; : Aakşam - l lı !!" ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin Karanlıkta yükselen iki gölge görüldü. Melâhat kirez gibi Harem ağasının yanaklarına dokundurmuştu. müddet sarayda kalmasını Melâhat, rakibe: den memnun görüniyordu.. Padişah, Nazanın paşa Eteni kandırmış! almak için bu ni “Apti,nin nüktesi sarayı altüst etmişti. Padişah Nazanı yalnız bıraktı. Apti için de: — Bu herif bir daha gözüme görünmesin... Şimdi defe; Diyerek çekilip gitmişt Aptiyi © geceden itibaren sa- raydan çıkardılar ve - tahsisatını kestiler. .Nazane gelince: Hünkâr biraz evel Başmusahibe irade etmişti: — Bu küçük hanım bir müddet sarayda kalacak.. kendisini Mel htın odasına uzak bir yerde mi fir ediniz! Padişah bilâhara Başmusahibin kulağına şu sözleri de fıslamıştı: — Melâhat bir şey hissetmesin; gene eskisi gibi samimi birer ar- | kadaş rabitasıyle görüşüp gürü- şemediklerini kontrol edin.! Padişah hiddetle kafes arka- sından çekilip gidince NAZAN 1 aldılar ve Melâhate uzak — bir köşede güzel bir oda verdiler. Herkes merak içindeydi. — Ba kız da nereden çıktı? — Gene bir fırıldak döniyor galiba...?1 — Melâhatin kulakları - çınla- sır — Fakat —bunun — gözlerinde onun ki kadar şeytanat okunmi- yor.. — Misafirlerin adedi - gittikçe artıyor.. Allah encamını hayrey- lesin! Arkadan yetişen. bir. harem ağası da muhavereye karıştı. — Çenenizi tutunuz! Sizin ne- nize gerek? Şu gelmiş.. Bu git- .. Haydi yürüyün işinize! “Nazan,, ı misafirliği herkeste bu şüpheyi uyandırmışt — Acaba Melâhatin eceli ya- kınlaştı mı? Yıldızda herkesi meraka düşüren yeni bir hadise.. Nazan odasına yerleşti. Cece yarısı.. Yıldız sekenesi uykuda.. Melâhatin odasında, bir birine sokulmuş iki gölgenin hareketir den başka en ufak bir ses ve hareketten eser yok. Konuşuyorlar : — Başmusahip onu “Mislicihan,, kalfanın yanındaki odaya yerleş- tirdi. Şimdi yan pencerenin ara- lığından baktım... Aman küçük hanım! O kadar görmemiş bir şey ki.. Tavanın ve - duvarların yaldızlarına hayretle bakıp kendi kendine seviniyor ve gülüyor. — Budala çocuk... — Sahiden çocuk bu. İyi bir kapana — düştü.. Kendini kurlara- bilirse aşkolsun. — Başka neler duydun Cafer ağa? ğ —— Efendim, biz burada konu- şurken Fehim paşa gelmi ve Rühsar hanımın - kendisini çoktan beri sevdigini ve nihayet ailesinin —mümanaatı — karşısında açmağa mecbur olduğunu söyle- miş... Efendimiz de: “Pekâlâ öy- kırmızı dudaklarını, kömür gibi siyal etti. Fehim len intikam leyse keyfine bak!,, demi; Karanlıkta / titreşen iki birleşti. .Gel seni alnından öpeyim, Cafer ağa.! Bu güzel haberi bana getirdiğin için sana teşek- kür ederim. — Kuru teşekkür olurmu, kü- çük hanım? Bak akşamdan beri sansar gibi sürünerek her tarafı dolaşıp — malümat — getirmeğe ve sizi memnun etmeğe çalışı- yorum.Beni böyle bir kuru teşek- kürle savmak insafsızlık degil mi? — Peki, ne istersin? — Utanıyorum.. , — Utanma - canım .. artık yüz göz olduk.. Hayc — Beni alnımdan öptünüz.. Ne olur? Bir defa da o kirez gibi dudaklarınızla yanağımdan öpünüzl ( Mabadi var ) Krabistjm_ ve Rusy; Sovyetlerle imam Yahya arasında aktolunan muahede Taymis'in Aden muhabiri yazı- yor: Burada intişar eden “Eley- men, namındaki / Arapça aylık gazetenin muharrem nüshasında ahiren Sana hâkimi İmam Yahya ile Sovyet hükümeti mümessilleri arasında oktolunan muahedenin metni neşrolunmuştur. - Muahede- 'nin maddeleri şudur: 1 — Sovyet hükümeti umum Yemenin ve kralı İmam Yahya Muhammet Hamideddinin istiklâlini tanımaktadır. Her iki hükümetin tebaası her iki hükümetin muvafakatile iş ve güçlerini bakmak imtiyazını ve teshilâtını haiz olacaklardır. Sov- yet tebaasından Yemen arazisine girenler İmam hükümetinin kanun- larıa itaat edecek ve İmam teba- /asından sovyet arazisine girenler memleketin kanunlarına itaat ede- cektir. tam 3 — Dostane muaşeret ve hü nü niyetle ticari fevait temini aktolunan bu muahedenin ahki tarafeyn hükümetince tastik edi edilmek şartına muallâktır. Muahede evvelâ Sovyet hükü- meti tarafından tasdik edilecek ve - sonre hai tasdik için İmam hükümetine tevdi edilecek- dir. 4 — Bu muhadenin müddeti meriyeti tasdiki tarihinden itibaren on senedir. Bu müddetin inkıza- sında ya temdit edilecek yahut her iki hükümetin tasavvuratına göre tebdil edilecektir. ifnamesine Sana — muahedesi ismi verilmiş olup beş maddeden mürekkeptir. iyelevelinin on yedinci günü Sana'da imzalanmıştır. imzalar: Sovyet kükümeti namına : Estukuf İmam hükümeti namına : Kadi Muhammed Raki 5 — Bu muhadenet ve ticaret | D Balıkçılık | Balıkçılığı ıslah için ne yapmak lazımdır? İstanbul sahilleri Marmara koy- ları, Karadeniz suları, — bi Anadolu sahilleri balıklar kalâde lezzeti ve mebzuliyeti ile meşhurdur. Bizim sularımızda çıkan balık- lar bütün cihan balıklarına naza- ran Jezzet ve nefaset - itibarile harikülâdedir. Bununla beraber balıkçılığımıza | lüzüumu kadar ehemmiyet veril- mediği için bizim memleketimiz için balık, halka mühim ve kâfi | bir gıda olamamıştır. Halbuki - Avrupada- balıkçılık, sahil halkının maişet ve servet menbar olmuştur. Oralarda balık- çılık istihsal, istihlâk, muha- faza, nakıl teşkilâtı,kooperatifleri, mühtelif birlikler, ilmi enstitüler, Taboratuarlar, mektepler ve kurs- | lar vücude getirilmiştir. Balıke- lığa ve balık ticaret ve sanaylına ait muhtelif günlük , haftalık , fık gazeteler, mecmualar, ihsa- iyat cetvelleri neşredilir. Harp arızaları ve bunların ne- ticesi tabiiyesi olarak sahil balık- çılığımız. bir çok yerlerde tama- men metruktur. Denizlerimizin Avrupa sayt sis- temlerine göre istismarı ve bu yüzden memlekete her sene mil- yonlarca liralık muazzam bir ser- vetin temin edilebilmesi için ye- gâne çare ise balıkçıl fenni ve asri bir şekle sokmaktır. Bu barla da balıkçılık sanayii saha- sında çalışacak ilim ve fen adam- larına, mütehassıslara ihtiyacımız mesleklerini çetin tecrübe mekte- binde öğrenirlerdi. Harbi umumi- den sonra bu tarzda yetişmiye de imkân kalmamış ve bugün bir amele mütehassıs — ve ihtiyacı kendini göstermi; lıkçılığın zamanımızda — yü terakki yollarında gitmek için bir “balıkçı mektebi, açmak lâzımdır. Fakat/ balıkçılık - mekteple: tesis etmeden evel düşünülecek şey, sayit alât ve edevatı ile sahil ve açık deniz saydı usüllerimizde ıslahat tadilât vücude getirmek, istihsal, istihlk ve naklü muha- faza sistemlerini asri idare şe- | killerinde kurmaktır.Bunun için bütün — sularımızın tabii servet menb: Marmara denizinin bi bucaklarını karrların, umukların, | çereyanların, kesafetlerin, tebed- dülatı havaiyenin, mevsim ve ik- in balıkçılık noktai nazarından hususiyetlerini tespit ve iş'ar ede- cek haritalar, krokiler, eserler vücude getirmek lâzımdır. Mehmet Ali Nısfet AÂAksam Halk sütunu Tbiş doktorlarına. — Avrupada tahsil görerek İstanbula yeni gelmiş ni * müktedir bir gönç, dişci Ât teknik kısminda Çalışmak istiyör. Adres A bir ri Böyükadaya Taşdeler suyu ” Kadıko- Şönden gelmektedir. Mer yolen vapurı eşya almadığı için sabah seferine su Büyükadaya vaktinde su olmuyor. Büyükadaya aten her gün sekiz on damacana su derildiğinden sabab vapınlarının da rica ederiz. ilerinizden İlsan Büyüküda Bizde şimdiye kadar balıkçılar, | Beşinci katta, muallime Mile Marie oturmaktadır. - Sabahliyin saat beşte - kalkar; akşamlıyın dokuzda yatar. Herşeyi - siyahtır: gözleri, saçları, elbisesi... Böcek- tir sanki, Yaz kış eldiven giyer. “ Böyle, daha temiz oluyor! , der. Halbu- ki, kansız. elle 'ordur. da eldiveni onun için giymektedir. temizliği lâvantasızdır; şıklığı | kekçedir; hareketleri cazibesizdir. Yıl on iki ay giydiği emperme- abla güneş vurduğu zamanlar, buram busam lâstik kokar. © sabah, sekizde, masa başına oturmuş, ilk talebesile ko- nuşuyordu: — Yağmur yağıyor Çocuk: — Evetl Yağmur — yağıyor!- diye, — muallimesinden — öyrendi gibi tam cümle ile cevap verdi. Yağmuru sever misiniz? — Oooo, elbette...Yağmur çok boştur. Gök, sokek, ağaçlar, ev- ler, herşey, derhal kurşini kesil verir .. Odalar canayakın olur. Ocak başına toplanırız. Saat dokuzda ders biti man, halâ yağmur yağıyordu. Dereye düşen tavuk gibi ıslanmış bir halde, ikinci talebesinin evine gitti: Fransızca öyrenmek istiyen elli yaşında bir bekârdı bul Mualüme, ger — Yağmur yağıyor! -diye tek- rarladı. Ellilik talebe cevap verdi: — Evetl Yağmur yağıyor. | — Yağmurı sever misiniz? — Hayır, sevmem. Yağmur, insanda, keyiften, neşeden eser bırakmaz. İnsanı evinde hapseder. Esasen, “Allah da, insaların yağ- murdan - hoşlanmadıklarını anla- dığı için, onları tufanla cezalan- dırmıştır. Verecek sekiz dersi daha kaldı. Sekiz kişiden daha, o günün en büyük hadisesi olan yağmur bak- kında fikir soracak. Ve bunların hepsi, yaşlarına, zenginliklerine, fakirliklerine göre, beyanı mü- talâa edecekler... Sonra, icabına göre, düyün, terbiye, sıhhat, si- yaset, hayatın gayesi hakkında da onların fikirlerini - öyrenecek! Ve, akşam üzeri, eve döndüğü zaman, bütün bu meseleler hak- ea düğünü farkedemiyecek: Günde on saat mi uyumak Fransızca dersleri verir. . kında bizzat kendinin ne düşün- | 'Devlet Demiryolla ları Umumi idaresinden: 1625 ton meşe odunu kapalı zarfla münakasaya konmuştur. Münakasa 17 Eylül 929 sal günü saat 16 da Ankarada Devlet Muharriri: Desire kosztolanyi beş saat mı, sekiz saat mı? Bizi mesut edebilecek yasıta - hangi- sidir — Para mı, fazilet mi? Ço- cuklara her şeyi / söylemek lâzım mı, yoksa, onlardan bazı şeyleri saklamalı mı? Uzun zamandanberi, çok muğ- lâk meseleleri düşünmek hassasını kaybetmiştir. Hem, bunları, talebi anlamaz ki ... Güç cümleleri, bir iki kere tekrarlamak, hecelere basmak, sağıra meram - anlatır gibi bağırmak lâzım. Sabahtan akşama kadar, şehrin dört bir tarafında tramvaydan tramvaya seyirtir; kapıları çalar. Bazan, kendisini doktora benze- tir. Doktorlar da, onun gibi, elle- rinde çanta, ev ev dolaşmazlar mız Odasına döndüğü zaman, artık, sesi sadası çıkmaz haldedir. Kısık bir sesle, pansion sahibesinden yemeğini ister. Yemekten sonra, buğazına, soğuk suyla kompres | yapar. Ancak bu kompres saye- sinde ertesi gün derse başlıyabi Geceleri, bazan, sıçra) nır. Kulağına sesler gelir: cam gitti! , Hangi amca? Aynı SK 'Dün bahçede dolaşan amcam gitl Uyku / sersemliği ile, bu am- canın kim olduğunu bulmak için düşünür, Fakat, nafile! Bu amca, Berliç'teki amcadır. Rü- yalarına karışan bir de “cene- ralın karısı , vardır ki, çakısını kaybetmiştir. Bu çakı, gece gündüz, boyuna aranır, buluna- mazdı. Ceneralın karısı, aksaçlı kocasının koluna girerek, mualli- menin yatağı ucuna gelirdi. Kay- bolmıışy'ı- îg:ııırıı islgdırdi. Mirîzy çırpınırdı. Canım, bir çakının bu kadar ehemmiyeti olur mu? Kos- kocaman ceneral karısı olacaksınız kaybettinizse yenisini alın. Biçare muallimeyi rahat bırakın! Çocukluğuna ve gençkizlık dev- rine ait pek az ve gittikçe kay- bolan hatıraları vardı. On talebe- sinin onu da, ona her gün, on defa:“Nasılsınız?,, diye hatır sorar- lardı. — Muallime nasıl olduğunu anlattığı zaman, verdiği cevabı dinlemezlerdi bile! Vazifesi lisan öyretmekti. Lisan öyretirken, söylediği sözlerin mev- zuuyla kimseyi alâkaddar edemi- yordu, Esasen, anlatacak şeyi de yokta. - Mazideki en heyecanlı vakası şuydu: — ( Yarın bitecek) Mütercimi : (Hatice Süre: ) rı ve Liman- Demiryolları ideresinde yapılacaktır. | mine vermeleri lâzımdır. Talipler mü Malzeme dairesinden, İstanbulda edebilirler. Âli olan efeni Esas Nosi 165 gında Tramv: Balâda muharrer dükkânlar Bankamıza müracaat eylemeleri, akasa - şartnameleri Münakasaya iştiraâk edeceklerin teklif mektuplarını ve muvakkat teminatlarını ayni günde saat 15,30 a kadar Umumi Müdürlük kale- lira mukabilinde Ankarada, Haydarpaşa mağazasından tedarik Âli Ticaret mektebi mezunlarına: Ticaret mektebi müdürlüğünden : Mezunlardan arzu edenlerin mühimi bir müessesede maliye ve mu- hasebe işlerinde tavzifine delâlet olunacaktır. İşi ve mahallir ve izahat almak üzere 1928- 1929 ders senesi nihayetine kadar mezun in mektep müdüriyetine müracaatları, Finlâk ve Eytam Bankası istanbul şuhesinden Kiralık Dükkânlar Mevkü Beyoğlunda Kamerhatun mahallesinde Hamalbaşı soka- umvay caddesinde Avrupa pasaj derununda ma oda yirmi iki bap dükkân ayrı ayrı kiraya - verileci olanların ihale gününe müsadif 4/9/929 Çarşamba günü saat on altıda anlamak len talip