B Teşrinicani 1929 Sahife 5 — Utanmaz!.. İndir etekleririt.. Böyle çıkar... | Kalabalık. Bir sürü halk top- lanmış. Bir polis. Ne var? Bilen yok. Amma herkes olanı anlatı- yor. Söz atmışlar. Ön saftan bir sesi — Ayıpl! Kadının kucağında iki yaşında birde çocuk var. Arka taraftan bir sada: — Üçaylık çocuğa yazık değil mi? Her kafadan bir söz: — Üç günlük çocuğu boğmak istemiş. — Birden ağrısı tutmuş, dogu- Tu vermiş. — Sekiz aylik hamile imiş. Bu aralık kadının kacası hay- | kırır: n — Biraz daha gayret ederseniz, 'i beni arza tasallut maddesi, — | tevkif ettireceksiniz. — Razı olacağım amma en sevdiğim arkadaşımın kocası... Canım bunu düşünme... — © zaman da zevki kalmıyacak. Nükteler Aport! Avcı Macit bey, mütemadiyen köpeklerinden, köpeklerinin avcı- lığından, iyi koku aldıklarından bahseder dururdu. Bir gün, gene bir kaç arka- daşile bahçede gezerken, bu traşa bir nihayet vermek istedim: — Adam sen de, dedim, senin köpeklerin on para etmez. Meselâ odana gidip, eldivenlerini getire- bilirler mi? — Tabir ! Köpeğinin birini çağırdı, ellerini | koklattı, sonra : — Aport ! dedi. Köpek koşa koşa- gitti, sonra ağrında... hizmetçinin göm- biraz leği ile geldi! Yardımcı Bardaydı. Sabaha kadar şampany: Beylerdenbiri kadına rica etti: — Beraber gidelim. — Peki, Bir ikiccisi aynı şeyi teklif etti. Ona: — Bakalım, deye cevap verdi. Bir üçüncüsü de, bu — teklifi serdedince dayanamadı: — Ne kötü meslek bu, insan kendine yardımcı da tutamıyor! Hesap Dün gece Vâ - Nü bize mükel- lef bir ziyafet çekti. Hayli yedik ve. hayli içtik... Sonra o kafa ile pokere otur- duk Bir aralık saydı. Sordum: — Tamam mı ? Vâ - Nü parasını Bir doktor, yolda giderken, bir- denbire hastalandı. Eczaneye götürdüler. Ecracı: — Doktor C,, beyi çağırtalım! dedi. Hasta doktor gözlerini açtı: — Onu istemem. Eğer ben kurtarırsa müthiş reklâm olur. | tamun tatlı sah- İfış&x, || A — Hani bir seversem * severim diyordu...'İşte gence âşık oldu. Hasis Biraz yaşlı idi amma, fena değil- di. Geç vakit çıktık. “Sizi eve götüreyimi, — dedi. 2 a | Otomobile bindik. Biraz sonra den, söz söyleyişinden | belime sarıldı! Hemen şapkasını beni gözüne kestirdiğini anladım. | kaptım, pencereden çıkardım: anlat — Bütün gece, bana bakışından dans edişi Şişlinin şuh kadınlarından biri İ —Ya beni bırakın dedim,yahut şapkanızı birakırım. — Ne yaptı? — Çok hasis, İ beni bıraktı! mendeburmuş, Caddede... Dostum Salih Zeki ile Ankara caddesinden ge- çiyorduk. — Dos- petine. güler yü- züne hayli va- kittir duğumdan, hasret ol ko- luna tatlı tatlı dini yordum . Küöşe başında bir di. lenci avuç açtı. — Bir sada- ka... Anadan doğma körüml.. Dostum güldü: — Çekirdekten yetişme buna derler işte.. Mes- leğe — kundakta | başlamış. — Beni seven, ömrünün sonuna kadar sevmelidir. — Doksanlık bir ihtiyar bul. Doğru Borcu vardı.. Ayıplamayın, Borcu — olmiyan kabadayı makla göste par- ili. Evet , borcu vardı. - Alacak- lısı geldi — Çok müte- esssifim , dedi, fakat bu hafta size para e. meyeceğim. — Geçen haf- ta da aynı şeyi söylediniz. — İşte gördü- nüz ya, sözümde Sözü- | ede- durdum... me itimat bilirsiniz!. Dalğın Cabi beyin dalğınlığı meşhur- dur. Bir gün tramvayda bilet almak için cebinden lira çıkar- dığı, sonra lirayı gene cebine sokup, cüzdanı biletçiye verip tramvaydan indiği meşhurdur. Geçen gün daha antika bir şey yapmış. Tramvaya - binı Ağzında si- gara olduğundan, ön sahanlıkta durmuş. Dalğın, sigarasını tellen- dirirken, biletçi — Parmkkapı! deye haykırınca, Cabi bey hemen dışarı doğru eğilip bakmı; buçuk İira verip inmiş. Kendini - otomobilde zannedip tramvayın yanında duran taksinin saatine bakmış... İktisat Yemekten sonra söz muktesit »yaşamanın çarelerine, para birik- tirmek usüllerine intikal etti. Biri; sonra vatmana bir — İnsan re'sülmalini - harcet- | memelidir, dedi Genç bir hanım, kıvrak - bir kahkaha attı — Ben re' ilmalimi harcetmek sayesinde zengin oldum! Berberde — Traş mi? — Evet. Traş bittikten sonra: — Kaç para? — kırk kuruş. — Yirmi değil mi? — Basıt — traşlar — için — yirmi kuruştur. Halbuki - sizin traşınız güç oldu. Kestiğim yerlerin kanmı durdurmak için şap sürdüm! Hayret Bir aktör, tiyatro müdürüne bir eser getirdi — Müthiş bir eser dedi, şayanı hayret hirsızlık vakaları var. — Şayamı hayret bir şey değil. — Amma sonu şayanı hayret — Ne gibi? — Hırsızlar yakalanıyor !