5 Haziran 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

5 Haziran 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— halde, ona karşı fevkalâde saf Sahife 6 Akşam Haai Telrika numerosu:22 ABDÜLHAMİT ikbalin , İkbal, Nazikterin yanından ay- Tılınca hemen faaliyete geçmiştir. İkbalın ilk işi biraderi Nuri beye mektup yazmak olmuştur Aradan iki gün geçmişti. İkbal, biraderinin saraya gelip kenadini görmesini — bekliyordu. Bu iki gün zarfında İkbal, me- lâhatle dost olmanın yulonu bul- muştur. -Başmusabip İkbali fazla himaye ediyordu. İkbal bi vasıta ile Melâhatle görüştükten sonra onun yakasını birakmamış ve sabah akşam odasında Melâhati | ziyarete ve münasebeti derinleş- Ürmeğe başlamıştı. Halbuki, Melâhat İkbali adım adım takip ediyordu. Başmusa- hibin onu himaye etmesine rağmen Melâhat bütün plânlara *vakıf olmuştu. Melâhate fazla merbut olan Padişahın diğer Cafer ağa bütün manasile Melâ- hate yardım ediyordu. Esasen - İkbalin, — Bürhanettin efendinin dairesinden yıldız sarayı harem dairesine getirilmesinde ki maksat da, bu neticeyi elde ede- bilmek Melâhat, kısmen de babasının Malümatı altında rak tertip ettiği bu “mukabil plânla iyi bir çevirme hareketi — yapabileceğine kani olmuştu. ı'.,.î İkbal ile sıkı fıkı gürüştğü # a at ikşam aralarında ceryan eden bir muhavereyi, İkbal, bu husustaki ümitlerini takviye edecek kadar safiyâne bulmuştu. Melâhatin odasında konuşuyor- dardı : — Melâhat! Buradaki hayattan memnun değil gibi, daima melül ve mahzun görünüyorsun... Yoksa bir derdin mi var ? — Hiç bir derdim yok.. Fakat, sunu söyleyim mi, İk - ş ııBeıı serbest mektep ayatına alıştığım için burası beni çok sıkıyor. — Serbest hayat mı dedin 21 — Aman sakın bir daha bu kelimeyi bir başkasının yanında sakın ağ- zından kaçırmal asetinden : tamamlarına ve ya hi gününden itibaren yeni senet ve teslim olunacaktır. Heyetler : 1 HocaP: 2 — Şeyh Mehmet Geylâni 3 Hobyar 4 Molla Fenari rıda dercolunan tarihten ita etmemiş iseler ikişer kadar devam olunacaktır. Bu şehzade Bürhanettin efeninin dairesinden haremi hümayuna getirilme- sinden maksat, gizli kapaklı işlerin meydamna çıkarılması idi. Halbuki... Tibbiyeli Nuri beye lâzımgelen haberler gönderilmiş ve Melâhat tuzağa düşürülmek için tertibat alınmıştı! istanbul Kadastro heyetleri Adada kadastro muamelâtı ikmal edilen mahallerden aşağıda gösterilen mahallelerdeki gayri menkullerin elerine mutasarrıf olanlara 9/6/929 pazar | Mahalleleri Büyük Adada inde gayri menkul mali bulunanların yuka- itibaren Pazar ve Salı günlerinden birinde Istanbulda Tapu dairesinde ve Adada hükümet kona- ğında ait olduğu Kadastro hey'etine müracaat eder. Bizzat gelecekler nufus varakalarını ve cenebi tabiyetin- de bulunanlar ikamet teskerelerini ve hey'etlerden mukaddem- ce almış oldukları makbuz varakalarını ve fotografilerini henüz adet vesika fotoğrafilerini getirmeleri lâzımdır. Bu senedatın tevziatına Temmuz nihayetine Hüccet, temessük. senet kalmış olsa bile anlara istinaden bir güna muamele icra olunmayacaktır. diğer mahallere ait senet ve pilânların itasına me vakit başla- nacağı peyderpey ilân edilecektir. VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin —| — Neden? Bir insanın serbest yaşaması kadar güzel ve büyük bir bahtiyarlık tasavvur edilir mi? Burada hiç birimizin “Aürriyet .i yok., — Aman, kendine gel Melâhat! Ateşle oynadığının galiba farkın- da değilsin! Şimdi bizi birisi işitip Ccfendimize haber verse mahvolduğumuz gündür. — Canım, ben burada çok bunalıyorum... Ara sıra istediğim zaman neden dışarıya bir arka- daşım ve ya ailemden birini ziya- rete gidecek kadar hürriyet sa- hibi olmayayım? İkbal Melâhatin ağzını tuttı — Allah aşkına sus.. Benim yanımda böyle dinamitle oynama! — Dinamit mi?t! — Evet.. Onun kadar tehlikeli bir kelimedir o... Sen bunu nerden ögrendin? — Fransız mektebinde... — Sen onu çok sever misin? — Neyi? — İşte O bahsettiğin — keli- Yi — Benim ciğerlerim on sekiz sene o havayı teneffüs etmeğe alıştı. Ben işte burada bunu bu- Tamadığım için sıkılıyorum. — Hürriyeti © kadar çok se- versin demek...? — Ahhh...” Bayılırm - İkbal ! Bize mektepte her gün bundan bahsederler ve hürriyeti gasbe- dilmiş insanlarıı Yaşayan — ölü | lerden farkı. olmadığını söylere lerdi. Şimdi sen ve ben hürriyetimize sahip olsak böyle birer esir gibi burada mı durur- duk...? — Ne yapardık? Ne mi yapardık.. şöyle bir çıkar, herkes gibi gezer ve dünyayı görürdük. Biz sanlar için bundan daha büyül bir saadet tahayyül edilir İstediğin zaman gezmek... istediğin zaman yatıp kalkmak.. Hür insan- lar daima böyle yaşarlar... —Ah Melâhat..! — Efendimiz senin bu sözlerini işitse, vallahi, etlerini okma lokma doğratır! ( Mabadi var ) planları bir tertip ile tevzi ve Mahalleleri Istanbulda eylemek P birlikte mahaller dahilinde elde atik Muamelâtı ikmal edilen Etek kavgası italyada bu yüzden kanlı bir vaka oldu İtalyan — peskoposlarının — kısa etekli kadınların kiliseye kabul edilmemesine dair papaslara ver- diği emir kanlı hadiseler tevlit etmiştir. Venedik — civarında kasabasındaki — kilisenin — papası duaya gelen iki genç kızın etek- dizlerinden yukarıda gö iğünden bunların . çıkarılmasını dindarlığı ile maruf Frignati isminde bir adamdan istemiştir. Dindar adam kızları dışarı çı- karmıştır. Lâkin kızarın birader- leri Bu muameleyi hakaret telâkki ederek kiliseya gelmişler ve din- dar adama temiz bir dayak atmış- lardır. Kilisedeki ahali de ikiye ayrır larak birbirine girmiş ve ortalık bercü merç olmuştur. ihayet zabıta yetişerek etek kavğasını yapanları ayırmıştır. Operatörlük En iyi operatörler yam- yamlardan çıkıyormuş Caldogno Amerikada yapılan son istatıs- tiklere nazaren yam yamların çok müktedir. operatör hafitleri olurmuş!.. Fici adalarının bir yamyam in hafidi meşhur bir Bir çok —Avrupalı bu operatörü beyaz doktorlara iercih ediyorlar. inde en revaçta olan iktür, Yaptıkları ameliyatlarda temizliğe son de- rece dikkat ettikleri, ve çok ma- hir oldukları anlaşılmıştır. Bu meharetin kendilerine ba- balrından miras kadılığı rivayet edilmektedir bir zamanları cedleri insanları yemek için iyi parçala- mayı öğrendiklerinden, bu günkü operatörlerde tedavi için adamları kesip bişmeği biliyorlar. ğâı:sâm Halk sütunu Bir daktilo hanım aranıyor Nim resmi bir dalede çalıştırılmak üzere eli serl ve yoni hazlflerle yaz: mağa müktedir. bir daklile hanıma ihti- yaç vardır. Adler makinesinde seri ça hşanlar tercih edilecektir. Müracaat ad- zesi Gakıla Hulüsi Boy Han No, 1 Bir sinema operatörü iş arıyor İyi bir sinema operatörü, elektrikçi anyor; taştayı Tercih eiler, müracacnat. Bir Hanım iş arıyor Türkçe 'vö Pransizca” fisanlarına hak kayle aşine bir Hanım ciddi bir mb sede çalışmak istiyor, her iki lisanda tereameye ve daktiloya — müktadirdir. Halk sütnu maharririmize D. ramuzıy la müracaat edilme Emlâk ve Eytam Bankası Sermayesi 20,000,000 Yürk nrası İnşaat ve Emlâk üze- rine müsait şeraitle Para ikraz eder Bil'umum Banka muamelâtı İstanbul Şubesi Bahçekapı Teleton İstanbul: 3972 arriri Babam, memurdur. İsmi: Novi. Ablamın ismi: Matilda. Yeni eniş- tem de Gandşlah bir memürdur. İlk önce, ablam, polis müdiriyeti memurlarından. birisile flirt edi yordu. - Babam, / iltimas ett Polisi memuriyetinde terfi ettirdi. O da, terfi eder etmez ablamı biraktı. Başka bir kızla flirte başladı. Annem de, Matilda da bu işten mahzun oldular. Ağladılar. ,Artık, eve bir mektep hocası girip çıkmıya başladı. Konuştukça kolunu butunu / sallyor; iki keli- mede bir “yani demem şu demek diyordu. Bir gün bana, bir kürei — mücesseme — hediye - etti. Lâkin, her nedense ablamla bozuştular. Evden gittiği esnada | kürci ssemeyi de — beraber alıp göti Derken efendim, babam, eve, kendi - dairesinden memur getirdi. Çok uslu, çok sessiz bir adam... Gece yarılarına kadar, hükümet işlerinden bahsettiler. Matilda, dikiş dikiyordu. Bu adam, onun çok boşuna gitmiş. Fakat, haber aldık ki, memleke- isminde tinde üç çocuğu varmış. - Bunun üzerine, babam ona kızdı. Ma- aşını kestirdi. ç Uzun zaman, bizim eve artık kimse girmez oldu. Matilda, bir zabitle — dolaşıyormuş. — Babam, bunün - öyrenince her neden: “Rezalet! Rezaleti” diye bağırdı. Matilda da ayğlıyordı. Erlesi gün, babam, eve, sıska, uzun boylu birini getidi. Adı Gandşlah. O gittikten sonra, ba- bam, dediki: Bu çok adammış. Bu adam da, mede bil Arzı hürmet ederim, efendiml ,, diyordu. Babama: *Efendimiz! Efendimiz. hazret- leri! , diyordu. Aradan üç gün çti. Gandşlah gene geldi S SE n diyerek annemin elini öptü.. Akşam ye- meğine kaldı. Babam ne derse hepsine “Evet efendim, öyle efen- dim!,, dedi. Derken, yatak odasına çekilip yatmamı söylediler . -Kendileri, Salonda uzun uzun konuşmiya başladılar. Lâkin, ben, uyumadım. Kulağımı kapıya koyarak - dinle- dim. Misafir gittikten sonra, ba- blmi shlarüs dei — Sen, bu adama varacaksın. Sana, baban olarak bunu emre- diyorum. Ona da, amiri olarak, seni almasını emredeceğim. Matilda, bu adamın aplal ol- duğunu söyledi. Annem, içini çekti. Dedi ki: — Evlenmeden evel, yahut, evlenir evlenmez onu sevmen icap etmez a... Ben de, babanı hemen evlenir evlenmez — sevmemiştim. Sonra yavaş yavaşı yani, beş sene alıştım. Sakın, onu Aptal olduğunu da yüzüne vurma. Ablam diyordu ki, doğum yur- duna gidip doğurmak, bu adamla evlenmekten daha iyi imiş. Annem de diyordu ki, şayet doğum yur- dıuu lecek, yahut eve ebe DeD DA Tn Ça Halde izmi çıkarmnış, rezil kepaze olurmuşuz. babam, alacağını, elmas söyledi. Ablam da dedi ki, on- in bu adamla evlen- $ haziran çarşanıba gür havi mük; Yoroslav Haşe İcradan müzayede ile satılık ü saat 15 te Beyoğlu İcra dairesinde, Rumelihisarında kâin ve Ahmet Vefik Paşa ve Riza Paşa kütüphanesi * Namile meşhur ve boğaza hakim en güzel manzaralı taraçaları nmel mülk müzayede ile satılacaktır. Buna ait tafsilât *Cumhuriyet,, gazetesinin 1 mayis tarihli nushasında münderletir. meye razı olurmuş. Derken, ' babam da, annem de ablamı öptü: — Aferin bizim güzel, akıllı Matildacığımız!-dediler. Artık, Gandşlahtan konuşmaya başladılar. Babam, dedi ki, onu terfi ettirecekmiş amma, evlenme- den evel terfi ettirirse, polis gibi yapıp da ablamı almamasından korkıyormuş . 'Düğünden bir ay sonra, maaşına bir. misli zam yaptıracakmış. Ertesi gün, Gandşlah gelince, kendisini pek kibar sattı. Ablama hep yan gözle den Matildanın kulağını bormuş- lardı: Misafirle çokcana kunuşsun diye hani... O konuştukça, misafir, hep: “Evet hanım efendi! Hakkınız var, hanım efendi!, diyor; başka i gün, babam, oda- da, benden gizli olarak: — , — Bugün, memurum gelip seni benden istiyecek, Matilda!..dedi- Vazolara çiçek koy. Gandşlah, siyah elbiseler giyin- miş, beyaz eldivenler takmış; gel- di. Her zamankinden daha solgun daha uçuk benizli idi. Annem, ona, bir likör, bir, bir daha, bir daha ikram etti. Beşinci kadehte gözleri parladı : — Elve dedi. Sonra, ba- bama döndü : - Sizinle bir şeye dair hususi konuşmak istiyorum, efendimiz hazretleri. Babam, bana, — kapıyı — işaret etti. Annemde, arkam — sıra, usullan dışarı çıktı. Ablamla, hep bir arada, dışarda, merak içinde bekledik. Babam, nihayet: Matildal — Matilda'- irdi. Ablam koştu. Ben de, kulağımı kapıya verdim. Babam, dedi ki: — Kızım. İşte gospodin Gan- dşlah, seni bemden istiyor. Ben, izdivacınızı muvafık görüyorum. Sen bu işe ne dersi Ablam, sesi kısılarak, kekeledi. — Pekil Peki... Peki derim. Sonra, bağırdı: — Anneciğim! Aneneciğiml Annem koştu: — Ah çocuklaaaar... Ben, za- 'ten, bunu, çok eskiden münasip görmüştüm. Aman da aman! Biri birinize ne kadar da yakışıyor- Sunuz | Derken beni çağırdılar. — İşte bu gospodin, Enişten olacak. Beğendin mi? Hiç “ beğenmedim ,, denir mi? Ayptır. — Beğendim - dedim. Yeni eniştem beni alnından öptü. — Allah ömür versin, efendim. Artık, — babama : “ perderim efendim hazfetleri ,, anneme de: “ Validem efendim hazrelleril , diyordu. Miafir dışarı çıkıp ablam da onu teşyi için arkasından gittiği zaman, annem, babam: — Kız yedi aylıktır, ha. Dü- ğünü çabuk yapalım! -dedi- İki ay sonra doğuracak! D u diye — Bir ay sonra düğün olur!- cevabını verdi. Mütercimi: (Hikâyeci)

Bu sayıdan diğer sayfalar: