13 Eylül 1929 “Dur!,, diye bağırdım, durmadılar, ateş ettim... b d senesi 81 ağustos, mütareke Gevriin en elim günleri. İçdal ordusu- Zu zengirenk — neferleri - sokaklarda dürkleri tahkir ediyor, herkesa sataşı yorlar. Polis Müdüriyeti Üçüncü şube beşinci — kısmında çalışan polis. Cemil efendi Ayatofyadan geçerken bir kala- odi sekiz zenci frunsiz 'da ği Türk hanı- taşmuz — etmişler, eğen bir tar: dar. Craya gel fiansız se) Jara çıkarak halk üsezine af cileri — yakalanı bir müddet t , Sakat ni » zencilerin arkasıı , “Drta' emrini veriyor. Sarhoş zenci neferleri bu “Dur,, emrini dinlemediler. -Adımlarını umı tün hızlandırarak kaçmaya llar. Kanun bu gibi vazi- geg et f.kk.m bahşediyordu. Zencilerin Üzerine ikâ el silâh attım. Silâh patlar patlamaz her taraftan bir im ateşi başladı. Damdaki Eımvı askerleri halkm üzerine ateş ediyor; caddedeki halk silâh atıyor,parkın methalindeki — bazı insanlar da, zenci neferler üzerine #teş ediyorlardı. Zenciler firar etmek istiyorlardı. Üzerlerine 13 el silâh cadaht ettim. Bu ateş iki üç dakika sürmüş, ve neferlerden üçü parkın par- klığı önünde mecruh düşmü, ikâsi de kapı önünde maktul ol- muştu. Yarlarıma kadar gittim, cesetleri muayene ettim. Bu sırada Polis Müdiriyeti Müteferrika mer- kezinden on, on beş kadar efendi gelmiş, yolun inzihatını temine Çalışıyorlar, ve halkın ceplerini diyorlardı. O zaman po- lis müdürü olan Nureddin bey de işti. Otomoe- sapısında 'man tehlikeli olduğunu düşünerek gümdiki “Dahiliye —murahhaslığı yokuşundan Babilliye, — oradan #irkeci tarikile Sanasaryan hanında is müdtriyetine, — vazifemin a geldim? fak'adan tonra kaçmak, ve fanıdığım vatamyerter , namuslu zevatın delâletile ” gizlenmek amali benim için dehna vardı. Lskin vazifesini yapıaış olmak kanaati keni bu firar teşebbüsün- Vicdanen o derece l ki, Müteferrika merkezi kalen odacında arkadaş- darımla birlikte cturup hadise Hakkında görüştük . Tokancamı adaşlarımla be er sildik. Bir müddet sonra, Polis müdürü Nurittin beyin, makamına geldi- ğini haber verdiler. Unkapanı merkez memunu Cemal, ve dör- düncü şube müdürü Sadettin bey- lerle birlikte yanına çıktım. Park önündeki vak'ayı olduğu gibi an- eee olis Cemil efendi nin hatıratıll latlım ve iki fransız zenci askeri- nin öldüğünü — söyledim. Polis müdürü: - Şimdi ne yapacaksın? dedi. - * Enbüyük âmirim siz de- ğil misiniz? Size teslim oluyorum. Ne isterseniz yapınız., dedim. Nu- rittin beyin cam sıkılmıştı. Hiç şüphe yoî;— müşkil bir ...uıuııe Bulunuyordu. “peki,, Dike gidiniz ve bir trala ayııl- mayınız,, kiran sonra itilâf zabıtası polis müdüriyetini bastılar. Polis müdürü | Nurittin bey beni tekrar yanıma ağırdı. İngiliz jandarma - inzibat İı.î'....dııff:— kefaletile, Fransır j teslim i ve bu geceyi Ayasof- | #ransız rabıla - kumandan- rek ifadem alınaca: | toplanacak bir Tn rhal - yadaki hğında gel ği ve erti beyeti hâkime tarafından muhakememin icra edilece; serbest bırakılarak iade olunaca- ğımı söyledi. Unkapanı merkez memuru ve müteferrika ser ko- miseri Cemal bey de, beni Aya- sofyadla Fransız zabıtasına götü rüp leslim etmesini emretti Cemal bey ile birlikte, Cumhuriyet gazetesinin bulunduğu kırmızı binada o zaman oturan zabıtası merkezine z iki İtalyan jandarmasile fiz jandarması karşıladı. madan, fransız kumandanımı sör- duk, sağdan birinci odayı göster- diler. Beraber içeri girdik. U: boylu, sarı bıyıldı bir İransız yi başısı vardı. Cemal bey beni teslim etti. Orada Hamdi efendi isminde bir polis daha gördüm, biçare ağlıyordu. Oraya nmiçin | getirildiğini -sordum. Kendisinin | Âyasofya —merkezinde bulundu- ğgunu, ve esnasında park önünde nokta vazifesi gördi maktul düşen fransız askerlerinin katlinden kendisinin mesul tutul- duğunu anlattı. Ben de cevaben, merak etmemesini, beni de onun gelirdiklerini, vakadan kim- lerin mesul olduğunu bildiğimi kendisinin kurtulacağını söyledim. Biraz müsterih oldu. ise de merak ediyor ve ne olacağını günüyordu. Bir müddet bekledim. Bir in- dvx tercümanı ile bir yüzbaşı bizim ifadelerimizi aldı. O gece bize yukarı katta bir oda gös- terdiler. Burası Fransızların silâh depsu idi. Ne yatacak bir yatak, minder, hattâ ne de oturacak bir iskemle - vardı. Geceyi bin fürlü azap ve rahatsızlık içinde, çak müşkülâtla geçirdik. Ertesi sabah polis müdüriyetin- den ikinci şubedeki ser memuru Baha bey geldi. O da ifadelerimizi aldı. Bir fransız jan- darması da beraberdi. Baha bey gilikten sonra, jündarmadan bize raz kahvaltı getirmesini rica ettik. Beş dakika sonra jandarma, HELVET[A harik sıgorta şirketinden: Büi tefebtime Omaleal / kak TELVETLA,, üK ça yarika, karşı sigorta Şşirketi — kemafissabık edeki muamelâina devam - et mekte olduğunü ehalü — kiramm arz ile eyii Temalki Şarkiye müdüriyeti Burkbard Gantenteii ve aki İRTİHAL Gözi Evranos zade İhsan Ali beyin haremi ve tüccardan Hilmi Naili ” beyin hemşiresi Muazzez hanım vefât etmiştir. Genazesi bu günkü perşembe günü öğleden sonra saat birde Kadiköyünde Riza paşa karakolu karşısındaki yeramıyan aparlımanından kaldı- Tılarak Sirkeci İskelesine ve ora- dan Topkapuya nakıl edilecektir. Acentası: — Galata Köprü başında, Beyoğlu 2362 Şube Acentası: Hamı altında. İstanbul 2740. izmir Sür'at postası (G AT) vaduru 13 Ü Eylöl Cuma 14,30 €a Galata çıktımından hareketle “Cımar- tesi sabahı İzmive gideek Pazar 14,30 da İzmirden hare- ketle pazartesi sabahı gelecek- r. Vapurda mükemmel - bir 'a ve cazhanl mevcuttur. Antalya postası (ANAFARTA ) vapuru 15 Eylâl pszar 10 da Galata rili- tımından hareketle İzmir Gül- ük Bodrnm Rados Fethiye Mahmudiye Gönüşte meskür likte Dalyan Marmaris Sakız Çanakkalç — Celiboluya —tiğra- yarak gelecektir. elinde bir tabak içinde dörtbeş patates kızartmasile bir. parça didiklenmiş ekmek getirdi. Son derece hiddet ettim. Tercüman geldi, ne istediğimizi sordu ? Bize civar lokantalardan bir garson çağırılmalarını ve di- lenci değil, Türk polisi olduğu- muzu, ve insanca muamele iste- diğimizi anlattım. Tercüman bun- ları - jandarmaya — tercüme etti. Fransız jandarması bu sözlerden mütcessir olmalı ki bu defa temiz giyinmiş bir garson kız ile bera- ber geldi. O gün yemeklerimizi bu suretle temin ettik. (Arkası yarın ) Bedeli ked'ı vilâyete bulunmaları. sermaye olur. Damla damla göl olur Ataların bu sözündeki isabeti tasarruf ktularımız kadar kuvvetle l ispat eden bir şey olmaz. Farzedelim ki bir yaşında bir çocu- gunuz var bu çocuğunuzun istikbalini temin için her gün kumbaraya yirmi beş kuruş atmağa karar verdiniz. Her gün kumbaraya attığınız bu para bir sene sonunda (90) liraya yakın bir yeküna baliğ olur. yaşına geldiği zaman (500) lirası, on yaşına vardığı zaman (1200) lirası, on beş yaşında (2000) Tirası yirmi yaşında (2900) lirası toplanır. Hayata atılacak çağda bu her müşkili atlatan bir Derhal Bankamızdan bir kumbara almız ve bugünden tezi yok ber gün (25) kuraş arttırmağa başlayın. -Bugün (25) kuruş ğunuzabir olabilir. kadar münakasaya komulmuştur taliplerin em Vilâyet daimi encümeninden: z dokuz lira kırk - dü, gazi köy mektebi tamiratı 18 eylül 929 tarihine müsadif çarşamba günu saat on bire kadar münakasaya konulmuştur taliplerin encümeni caatları . otuz Çocuğunuz - beş arltırdığınız yarın — çocu sermaye Vılay aımı encumemııdn İki yüz elli adet sıra tamiralı 15-9-929 çarşanba günü saat onbire ene müracaatları. ibaret Sarı kuruştan Anbalaâj kâğıdımübayaası Tütün ınhısarı Umum müdürlüğünden: | Metre mürabbar 40 gram sikletinde we 114 - 82 eb'adında 2500 ve 104-70 ebçadında 2500 kilo anbalâj kâğıdı pazarlıkla alınacaktır. Talip olanlarn mumuneyi akmak özere mürucullleri ve pazarlik için */, 7,5 teminatı muvakkatclerile 16/9/929 pazartesi günü saat10-30 da Keşehle Sevkiyalı minakasası tütün inhisarı umum Müdürlüğünden: Akşehir istasyonundan mülhakata sevk olunacak ıııııull( ve leva- | zımat münakasaya konulmuştur. Taliplerin 16/9/929 Pazartesi günü saat onbuçuğa kadar galatada mubayaat komisyonunda buluumal; Evkaf Umum Müdürlüğünden: Dördüncü vakıf han kalüriferlerinde ihrak olunmak üzere lüzumu olan 400 ton yıkanınış maden kömürü kapalı zarf usulile münakasaya vazedilerek Eylülün 14 üncü cumartesi günü edileceğinden talip olanların şeraiti anlamak aresine ihale gününde idare Encümenine müracaatları. onbeşte - ihalesi icr: müracaatları. Evkaf Umum Müdürlüğü için lüzumu olar münakasaya vazedilerek Eylülün yirmi sekizinci Cumartesi günü saat edileceğinden talip - olanları üzere her gün levazım idaresine ve ihale günü de i a 12 Eyili 1928 ğ AMERİKALI Valilerin Aşkı Muharrir: Konnud Berkovitshy (VNü) baber?,, Zira, bilirlerdi ki, delikan- hının nazarında, bu vahşi orman- dar, husust bir hayat yaşamakta- dır. Cungullardaki badiseler, onu, pazardakilerden ve gemilerle ge- Mütercimi: Ten uzak, yabancı memleketlerde- | kilerden —Caha — fazla alâkadar ederdi. Bir gün, pazer yoluna giderken, Pakita, iki biradere rastladı. Kızın bir omuzunda kuş kafesi, ötekinde muz sepeti vardı. Muhavsreyi ilk açan Rodrigo | tutmayı tavsiye etti. — Evelce hiç çarşıya şetmiş miydin? - diye sordu. — Hayır. Bunun üzerine, Rodrigo, kıza, çarşıda iyi yerlerin neresi duğunu göstermeyi vadetti. Başta sonda yer tutmayıp ortada yer — Müşterilerin çoğu kadmnlar- dır! -dedi- kadınlar, ne ilk ne son gördüklerini, alırlar. Bütün mallara bir kere bakarlar. İkinci defa do- Taşmıya — çıktılar rm, — ekseriş ortadaki — gördüklerinden alırlar. | Hangi uçtan başlarlarsa başla- sınlar, bu, böyledir. Pakita, Rodrigo'nun içine bakarak: — Vayl Demek ki, sen, kadın- ları bukadar iyi biliyorsun ha?- diye sordu. Delikanlı, kızın çıplak ayakları- mı, kollarını ve omuzlarını nafiz | gözleri nazarlarile süzerek: — Bunu ben bilmiy bilsin? - dedi. Pakita, azıcık kızardı. Bunun üzerine, Rodrigo, ken- dinden bahsetmeğe başladı. Çar- şıdaki tüccarların en iyisi kendi olduğunu ileri sürerek öğünüyor- du. Müşteriyi, ta ,uzaktan görür görmez ciğerini okurmuş alimallah! Hattâ, geçenlerde, bir dolarlık papağanı beş dolara satmışmış. İnsanın iyi esnaf olması için, Ame- rikalıları tanıması lâzımmış. Rodrigo, sonra, Pakita'ya, gür saatini ve diğer kıymetli eşyasını gösterdi. Bunları hep, sattığı mal- ların parasile almış. Bu sözler, Pakita'ayı, alâkadar ediyordu. O da para kazanmak; şimdi tan daha iyi bir. ömü, istiyordu. Şimdiye kadar, daha yim de kim Ş son derece et yememişti. biç yapılan ticaretten kazanılmış para muk: de küvvetli, hem idi, Karlos ise, usul sedasız, Pakita ile ardı sıra yürüyordu. kız, üzerinde, nazarlarını güneşin sıcak hüzi | şiyordu. | temaşa gitmiyor ediliş , değildi. kita'nın omzundaki tavırlı, hem de daha güzel Sözü söhbeti yerindeydi. hissediyordu. Et, yerlilerle de alınamazdı. , Pakita'nın hoşuna git- . Bu genç, Karlos'tan bem daha - erkek iyimli l usul, sessiz Rodrigo'nun Fakat, genç bu. delikanlının Sanki, meleri çıplak ensesinde ve kollarında dolaşı- Böyle samit bir surette kızın hoşuna Fakat. ö delikanlı, yani Rodrigoa, daha iyi adat bir adım uzatarak , Pa- sepeti alı saat 15te ihalesi icra üzere her gün Levazım anlamak Ve, dedi — Ver, ben taşıyayım; sana yardım Benim / yüküm ! Küvvelim ise, Pakita, Rodrigo'nun söyledik- lerini dikkatli dinlediği için, yorgunluğunu duymamıştı. Fakat, küçük kardeşin teklifini reddede- medi. Sepet, elinden kaydı. Karlos, yükü — omuzladıktan sonra, gene bir adım geride kaldı. Fakat, bu hadise üzerine de, Rodrigo'nun belâgatı, ansızın kesiliverdi. Artık, daha az konu: şuyordu. Asıl işin dikkati calip tarafı, — başını boyuna — geri çevirerek, kardeçisin Bareketlerini kolaçan etmesidi. Gözlerinde nef- y zet işıkları yanmakta idi. Karlos * ise, hiç oralı değildi. Geride yüş Tüyerek ilerden — öyrendiği| bir türküyü söyliyordu. Sesi, cun4s' gullara aksedip geri geliyordu. (Mabadi var) B â