Ailede bütçe meselesi im bana bir manto yaptıracak mısın? ' Küncığım yok. , Aramızda bu nakaratı bir çok defalar işitmiş olmuyanlar nadir- dir. Fakat görünüşte basit bir vallahi - param karı koça muhaveresi gibi görü- nen bu cümleler içtimai bayatır mızın bir şeklini gösterir. Bizde ekseriyetle kadın zevcinin gelirini bilmez, parayı ne suretle sarfet- tiğindem haberdar değildi; daha oğrusu paranın nasıl / geldiğini bilmediği gibi nasıl “ gittiğini de bilmez. Tamamiyle terakki etmiş mil- letlerde, — İngilterede, Fransada aile bütcesini tanzim eden kadın. dır. Parayı yalmız kazanan zevç olsada aile kasası kadının elinde dir. eve, çocuklara, zevcine ve kendisine lüzim olan her şeyi alan, zaruri ihtiyaçlara, eğlenceye, ve berayı tasarruf emniyet sânde ına verilecek parayı KS aa içindir ki — bir Avrupalı kadın zevcine: * — Kocacığım bana bir manto yaptiracak masını?. Derdemez, zevceli ndaşlarına: *— Aman, dostlar, illallâh bu kadınların, mantolarından, - süsle- rinden; iki ucu bir araya getire- miyorum., diye şikâyette bu- lunmaz. En son terbiye düsturları, ço- cuklarda mesuliyet fikrinin inki- gafı ahlâkları üzerinde büyük bir âmil olduğunu gösteriyor. Anglo- Saksonların t miş oldukları bu çığır, “kendi kendine inkişaf, fikri bütün âlemi medeniyetçe tatbik edilmeğe baş- lanmıştır. Kadınlarımızın âile bütçesi tan- zimi mevzuu bahs olursa erkek- leri “Hiç onlara brakılır m? Para- nn altından girip üstünden çıkar- lar. Tasarrüf, hesap kitap nerde, bizim kadınlar nerede?,, ademi itimat ettikçe âile bütçe- mizde intizam ve refah, âile ha- yatımızda âhenk olmaz. Henii muhakemesi — kemala — gelmemiş olan çocukların bile mesuliyet karşısında iyi hareket ettikleri isbat edilmiş olduğu halde çok zeki ve çok musteid - olan türk kadının ber halde kendi vazifesi olan bu işi hüsnü idare edeceğin- den şüphe etmek doğru değildir. Bunun için büyük bir tahsil, derin bir. vakuf İâzım değil. Bir az hesap bilen ve eli kalem tu- tan, muhakemeye müktedir her kadın aile bütçesini tanzim ede- bilir, ve çok muvaffak olur. Her ay bakkala, kasaba, zer- zevatçıya verilecek para ayrılır, alınacak melbusat, hizmetçi (tut> mak iktidarında ise ) çamaşırcı parası ayrıca - yazılır; eğlenceye (bütcesine göre ) verilecek olan ve inuhakkak (az olsa dahi) bir tarafa / tasarruf edilecek para yazılır. Böyle muntazam bir bütçe izmeye alışan bir. kadının hem yolunda olan ve hem de düşünmeden israf edip kasasını Bo B nn Aile butcesi ” çizmek eğlenceli olduğu kadar mühim bir meşku- liyettir. Zira ev idaresi devlet idaresi kadar müşküldür . Aile in kadın tarafından idare erkekleri hem — fazla tten kurtarır, hem kadın muttasıl öteberi istiyerek bizar etmesinin önünü alır. Kadınlarda — tasarruf fikrinin inkişafı ancak masrafı onlara terk etmekle olabilir. Bu fikrin inkişafı ise bizde çok mühtacı islah olan aile hayatımızın başlıca esasların- dan birini teşkil eder. Esma Zafir | Tünikjaketler ortaya çıktı Bu sene büyük terzilerin koleksiyonla- rında da bu jaketlere tesadüf ediliyor Uzunca tünik jaketler, her sene bu mevsimde olduğa gibi, gene ortaya çıktı. Hem bu sene bun- lara meşhur terziler koleksiyonla- larında sık sık tesadüf e Bu tünik jaketler her türlü endama yakışır. Sonra pek fazla vakti olmayıp ta, bir kaç yere birden, bilfarz bir çay ziyafetinden çıkıp bir yemek davetine, oradan da gece tiyatroya gitmek mecbu- riyetinde. kalan kimseler için bun- dan daha pratik bir libas tasavvur edilmez. Çünkü bu takdirde tünik altın- dan nim resimi bir akşam tuvaleti giyivermek, şapka ve tünik çıka- rılınca - saçlara/ iki ve biraz podra ianı bir kıyafette — hazır mümkündür. Akşam fuvaleti kolsuz olaca- ğandan tünik altından kabarıklar ve çıkıntılar yapmak mahzuru da yoktur. Resmimizin irae ettiği tünikler son moda modellerde görülen tarzda önden iliklenmiştir. Yaka- h jaketin önü ile bir parçadan bi- çilmiştir. Yeni arkası uzun şapka- larla giyildiği zaman bu yaka uçlarının arkasının ortasına sar- kacak derecede gevşek ve uzun bağlanması mutattır. bulunmak Gelin kaynana meselesi Kaynanalarından fena muamele gören gelinler mahkemeye müracaatla talâk istiyorlar Mimi - Siton Gelinlerle kaynanaların geçine- mediklerini her kes bilir. Bu yüz- den Pariste bir talâk vukua gel- miş ve mahkemenin verdiği karar bir çok dedikodulara sebep ol- muştur. Mesele şudur: Jan Siton isminde bir genç altı ay evel Mimi isminde 19 yaşında güzel bir kızla evlenmiştir. Jan | babrşının mağazasında az maaşlı bir memur olduğu için genç karısı Mimi ile babasının evinde otur- | mağa meçbur olmuştur. Gençler birbirini sevdikleri bal- | de Janın annesi gelinine her gün | bir çok tarizde bulunur, Mimi ile kavga eder, velhasıl genç kadını canından usandırırmış. Mimi artık bu hale tehammül edemiyeceğini anlamış ve kocasına ayrı eve gitmelerini teklif etmiştir. Jan mağazadan aldığı paranın kâfi gelmiyeceğini söyliyerek ev- den ayrılmak istememiş, Mimi de kendi anmesinin yanına gitmiştir. Jan, karısım sevdiğinden Mina- yı cebren evine getirmek için mahkemeye müracaat etmiştir. Mimi bt hal karşısında talâk falep etmiş, ve mahkemede kay- nanasının kendisine çektirdikle- rini anlatmıştır. Reis hiç müzakere Janın aleyhine talâk kararı ver- miştir. Ve Jana: — Mosyö, siz evlendiğiniz zaman belediye dairesinde ki merasimde karınızı geçindirmeği, ve müdafaa etmeği teahhüt etmiştiniz. Hal- buki, zevcenizi annenize karşı müdafaa elmediniz, ve ayrı bir evde onu geçindirmeğe çalışma- dıniz. Bu sebeple teahhüdünüzi ifa etmemiş addedilirsiniz.,, de- miştir. Bu kararın bir çok talâk vaka- larına sebep olmasından endişe edilmektedir. Çünkü, - gelinlerin kaynanalarının huysuzluğunu - ve- sile ederek sevmedikleri kocala- rından ayrılmak için talâk talep edecekleri zannedilmektedir. etmeden | Selâmi Macit derhal kardeşinin fikrini cerhetti: — Amma yaptın be... Kasırga yok ki dolu yağsın. İhtiyar bir daha göke baktı: — Yukarda olup biteni kimse keşfedemez! dex Sustular. Gece artık kanadını germişti. Bağın yanı başındaki küçük, bem- | beyaz kireç badanalı tek katlı evlerinin, kıpkızıl kiremitli damı | | morarmış, zarzavatların arasında tek tük biten, hüdayi nabit çiçek- ler görünmez olmuştu. Bağçenin sokak kapısına giden, iki tarafı fındık ve taflanla çevrilmiş yolu karanlığa boğulmuştu. Göze her- şey hayal meyal görünüyor, ye camün minaresi, herşeyden pü rüzsüz bir. değirmilikle - sivrik yordu. Bulutlar, buram buram kavrılarak etrafı sarmağa başladı. Alemdağının tepesi görünmez oldu. İhtiyar bağcı, endişeli idi. Yüzü somurttu, kaşları çatıldı: — İyiden iyi bozuyor ! Bunu söyler söylemez gök gürledi, kızıl bir kıvilcım , kanlı bir saldırma gibi bulutları deşti. Şimşekten, gök korkan Hürmuz: — Destur!.. dedi. Ve Salâtı selâm çekerek eve kaçtı. Murat efendi yerinden kımıl- | damıyordu. Yağmur başlamadan içeri girmeğe taraftar değildi. Sıcaktan bunalmağa lüzum yoktu. Gelinin arkasından alay etti: — Karı'kısmı böyledir işte! Bu aralık sokaktan bir ses doyuldu : — Akşam” şerifler hayırlar ol- | sun Murat efendi! — Ve aleykümüsselâm hocam; buyursunlar ! Bu sesleni — Rahatsiz etmeyeyim, dedi, bizim Hüseyin ağayı yoklamaya rdum, çok rahatsızlandı... Yağmur gelmeden ulaşırım. Murat efendi bir daha bulutlara bakt — Hele gel biyol otur. Sağnağı burada atlat... Bir salkım çavuş mu istersin, misket mi? — İkisine de eyvallah! İrfan iskemlesini imama verdi, sonra üzüm getirmeğe gitti İmam Zihni efendi, ağzı pırdatarak yerken: — Enfes.. enfesl, ça diye - söyle- niyordu Murat efendinin gözlerinde bir şimşek çaktı Hele gayretle çalışmaktada Yerli ma!!arı kooperatıfı Şirketin hisse senetleri tedavü 2 Teşrinisani 1929 BAĞ BOZUMU İzzet etsin, bu seneki sirkeyle şaraba diyecek kalmaz. İmam efendinin kaşları çatıldı, suratı somurlur gibi oldu. Zihni efendi rakıyı hazmedeme- diği, için içmez, şaraba “ kitapta yeri var , diye dudak dokundur- mazdı. Âmma kahve fincanında konyak olursa, midevidir mi hazasiyle “ şifa niyetine , yuvar- lardı. ! Murat efendi. gözlerini, — gök yüzünden ayıramıyordu : Bu cenabet havanın ne ola- diye söy- Zihni efendi humurdandı: — Allahın inayetiyle belli olur elbet... Hak we yaparsa iyi yapar. Murat efendi, yan gözle imamı süzdü. Onun din telekkisi kendine göreydi. Her iyiliğin mükâfatını, her fenalığın mesuliyetini, gayibe . Yyükletenlerden değildi. — Herhalde dhı ya, © bildiği- miz eski dünya değil Zihni efendi. Herşeyin az çok bir çaresi bu- ıımd'ı.yvıımçb.r ınıl;:ıl;( eden hilkat kaldı. Yazık ki, insanlar gök yüzünde istedikleri gibi ça- hşamıyorlar. Yoksa afatı semavi- yeden de masım kalırdık. Zihni efendi istiğfar etti, sonra gene homurdandı. — Kaderde olan kaşıkta çıkar! Murat efendi münakaşa zemini açmak istemedi: — Haydi öyle olsun!.. dedi. Bu aralık gökte müthiş bir ça- tırlı koptu, ortalık - bir an kıpkı- zıl oldu. Çınar dalları uğuldadı. Macit, gayri ihtiyari: — * — Hay anasını sattığımın! diye haykırdı. Bir anda gök yüzü boşalmağa başladı. Murat efendi Üzüm sepe- ini kaptı. Hep birden içeri kaçış- tılar. Kapıdan girer girmez, gene müthiş bir çalırdı evi saratı. Mu> Tat “efeni — Bu pek uzağa düşmedi! dedi. İri ı.aıı:ıc. dnlııg.yıgxı başla- mişti. İrfan kardeşinin yüzüne havaya köpürdi — Vay babasının canına! Hürmüz, odasıda — yatağı yalmaş eai kkaaf £ İ ganı başına çekmiş Erkekler, açık kalan pencere- den dışarı baktılar. Kocaman bir fındık — büyüklüğünde - bir dolu fanesi, pencerenin pervazına çar- pıp içeri girdi.İrfan aldı, babasına uzattı. Murat efendi imama ver- di, — Zihni — efendi Macide gösterdi. Dolu tanesi, cepheye düşen bir düşman — kurşununun askerlerin elinde dolaşması gibi, elden ele gezdi. İmam efendi korkulu bir sesle (Bit İzmirde teşekkül eden yerli malları kooperatif şirketi büyük bir çıkarılmıştır. | Resmimiz İzmir valisi ile şirketin idare heyeti azasını gösteriyor.