ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin Şimdi bir ipte üç canbaz oynamağga başl- amıştı. Melâhat Nuriyi ldürmek isterk- en FEHİM paşa da NURi ile el ele verer- ek yeni bir tuzak kurmağa hazırlanmıştı! Eehim paşa telâşla odadan çil MEKTUBU : nu almağa bile vakit bulamamıştı.. Nuri başını çevirince arkasında Fehim paşanın dikildigini hayretle gördü. Fehim paşa, zaten biraz aralık olan kapıdan © kadar büyük bir maharetle içeriye girmişti, Nuri ufak bir ses bile işitmemişti. Mamafih, genç tıbbiyeli mektu- bu yeni yazıp bitirmiş olduğu halde, Fehim paşa bu mektubun Nuri tarafından yazılmış olduğu- mun farkına varmamıştı. Nuri elile masanın üstündeki kâğatları örtmek istedi.” z ırdı: — Masanın üstünden elini çek.! gimdi — canını Fehim paşa sol kolunun” için- den ufak bir kamçı çekti. — Şunun — görüyorsun - yal. KDi BZ erkan Ve otur... Yalnız suallerime / doğru olarak cevap ver. Konyaya ne vasıta ile mektup gönderiyorsun? Nuri şaşırmıştı. Gözlerini önüne indirdi.. gündü. — Hangi Konyaya, Paşam? — Kaç tane Konya var, ulan? anlamazlıktan gelip te gene eski rollerine mi başlıyacaksın? —Efendim vallahi haberim yok.. Fehim pâşa Nurinin kolundan tutarak sarstı, — Fikret beye yazdığın mek- tubu buradan kiminle gönderdin?. Onu söyle çabuk.. Yoksa şimdi söyletirim.. Nuri, Konyaya yazdığı mektubu. çok emin bir vasıta ile gönder- işti. Febim paşa ağzını yoklıyor zannederek eski cevabında israr etti. — Emin olunuz paşa hazret- leril Ben o eski çocukca fikirler- den çoktan - vazgeçtim. Fikret beyle esasen bir muarefem de yoktur. Burada — Velinimetimizin nanü nimetile perverde olurken, öyle bir vatan hainine ne diye mektup gönderirim? — İnsaf ve merhamet buyurunuz paşam! Fehim paşa, son günlerde bir kaç defa aptallığına şahit olduğu bu garip ve mütehavvil ruhlu gen- €i iyice süzdükten sonra cebin- den ufak bir pusula çıkardı. — Bu genin yazın değil mi, bain? Nuri, Fikret beye yazdığı mek- tup müsveddesini görünce, bunu cebinden — mendilini - çıkarırken Melâhatin odasında düşürdü; tahmin etti ve derhal vaziyeti bütün kabiliyetile ani bir muha- kemenden geçirerek: — Paşam! - dedi - benim bu- rada ve Cevdet beyde bir çok dü- arken Nurinin yazdığı « PARİS buyurunuz.. Benim olduğu tahakkuk ederse kendi ipimi kendi elimle çekmeğe razıyım ! Fehim paşa tibbiyeli gencin gözlerinin içine baktı. — Yalan söylemiyorsun, değil mi? — Vallahi benim dej — Fakat bu puslada senin zan var.. Ayni zamanda da yazı tamamile senin ruhunun mektubu Fil Nuri ellerini uzattı. — Paşacağım, siz bendenize defa mim koydunuz da her şeyi benden bil i etrafa göz kulak olsanız.. Biraz da buradaki sadık bir. dost rolü oynayan - iki yüzlü — hainleri etseniz, sıkıştırsanız!... paşaya Padişah: Nuriyi — bir iskandil et bakalım.. Bu mektup müsveddesi üzerine bir şey söyliyecek mi? , Demi 5 Fehim paşa bu iradei seniyeyi batırlıyarak kamçısını bir. türlü vuramıyordu. Elinde tuttuğu puslayı uzatarak: Demek ki - dedi - bu yazı senin yazın degil, öyle mi? Nuri Kâğıdı eline alınca dişle- Fehi (Mabadi var) Hamiş; Doktor Mehmet — Ali BE. ye - Tefrikamızda ismi geçen FEHİM paşa, Abdülhamidin aleti şemaat ve fazahati olan Beyoğlu mutasarrıfı | (Fehim paşa) dir. Yıldız sara- | yında bu namda bir başka paşa | tanımadığımız gibi, bu isimle başka bir kimseyi de sahneye çıkarmış değiliz. Fehim paşa Abdülhamidin çevirdi; parmağı olan ve bütün zulüm, kence ve sair rezalet sahnelerin- de mühim rol oynayan Meşrutiyetin ilânını” müteakip Bursaya firarı üzerine halk tarafın- dan parçalanmak suretile tecziye edildiği, o günü idrak eden her- kesin hatırında olsa gerektir. Fehim paşa adalet — huzuruna çıksaydı acaba bundan daha hafif bir ceza mı görecekti? Fehim paşanın kendi elile bir tavuk gibi boğazlayıp öldürdüği masum insanların bedbaht ailele- rinden elyevm hayatta pek çok kimseler vardır. Her halde, hayırla yadetmek istediğiniz - ölüler yüzünde bile Mmezarı olmayan boyle cellât ruhlu bir adamın ba- kiyei izamına bir mevkü ihtiram yazlarım - var. Bir defa tatbik Beye Çocuk ayak kapları : Kadın ayak kapları ( Son moda Erkek ayak kapları ( Mükemmel ü ) büyük bir stok fabri la İstiklâl caddesinde 401 numaralı PASKALiS BiİRADERLER KUNDURA TİCARETHANESİNDE SENELİK BÜYÜK TENZİLÂT Kat'iyen rekabet kabul etmez ehven fiatlarla umumi satış Meşbur ( MEGBAR ) cihanşumul marka ayak kuplarından zannederim! 1,50 liradan itibaren ç 5,50 ): cins ) : ika fiatına satılıyor. CZ yorsunuz! Biraz da arasında, yer | ayırmak lütfünde — bulunmazsınız | LEF. Zayi Süleymaniye nüfms n aai murlağundan ahallesinin Ali baba: 0 hönede ikamet eden sokağında İst. Smüftülüğüntün 26 65 nunmaralı vesikası ile ihtidü etmiş ve ismi Kömil olarak edilmiş olmakla kayfişe Evlenmek istiyorum.. Bir seno mükaddem askerliğimi bitir miş ve şimdiye kadar evlenm eylül 997 tarih hanımla » yaşama ödenler atideki adrese mektup yarabilir. t Mabmudiye caddesi numara, (109) vasilasile L M Zayi Köünyem Kemaliyenin Sösük kariye: sinlen Memiş oğla Bekir 1316 teveliatin Olup asker fezkeremi zayi ettim. Yeni- sini/ çıkaracağımdan — eskisinin hnkmü yoktur, Gaip çocuk.. Vefa meydanında yapılan düğün evine Gidip sokağa çıkan ve üzerinde siyah elbise bulünan 6 yaşınıa Zeki isminde bir çocuk Şaiptir, görenler insaniyet nar Famna, Tophanede Bostaniçi Hakim çik mazında 19 numaralı haneye getirmeleri Tica olunur. Evlenmek istiyorum Hayatı askerlyemi büyük bir şerefle ikmal etmiş mütekat Vir zabitim kim m yöktur, taşraya gidebilrim, orta boylu — bir kanımla — teşriki - hayat etmek istiyorum, talip olanlar Beynğla Fest Restant (IL) rümuzuna tahriren Talrarsak etmeleri rica olunur, Bir karilmize cevap X. K. Beye Mektubünüzn verdik, yalmız. sizinle görüşmek üzere matlaaya — gelmenizi istemiştik, cevabmıza mektup- yazmak vakit ziyani mucip olacaktır. Cum: |Ötesi günü mektüplarımz hakkında görü- | şülmek üzere machasınıza mütlaka. gel menizi rica ederiz. Karilerimizle muhabere Teşviyedo müalliın Arife banıma Kadar - teşrifiniz Matlasmıza Evlenmek istiyorum 27 yaşındayım terbiye ve tahsilim Aldir, her kadının seveceği tip ve alr daktayım, memuram, kazancını bir sile- yi geçindirebilirse de, tabsilli, evinim ve kocasının kiymetini bilecek akılh başlı ve bir parça Yaridatı olan ve ya mure, müallime ve saire gibi bir meslei müntesip olan 27-32 yaşında bir ha mımla evlenmek İsteyorüm . Gözellik kat'iyen mevzuabahs değildir, temiz bir ahlâk sahibi, kanı sıcak olması kâfidir: Adresim : İstanbul postanesi Post restant T; N, MÜZAYEDE ile SATIŞ ah Saat 10 da Beya diz sefarethenesi pazar ginileri s: Tepeb naralı böyü odalarımı yalın 40 ade de - suretiyle sandalyeler, yazıhaneler, 0 takum, portmantolar, çini sobalar, yaldızlı jardinyerler ve sair eşyai beytiye Gayet güzel bir. Piano, Anatolu ve Aceni kalıları. Pey sürenlerden 100 de 25 temizat alınır. Tenezzüh ve eğlentilerinizde Her halde «BURNVİL » de İmal edilen KADBURİ Çikolatasını da alınız Lezzeti nefis rayıhası enfestir tihden Sirap arzusu veçhile | Her akşam bir bikâye Soğuğun — kahırını, kalemimin | emeği ve almmnın teriyle, mümkün olduğu kadar gidermiştim. Amma yazın sıcağı, almının - terine, bir kat daha ter bulaştırıyordu. Buram buram terliyordum. Alnının teri sayesinde, kış günleri “Akşam, da“sıcak bir odada, alnımın t kurutan ben, bu sıcak yaz alnımın terini soğutacak serin bir oda bulamıyordum... Elimde kalem, önümde fransız mecmua ve gaze- teleri, fransız üdebasının âsarı, itak: yancadan, ingilizçeden, rusçadan İransıcaya tercüme edilmiş hikâye iyatları; Müfekkiremde, yaza- cağım hikâyeyi, okuyucuma be- ğendiremeyeceğim endişesi... Ve gâh soğuk, çok soğuk, dondurucu havalar ve gâh sıçak, çok sıcak, boğucu havalar... Gönülde- istik: balin karanlık, mechul kaygusu, beyinde yarının acı düşüncesi... ve elde kalem.. İşte ı,.'—,'ŞîZ" çalıştım, böyle çalışıyorum, böyle çalışa- Böyle çalışacağız... alnız ben değil. Gazet: ik âlemine atılmış, gazetecilik âleminde dirsek, beyin, kafa ikbalin kaygusiyle, acı yarının düşüncesiyle kan ağ- larken, ellerinden kalemi bırakımı- yorlar.... “Babiâli paryaları,, diye sıfatlanan bizlerin almı, berber dükkânlarının pudra ve perdah- lariyle değil , almımızın temiz teriyle parlar. İşte aklımdan bunlar geç ki, içeriye bir zat girdi damdan düşer — Bon muharririm! dedi. — Buyurunuz, dedim, oturunuz, isminiz? — Hacet yok! diye cevap ver- di. Milli ve mahalli hikâye ve roman yazan bir muharri, Alnımın terini bir daha sildim, fransızça — hikâyelere dayanarak biraz doğruldum: — — — Şu halde şahsınızı tanımıyor- sam bile, her halde isminizi tanı- mam lâzımdır. Edebiyatı cedideyi fecri âtiyi, yeni nesli tanıyorum. Milli ve mahalli hikâye yazanların hemen hepsi dostumdur. Mehmet Rauf bey kayın pederimdir, Halit Ziya bey Mehmet Raufun üstadır dır... Yakup Kadri beyle Ruşen Eşref beyi sizde eİbette benim | kadar tanırsınız.Yeni nesle gelince: Reşat Nuri bir kaç hikâye yaz Mahmut Yesarinin bir çok milli Üve mahalli ” hikâyeleri - vardır. Benden gayri, milli ve mahali hi- kâye muharriri bir Aka - Günduz kalıyor.. Ya siz kimsiniz?. Mohatabim, kırklık bir zattı ve hiç afallamadı, pişkindi — Ben dedi, başladım... — Yal dedim, bugüne kadar ne yaptınız? — Çalıştım! Çalışmanın kadrini bilirim, De- mek bu zat da, binbir yoksuzluğa yazmağa Üeden kadın, katlanarak çalışmış, Avrupa mu- harrirlerinin — eserlerini - okümuş, tetkik etmiş, bir çok tercemeler yapmış. Nihayet memleketi gez- miş, dolaşmış, hayatımıza ait eser- ler meydana getirmişti. - — Sonra ne yaptınız efendim? — Sonra Fransada edebi mec- mualara saray hayatı. hakkında hikâyeler yazdım... — Maşallah!. Artık, benden hüviyyetini sel- layan muharrir. muhatabımın v> cins muharrir olduğunu anlam fım. Babadan kalma - servetiyie Avrupaya — giden, orada para yiyen, para mukabili yazdığı beş satırı - tashih ellirip, üste para verip her- bangi bir mecmuada b neşrettiren — züppelerdendi. Biz, fransız sahnelerinde, bu. usülle, Biyes oynatan edipleri de görmüş: Bühi N (çi — Maksadı ziyaretiniz? — Milli hikâye muharririyim. Gazeteleri | — mülevves — fransız hikâyelerinin tercümelerinden kur- tarmaki stiyorum.İstikbalde,ecnebi. hikâyelerinin levsinden kurtulmak isteyip de, Anadoluyu terennüm edecek muharrirler yetişirse - hiç şüphesiz ki yetişecektir - bu yar zacağım. bikâyelerden ilham ah sınlar... Babtâlide, bugünkü gazetecileri, hikâyecileri, fıkra ve roman mu- harrirlerini tel'in den bir zümre vardır. Bunların hepsi tam ma- nasiyle mütereddi insanlardır. Dikkat ettim: kırk kapıdan kovulan, hiç bir işe yaramayan, aç kalan'ne kadar kabiliyetsiz , cahil, köhne zihniyetli insanlar varsa, hepsi de gazeteciliğe, hi- kâye ve romancılığa talip. Mu- harrir, muhbir, ve havadis beğen- miyorlar K ikâye buya, milli gını ilda ai ni Ha tahkik, ettim. Kırk yaşına kadar, babasınm — istibdat — devrinde aldığı — paraları ”— yeyip, — Pa- İti yağağ,ELALE D kusiyle Türk toprağına ayak bas- mamiş. Mütarekede, parası kalma” yınca İstanbula gelmiş, işgal or- duları kumandanlarına türkçe der- Si veriyorum diye, onlara hayli şeyler vermiş.. Ve nihayet, mus- tahakkını bulmuş - aç kalmış... Karın doyurmak için ne yapmalı? Beyiz kendini mütareke anın- da tasavvur ediyor. Zanediyor ki, acizi ezerse kendisi ikbal bula- cak... Güzetecilere, — gazetelere musallât oluyor. | Bu, bir hikâyedir okuyanın. Acı ve hayat, yalnız kocaya ihanet kadına / zülmeden kocanın macerası değildir. Hayatta, böyle birbirini ezmek isteyenlerin de maceraları vardır. Ve bu maceralar her şeyden daha acıdır, çok daha acıdır.. Çünkü bu acılar bakikattir oku- yanın.. NASUHi LABORATUVARI MÜSTAHZERATI 30 senedenberi Şarkta ve bilhassa Mısırda şöhret kazanmış olan işbu müstahzeratın imaline bu kere memleketimizde dahi başlanmı; Selâmi İzzet