Sahife 4 HY ELPAZE NİN | Selâmi İzzet EREARER AA Numara : 10 — Çocukluk alelekser mesut geçer hanım efendi... Bu yemek odasını abajorları çok iyi intihap edilmiş değil mi?. — Dikkat etmemiştim... Kâmil bey, sizin için bir dalda durmaz diyorlar, sahi mi? — Ne bileyim efendim... yemekler cidden nefis. Şahende hanım, kendi. uçarılı- ğını kale almıyor da, benim bir dalda durmadığımı muahaze edi- 'yor. Ama neden bu gece ağzımı aramak Küzumunu hissetti acaba? Sofra başında birdenbire bir coşkunluk oldu. Samim beyin, kısa bir sessiliğinden — istifade edenler, hep bir ağızdan konuş- mağa başladılar. Ben bu hayihuyu cana minnet Feyhan hanıma ve yalnız ouun bir sesle dedim ki : — Size bir masal söyleyebilir miyim efendim? Genç kızın uzun kirpikleri ha- valandı. gözlerini açarak yüzüme baktı. Bakışlarından, çok şaştığını anladım: — Ne masalı beyefer — Anlatacağım . efendi çen sene, kışın fena, yağmurla karışık karlı bir gününde Beyoj lunda Taksime çıkıyordum. Köşe- lerden birinde halk toplanmı; Mütecessis. olduğumu iliraf ede- rim. Kalabalığa yaklaştım... köpeğin etrafına toplanmışlardı. Sözün burasında, Feyhan ha- Fakat efendi.. Bu vakadan üç ay sonra, size burada — takdim uman da, size çok eskiden aşına di. Bana hiç yabancı imişin gidi gı değildiniz? Hatta aramızda arkadaşlık bile vardı sanki. Öyle anlar vardır ki, içini görebilirsiniz. görmüştüm, ve daima öyle göre- ceğim: Müşfik ve samimi... Siz, memleketimin iftihar edeceği şâz- lardan birincisiyim. ifatı, Feyhanı mahçup yordu. edi- Onun için, yapmış olduğu şey o kadar tabi i, adeta ben, sırnaşık bir dalkavuk mevküne düşüyordum . Sahiden asil, ruhen asil bir insana — meziyetleri - söylenince, hemen irkilir. Fakat bu dünyada da, iltifata yegâne lâyik insanlar, iltifata tahammül edemeyenlerdir. Feyban hanımı konuşturabilmek için, köpeğin ne âlemde olduğunu sordum. Hikâyenin sonunu anlattı. Hayvanı evvelâ baytara götür- müş. Ondan sonra sahibini bulup vermiş. Sahibi kimmiş hanım efendi? — Yaşlı bir ermeni.. köpeğini de pek çok seviyormuş. O gün- den sonra dost olduk. Bana birde yüzük hediye etti. İşte bakınız.. — Köpek iyileşti mi? — Tabü topallıyor. ( Bitmedi ) edildiğim | bir bakışla, karşınızdaki insanın | İşte ben size o anlardan birinde | Milâzim Muammer Bey Bir araba kazası neticesinde | kendisini kaybeden valider tahaneye naklile müdavatı ti muhakkakdan kurtaran ve bu suretle kendilerine ebediyen minnettar kılan Süvari bizi maaile civanmert — zabitlerinden — Kadı köyünde Halit ağa sokağında 5 | numaralı hanede mukim mülâzim Muammer beye alenen - bey: teşekküre — muteber - gazetenizin tevassut buyurmasını rica ederim. İstanbul: Çakmakçılar Sabrüsefa Han 8 No. manifaturacı Lutfk E İyan iyesini yaptırmak suretile bir mev- ikinci fırka düncü alayının genç ve 'ÇETİCME ÜTPİVER | Te PlVER a ş, İstanbul Şubesi Şişli Ahmet Bey Gökek N” 56 Tet Beyoğlu osa' — | EMNiYET mim - şakaklarına kadar kazardı. Nörasteni, Uzun kirpikleri yanaklarını göl- zaliyet ve geledi.. Ben devam ettim. Cklorose Bu siyah ve sarı ti küçük bir köpekti. Otomobil tında kalmış, ayağı incinmişti daha doğrusu koymak Üzere idi. Bacağına, bir deri parçasıyla takılıp kalmıştı. -Tüyleri - çamur içindeydi. Etrafına toplananların yüzüne insani ve müşfik nazar- larla bakıyordu. İnsanlıktan me- det uman bu hayvanım gözlerin- deki rıkkatı ve iztırabi, ömrüm oldukça unutmayacağım ... Feyhan hanım biraz daha kı- zardı, ve balinden , bana karşı , her nedense beslemekte olduğu zail oldu- Ka muntabip dakikada barelyef portreleri yap meşhur bir artist celbettiğini etmekle kesbi Ter Beyoğlurula İstiklâl caddesinde 67 dalmif surette teshir edilmek — Birdenbire kalabalığı, siyah- lar giymiş bir genç kız yardı köpeğin önünde diz çöktü, çanta- “sından bir mendil çıkarıp yarayı sardı, sonra hayvanı otomobile ah Höle Ş Famere Porremn Fure ae — Bunu ne diye anlattınız?.. |) — Ayrıca: 50,000, 40,000, Eğer benimle alay etmek içinse, | siri sonuna kadar — dinlemem, | sabırlı olduğuma delildir. — Bunu anlatmama — sebep, vakayı, en kücük teferrmatına dar hatırladığım ispat içindir. Si © gün çok takdir ettimiştim hanım | BÜYÜK i Benirsizlik icin yeğine deva kanl ihya eden ha taranndan terüp edelmiştir ) BÜYÜK BİR YENİLİK Artist fotoğraf JULES KANZLER tırnaklarıyle bir. kaç Çok şayanı dikkat olan bu san'atın taarımtının için fiatler matedil pan bütün dünyada yekta olan muhterem müşterilerine ilân şeref eyler. unandi KANZLER Studyesünda ALTINCI BÜYÜK TAYYARE PİYANGOSU 6ıncı keşide 11 Temmuzdadır KRAMiYE 200,000 Liradır 30,000, 20,000, 15,600 10,000 liralık ikramiyeler ve 100,000 liralık bir mükâfat.. Bu keşidede cem'an 33,000 numara kazanacaktır. SIROP DESCHIENS, PARIS eee UEEİ bile kaymadığına dikkat ettiniz mi? Kayan bir lâstiğin, gevşek frenler kadar teh- GUDYER lâstiklerinin harici, patinaj tehlikesini asgariye indirecek yeri aısıracak» şekilde imal edil- miştir. Bunu tecrübe için yağmurlu hava beklemeğe hacet yok. Elinizi bir GÜDYER lâstiği üzerine bastırın; lâstiğin çekişleri, size bir diş hissini vere- cektir. Sağlamlık ve emniyet hususunda GUDYER in eşi yoktur. Bütün dünyanın kabul ettiği bu hakikatı ispat için bir tecrübe kâfidi FENER FACİASI ks aa n ) Yahat Craamsa | Farelerin Hucumu mın ve Ffenerinin ismini, böyle Altı iskelet kayası ve feneri koyacaklar! Bu sözler, sizse viz. geliyor, değil mi? Halbuki, bizleri sırtı- auzdan aşağıya sanki bir maşraba büzlu su dökülmüş gibi titretti. Bu hal, bu minval üzere, tam yedi gün, yedi gece sürdü. Yalnız, | manlarına ve alâmeti arada sırada, fare salkımları 50 metro irtifandan, köpekbalıkla- yının ağzına düşüyordu. Fakat, farelerin adedi okadar çok, okadar çoktu ki, bunlar öyle, düşmekle, | — AMŞK NŞ değillerdi. Asla eksildikleri yuktu. Bozolan asabınızı dinlendirmek, ve sözde eglenmek için, arada | sırada, fareleri saymıya kalkışıyor- | duk. Fakat, mütemadiyen | dandıkları, yer değiştirdikleri için, | buna imkân bolamadık. | — Bunun üzerine, farelerin arasın- | da, en kocamanlarına, en koda- farikası | olanlara isim takmak tecrübesine üne Elebaşı Takabını Sırtı yaşı ilerlenmiş olduğu için Gökülmekle bitip tükenecek m.ıu.l mi nedir, bembeyaz keilmiş biri . Zahir, bir' Yahut da, üç direklideki insanlarla — mücadele edildiği sırada dir taarruza uğra- maştı, zira, kafası da yarık ve tek kulağı kopuktu. Onun ismini Yekçeşim koyduk. Birde kılkuyruk - vardı ki, bizi pek eğlendiriyordu. Ne tarafa doğru gitseler; — Bak, bak, bak! ihtiyar şu- radal Elebaşı burada kılkuyruk la yekçeşim yan yana geldiler ! - diye oyalanmaya çabalayorduk. Fakat, bütün bunlara rağmen üç firari menfinin iskeleti yanma bizimkilerin de ilâve olunması, ve böylelikle, Üç iskelet kayasır nin Altı iskelet kayası olması fikrini unutamıyorduk. Fafelerin - kemirmesi — neticesi gitgide mukavemeti azalan pen- yanı, hmlgin ınk'ığukif nıgüğu' takviyeye kuyulduk. kaç ta- | yerde idi. Bir çol urnazlıklar D kayulduk. Ha İös ie VÜDNL S Ğ Ver glll nesini iyiden iyiye muhkemleştir- dik. Artık, odalarımız dahilinde aşık yakmıyorduk. Sade hariçte, geceleri, fener yanıyordu. Dişlek İngiliz, geceleri, müte- madiyen buhranlar içinde kıvran- dığını, bize, yana yakıla anlatı- yordu. Azıcık gözünü kapayacak olsa, Fizan firarilerinin hortlanmış ruhları, odasına giriyor, ve fos- forlu iskeletlerile karşısında raks ediyorlarmış. Gece gördüğü kâbus- ları, gündüz. olunca, bize öyle müthiş anlatıyordu ki, ertesi gece, aynı kâbusu biz de görüyorduk. Niçin etraftan imdat çağırma- dığınızı — sorabilirsiniz. Sebebini söyliyeyim: Kabil değildi. Zira, Faros adasından açık havalarda lebilecek kadar kuvvetli . balkonun - dışında, balkona bir lâhze olsun çıkmak kabil olamadı. Dokuzuncu gün, farelerin fer- yatları, bahusus neşrettikleri ta- affün, artık tahammülfersa bir hal aldı. Herçibadabat, bunun önüne geçecektik! O gece için feneri yak mamıya karar uerdik. Feneri yakmamak? Bir fener bekçisinin, hayalta olduğu, hâlâ nefes aldığı halde, feneri " yakmaması?.. Bunun ne demek olduğunu biliyor musunuz? Fener bekçilerine İlk öğretilen şey, son nefesinde feneri yakarak öyle teslimi ruh etmeleridir. Halbuki, işte, biz, feneri o gece yakmıyacaktık. — Gurüptan / bir Ççeyrek sonra yanması zaruri bu- İuman bu mukaddes ateş, o geçç yanmıyacaktı! Bu ise, bekçilerin ölmüş bulunduklarını Faros ada- sma ilân etmek demekti. (Mabadi var )