Sahife 4 Hİ ELPAZE İN VERİRELERLİSSEELERİE Numaraz s4' iraz sonra sesim çıkınca, fik bey hayret etti — Vay, sen burada mısın? — Evi Müşfik beyin gözleri yok, fakat | ettiler. Her kafadan bir ses çıkı- | yor, herkes bir şey soruyor, zekâsının adeta dürbünleri vardı... | balimizi görmediği halde, | sinirimizi sezdiği muhakkaktı... Yavaş yavaş — konuşuyorduk . Her sözün arasından uzun - bir | fasıla geçiyordu. Müşfik Bey, gör- mediği, fakat tahmin ettiği, sez- diği sinirimizin esbabını zihnen keşfe uğraşıyordu... Sacide, onu konuşturabilmek sualler soruyordu. Benimle yalnız. kalmaktan korktuğu anla- şılıyordu. Esasen beni ” heyecan berbat etmişti. Fazla oturamadım. Kallap müsaade istedim. Çıka- cağım zaman Sacide yüzüme acı | acı baktı. Beynimde ateş yanı- | yordu.. O geceyi masıl geçirdi leyemeyeceğim. Kendi kendime kızıyordum. — Aklıma binbir türlü tatbiki imkânsız olan, mecnunca şeyler geliyordu. Bütün bu çılğın düşüncelerin imkânsızlığını kavra- yamıyordum. — Asabi bir buhran leydim. Yatağıma üçte yattım. Sabaha kadar gözümü yummadım; dönen- dim durdum. Nihayet şafak söl ce bitap bir halde uyuyakaldım. Saat dokuzda hizmetçim uyan- dırdı. O sabah Şaziment hanım ve nişanlımla gezecektim. Feyhan yüzümün sapsarı, gözle- | Timin, sinirden ve uykusuzluktan | kanlı olduğunu görünce, endişeyle sordu: — Hasta mısınız? — Hayır, dedim, yalmız ayku | ment hanım efendi gülüm- — Talit, dedi, sabırsızlıktan ... Bir an evel zaman geçsede, ev- lensem diye sabırsızlanıyorsun... Ben de gülümsemeğe çalıştım : — Belki hanım efendi — Belki değil muhakkak... Feyhan, kızararak önüne bakı- yordu... koluna girdim. Sacide, artık bir daha görüş- meyeci söylemişti. Ben de, safdil bir düşünceyle buna, ina- | wvermiştim. İki gün sonra tele- || etti ve kısaca: , — Allol. dedi, çayıma gelmeği || unutma, bir daha halırlatıyorum L nedami” Dapedd Bedl, Şaziment hanımla - Feyhanı da davet etmişti. Gitmemem için hiç bir sebep yoktu... Mahza, Sacide- nin Feyhanla beni bir arada gör- | vaziyet karşısında kaldım. Herkes Omak yapıp , Saat altıda gittim. Çok kala- balıktı.. Hiç beklemediğim bir kalktı, etrafımı sardılar, tebrik bir | şey söylüyordu... Feyhanla yan yana bir köşeye sıkıştırıldık, muhasara edildik. Orada, hayatımın en sıkıntılı anlarından birini geçirdim. | Mademki bu itiraflarımda sami- | cağıma söz verdim, burada | © günün manasız bir vak'asını da kaydedeyim. Güzel Lutfi, bütün züppel ele almış Şakirenin peşi / sıra | dolaşıvordu. Bir aralık, Şakireni bir bakışını gördüm... Kalbir çimdikliyorlar sandım. Şakirenin utfiye olan bakışına çok üşina idim. Bir zamanlar, bana da aynı gözle bakardı. Kalabalıkta, kaça- iyle arada sırada bakışırdık. O güne kadar, yerin kimin tuttuğunu düşünememişt © gün öğrendim ve işin asıl tw hahı sinirlendim, kızdım. Bir kadın, bir çok erkek sevdiği zaman, etvarını değiştirmeğe lüzum gör- mez, di) Sadık Zade Biraderler Vapurları KaraDeniz muntazamı ve Lüks Postası Sakarya 28 temmti ÜG RR (Zonguldak, . İnebolu , Samsun, Ordu Giresun, Trabzon, Sürmene, ve Rize) iskeleler. Tafsilât âçim adet hanı edecektir. cide Mes- Ürrsteton : İataabut 2124 Yelkenci Vapurları İzmir sür'at postası Lüks ve seri Ci vapunt 28 ismet paşa v dinE aa et Tekdr 5a Galate rıhtımından doğrü Be DNK alaerie. izmire ; N Tafsilât için sirkecide yelke- nci Hanında kâin acentasına Hibcm Te Tükie 1515 Ve Galatada Merkez Rıhtim Önkali ve Suklk hanında acantalığına fon Bevoğlu 854 pati müracaat tel I;INEENELER KAHRAMANI Muharriri: Konrad Berkovitchy Yalnız, istisna ile: Maria! Herkesin gözü önünde, o da Gitsa'nın peşi sıra, kendini, Tuna'- mın kudurmuş dalgaları arasına attı. y Ey oğul! Şimdi sana soruyurum: Senin kitabının dünya yüzündeki bütün kahramanlardan bahsedi de bizim kahramandan bahsetme- mesi reva mı?.. Söyle bana, oğul: Senin “kitabında, Gitsa'ya en ulu mevki niçin verilmemiş? Çınar ağacının kütüğü, ocakta, bâzd yazıyordu. Mütercimi: (Vâ - Nü ) Fakat, benim, fena halde uy- | kum gelmişti. Murda'ya, “Allah | rahatlık versin, dedim , O gece, W rüyamda Maria'yı gördüm. Çingene Aşkı | «Çingeneler kahramanı'nın zeyli> Hey oğul hey! Ben, Tuna'unm bu yan s: deki ve Karadenizin beri leki en haysiyetli Çingene kabilesinin çeribaşısı Murdo, sana derim ki: İnsan, fazilet ve kemalini, tıpkı, ahçıların tuz ve biber kullandık- ları gibi kullamalıdır, — yani, ka- rarile!.. Safi tuz ve biberden nasıl pişemezse, safı fazilet ve HACI YAKUP ZADE VE ŞERİKİ| (GERZE | mükemmel | ise topuklarından saçlarının ucuna Beyoğlunda Tünel kurbünde HAYDEN Mağazalarında: eşya fiatlarında tenzilât. Pa— muklu kumaşlardan müntehap geşitler erkek kostümleri iliz kumaşları kuponlarında şında. Beyoğlu 2362. Mahmudiye Hanı altında. İstanbul 2740. Antalya postası (KONYA ) vapuru 28 Tem- ymum parar 10 da Galata Fihti mından hareketle İzmir ük Bodrüm Rardos ankkal gelecektir. Trabzon birinci postası (KARADENİZ ) vapuru 29 Tapaya nüşte Pazar Sürmene son O: -Mersin sür'at postası UMHURİYET ) vapuru u, Ânamor, l iye Antal- yarak geledek VAPUR ACENTALIĞINDAN | Km DENİZ. 'ELS ** POSTASI | sür'at z Pazar aksamı saat altıda Sirkeci rıht- mından - hareketle ( Zonguldak, | İnebolu, Gerze, Samsun, Ordu, Gireson Vaklıkebir, Trabzon, Rize Mapavri ) iskelelerine azimet ve avdet edecektir. | Vapurun birinci ve ikinci sınıf ve muntazam - lüks kamaraları olduğu gibi kamara yolcularına mahsus ehven fiatla nefis yemekler vardır. Tafsilât için Sirkecide Yalı köşkü caddı sinde küçük kır zade Hamındaki acentasına müracaatları. kemalden de hayat olamaz. — Amma, tuzsuz bibersiz yemek de yavan, lezzetsiz kaçar! Fazilet ve kemalsiz hayatın yavan kaçtığı gibi. Oğul! Şayet, bataklığı aşmak niyetindeysen çamurdan korkma- malısın! Köprünün yüksek kemeri vardır; çamurla su, bu kemerin | altından akar. Akıl ve fikir de, | | köprü misali, yuca kemerler | üstünde durmalı; ve, kötü hisler, | kolay kolay onun altından akıp geçmeli İşle, bu sırrı bildikleri içindir ki, oğul, bir çok insanlar, batak- lıktan tertemiz geçerler. Başkaları kadar çamura bulanırlar. Zamanın geçmesile bakır, altın haline gelmez. Eyer, birini yirmi senedenberi tanıyorsan, bu, onu seninle dost olduğunu ifade etmez. | Geceleri, Maymunlara şemsiye! 28 Temmuz 1929 — İngilteredeki şiddetli neticesi sıcakların B Haa gilterede ve aleb umum garbi Av- rupada hüküm süren fevkalâde sıcak — dalgası hayvanat bahçe- lerindeki — sıcak memleketler hay- vanlarına bile tesir etmiştir. Londra hayva- dağıtmıştır. Bunlara her gür .ıyı'v den sonra çay ziyafeti çekiliyor. Maymunların şemsiyeleri altı Maliye müfettişleri | Bu sene maliye vekâleti 141 maliye müfettiş muavini alacak- | tır. Müfettiş muavinliği için şim- | | | diye kadar maliye heyeti teftişi- yesine Hiselerden ve darülfünun- dan mezun 30 genç talip olmuş- tur.Talipler için bir ağustosta Âm- karada imtihan yapılacaktır. Bu sene 7 müfettiş de berayı tahsil | Avrupaya gönderilecektir. KANSIZLI Denizsizlik. icin yeçine deva kanl ihpa ede Ku müulabip etboa taralından tertip edelmi; DIŞLER BiOKS Diş macanu istimalile İle muattar bir ağıza malik olmak ancak oksijen sayesinde istihzar olunan da kendi lisanlariyle görüştükl görülüyor. Lisanları anlaşılmı da hallerinden sıcak dalgasından bahsettikleri hissediliyor. İstanbul - Dokumacı, - yazmacı, ve İşlemeciler cemiyetinin idare heyeti intihabı 28/7/929 pazar günü Sirkecide Paket postahanesi karşısında Mizanoğlu Hanındaki cemiyet merkezinde yapılacağı ve saat 13 ten 16 ya kadar rey kaul edileceği alâkadarana ilân D, ı.ny.ı ve Chlorose SIROP DESCHİENS, PARIS Devlet Demir yolları ve Limanları umumi idaresinden: On dokuz kalem kâğıt ve karton münakasası 9. Eylül. 929 pazar- tesi günü saat 16 da Aakarada Devlet Demir yalları binası Malzeme dairesinde yapılacaktır. tuplı Münakasay: ve muvakkat teminatlarını aynı günde saat 15,30 a kadar umumi iştirak edeceklerin teklif mek- müdürlük kalemine vermeleri lâzımdır. Talipler münakasa şartnamelerini iki lira mukabilinde Ankarada malzeme dairesinden, İstanbulda Hay- darpaşa mağazasından tedarik edebilirler. Şayet o, önceden altın değil idi ise, seneler neticesi değişmemiştir. Aşk da böyledir, oğul! Bir bakışta sevmedinse, bir daha asla sevmi- yeceksindir. Bakırı istediğin kadar altın kapla, lâkin, onu bir kere mihek taşına vurdular miydi, cibilliyeti ortaya çıkar. Kar, henüz, diz boyu idi. Tu- nanın mavi suları, buz kaplıydı . | uzaktan uzağa kurt uluyaşları — işitiliyordu. — Fakat, geciken ilk bahar, çerimize gel- melmiş bulunuyordu: karılarımızın gözlerinin renkleri denişti; erkek- lerimiz daha hızlı yürümeye baş- lamışlardı; atların tüylerine bir parlaklık gelmişti; köpekler, şah- lanıp dalaşıyorlardı. Kışı geçirdiğimiz yerlerde çok | azılı soğuk olmuştu. Moskofun | memleketinden doğru yaman röz- görlar esmişti. Bora, biç. durmat İan kıyametleri koparmıştı. Hepi- mize öyle gelmişti ki , toprağın üstü bir bir daha yeşile miyecek; nehrin buzları çöz suları — akmıyacak ; kargalar bütün kuşları, hırllı: da tekmil kuzuları, yemiş, tüketş miştir. Karadenizle Tuna arasıni daki insar yüreklerinde bi ağırlık ve hüzün hüküm sürüyordu, Mi İS öla Sle lehmet, bir gün, sabahleyin gelmiş ve İ genç kıı-uınıı;!!y müddetince bizim kabilede bar rındırmamı rica etmişti. Karıyi alakoyduk. Tatarın, bizden kırkç fersah ötedeki (ı;.ıabı i, boras dan yıkılmış. Öteki üç ki HS M N soğuktan donmuşlar; kakırdayı! kalmışlar. Biz, Sender Mehmed'i de çeride barındırmak - istedik, | Fakat, ©, teklifimizi reddettir (Mabadi var)