir ses iştiliyor. İdris Efendi, hayatında mühim bir rol oymu İüalettar taran n bir softa ol Dü vakanın imabadıni - şu süretle anlatmaktadır Hilmi Bey, bu sesi duyar duy- amaz, soytarılıklarının ardını birden- | bire kesti. Bana: “ Eyvah! Ne | haltettik? Gördün mü?,, manasında bir işarette bulundu. Yüksek sesle: — Haydi, İdris Efendi! Hazır- lansanı Beyoğluna bovardalığa ber verdim; denden mesuliyet itti! dedi. demek! Kapı önüne toplanmış bulunan medresenişinler, yol açmışlardı. | Bu açılan yoldan höcreye, Avni Paşa zade Savni Bey girdi, Sütbiraderim, tıknazca, kırmızı bek salmış, Uzuna yakın orta boylu, sarı saçlı, oldukça yakışıklı delikanlı idi. Elinde — gümüş | saplı bir kamçı, başında da sıfır | numara koyu bir fes var i Arkası sira, elpençe bir ağa | durüyor idi. Konakta, ona, Sarı Mistik derler idi. Höcreye girer girmez burnunu tıkadı — Öl, burası ne yer böyle? Şeytan yavrusunu kaybetse bula- miyacak! Teke ahiri gibi. koku: yarl- dedi. Bu esnada, dailerini gördü: Tefrika numarası papasla bir hahamı — Hazretl Hâlâ cüppeni bile giymemişsin, bu ne hal? - diye » Sana haber yollıyalı yarım yakın oldu! - Beni avluda bekletmekten sıkılmıyor. musun? biddetlendir- sun'u taksirim şu yolda bir. günâ kendisine — Benim efendim! Şayet âlinizin buralara kadar teşi bilse idim, hâşâ, bekletmeğe ce- saret eder mi idim. Derhal cüppe-. | mi giyerek hakipayinize eylerdi: — Hilmi, sana, benim burada olduğumu söylemedi mi? — Söylemedi, efendim. Soytarı külhani, söylemiş oldu- ğunu her ne kadar iddia eyledi tekmil hazurun dailerine hüsnüşahadet etti. Paşazade de, şitap kamçısını dalkavuğunun sırtına bir | | bu dar- | kaç kere indirdi. butahkirden Socunmak şi iyle dür- badi olmuş gibi, her yediği kamçı üzerine bir kere - yere iğildi; ve *Allah ömrü devletinizi mürdat eylesin efendimiz!, diyerek kan- lli kandilli temennalar etti. — Ulan, kâratal Ne yapıyor- dun, burada? Hilmi soytarısından ahrisar za- manının hulül ettiğine kail olarak sütbiraderime dedim ki: — Efendimiz, Hilmi Bey kulu- 'nuz burada taklitler yapıyordu. Bu beyanım, paşazadeyi kızdır- madı: — Ne taklitleri yapıyordu? İmam ( taklidi mi? — Hayır, velinimetzadem. Yaptığı taklitleri anlattım. Savni Beyefendi, pek —mül bir mesele dinliyormuş gibi, bunu, alâkayla dinledikten sonra: — Yok yokl O taklitler birşey değill Onlar hep beylik şeyler! Hilmi, iman taklidini gayet yapar. O sarıksız imam olsun, siz softalarda sarıklı cemaat! İ zair, medresede, hadna- son dereceye vardırmış- Bütün - rüfekamın alâimi vechiyesinde bariz bir hiddet müsteban oldu. Gözler açıldı. Benizler attı. Böyle şeylerle lâtife İmamlıkla mimam- 15Teşrinisani 1929 BAĞ BOZUMU Selâmı Murat efendinin de kendine göre — düşünceleri, fikri vardı. Fakat o da aklından geçenleri kimsoye sezdirmiyordu. O haya- tında bir çok kasırgalar görmüş- aldırımın, koca ağaç göğdele- rini nasıl yakıp kavurduğunu bilir- . Fakat, bunca senelik tecrübe- | sine rağmen; insan kalbinin, bu derece yanıp tutuştuğuna inana- | amiyordu. Mahaza, — her kasırga gibi, bunun da sükün bulacağını | ve her gönül macerası gibi, bu maceranın da nihayete ireceğini bekliyordu. Bunn için de, evinde cereyan eden her şeye lâkayit ka- izzet Onun en Fazla canını çıkan şey, oğlunun — sarhoşluğu idi. - Macit rakıyı biraktıktan sonra, mesele kalmamıştı. Amma bir gün, gelini kolun- dan tutup ta: — Baba, seninle biraz / gizli konuşmak- istiyorum; dediği za- man, işin sarpa sardığını anladı. Endişeli bir sesle: — Ne var? deye sordu: ın buz gibi ol- masına rağmen, ayın — babasını bahçeye çıkardı, bağa sürükledi... Murat efendi, hem yürüyor, bem soruyordu . — Söyle yahu, ne var? edemez ! | İhtiyar anladı, fakat, vakit ka- O zanmak — için —anlamamazlıktan geldi : — Ne olmuş?.. Hürmüz, eve doğru yumruğunu | sıkti. —Ne demek istediğimi pekâlâ anlıyorsun | Murat efendinin ağzı, bir karış açık kaldı, rolünü oynamakta devam etti: 500 liralık Kıymetli eşya piyankosu Geçen gün ikinci tabımızda V muhtasaran yazdığımız gibi ÇAKŞAM )n | ÇOCUK DÜNYASI Küçük karilerinden gördüğü | rağbet dolayısıyla kendilerine Kıymetli eşya piyankosu şeklinde - hediyeler — vermeğe karar vermiştir. 500 liralık Eşya piyankosunda 83 kari- imize — mühtelif — kıymetlerde hediyeler verilecektir. Birinciye 400 lira ıkinciye —30 ,, Üçüncüye 20 ,, |)| ve 30 kişiye 5 lira kıy- | metinde eşya verilecek ve ) 50 kişiye de 200 liralık Şeker, Çikolata, || Kitap ve sair hediyeler verilecektir. Şurasını ( eşyayı, karil göstereceğimiz büyük bir ma- ğazadan bizzat ve arzu ettik- | Teri cinsten alacaklardır. c 500 —a Liralık kıymetli eşya piyangomuza (|BUGÜNden itibaren | Başlıyoruz ze- HER GÜN (Kuponumuzu kesip saklayınız!| Bu kuponları ne vakit gön- dereceğinizi ayrıca yazacağız. Kuponlar için Her gün ga- ) zetemizi takip ediniz. Piyango hakkındaki fazla tafsilâtı bilâ- | hara verceğiz. lıkla şaka edilir mi idi? Şayet rüfekam, Savni Beyin 'ne tabıda bir mirasyedi olduğu- nu bilselerdi, ona “bir şımarık konak çocuğu, nazarile bak: lardı. Paşazadenin hi yoktu. Bütün meşgalesi, dalkavuğu ile eğlenmek, bilhassa, horoz, koç dögüştürmek, pehlivan güreştirmekti. in bu döğüşçülüğü ve güreş- il manevi cihetlere de yarın ) — O var ki, artık tahammü- lüm kalmadı; bu hal böyle devam — Anlıyor muyum?.. Ne anla- yım, nasıl anlayım istiyorsun'? — Anlıyorsun, pekalâ da anlı- yorsun, Karın içine çömelip bıçkırmağı başladı. Murat efendi kızar gibi oldu: — Çıldırıyor musun?.. Beni buraya bumun için mi çağırdın? rimiz, kendilerine ( | | yolu var! Eğer o Adanada Geçen senelere - nisbetle bu sene Adana ve havalisinde pamuk mahsulu mebzul ve bereketli bir derecededir. Fakat bütün bu berekete rağmen pamuklarımızı satmak için bir mahraç bulunmu- yor . Bunun çaresini " arayan Adana çiftçileri geçen perşembe günü toplanarak iktisadi vaziyet üzeri- nde - konuşmuşlar — ve - keyl iktisat vekâletine telgrafla bi mişlerdir. Çekilen telgraf şudur. * Pamuklarımıza - mahreç bub makta müşkilât çekiyoruz. - Fiat her gün düşüyor.. Mahsulümüz bereketli olduğu halde şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir sıkıntı içinde çarpınıp duruyoruz. Halbuki İzmir iplik ve men- sucat — fabrikalarının - kâfi mik- tarda pamuk bulamadıklarından “üyikile çalışmadıkları haber alm- maktadır. Her sene on beş bin balye pamuğumuzu — alan ve istih- lâk eden İzmire ihraç yapılmak- tan memnunuz. Adanadan sevkedilecek pamuk- larda çekirdek bulunması ve bu çekirdeklerde kırmızı kurt olması bu memnuiydte sebep olmakta ve-bu suretle azim zarar görmek- | tedi İki üç senedir pamuklarımızda penbe kurt görülmedi rölse mütehassısların fikir ve mü- talaasına göre pamuk — mıntaka- sından kilometrelerce uzak olan İzmir — fabrikalarında bir - kaç kantrol memuru istihdamiyle bal- yalardan çıkması muhtemel çe- | kirdeklerin imhası mümkündür. Böyle olduğu halde memnuiye- tin daha ziyade devamı büsl zarar ve- perişanlığımızı edecektir. İzmire yapacağımız ih- racata müsade buyurulmak sure- | tile bugünkü sılantılı ve perişan: üz güçlükle - hıçkırıklarını zaptetti, gözlerinin yaşımı sildi: — Senin gözünden kaçmadığı- na eminim. Zaten köyde hiç kim- senin gözünden kaçmıyor. Herkes işin farkında... O şırfıntı eve ayak bastığı gündenberi Macidin ban yapmadığı kalmıyor... - Dişisi İpeşinden ayrılmayan köpek gibi Zi- zi'nin ardı sıra geziyor... İrfan da | ö peşinde, köy delikanlıları | da onun peşinde... Onlar umurun- | da değil. Amma ekrkeğimi kaptır | | ramam... Artık tahammülüm kal- madı. O kız boynunu kırıp geldi- ği yere gitsi Nereye isterse oraya gitsir itmezse, ben başımı alıp kaçacağım. Mq.ı efendi, göz kırpmadan dm;â sonra güldü: Başını alıp kaçacaksın bal.. Kaçta görelim bakalıdı... Söyle- Adanada Seyhan sahi ehenneme kadar | seneki pa- muk mahsulü satılamıyer Çifçiler hükümete müracaatla pamuk- ların izmire gönderilmesini istediler lıktan kurtarılmamızı ehemmiyetle istirham eyleriz.,, Aydında pamuk istasyonu Aydın'da açılacak olan pamuk istasyonu da beklenen emir henöz gelmemiştir. Bu yözden pamuk istasyonunun küşadı bir müddet gecikecektir. Pamuk istasyonunun açılmasın- dan maksat cinslerimizin ıslahı ve pamuk zeriyatile meşğul olan- lara / istifade teminidir. Pamuk istasyonu Koçarlı veya Nazillide tesis edilecektir. * 3 milyon lira... Yukarıdaki edilen R. 101 n tutmak için yapılan denir d yeni inşa gösterin langar vazifesini gö ren bu direk 300 bin ü i 3 milyon türk İirasına mal olmuştur. mesi kolaydır... Evlilik oyuncak değildir... Evli misin değil misin, sen ona bak... Hürmüz acı acı haykırdı: — Hay evlenemez - olaydım., Evin içinde, iğriye doğruya dayal yenen ahretliklerde beter oldum.. Ahretlikler bilen benim çektiğimi çekmez.. Besleme kız halime acı- yor. Halime acıyan bir o var za- ten.. Macitten artık korkmağa başladım. Odaya girdimi, belimden aşagı souk sular, dökülüyormuş gibi üşüyor, ürperiyorum... Murat efendi gene baş salladı: — Gebelik senin zihnine do- kunmuş kızı üz, atiyi pek iyi görüyor, ikpali evelden keşfediyormuş gibi : —Deliye benziyorum, defli, fşkat deli değiliğ,.. Bu eve H