hi iğin, Ah, başım! Vay omzum Yukarıya bakınca yüzlerce maymunun bizi bombardımana tuttuklarını gördük | uzun ispanyola baktı: — Bu ne be.. —Eh öyle ise, dedi, senin — Vay omuzuml! hayatın sigortalı.. — Kim atıyor bunları canim.. | — Sordük: — Benim de başıma iri bir şey | — — Neden?.. düştü . Acısmdan — ölüyordum .. | — — Bahriyeli olan bu bataklıkta Ateşi üfledim. Bu esnada arka- | boğulmaz.. | — Gene bizim anlamadığımızı gö- rünce izabı etti: — Bu çamurların üstünden geç- mek için gemiciler gibi ayakları açarak yürümek lâzımdır. Ayaklar açılırsa vücudun sikleti büyük bir sahaya isabet eder ve insan ça- mura batmaz. halbbuki ayaklar birbirine yapışık oldumuydu bütün siklet yalnız bir noktaya toplanır ve insan batar.. Peki şimdi biz bu çamurun üstünde nasıl yürüyeceği; — Ayaklar açık olarak. Ahmet bunu - söyledikten sonra çamurdan nasıl geçeceğimizi tarif daşlarımın hepsi kalkmış, silâhla- 'rma davranmışlardı. Her kafadan bir ses çıkıyordu: — Vahşilerin dik. — Gardiyanlar geldi galiba... —Yabu Cemil böyle bir zamanda fyunur mu? — Sitâhlarınızı iyi tutun... — Şu ateşi yakm, ateşi... Matramda bir yarça gaz yagı vardı. Ateşe döktüm bü, alev semaya — doğru yükseldi.. Ateşin ziyası agaçlara aksedince gayet garip bir manzara karşı- sında — kaldık .. Etrafımızdaki dallarda yüzlerce kırmızı - may- mun - toplanmıştı.. Bu korkunç hayvanlar — kopardıkları — yabani meyvaları bütün küvvetleri ile üzerimize fırlatıyorlardı. Adeta | bir yemiş yağmuruna tutulmuştuk. Arkadaşlar bu sert - mevalardan yüzlerini gözlerini muhafaza etmek için başlarını sıkı sıkı sardılar. Maymunları kaçırmak lâzımdı. Bunun için de ateşi ver yansım ettim.. Alevler büyüdü ve dalların üstündeki kırmızı mahlüklar yavaş yavaş — kaybolmağa - başladılar . Alevler yükseldikçe maymunlar kaçışıyorlardı. Ortalık aydınlanmağa başladı. Vakit geldiği, için arkadaşları birer birer uyandırmağa başla- dım. Hepsi esneye gerine kalktılar. Ufak bir kahvaltıdan sonra çanta- ları omuzladık, tekrar yola çıktık... Artık ormanın bataklık kısmına gelmiştik... Bu insanı bir an içinde | derinliklerine çeken korkunç ça- murlardan — geçmek kıldan bir köprü östünde yürümekten daha beter, daha tehlikeli idi. Evvelâ buralardan geçliği için Ahmet Şevki bize izahat vermeğe başladı. — İçinizde gemicilik eden var Hepimiz: — Hayır... | Dedik, yalaız benim yanımdaki ispanyol: — Ben uzun müddet bahriye meferliği ücumuna uğca- gibi açarak yürüdü. Ayaklarımızın altındaki toprak Ahmet uzün N öyledik ya, ; YOT Amerikalı kuşu — ister alsun AMERİKALI ister almasın, onca müsavi “gibi duruyordu amma, Pakita, Karlos'un — ruhunü — okuyordu: Kuşün alımıp alınmaması, onca, hiç de müsavi değildi. Şakak- Vahşilerin A Kenrad Perkovitshiy Va Xa | darındaki ” damarların nasil şiştik- — 500 dolar! - diye tekrarladı. | lerini, dudaklarının nasıl titre Çarşıdaki bütün esnaf, ayni | ğini farkediyordu. Delikanlı, sanki hayretle, birer adım gerilediler. — Kankırmızı Makaoya 500 dolar istiyorl! Pakita, — Karlos'a adamakıllı yaklaştı. Sıcak teneffüsünü yana- Hında hissetmesini istedi. Ameri- kalı, karısile kısa bir müzakere- den sonra 300 dolar teklif etti. Pakita, Karlos'a şöyle bir baktı. Bu bakışta; “ Ver , manası var- di O an zarlında, dünkü bütün düşüncelerini unutmuştu. Karlos, kafasını dineltmişti: kendini ipnotize etmek ister gibi: — Söyledik ya: 3001 5001 5001 - diye tekrarlıyordu. Amerikalılar, başlarını sallıyıp homurdanıyorlardı: — S00 dolar? Pek çok! çokt — 500 den aşağı olmaz. Müşteriler, Karlos'tan uzaklaştı. Şimdi, artık, bütün pazar halkı Karlos'un — etrafına - toplanmıştı. Her kafadan ayni ses işitiliyordu: *300 dolar verdiler de Karıkır. Pek Polis Cemil efendinin hatıratıj etmeğe başladı, iki bacağını makas | Metro Han, Tünel meydanı, Beyoğlu Kitap Tabilerine | Devlet Matbaası Müdürlüğünden: mekteb kitaplarından tabıları bitenlerin tamamınm, bitmeyen- lerin de komisyonca şifahen verilen izahata göre taahhütmamelerinin 23 eylöl akşarıma kadar fiat takdiri komisyonuna gönderilmesi evvelce ilân edilmişti. Mezkcür tarihe kadar kitapların veya taahhütnamelerin 'behemehal komisyona teslim edilmesi've aksi takdirde, mekteplerde yakmda başlayacak tedrisata yetiştirilemiyeceği için bu tarihten sonra kabul edilmeyeceği alâkadarlarca malüm olmak üzere ilân olunur. Üsküdar ikinci sulh Hokuk Mahkemesinden: Üsküdarda Mu- rat reis mahallesinde alaca minare karşısına 89 N. banede sakin tebhirhane müdürlüğündek müte- kait Mehmet Neşet Beyle keri- gittikçe cıvık, gittikçe yumuşak | bir hale geliyordu. Ahmet Şevki: — Haydi çocuklar, dedi, ayak- larınızı açın... Ahmâ! Şenlinin dediğini yap. tık.. Öyle bir yere geldik ki y ğ diz kapaklanmaa kadar çamız | MT Örye Nezihe Hanean Hac- Adım atmanın bir imsan için bu — TÜt tahti — vesayele alınmasına kadar büyük bir cehennem azabı l karar verilerek karısı Leylinihar olduğunu ömrümde ilk defa ba | H. mumaileyhimaya vası nasp ve bataklığı geçerken hissettim ... | tayin edilmiş olmakla alâkada Ayağımı atıyor, dizlerime kadar | vanca malüm olmak üzere koyu bir çamura batıyordum, on- | olunur: dan sonra çıkarabilirsen çıkar... | Ahmet Şerki —hem yürüyor , Zayi hem mütemadiyen ihtar ediyordu: | — İstanbul kız muallim mektebi — Aman — çocuklar “ayağınızı | tatbikat kısmından almış olduğum açın.. Aman ayağınızı açın... Ahmedin bunu söylemesine hiç de hacet yoktu. Zaten biz ayağı- mızı açıyorduk, açmasak yandık... (Arkası yarın ) — | şehadetnamemi zayi ettim. Yeni- sini çıkaracağımdan eskisinin hük- mü olmadığını ilân ederim. 383 nümero Rukiye Ülfet GÜNLER KISALIYOR MECCANEN ELHAMRADA Gösterilmekte olan ASİ KAHRAMAN tekrar tanasa “Geneve, Darülfünun müderris- lerinden Profesör Askanazi Eylü- dün 23üncü pazartesi günü saat 4 te Bayezitte Darülfünun mer- kez binasında: | “Miki izamın vezaili, — | hakkında bir konferans verecektir. Bugün herkese ASRİ sinema Tilmekte op LA MARA Ül V. DİTERLE nn bayik | muvaffakiyetle temsil ettikler SERSERİ PRENS iTIİRAF filiminden sonra POLA NEGRİi nin en büyük eseri ,, ». YAŞAYAN ÖLÜ Filmiri gö gitap. etmelilir. Günler kısalıyor, elektrik tenviratı tesisatınızı muayene ettirmek için düşünmeyiniz ve bu muayene ile en iyi randöman temin eden yeni usüllerden istifade ediniz. ELEKTRİK SİRKETİ Bütün tenvirat mühendislerini ve fen memurlarını emrinize amade tutmaktadır. Tarafınııdan vaki olacak talep üzerine en son model aletleri tecrübesiyle huzurunuzda amik bir muayene icra edilir. Bu münasebetle alâtı beytiyenizin de muayenesini temin edebilirsiniz. Meccanen diğerleri Mal olduğu fiatla icra edilir. SATİER Tesisatı elektrikiye Türk Anonim Şirketi Küçük tamirat Her şeyi veresiye satar ve tesisat yapar mizt Makaoyu vermedi! Delikanlının, kuşu, 300 dolara | satmaması, bizzat kuşun yakalan- | masmdan daha mühim bir hadise olmuşlu. Zira, çarşıdaki - bütün ticari muamelenin yekünu haftada 300 daları bulmazdı. Pakita, kendini bahtiyar adde- Delikanlı, bu el yakalayışın ma- nasını anlayamadı: Kuşu 350 ye vermek mi, yoksa, eski / fiatte sebat mı lâzım? Mamafih, her; badabat, gene kafasını dineltti. Aynı cümleyi tekrarladı: — Biz, sözümüzü bir kere söy- diyordu. Aşkının tesirile, Kar- * leriz: 500 dolar! los'a tesir ettiğim; onu; bambaşka — — Bu sözü söylerken, gen kızın | bir adam h: getirdiğini gör- — elini öyle bir hızla sıkış sıktı ki, k şey miydi? — kaz, hem can acısından, hem de Delikanlı, artık, parayla alâkadar | neşesinden bir çığlık kopardı. oluyordu. — Evbabalığına islıduk* Amerikalı, karısının - yalvaran riyordu. Bütün bu tahavvül, | gözlerine bakarak; | Fakita'nın uğruna idil — 400 dolar! - diye arttırdı Amerikalının karısı, Kankırı Bütün çarşı, aksisedalar içinde | Makas ile 6 derece alâkadar | uğuldadı: oldu mıkoca tekrer geriye, | — — 400 dolar! 400 dolar, ha? | kızıl kuşun önüne döndüler: 400 dolar veriyorlar da, hâlâ kuşu kek Amerikalı; vermiyorl — 350 dolar! - teklifinde bu- | — Rodrigo, kendini - tutamadı. Tundu, Kardeşinin yanına yaklaştı. Kâğıt Elektrik evi, Beyazit, İstanbul. gibi bembeyaz kesilmişti. Genç kıza dedi ki — Şayet Kankırmızı Makaoyu senede iki kere yakalanır bir av sanıyorsan , aldanıyorsun ! Amerikalı , karısı ile uzun uza- dıya konuştuktan sonra, kuşa bir daha baktı. Onu muhakkak almağa karar vermiş gibi görünüyordu. Nihayet, Karlos — Eh, delikanlı! Senin dedi- ğin olsun,*bakalım! - dedi. Pakita , yörekten bir çığlık kopardı. Zira, biliyordu ki, kar- los, bu yüksek fiatta, ancak kens di tesiri sayesinde tutunabilmişe ti. Şimdi, o , hiç şüphesiz ki * mükemmel bir tüccar, emsalsil bir iş adamı olacaktı Çarşı, biri birine giriyordu. — Kankırmızı Makao için 100 dolar, ha? (Mabadı var)