YAT ANNELDR Sa hife 6 29 Temmuz 1929 Tetrika numarası: 73 ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin «BSus.. gürültü etme! Babam duymasımn.. | Padişaha haber verirse kelleni kurtaramazsın..! » Melâhat Topkapı sat de yeni bir Hüseyin ağa, * bususta bir çok şeyler bildiğine zahip olarak —meseleyi te'vile kalkışt — Vallahi efendim, benim ha- tırında böyle bir şey kalmış amma, artık bizim gibi ihtiyar- ların sözlerine ve hatıralarına da fazla itimat caiz değildir. Bak- sanız a saçlarınız. bembeyaz oldu.. bizim beynimiz sulanmaz da kimin beyni sulanır? Cevdet B. divardaki eski silâh- ları tetkik ediyordu. Melâhat, Huseyin ağanın kula- ğına egilerek dedi ki: yhude yere çeneni yorma. her şeyi biliyorum. Rüştü paşanın defterini İngilizlere satan sensin.. Harem ağası birdenbire korku- gn renkten renğe girmeğe baş. — Hayır efendim... estağfurul- dah... ben Efendimizin en sadık 've en eski bir emektarıyım... rica ederim bana karşı iftira... Melâhat harem ağasının ağzını elile kapadı. — Sus.. Gürültü etmel Babam duymasın.. Sonra kelleni kurta- ramazsın. Çabuk bana söyle: Bu kitabı nasıl sattınız? Arap titremeğe başladı. Mese: leyi Cevdet bey duyacak olursa hakikaten elinden kurtulmak ka- bil olmazdı; işi mal bulmuş mag- ribi gibi derimal telleyip pullaya- | rak Padişaha arzeder ve arabın başını ateşe yakardı. Aynı za- manda, böyle bir netice karşısın- da Melâhatin muvaffakıyeti de bu arada gürültüye gitmiş ola- caktı. " Melâhat « yeni - ve mi meselelerin kahramanı — olarak Abdülhamidin biraz daha gözüne girmek İüzumunu hissediyordu. Herşeyden evel arabı hüsnü idare edip, bu kitap hakkında esaslı malümat almak lâzımdı. bir bu kitâp hıkkıııdı 'otuz senedir kimseye hesap vermemişti. yanına — sokularak dedi — Size doğrusunu söyleyim mi? Bu defterin 6 vakit bir kopya- gn burada - ahpoyaral. aslını bir İngilize satmışlardı. Sonra ber Kapalı zart mstlie Könir nlakasası Melâhatin bu B Binekie ddi | ında harem agasiyle görüşürken, şimdi- enet meselesi) meydana çıkmıştı... bir bu cak mi? Bi şah zeki sesinde oraya atılmı, hatırına geldi? hakil şah,Diyarıbekire sürülmesi etmişti. Salih be, istifade Y — Hâşâ efendim... — O ingilizin ismi de Mister Brovn idi, öyle mi? — Bilmiyorum... Arabin rengi tekrar mosmor oldu. — Allah aşkına... Melâhat işaret etti. — Sus. ! hamit efendimizin - tahta günlerinde cereyâan eden mühim hadisatı bir deftere kâydetmiş.. sonra bu defterin kitap halnnde çıkarılması ” düşüni paşanın Mağni: nasılsa tekrar Hünkârın eline geç- mişti. Bana kalırsa bu defterde Efendimizi en ziyade - kuşkulan- dıran, nedense bu işi yaptıklarına pişman oldular kulenin altında bulunan mahzene attılar.. ve kokyasım aşağıdaki malümya - sultan Selimin şok bususi eşyası da 95 hadi- Fakat şimdi. kitap — efendir şeyl — Peki.: Kitabı satan Kimdir? — O vakit Salih B. ismindi bir saray başkâtibi vardı. Buradal evrakın / defterini İngiliz kendisine müracaat etmiş bu kitabı satın almak istedi- yaparken bir Tzirdada ederek - kitabı ingilize — Sen de yardım ettin, degik ir kaç adım yürüdüler. — Bana biraz daha izahat ver bakayım! Bu defte: yazılıydı.. O İngiliz bunu en zi 'ne için almak istemişti? Arap yavaşca cevap verdi: — Efendim. Rüştü paşa Padi- hal'inde mutahassıs, gayet bir devlet adamı idi. Abdül- içlüsi rken Rüştü la vefatı üzerine “senet meselesi, |1) dir. (Mabadi var) tını, elyevm hayatta bulunan - Rüştü paşanın hafideleri Zeliha Nadir - hanım- efendinin bizzat — kendilerinden dinledim. Âli ticaret mektebi mubayaat komisyonundan Mektep için mubayaası muktezi 110 ton Kıriple maden kömürü 5 ağustos 929 tarihine müsadif pazartesi günü saat on dört buçukta ihalesi icra olunmak üzere kapalı zarf usulile münakasaya konulmuş- tur. Taliplerin evsaf ve şeraiti sairesini öğrenmek için pazartesi, perşembe günleri mektep idaresine müracaatları, münakasaya işt için de yüzde yedi buçuk nisbetinde teminatı muvakkatelerini defter- darlık binası dahilinde Müessesatı Tiçariye ve zıraiye muhasibi mesulluğüne yatırarak alacakları makbuz ile vesaiki saireyi muhtevi 'teklif mektuplarını ihale saatınden evel mektepte müteşekkil komis- yonumuza tevdi eylemeleri. Devlet Demiryolları ve Limanları Umumi idaresinden : Ankara deposunda kömür tahmil ve tahliye ameliyesi münakası 17 Ağustos 929 cumartesi” günü Demiryolları binası Malzeme dairesinde yapılacaktır. Münakasaya iştirak edeceklerin teklif metuplarını natlarını ayni verilmesi Tâzım le saat saat 15,30 da Ankarada Devlet muvakkat temi- 15 e kadar Umumi Müdürlük kalemine — Talipler münakasa şartnamelerini bir lira mukabilinde Ankarada Malzeme dairesinde, İstanbulda Haydarpaşa mkğazasından tedarik edebilirler. Atlantiği geçecek bir sandal sandal yuvalanarak gidiyor. 1925 senesinde Ples Smit minde bir alman sporcusu, su- mahsusada inşa etlirmiş ol bir sandal ile bir çok engin denizleri geçerek Danimarkanın paytahtı Kopenhagdan İstanbula yh bu seyahatında gör- düğü tecrübelere binaen yeni sistem bir sandal yaptırmıştır. Alman sporcusu bu sandal ile Faröer adalarından haraket ede- rek Atlantik denizini geçecek ve (Bergen )e gelecektir. Katede- ceği mesafe 1000 - kilometredir. Yalnız başına icra edeceği bu a muvaffak olduğu tak- dirde Avrupadan Amerikaya uzun bir seyahat yapacaktır. Plesin icat eylediği sandal bat- maz bir küçük gemidir. Ufak motorla mücehhez olan - sandal direkli ve yelkenlidir. Sporcu Alman fırtına vaktinde kulenin kapağını sıkıca kapatatak içeriye giriyor. Kulenin — tepesindeki - tarassut mahalli bir insan başı girecek kadar küçük ve camlı bir şeydir. Dalğa geldiği vakit kendiliğinden kapanıyor . Sandalın mucidi bunun büyük posta tayyareleri için en mükem- mel tahliysiye sandah olduğunu iddia ediyor. Sandal kulesi ka- Panmış - olduğu zaman - saatte 6 mil ve yelkenle beraber motör kullandığı zaman saatte 18 mil gidiyor. İran isyanı Asilerle müsademeler| devam ediyor Taymisin — Tahran — muhabiri bildiriyor: İran Umuru Nafia nazırı cene- ral Şeyçani hayli külliyetli bir kuve vetle Şirazdan İsfahana hareket etmişt Mumaileyh İsfahanda toplanan kuvvetler ile birleştikten sonra, Sefiddeşt üzerine yürüyecektir. Bahtiyari kabaili Sefiddeştteki Şabin kuüvvei muhafazasını mü- hasara etmiştir. Horasan - vali burada zuhur eden bir hareketi arzda 12köyün harap olup 20 kişinin vefat ve 45 kişinin mecruh olduğunu ve seylâp felâketi takip ea Boğariçinde Paşabahçesinde - Reşadiye mahallesinde Psakin iken eiyöym ikamotgâhı meçhal bulunan Gümrük müdürü Şevki beyı damadı — İsmail — Arif ofendiye : İbrahim İboyin bakmak şartile namımıza ferağettiği nisif banenin İaleten müddei namıma tashihi — kaydı hakkıda ikinci hukuk mahkomesinden aleyhinize İstihsal etmiş olduğu 16 eylül 926 tarih ve 889 nir maralı ilâm hiec: iz mevkii icaraya vazı ve ihbarnamonin ikametgâhınızın meçhüliyeti kasabila ilânen tebligat io- rasına karar verilmiştir. Tarihi ilândan itibaren bir mah zarfında 927 / 10562 hukuk dosya numarasile bilmürcaa şa> yanı kabül bir güna itiraz darmeyan edilmediği taktirde bükmü ilâmın gıya: | banızda iera kılınacağı malüm ve birinci name tebliği makamına katm olmak teblig olumur. £ v | Kulenin kapağı kapatılınca — Muharriri: Ne yapalım, belki başınızı ağrı- tacağım; fakat, bu bikâyeyi kav- ramanız için, hendeseye dair bazı mülâhazalar serdine — mecburum. Tabiatın harcekti dairevidi iyetinki ise hattımüstakim .. Tabit olan herşey yuvarlaktır; sun'i olan şeyler ise köşeli... Çocuğun yuvarlak gözü safiyeti gösterir; flirt - yapan delikanlı daklar, riyakâr ve kurnazdır. Hal- buki saf bir buse için uzanmış yavarlak dudaklarda, tal liriz güzelliğin en bariz sıfatı ise yuvar: Taklıktır. Ayın on beşini fudbol topunu, harikülâde bedri tamı ), bi eğlence âlemlerinin yuvarlak ka: dehlerini hatırlayınız! Hattımüstakimler, bizi, tabii- likten, tabiattan uzaklaştırır. Ve- nüsü, dümdüz. kalçalı, dümdüz göğüslü tasavvur cı de, bakın, © güzeller güzeli ne hale giriyor!! Hattımüstekimler istikametin - de hareket etmiye, keskin kö; ler çizmeğe başlar başlamaz tabi- liğimiz de bozulmağa yüztutar. Tabilik, her yerden fazla, bü- yük şehirlerde kaybolur. Bunun sebebi, kat'iyyen manevi değil , hendesidir: Şehir sokak ve binalarının, şehir kanun ve âdetlerinin düz hatlar- dan mürekkep — olması, - hattâ eğlencelerine ve sporl şebir hayatının, keskir sızlığı,,, - bütün bunlar, inhinalı yuvarlak hatlarına karşı, şehrin, soğuk bir ademi tenez- | zülünü davet etmektedir. Vaktile başlamış olan bir kan- davasının, şehre intikal edince, bu hattımüstakimler yüzünden ne hale girdiğini dinleyiniz: Foluel ve Garkens arasındaki kandavası Klamber- land” dağlarında başlamıştı. Ba kandavasının — birinci — kurbam Bili Garkens'e ait bir köpek yavrusuydu. Garkens'ler — ailesi bu büyük ziyam — intikanım almak için, Foluel ailesinden bi- aileleri rinin- başını -baltayla - uçurmuş- lardı. — Folüel'ler de — mükabelei bilmisilde gecikmediler. Av tüfek- önderdiler.Kav- ga kırk sene sürdü. Garkens'ler, lerini yağladılar;ve Billi Garker köpeğinin yanına, çift sürerken, içtimadan dönerken, evlerinin aşıklı penceresi ” arka- sında olurürken, yataktayken , sarhoşken, ayıkken, boyuna kur- şun yediler de yediler. Aynı süretle - Foluel'lerin aile şeceresi de, baltalanıp durdu... Nihayet, bu karşılıklı temizleme. ameliyesinden, her iki aileden birer fert — kurtulabildi. Garkens'lerin bakiyetüssüyufu olan Hel Carkens, işin artık tatsızlanmağa başladı- ğını anladı; ve Kumberland dağ- Tarını birdenbire terketti. Bir sene sonra, Foluel ailesinin son ferdi James, er meydanın- dan firar eden düşmanı Hel'in Nev- York'ta bulunduğunu öğrendi.Derhal) ©. Heury — tüfeğini omuzladı; sonra, onu tek- rar yerine astı;çünki Nev - York'ta silâh omuzda gezmenin biraz münasebetsiz kaçacağını düşündü. Tabancasını çebine yerleştirdi: çıkıtı. yola... James Foluel, Nev-York'a gece- liyin girmişti. O, daha, ruhan, tabiatın serbest daireleri içinde hareket etmekte ve yaşamaktaydı. Bundan dolayı, hemen 0 gece, muazzam şehrin, muazzam, ezici insafsız, keskinliklerine, köşelilik- ibak edemedi. Dört köşe otel odasında sabahi zor buldu. sadece onu öldürmek için gelmişti. Merkezi sokakların uğultusu, onu, kendine doğru çekiyor; ve, ha şim- di düşmanı gördüm, ha şimdi göre- ceğim diye etrafına bakınıyordu . Fakat, bir saat geçtiği halde düşmandan eser yok! Belki, şim- di o, bir ağacın tepesinde yahut bir pencerede James'in — yolunu bekliyordu. Bir müddet yoldaki ağaçları ve pencereleri dikkatle gözetledi; ihtiyatla yörüdü. Lâkin bu ihtiyat ve dikkatten de hiç- bir netice çıkmadı. Bir dörtyolağzında durdu. Dört taraftan — binlerce —insan, eşya, otamobil, — tramvay, müstakim- hatları takiben, köşeler çizerek akıp gidiyordu. liçkimse — dönüp yordu. bile../- Birdenbire - gari, acı bir yalnızlık, — kimsesizlik hissetti. Şaşırdı, afalladı.. Hızlı yürüyordu. Bir köşe ba şında, -0 köşe başını sert bir zaviye ile döndüğü sırada, - has- mile burun buruna geldi.. Çar- pıştılar... Yere / yuvarlanmamak için gayrı ihtiyari kucaklaştılar... Aaaa.... Ne saadet... Kimsenin kimseyle alâkadar olmadığı bu de bir. tanıdık... Bir canyolb ona bakmı- — Nasilsın bakalım - Hel? bu cehennemde seni gördüğüme öyle 've Yirmi ücücü caddenin tam köşesinde, tam za- viyede, Rumberland dağlarının iki hasmı birbirinin elini sıktılar. Elmas madeni ! Bir devekuşunun midesin- den çıkan elmaslar Cenubi Âfrikada yeni bir servet menbar bulunmuştur: Devekuşları.. Eskiden bu kuşları çifliklerde besler, büyütürler, sonra tüyle- rini yüksek fiatle satarlardı. imdi bu kuşlar avcılarına servet temin ediyor. Tavuklar, kazlar nasıl iyi haz- metmk izin taş yutarlarsa, cenubi Afrikada devekuşları hazmetmek için elmas yutmaktadırlar. Geçen- lerde bir avcının vurduğu deve- kuşunun midesinde elli yedi iri elmas taş bulunmuştur. Bu taşlara 5,971,000 frank kıymet takdir edilmişt Şimdi bir çok gençler Afrika- ya avcılığa giderek az zamanda büyük servet sahibi olmak hülya- sına kapılmışlardır. Devlet Demiryolları ve Limanlari Umumi idaresinden 30 ton üstübü münakasası 5. Eylül 929 Perşenbe günü saat 16 da Ankarada Devlet Demiryolları binasında yapılacaktır. Münakasaya iştirak edeceklerin teklif mektuplarını ve muvakkat teminatlarını aynı günde saat 15,30a kadar Umumi Müdürlük kalemine vermeleri lâzımıdr. Talipler münakasa şartnamelerini 2 lira mukabilinde Ankarada Malzeme dairesinde, İstanbulda Haydarpaşa mağazasından tedarik edebilirler.