Sahife 6 Akşam 22 Ağustos 1929 Tetika numarası 97 TARS | TEZALSRELERRAMÜR AT CENNARRR ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin Ayaklarına kalın demirler bağlanarak gece yarısı, Marmarada, vapur güverte- sinden denize atılan zabit kimdi? telâket, üsterih olayim. Zeynep hıçkıra hiçkira iyordı Telâket... evvelâ beni affediniz.l meseleyi sonra anlatırı uçkıra hıçkıra ağlamğa başladı. — Felâket hanımcığım, — fel: ket.. Kâzım beyin başına gelen leri duydunuz mu ? Melâhat, pek manasız bulduğu bu ziyaretin sebeple ken KÂZIM ismini işi muhakemesi altüst olmuştu. — Ne diyorsun, Kazım beyle senin ne alâkan var? Zeynep, biçkırıkları — arasında şu kelimeleri müşkülâtla- sıralıys bil. — Kâzım beyin annesi geldi ve.sizi mutlaka görmekliğimi söy- ledi, 'hanımcığım! Melâhat sordu: — Peki ona bu kadar ağlaya- cak ne var ? Hem sen Kâzıı beyin annesini nerden tanıyorsun? Zeynep göz yaşlarını sildi: — Şaban ağa ara sıra Kâzım beyin evine giderdi de.. annesini oradan tanıyorum.Bu saba hzavallı kadıncağız Şaban ağayı görmeğe gelmiş. İ O da bana göndermiş .. dakika kadar görüştüm eynep tekrar aglamağa baş- Melâhat odasında uyurken, İzzet le Cevdet bey bü meseleyi müzakere etmişler ve | eski dustluklarının ayni samimi> yetle devamına karâr vermişlerdi. Fehim paşa, Cemiyeli hafiye selesini tazelemek için geceli gündüzlü çalışıyor ve Melâhat aley- hinde Padişaha şahadette bulu- macak adam arıyordu. Bu işi üç gün içinde pişirip kotaracak ve aklınca Melâhatın saraydaki saltanatına üç gün sonra nihayet verilecekti. TZeynehin g.e'lirdiği yeni : bir haber Ayaklarına kalın ı Yapurun gü- vertesinden - denize atmışlar I. — Melâhat,gözlerini henüz açmıştı. Oda kapısı çalınıyordu. . Melâhat sevinerek - kalktı ve | ĞRnüRü Tapın açlı. | Hayretler | — Aaaa... Zeynept | Diye bağırdı, | beş Zavallı Kâzım bey ölmü " Zeynep on yedi yaşlarında genç | — — Ölmüş mü? bir kız idi. z — Evet .. Selaniğe giderken ... Karilerimiz pek iyi hatırlarlar | denize düşmü yaşilahşor . ŞABÂN . ağanın | — Melâhat birdenbire, bu sözden “Zeynep. isminde sevdiği bir kız | bi ğ Pimdl ahai böyle sabek kar | * YZ Anlamadı. — Kâzım bey denize düşecek kadar sersem bir adam degildi... Dedi. sranlığında görmeğe gelen genç kız, Şaban ağanın sevgilisi Zey- nep idi. Kdi H İ Z Hlanımcığım! dedi, siz bana | — Zöynen safiyane bir tebessümle; dargınsınız, — biliyorum. — Fakat, | y Talı panımcığım! -dedi- insan- Eean hakkında | ik hâli bu.. Güvertede dolaşırken| SA wq_"!“*:d ldim Alak | düşüvermiş... karanlıkta dalgalar arasında kaybolup gitmiş... NEt gh t vi öniz Melâhat kendi kendine söylen: Melâhat son günlerde Şaban ağayı fenât halde tahkir etmiş Bi ç yimlaze — İşte , Dünyada “her şeye Bir ay vardı ki, Vinanılır ama Kâzım beyin vapur- — yor, nerde görse başını çevirip | dan düşüp boğulduğuna inanıl geçiyordu. maz.. bunda bir iş var.! Ben eynep nihayet cahil ve tmuha- Kemesi kat bir kızdı. w Ona karşı: kin ve- hüsumct slemenin manasız olduğunu yordu. Kapıyı içeriden sürmeledi. * onu bu günlerde nerdeyse gele- Tekliye beldidrim ei Zeynep koynundan - bir çıkardı. — İnanmazsanız Kâzım beyin annesinin verdiği mektubu oku- zarf — Söyle bakalım, dedi, mühim | yun! Belki anlatamam diye size dedigin şeyler nelerdir? Pnasıl / öldüğünü uzun — uzadıya Zeynep muslüğu açılmış bir | yazımış.. çeşme gibi birden boşandı, ve | (Mabadi var) ' Devlet Demiryolları ve Li- manları umumi idaresinden: Münakasası fesholuman 60 km. yol malzemesinden yalnız küçük malzeme tekrar kapalı zarfla münakasaya konmuştur. - Münakasa 28 Eylül Cumartesi günü saat 16 da - Ankarada Delet Demiryolları İdaresinde yapılacaktır. Münakasaya iştirak edeceklerin teklif mektuplarıni ve muvakkat teminatlarını ayni günde saat 15.30 a kadar umumi Müdürlük kale- ınîııı'z vermeleri lâzımdır. falipler münakasa şartnamelerini 10 lira ” mukabilinde - Ankarada, Malzeme dairesinden,” İstanbulda Haydarpaşa mağazasından tedarik edebilirler. - , Devlet Demiryolları ve Limanları idarei umumiyesinden: Ankara istasyonunda —umumi idare binasiyle memurin - bin: arasının toprakla imlâsı kapalı zarf usuliyle -münakasaya İkonmuştur. Münakasa 31 ağustos cumartesi günü saat 16 da Ankarada Devlet — Demiryolları ve limanları umumi idaresi binasında icra edilecektir. Münakasaya iştirak / edeceklerin teklif mektupların “ve -muvakkat | inatlarını aynı günde saat 15-30 a kadar umumi lük kale- O zine vermeleri kaimdır. © Ü ç v - Talipler münakasa — şartnamelerini 2 lira mahasebat dairesinden tedarik edebil mukabilinde Aukara Meraklı hikâye tefrikası: T a Dü . f _».j EUCELERE:L ) İngilizceden nakleden: Cüngöz — Ne yapayım Cak? görüyor sun ki, fabrikadan çıktığım gün- den beri iş arıyorum.. nereye git- sem, bana: “Boyun kısa., yaramazsın!, — diyorlar. — Bunları latmak bile fazladır.. Sen sin ki, bu kasabanın balkı çok mutaassıptır.. Burada seninle | birlikte de iş aradık.. Hatırlarsın | ya, bize her yerden: “Siz uğur- suzsunuz!,, diye cevabı red ver- mişlerdi. kasabamızın halkı de- gişmedi. Gene o sözü tekrarla- yan, bizi insan yerine koymayan eski kafalı mahlüklar,.. “— Peki, ne yapacağız? Ben gittikçe — zaiflayorum.. sen az yisen de ziyanı yok. Fakat ben çalışiyorum.. senden fazla yemek- liğim lâzım! — Hakkın var Cakl senin ra- hatsiz olmanı istemem; istersen başımı ahp gideyim.. | Cak müteessirdi. - Kardeşinin sözünü kesti : — Hayır.. Bu ana- baba yür- dunda benim kadar senin de hakkın var. Açlıktan ölmek lâzım gelirse birlikte — ölürüz.! Zaten, hayatta birbirimizden ayrılmamağa karar vermemiş miydik? Verdiğin sözü ne çabuk unutuyorsun ? Tom ağlamağa başladı. — Çok âlicenapsın Cak! bu kadar temiz ve yüksek bir kalbe malik olduğunu zannetmezdim . Şimdi söyle, ne yapayım ? sen benden çok daha akıllısın ... be- nim bu . işsizliğime , bu parasız- fığıma bir çare bul! Cak, kardeşinin sildi. — Merak etme! koca bir fab- rikayı kafese koyarak iş bulan cüceler elbette mesirf ve müreffeh yaşayacaklar Cak sözünü bitirmeden, ufacık parmağını şakağına dayadı. Bir müddet düştindü. Sonra birden: — Buldum... Buldum.. öz yaşlarını — Açlıktan | Cak? — Zannederim. Cak, Odanın penceresini açarak uzakta görünen büyük bir çadırı kurtulacak miyiz gösterdi. — Orada kimler var, müsun? — Hayır.. a — Memleketimize yeni bir at cambazı kumpanyası geldi, — Evet.. İşittim. — Orada bir ümit ediyorum. — Hiç ümidim yok, Çakt — Bu kadar ümitsiz - olm Cesaretin — kırlırsa, — karşındaki düşmanı yenemezsin! — Düşman mı?! — Elbette.. - Karşımızda, bi ve cesaretsiz buldukca ez- mek isteyen bir düşman — varmış davranacağız. Mayaf ı yene- rek kazanmak lazım! Tom ufacık - gözlerini açarak güldi — Şekispirin torunu olduğunu yeni öğreniyorum Cak! Bu felsefeyi nerden tahsil ettin? (Mabadı var) bulabilecegini | Oyunla hiç mi hiç alâkadar dej Babaları, ve Nadya teyzeleri evde yok. Hanı © küçük kır ata binen ihtiyar zabitin, isim günü varmışta, oraya gittiler . Grişa , Anya, Aleşa, Sonya ve aşçının oğlu Andrey yemek masasınım başına — toplanmışlar — tombola oynuyorlar. Doğrusunu isterseniz yatmak zamanı gelmiştir amma, isim gününde ne hediyeler geti- rildiğini , akşam - yemeğinde tatlı rilip verilmediğini, annelerinden, yenmeden nasıl uyuyabilirler? Amma Jambayla — aydınlanan; masanın Üstünde, kocaman rak- kamlı kâğıtlar, tahta yuvarlaklar ve dört köşe cam parçaları var. Her oyuncunun önünde iki kart ve çıkan numaraları kapatmak için yığınla cam parçaları duru- yor. — Masanın — ortasında beş kapiklerle dolu bir çay tabağı parlıyor. Çay tabağının yanında isırılmış bir elma, makas, ceviz kabuklarını koymak için bir kâse var. Çocuklar kumar oynıyorlar. İlk sırayı dolduran bir kapik alı- Zor KS YAĞAĞ ç Cd derhal — oyundan — çıkarılacaktır. Masada çocuklardan başka kimse yok. Çocukların dadısı Agafya İva- novna, “alt katta, mutfakta ahçıya küfür etmesini talim etmekle meşğul... Beşinci sınıf talebelerin- den olan agabey Vasya misafir odasında divanın üstüne uzanmış; canı sıkılıyor. Çocuklar, heyecanla oynıyorlar En çok heyecanlanan Grişadır. Bu dokuz yaşındaki çocuğun saç- ları sıfır numarayla kesilmiş; tom- bul yanaklı ve arap dudağı kalın / dudaklıdır. İptidai birde okuyor, bundan dolayı oyuncul: rın en büyüğü ve en akıllısı sa- yılmaktadır. Öyunu, yalnız kumar olursa oynar; aşağı kurtarmadığını Kot etiieltedir. Eyör çay tabağın. da kapikler parlamasaydı çoktan uyumuş olurdu.Gözleri kartlar üs- inde. Eğer kazanamazsa felâket- tirl Bütün mali plânları alt üst olacak! Yerinde duramıyor, kımıl- danıyor. kalkıp kalkıp oturüyor.. İhtirasla -oynıyor; kazanınca pa- rayı kaptıgı gibi doğru cebe.. Kız kardeşi Anya, sekiz yaşın- dadır. Sivri/ çeneli, ışıldıyan zeki gözlüdür. O da kızarıyor, sararı- yor, oyunu heyecanla takip edi yor. Kapiklerle alâkadar değildir. Mesele izzeti nefis meselesi. Oyun da yenilmek fena şey doğrusu. Öteki “kız kardeş Sonya altı yaşında —kıivir. kivir saçlı — bir. bebektir. Yalmız oyunun . seyrile meşgüldür. Kim kazanırsa kazan- sın, memnun! Ellerini çırpıyor! kahkahadan kırılıyor. Aleşa tombul tombul bir yavru Masanın başında sızıp uyumadığına şükredin. Kavga filân çıksa da oyun dağılsa, şu masanın başından bir kurtulsam diye can atıyor. Eğer masadan kalkmıyorsa, tabağa koyduğu kapiklerle, öni deki cam parçalarının çalmacağı korkusundandır. Beşinci oyuncu olan . ahçının oğlu Andrey, esmer hastalıklı bir çocuk. Basma gömleğinin açık indeki haç gör yakasından gö; masaya — dayamış hazin bir hasretle numaralara ba- kıyor. Kazanmak ve kaybetmekle © kadar alâkadar değil, Düşün- düğü şey, dünyada ne kadar çok rakkam olduğu, ve bu rakkamları nasıl olup da bir birine karıştır. madıklarıdır. Grişa şapkasından tahta numa- raları çekerek bağırıyör ; — Yirmi yedi, dama çıktı bir kedi... Doksan beş, geldi beleş... Anya, Andrey'in doksan beş numarayı — atladığını / farkediyor. Muharriri : Anton Çehot Fakat haber vermiyor. İzzeti nefis meselesi. — Yirmi üç, bunu bulmak güç! - Diye bağırarak, Grişa, numa- raları çekmekte devam ediyor... Dokuz, haydi gümüş topuz!.. — Karafatmal.. Karafatmal Az! masanın üstünde yürüyen gi Aleşa: — Dokunma onal Belki çocuk- ları vardır! - Diyor. Sonya gözlerile - böceği ediyor; ve, düşünüyor: — Kim bilir bu Karafatmacığın yavruları ne minik şeylerdir?.. Gişa, 'devam ediyor: — Kırk dört, altı. Yan gözle Anya'nın kartlarına bakıyor..Daha iki açık var. — Toml Tombala rum... Bitirdim. işte.. Sonya ellerini çırparak kahka- badan kırılıyor.. Oyuncuların su- ratları asıldı — Bir defa yoldama yapalım, takip diyo- bakalım doğru mu?! Crişa, büyük bir ciddiyetle, Sonyanın — numaralarını" kontrol ediyor; vemaalesef, hile yapılma- dığını tastik ediyor. Oyuna ye- niden başlanıyor. Ben dün ne gördüm, bili- 'yor musunuz?diye, Ânya soruyor: — Filip Filipoviç göz kapak- larını. bir tersine çeviriyor, göz- leri kıpkırmızı oluyor.. Şeytan gi — Grişa, derhal asılıyor: — Ben de gördüm, ben de... On dokuz... Bizim hoca kulakla- eşek kulakları gibi oynatıyor. Yirmi altı.. Andrey, Grişa'ya bakıyor; dü- şünüyor ve diyor ki: Ben de kulaklarımı oynata- bi — Öyat bakalım ! Andrey, gözlerini açıp kapıyor, düdaklarını kımıldatıyor ve ku: daklarının oynadığını zazınediyor. kahkahalar. gene söze başlayor: Filip — Filipoviç -fena 'adam ! Dün yatak odamıza gel di; ben gecelikleydim .. Öyle utandım ki Grişa, paraları kaparak? — Tombalal - Hiye bağırıyor. - Tombala... İnanmazsanız kontrol edin |. Ahçının öğlü, gözlerini açıyor, sararmıştır : — Ben arlık oyaıyamam ... (Sonu yarına ) — Neden ? 11 Halk s-ütunu izmir hapishanesindeki mahkümların şikâyeti 1 imzası ile İzminde bir mahiküne dan bizt gönderilen bir mektupta deni: diyor kiz Hapislimnernizin hali çok fenar dir, Burada bulunan mabkümlşr göulo rini bir parça karu ekmekle aç ve billüç geçiriyorlar. Mahkümların çoğu iastala- niyor, hastahaneye kaldırılıyor. Hapis hanode açlıktan 20 kişi ölmüştür Biz hoşo- Tiyetin Sirtinda - fazla bir yük- oldağu. muzüt biliyoruz. - Fakat açlıktan ölmek istemiyorun. Bize bir kuşık çorlm ver. mek imkâni yok mu ?. Mektubü — neşrediyoruz, nazarı dikkatini celbederiz. Bir piyanist aranıyor Alatarka Şatki söylemek şartile bir Diyanist kadına ihliyaotmız- vardır. Şo mörtüinin Talti anlmak- üzere - Kadıköy - iskelesi #azİRosU müdiriyetine müracar eylemasi . iş arıyorum Orta mekten mezumayum, 83 yaşın dayim, ber işi yaparlm İş atayorum. Adres: Üsküdar Kassümçeşmesi andalı 5. No 4 Zayi Koca ustafa paşa nühüs dairesinden 1329 doğumlu nüfüs tezkeremi zayi ettim, yenisini çikaracağımdan eskisinin hükmü kalmamıştar Sanğımiya Mektep sokak Haçik oğlu Bedros Göleseryanı