Sabife B Akşam 10 Teşrinisani 1929 Parisi heyecan ıçınde bırakan bir muhakeme Bir koca, karısını kendi elile en bayağı sefahet yerine götürür mü? Kocasını öldüren madam Vayler muhakemesinde ortaya çıkan çirkin hakikatler herkesı hayretler içinde bıraktı Geçen sene kânunusaninin on beşinci gecesi. Pariste polis merkezlerinden — birinin telefonu acı acı çalıyor ve heyecanlı bir kadın sesi şu müthiş haberi ve- riyor: ; — Kocamı” öldürdüm... beni derdest edii Bunun üzerine polisler hemen kendilerine söylenen adrese gidi- yorlar. Burası M. Vayler isminde bir adamın evidir. Zabıta memur- ları içeriye girer girmez müthiş bir manzara karşısında kalıyorlar: M. Vayler kanlar içinde yerde ölü olarak yatıyor.. Karısı madam Vaylerde yanında duruyor. Kadın Gelin verdiği ifadede — vakayı — şöyle anlatıyor: — Kocamı ben — öldürdür Onunla beraber bütün gece do- laştık.. Sabaha karşı eve döndük, yattık.. Lâkin o bir aralık kalktı. Kendisi ara sıra buhran geçirirdi. Harpte tayyareci iken bir kaza geçirmiş, kafa tasından ameliyat yapmışlar, o zamandan beri buh- Tanları vakit vakit tutar. İşte yene bu buhranlardan biri başlamıştı... Üzerime doğru yürü- dü ve beni boğazımdan tutarak: — Seni boğacağım... diye bağırdı. Saçları — dimdik olmuş, gözleri — faltaşı “kadar açılmış, rengi” balmumu gibi sap- sanı kesilmişti.. Korktum, mamafih itidalimi muhafaza ettim ve onun sinirlerini yatıştırdım. Beni braktı, belâya girdi.. Ben âdetini bildiğim için her ihtimale karşı yanıma bir tabanca aldım. Üç el ateş!.. Kocam — aptesaneden / çıktı.. Biraz sonra tekrar nöbet baş- ladı, tekrar gözleri döndü, tekrar saçları dimdik olduve gene — Seni muhakkak öldureceğim. diye üzerime yürüdü. O zaman tabancamı çıkardım ve iki el ateş ettim.. Bir kere: — Ah bi diye bağırdı.. Elini göğsüne tu- tarak yuvarlandı.. İgilip baktım.. Hâlâ yaşıyordu, ağır, ağır nefes alıyor.. Bu sefer tabancayı kula- ima dayayıp ateş ettim.. Derhal öldü.. Madam Vayler: — İkinci dafa tabancayı kula- ğoma dayayarak kocanızı öldürme- mize sebep ne idi? Sualine karşı: — O, sinir buhranları dolayısı ile daima intihar edeceğinden bahsederdi. Ve bana derdi ki : —Eğer ben intihar kastile kendimi ağır yaralarsam , hemen beni öldürde azap çekmiyeyim.. Senden en büyük ricam budur... İlk iki kurşunu attıktan sonra kocamın bu sözleri hatırıma geldi.. Baktım yerde çırpımıyor. ve inim inim inliyordu.. Ozaman kenı mne intihar bahisleri açıldı man verdiğim sözü hatırladım.. Hemen tabancayı kulağına daya- yarak aleş ettim, onu öldürdüm... Çirkin bir hayat Bu cinayetin tahkikatı seneden beri devam edi Nihayet geçen hafta madam Vay- lerin muhakemesine başlandı. Bu za- ve iğrenç taraflarını, rezaletlerini ve kocası göstermek- itibarile dikkat olmuştur. Hatta bundan dolayı muhake- menin hafi olarak icrası istenmiş, lâkin hâkim bunu redetmiş ve muhakeme — esnasında — sözlerin ayet kakalı bir surette, tetmihle inaslap söylenilmesine karar ve- rilmiştir. Madam Vayler mahakemede demiştir ki: — Kocam beni fuhşa sefahate sevkediyordu. Şalgren sokagında bir randeva evi vardı. İşte beni dalma o eve götürmek istiyor- du... Aramızda daima bu yüzden kavga çıkardı.. Eski zevceler nediyor? M. Vayler tam dört kere evlen- miştir, kadın da üç kere... Muba- kemenin lâyiki ile tenviri için M. Vaylerin eski üç karısı kaynana” ları baldızları akraba ve teallukatıda | şahit sıfati ile dinlenmiştir. Herifin ilk karısı verdiği ifade de: — Biz çoktan evlendik, geçine- medik ve ayrıldık... demiştir. İkinci madam Vayler tamamile çok — şayanı dördüncü madam Vaylerin söy- lediklerini teyit etı : —M. Vayler beni de randevu evlerine sefahet yerlerine götür- mek isterı Ben buna ız ettiğim zaman: “Budalalık etme... Bu alapar hayatın icabatındandır... derdi ., Cevabını vermiştir. Üçüncü madam Vayler gayet | sıkılgan bir genç kadındır, mah- | kemede fevkalâde utanmış ve reisin suallerine gayet kapalı ce- vaplar vermiştir. Maamafih bu ka- din da; — Kocam beni Bolonya orm: mına gezmeğe götürmek- isterdi.. Gibi cevaplarla Vaylerin ahlak- sızlığından bahsetmiştir. Otomobil yatak odası olur mu? | Nihayet |bazı şahitler de din- lenmiş, bunlardan biri gayet tuhaf malümat vermiştir: M. Vayler benden 'Karımla gez- meğe gideceğiz, dedi. Ne bile- yim ben.. Otomobili verdim.. Son- radan haber aldım ki bunlar oto- mobilim ile Bolonya ormanının tenha bir hoşesine gitmişler, orada yanlarına dört arjantinli almışlar. M. Vayler otomobilden çıkıp git- Tn Bi dst Ati yalnız brakmış ve atomobilim bun- İara yatak odası olmuş... | Muhakeme esnasında daha bu- | mun gibi bir çok rezaletler mey- dana çıkmıştır.. Kadında sağlam ayakkabı değil Lâkin madam Vayler de sağlam ayakkabı değildir. M. kadım Şalgren - sok: randevu evinde; tanımıştı bu evde dört sene metres hayatı yaşamışlar ve bir de çocukları olduğu halde gene bu eve gidip gelmişlerdir. Hatta bu eve gelenler madam Vayleri “ Güzel sarışın , ismini vermişler. | Kadının muhakemesi çok heye- canlı olmuş, bütün Parisin kibar tabakası — artistler mahkemenin her celnesini takip etmişlerdir. Vayler hiç bir işle meşgul olmazdı, kayın pederi kendilerine geçinmeleri için ayda 12 bin frank yani bin Hira veriyordu. Vayler daha fazla para temini için kadını fuhşa sevkediyordu, kadın lık hissile - randevu sermayesi ol- ordu. Mahkeme heyeti uzun müzakereden | sonra cürmü hafifleten sebepler | görerek kadımı beş sene / hapse | mahküm etmişti, Bir kızın başına gelenler İzmir gazeteleri yazıyor: Karan- tinada mukim sabık vilâyet baş- mühert Nihat bey nezdinde hizmetçilik eden 15 yaşında Ze- Hha isminde bir kız hakkında polis tarafından iki günden beri tahki- kat yapılmaktadır . İlzmetçi Zekiha; bir gete te gayyüp ettikten sonra ertesi sa- bah Nihat beyin Karantina tram- vay caddesindeki evine dönmüş, fakat kızın elbiseselerini kan de gören Nihat bey kendisi polis karakoluna tes Genç kizm. veri ifadeler; zabıta tahkikatını işkâl etmektedir. Polis, şoför Kemal efendi isminde bir gencin gece kızı otomobile lirdikten sonra Karantina üze- rinde dağlara götürerek sabaha kadar orada kaldıklarını meyda- 'na çıkarmıştır. 2 Teşrinisani 1920 BAG BOZUMU Selâmi — Kiz değil, miskete aşılanmış çavuş.. Salkım - dediğin böyle olur! Gaminin köşesinde imam Zihni efendi, jandarma çavuşu Kenan'la konuşuyordu. Murat — efendinin oğullarını selâmladılar. Kenan'ın gözleri, uzun bir müddet, araba- zun arkasına takılı kaldı: — İyi şey doğrusul! Sıkı perdah traşlı çenesini ok- şadı, ince gaytan bıyıklarını büktü. Zihni efendi parmakları ile sak: İmı tarakladır — Murat / efendi, vicdanlı ha- reket etti doğrusu. Jandarma çavuşu, bir müddet daha, uzaklaşan arabanın ardın- dan baktı, sonra sordu: — İmam efendi, acaba bu kızın dünyalığı var ı? Zihni efendi ihtiyatkâr davrandı, müphem bir cevap ver: — Bilmem; fakat işittiğime göre Salih bey arkasında bir şey birak- mamış. Jandarma çavuşu içini çekti ve sustu. Murat efendi, bahçe kapısının önünde bekliyordu. O gün, man- drada — yataklıkları düzeltmekle meşkul oldugu için, üstüne başma tezek kokusu sinmişti. Mutfakta patates ayıklayan Hürmüz, Sarı kızın nal seslerini tanıymca, he- men dışarı fırladı. Elinden biça- ğını birakmağa vakit bulmamıştı. Murat efendi kaşlarını çattı, gözlerine inanamıyormuş gibi yak- laştı. — Merbum - biraderin kızı sen ? gayri ihtiyari, Murat efen- dinin kallı göğsüne baktı ve biraz korkarak: — Benim, amuca, deye keke- ledi — Biraderin bana vasiyet ettiği kız sensin demek? — Evet. — Ben seni on 'dört yaşında küçücük bir kız zannediyordum. — On dört yaşındayım. — Kaç on dört yaşındasın be.. Zizi başım önüne — Babam birdenbire fazla ser- pildiğimi her zaman söylerdi. İzzet Zizinin genç bir kadını andıran yalnız boyu ve vücudu değildi; sesi,evzar etvarı da kadınlaşmıştı. Murat efendi ile beraber, Hür- müz'de yaklaşmıştı. Ziziye, tepe- sinden tırnağına kadar bakıyorlar, pazara 'nın üstünde bileftesirini gösterdi. Murat efendinin sesi yumuşadı E, söyle bakalım, seni bu- rada ne yapacağız? — Evin işlerini görürüm amuca. — Sen mi? — Elimden her iş gelir. Dikiş Şimdilik hele bir karnmı doyur, acıkmışındır. yalvaran bir sesle: Açtan ziyade — yorgunum, biraz yatsam,dedi. sana odanı göster- Hürmür Macidin karısıdır.. iğin kadar yat, seni kimse rahatsız etmez. Hürmüz: Gel bakalım küçük hanım, Dört siyah göz bir an çarpış> tılar. Zizinin bakışları derbal, kir- piklerinin gölgesine saklandı, ha- fiftenürpererek, yengesinin peşine düştü Hürmüz , kapısını açtır — İşte odan, dedi. Tahta bir kerevete, tek şilteli bir yatak seril Köşelerden birine küçüçük tahta bir masa atılmış ; üstüne , avuç içi kadar yanları kırık bir ayna parçası konmuştu. Zizi teşekkür etti: — Güzel, çok beğendim. Hürmüz homurdandı: — İstersen beğenme, köy evi bul Siyah gözlerin kapakları, kir- pikleri bir an titredi. Sanki: “ ya ben neyim?.. Köylü değil miyim ben?,, deye sordu. Kısa bir sessizlik oldu. Hürmüz: — Elini yüzünü yıkamak iste sen musluk yandadır... .Başka bir istedigin var mı? — Bitmedi — küçük bir odanın Türkçe çıkan gazeteler arasında en fazla satılanı KÖROĞLU dur. Halk mekteplerinden şahadetname alıp da okumasını ilerletmeyi arzu edenlere, KÖROĞLU nu sağlık veriniz. İçindeki haberler, makaleler, pek sade pek tane tanedir. Renkli resimlerinin güzelliğine diyecek yoktur.