Sahife 6 Tefrika numerosu:21 ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Yazar skender Fahreddin iki saraylı çerkes dilberi, mahzende yeni bir pilan tertip ettiler : Melâhatle genç tıbbiyeliyi t:ı.nıgtırnoa,klar ve... ğelen İkbali - dinledikten sonra ulağına eğildi — Dışarda kim var? Diye sordu. İkbal vaziyetinden emindi. — Korkma.. — Yalnız m geldin? — Başmusahip getirdi... Nazikter hayret etti. — Nasıl olur.. Korkmadı mı? — Onun seni ne kadar sevdi- gini hâlâ öğrenememişsin galiba? — Bilirim... Acem kıtlıcı gibidir. Melâhat şırfıotisının ” şü iftirasma Z göre göre süküt etti.. Sesini ile çıkarmadı. — Sen öyle zannediyorsun , Nazikter! O, el altından senin kurtulman için çalışıyor... Ne faydası var? Bir şıllık izünden — Padişahın gözünden iştüm. Bir daha efendimiz benim yüzüme bakar mı? Bunları söylerken çerkes dilbe- Finin gözleri sulanmıştı. Çocukluk arkadaşına © günlerde başından geçenleri etrafile anlattı. İkbal, bu karanlık ve sıkıntılı mahzende , — aglamaktan — göz- leri şişen Nazikteri teselli ettikten sonra, birden hatırma yeni bir kurtuluş çaresi gelmiş gibi sevindi. — deşim Nuriyi Melâhatin başına musallat edelim, olmaz mı? Nazikterin yüzü güldü: — Çok iyi olur. Fakat Nuri beyin onunla şörüşmesi — nasıl mümkün olacak? ” — sen müsterih ol.. Ben Nuriye| — haber gönderirim. gelir. — Sonra? İ TcAman kardeşi Bankası Mitirliğinden: SATILIK APARTIMAN dikkat et, atle dost olacağım... Nuri gelir gelmez, derhal bir yolunu bulup onu Melâhatle ta- nıştıracağım. Nazikter neticeyi, gözü ile görür gibi tahmin etmişti. — İkball.. Dedi. günlerde — tıbbiyelilerden kuşkulanıyor. Onun seni görmeğe gelmesi için bir tehlike teşkil etmez mi? — Aman yavaş.. kimse duyma- sın! O, bir fedaj — Nurimi? — Evet... aman — Nazikter, ağzını sıkı tut.. sonra mahvoluruz. — Fedai ne dimek? bana biraz izahat ver bakayım.. — Canım., Sen oralarını karı; tırmal Zaten benim de pek malü- matım yok ya... Nurinin çocuklugu. Mektepte bir kaç arkadaş top- lanıp, öteye beriye imzasız tehdit mektupları gönderiyorlar! — Aman dikkat et İkbalciğim. bunlar çok nazik meselelerdir. Başına bir felâket gelirsa, Hün- kârın elinden kendini kurtara- mazsın! — Ben çocuk değilim.. Nuriye gelince onu sarayda seven ve himaye eden bir kaç kişi var. Şimdi biz onu bırakalım.. Sen onunla Melâhatın tanışmasını arzu ediyor musun? Bana onu söyle ! — Pekâlâ! Fakat, münasebet fazla ilerilemesin.. sonra © şeytan kız, kardeşini baştan çıkarır. — Ben 0 şırfıntıya bir oyon oynayım da, sen de gör... — İkisi birlikte görüşürlerken hemen — Baş musahip — vasıtasile efendimize habar vermelisin! f (Mal 1 — İstanbulda Beyoğlunda Meşrutiyet mahallesinde Mehtap soka- gında Meşrutiyet apartımanı namile maruf olup bankamızın batapu mutasarrıf / bulunduğu — apartımanın satışı taksitle müzayedeye kon- muştur. 2 — Müzayede kapalı zarf üsulü iledir. 10 Haziran 1929 Pazartesi gü Ankarada İdare Meclisi huzurunda icra edilecektir. 3 — Satın almak istiyenler (8400) liralık teminat vermeye mecbur- durlar. Bu teminat mektubu teklif mektuplaril yetişmek üzere bizzat Umum Müdürlüğe veril olarak posta ile gönderilir beraber ihale gününe r. Ve yahut taahhütlü 4 — İhale bedeli bilâfaiz sekiz taksittedir. İlk taksit peşindir. 5$ — Talip olanların İstanbul Umum Müdürlüğe müracaatla mut ve ya İzmir şubelerimize ve yahut fassal şartnamemizi mütalâa etmeleri ve müzayedeye iştirak halinde bir lira mukabilinde bir nushasını alıp teklif mektubuna raptetmeleri icap eder. Devlet demiryolları ve limanları umumi idaresinden: 1 — HaydarPaşa limanında sığlık kısmında oturmuş ve harap bir halde bulunmuş üç mavna ile bir duba müzayede suretile satılacaktır. 2 — Müzayede 20/6/929 tarihinde saat 15 te Haydarpaşada İşlet - me Müdürlüğünce kapalı zarf usulile yapılacaktır. Talip olanlar (100) lira teminat akçesile birlikte teklif mektuplarını müzayede tarih ve saatine kadar dirler. İşletme Müdürlüğüne tevdi etmeli - 3 — Duba ile mavnaların tarihi ihaleden itibaren otuz. gün zarfında gerek cer edilmek ve gerekse parçalanarak malzemesi almmak sure- tile Rıhtım deniz ve kara mıntakalarından kaldırılmış bulunmâ&ı ve bu hususa ait bilcümle rusum ve tekâlifin tediyesi ve bilümum işçilik | ve nakliyat masarıfi ve satın alınan malların vo Liman tesisatına ariz olacak her türlü hasarın mes'uliyeti alıcıya aittir. 4 — Müzayede neticesi tekarrür edecek satış bedeli talip tarafın- | dan derhal tesviye edilecek ve temamen kaldırılmasını mütcakip alıcımın teminatı nakdiyesi — malların ide edilecektir. 5 — Otuz gün muayyen müddetten sonra geçecek her yevmü te - ahhur için alıcı beş lira teahhur tazminatını tesviye edecektir. , Efendimiz bu | izdivaç davası Sabık îşanl tsı Tunneyden davacı ÇA Dünya boks şampiyonu Tunney Nevyorktan - Londra - gazetele- rine bildiriliyor: Cihan ağır siklet şampiyonu Gene Tünneyin aleyhine Nevyorklu | Madam Fogarty tarafından izdivaç vadini buzmak davası açılmış ve yarım milyon dolar tazminat talep olunmuştur . Tuneyin ahiren bir milyarder kızı ile evlendiği ve hâlâ Avrupa- da bal ayımı geçirmekte olduğu malümdur. kız Mis Fally Gene Tunney le 1925 senesinde Arkansas hükü- meti dahilinde Sprigte görüştüğünü | ve otarihte Tunneyin orada boks idmanları yapmakta olduğunu ve Tunneyin munasip bir zamanda kendisiyle evlenmek için söz ver- iğini iddia etmiştir. Bu dava ve şikâyet üzerine Tunneyin Stamforddaki 100,000 dolar kıymetindeki arazisine ve yeni gelin ile birlikte yaşamak için burada hazırlattığı kâşanesine haciz vazolunmuştur. Faksam Halk sütunu gehç k_ıı evlenmek mütevanı ve ağır n ” Beni bilecek bir gençle evleimek istiyorum. Adres : Halk sütunü vasıtase H, 8. Kayhettim Dir cüzüan “üerümanda “üç” adat so netla” âskeri vesikamı -ve tazik-bedeli makbuzlarını kaybutlim. Yenisini çıksara- cağımdan. eekisinin. hükmü - olmadığını Yü ederim, Gelikpaşı Saraç İshak mahallöği bekçisi * Al iş veriliyor 16 dan 18 yaşına Kalar bir hanım kıza ihtiyaç. vardır vazifesi yazıhanede oturmaktır, aliplerin —yeni - postahano. arkasınd Ahmet Türkiye —hanında No, 25 uman beye müracaatları, Gaip aranıyor Tirlepeli taber imamı” Abdullah Bfen- dinin oğlu yirmi yaşında « saralı » İrahim bir seneden beri kayıptır. Kep: disinden zavallı anasına haber- verebi- lenlere bütün nilesi minnettar olacaktır. Anasının adrı İzmir Karşıyaka Zabı- /e merkez memuru Nüri beyin KUMBARALARIMIZ GELDi Türkiye İş Bankasından: Halkı ve çocukları tasarrufa alıştırmak maksadile Bankamız tarafından tevzi edilmekte olan tasarruf kumbaraları gelmiştir. Herkes bu kutulardan Banka- nın Ankaradaki idarei merke- ziyesile bilümum — şuabatına müracaat ederek alabilirler. — | Hâlâ vicdan azabı içindeyim Henüz on beş yaşındaydım . Konservatuarda, pianodan bi Tik mükâfatı almıştım. O sıralarda, gazetelerden birinde , sersemce bir reklâm gördüm: Bir musikı profesörü, talebesine, bir ay zar- Finda piano ve kampozisyon öyretmeyi vadediyormuş. Hattâ , iki, dersi de hususi olarak bedava verirmiş, Şimdiki aklım olsaydı, beşerin hamakatini bu derece istismara kalkışan bu adamcağızın haline acırdım. Yahut, sadece gülerdim. Lâkin, o zaman, on beş yaşının delişmenliği ile, bir muziplik düşündüm. Konservatuar arkadaşlarımdan bir genç piyanisti daha yanıma alarak “profesör,, ün evine gittim. Şahane bir jest ile pianosunu açtı. Aucher merakalı bir çalgı idi bu. Tuşlardan her biri üze- rine, mürekkeple, kalın kalın doa, re, mi, fa ilh., diye isimler ya- zılmıştı. — Siyah / tuşlarda yazı yoktu. Bozuk bir alman şivesile: — Dikkat ediniz! derse- başladı: - İki vardır; — do, mi, si, ves. — Bütün — musiki, bu iki akort üzerine — yapılmıştır. İlk önce do, mi, sol dan işe baş- danır. Bundan bıkıldı miydi, - sol, si, re ye geçilir. Ondan da bı- kınca gene ilk akorda avdet. Bu vadide, uzun uzun bir çok tafsilât daha verdi. Nihayet: Ve, lü akort sol; ve, sol, — Haydi, bana güzel bir vals | kompoze edin bakalım! - diye devam etti. - Siz kompoze ettikçe ben notasını yazarım, İsterseı giderken benim notayı da göl bilirsiniz. Demek, işe, do, mi, sol dan başlıyacagız. Haydi bakalım monsieur ( — mösyö ) Elenthöre söyleyin! Benim ismimi Emil, arkadaşı- Tamkini Elenthöre diye tanıtmıştık. Elenthöre, gülmemek için dudak- Tarını asırarak: — Rel - dedi. — Hayır, efendim. Re, olmaz! , sol akordundan birini iz söyleyin, bakalım, — Bravo! Bravol İşte, notanızı yazıyorum. Şimdi, sıra, ikinciye geldi. Gene do, mi, sol 'dan. Arkadaşım, boğulma derece- lerine gelmişt — Rel - diye tekrarladı. Ben, baykırdım: — Hayır! Mit Profesör, bana döndü: —Anlaşılıyor ki, sizin istidadınız| arkadaşınızınkinden daha fazla. Haydi, cesaret! Cesaretl Devam . Şimdiye kadar do ile k. Üçüncüsünü de söy- leyin. — Sol. — Mükemmeli Do, mi, sol oldu ... Artık, öteki akorda geçelim: Sol, si, re yem. Sıra, monsienr ( — mösyö) Elenthörein. Hangi notayı beyeniyorsunuz? Arkadaşım, sahte bir asabiyet — İki kere ve dedim y dedi. — Tamam! Mükemmel. Şimdi, re nin sırasıdır . Hattâ, sizin ha- fırınız için, bunu iki kere tekrar- hıyal — Maalmemnuniye — efendiml Lütuf buyurursunuz! - dedim. Bir nota daha söyleyin! — eli — Bravo... | zaman, « Albort » dan Bütün konpozisyon dersi, bu Surette geçti. Son bir çeyreklik Biano dersine hasredi- mişti. Konpoze ettiğimiz parçayı, tek parmağımızla işkişer kere çaldık. (Bütün —e ler, —arkadaşımın, geri kalan notalar benimdi.) İki gün sonra, ikinci vardı. Aynen ilk ders gibi baş- İkinci valsimizi yapıyorduk. Birden bire, —garip bir hadi meydana geldi. Kapı çalın üstat, bizden ayrılarak kori çıktı. Gelen, kızına -ders gösterimek istiyen Zzavallı bir kadıncağızdı. Konuşulan sözleri işiti ders vereceğim. Sonra - paralı dersler başlıyacak. Küçük kızınız, bir ay sonra, hem piano çalmasını, hem de beste yapmasını öyrene- cek. İçerde iki talebem var: İkinci deste bizzat kompoze ettikleri parçayı mükkemmelen çalıyorlar. Bunu işitir işitmez yı kalktık. — Aucher pi başına geçtik. Songe d'üne nit dete den. “Marche nuptiale ,i Puatre mains (— katr men) olarak çalmıya başladı çapkın haşarılar, ! - diye bağırdı. Bu işi, ona, reklâm olsun diye yaptığımızı nahak yere anlatmıya i çapkın haşarılar j başka bir şey de- Kendisinden müsade aldık, Aradan on beş sene - geçti. Profesör, bâlâ icrayı sanat etmek- tedir. Musiki biliyorsanız, bizim tec- rübeyi sizde yapabilirsiniz. Fakat, rica ederim Üne nit d'ete den bir parça çalmayın. Mütercimi: (Hikâğeti) Müthiş bir rakam Senede lînilyar 800 milyon lira.. Amefikalı seyyahlarin her sene sarfettikleri para Son seneler zarfında seyahat etmek merakı - gittikçe artıyor. Bir zamanlar doğduğu memleket- ten dışarıya ayak atmamış mil- yonlarca - insan — vardı. Halbuki 20 inci asırda, Avrupada hiç ol- mazsa kendi memleketini gezme- miş insan kalmanış gibidir. Amerikalılar yalmız Amerikayı germekle de — iktifa etmiyorlar, Avrupayi, Japonya ve Çini, hattâ Alrikayi görmeğe gidiyorlar. Bil- hassa Avrupayi ziyaret etmek Amerikalılar için bir ihtiyaç balini almıştır. Amerikalıların bu seya- hatlar için sarfettikleri para pek müthiştir. Yapılan son istatistiklere naza- ren 1928 senesinde amerikalı seyyahlar 900 milyar dolar sarfet- mişlerdir. Bu paranın 300 mi- yonu —Kanada ve Meksikayı gezenler tarafından, 600 milyon dolar da Japonya, Avrupa ve Mısır da sarfedimiştır. Yalnız Fransaya gidenler 190 milyon dolar brakmışlardır. Amerikalı'seyyahlar vapur ücreti olarak 15 milyon, gümrük resmi olarak da 5 milyon dolar sarfet- mişlerdir.