Akşam 6-Mayıs 1929 lîenize dökülen içkiler Levyatan vapurunun son seferinde kalan 100 bin liralık içki denıze d küldü Levyatan - vapurunun salonlarından biri Avrupa ile Amerika arasında işliyen amerikan vapurlarında içki bulunmadığı için bu yapurlara Yağbet gittikçe azalkış, sön va- manlarda amerikan transatlantik- deri âdelâ . boş gidip gelmeğe başlamıştı, 'tan gibi dünyanın en büyük ve €a mükemmel vapıra da vardır. Amerikaklar bu vaziyet karşı- sanda telişa düşerek - amerikan yapurlarında içki içilmesini temin ın.akıim.ı—.ııugqen gön yazdığımız gibi, kanamun bir - kaydındam “istilade — ederek ilâç “ maksadile - vapanda - içki bulum- durulabileceğine kafar vermişledir. yakız. Amerika ; kara, sularma zaman, bu 3 içki , imhar ııil:mhı'f. Bu karar üzerine Levzatan va- puru geçen hafta Avrupadan Amerikaya ilk içkili seferini yapmıştır. Bu defa vapur çok kalabalıkti. Bu hbalka yetişmesi için çok " Böl nıktarda “ispirtolu içki alınmıştır. Levyatanın bu. seyahatı çok neşeli geçmiş, yolcular bol bol şampanya, — şarap, bira, viski içmişlerdir. Fakat sarfedilen bü- tün gayrete rağmen içkiyi bitir- mek kabil olamamıştır. Bu sebeple vapur Nev yorka yaklaşırken kalan, Hkör, Şarap şampanya, * viski, “gibi bütün ispirtolu mevattan denize atılmıştır. Dökülen içkilerin kıymeti 32000 dölar 160 bin dira tahiniti edik mektedir. * “Vaüpur / “limada — girer- girmez 520 taharri: memürn' gelimiş ve bütüm apur < aramıştır. «Fakat tabii bir şey bulammanştır. üyük bir Alman tahtelbahri u—.ııı. harbi . umuminin socalrına .doğru gayet büyük-bir tahtelbabir inşasına başlamış ol- “Kir benzinini — degiştirmeksiri Almanlar bu. tahtelbahir krur uıorlın bahri muhitlerde İngiliz itlâf devletleri gemile- etmek için hazirla- H.,ı;.u.ı.ı.ı..ı;d.ı.ı,de Almanlar bu tahtelbahri ikmal etselerdi d:ıııdevııy:ı hüe Al—ıııııh bahriye mühen- L “gazetesinde, bu; büyük, Tahtelbahir - bakkında , ilk ifşaatı Kizl ııııufmıo i 'ı-—ıh#ım oldugundan, dünyanın en büyük tahtelbahiri olacaktı, Bu tahtelba- 20,000 Mmil mesâfe katedecek idi 3 'adet 6 Puslak ve bir haylı Hafif top Ve torpido kuvanları ile mücehhez olacaktı Tahtelbahirin güvertesi ve kulesi zarhlı olacak idi. Bu tahtelbahir nakliye sefaini Kafilelerine top ateşile hücum edeceğinden itilaf - devletlerinin makliyati — bahri; fevkalâde tehlikede kalacak idi. Bu tahtelbahirden - başka' At- dlfilar harbin sönlarında Manş denizile Şimal denizinde hareket ictasi için “Flânder, smıfi namı dümde hçi tahtsibddeğler aa. Her tarafta şıcaklar başladı Artık büzlâr'üzerinde eskisi gibi gezip dansetmek kabil olamıyor “ Buzların Üzerine konulan tehlike lâvhası Uzun süren kıştan sonra her tarafta sıcaklar başladı, bunun babı.. eörele. gürmne şimalinde 15 gün ercline kadar buz üzerinde patinaj yapılıyordu. Havanın ısınması üze- rine buzlar tehlikeli bir hal aldır ğından buz üzerinde yürümek Menedilmiş ve buzların ortasma tehlike işaretli lâvhalar konmuştur. ingilterede bir hazır elbise satıcısnın kazandığı para İngilterede hazır elbise sa makla işe başlayarak, bu gün yüzlerce şubelerde muazzam ba: elbise satan mağazalara olan M. Radman . geçenler: ölmüştür. M. Rodmanım çocuklarına bi raktığı servet müthiştir. Şatoların, evlerin, çifliklerin kıymeti altı yüz milyon, evlerindeki mefruşat, tab- | lolar bir milyar üç yüz otuz milyon ve mağazalarındaki sermayesi de | bir bir milyar yüz on milyon | fırank olarak tespit edilmiştir. Bundan maada M Rotman | hayatımı bir kaç Şirkete sigorta | etmişti. Bumlarda — varislere yüz | kırk milyon milyon frank ödemiş- lerdir. Yüksek binalar Yeni yapılanlar dikili taşa benziyor hacmi 2,599,000 kadem mükabıdır. kiralana bilecek sathı 118,000 kadem mürabbardır. "Bu bina takriben iki buçuk milyon dolara mah olmuştur.. Hırsızlara sopa Bu usul İngilterede de teammüm etmeğe başladı Amerikalıların ancak - dayağın hırsızları adam edebileceği fikri lere de. “sirayet — etmiştir. Fakat buradaki usul daha mües- sirdir . Hırsızlara azami kark değnek cezası verilmektedir. Mahküm ol- duğu gün değnek, yahut kamçı — vurulmaktadır. Doktorun muayenesinden sonra hastahane- ye nakledilen mahküm — tedavi edilmekte ve eyileştiği gün, tev kifaneye sevkedilmektedir. On gün sonra mütebaki yirmi değnek atılmakta, ve gene hasta haneye yollanmaktadır. Asıl tesir gösteren nokta bu imiş. Yirmi değneği yiyen mah- küm tedaviden Sonra yiyeceği diğer yirmi sopanm üzüntüsüyle bir daha harsızlk — etmemeğe azmediyormuş. ee T | Müthiş servet! | İlmi ıstılahlar meseleesi Bu günkü halde devam ederse dilimiz- de ecnebi bir dilin kapitülasyonu teessi s edecek Gazetelerimizdeki gördüklerimiz ve Darüfünunun — Fakültelerinde İstılahları bidayeten yapan —mes- lekdaşlarımızla bazı ve tesadüfi görüşmelerimizdeki — müşahedele- rimize nazaran İâtin harflerile yazılı ve beynelmilel fenni tabir ve istilahlar hep (fıransızca) oku- 'nuyor ve ona göre, güya, türkçe yazılıyor?... Bu hâl devam ederse türk dilinde ecnebi bir dilin adeta | bir kakitülasyonu tesis edilecektir. Siyâsi ve içtimai, bunca müca delelerden “sonra — duyduğumuz milli lüzam ve ihtiyaç —üze- rine " dilimizden “ arapça ve Acemce, dillerinin nüfuzlarını kal- dırmağa karar verdiğimiz sırada, dilimize büsbütün yabancı dillerin nüfuzunu sokmak tecviz oluna- bilir mi? Misal verelim: Darülfünundaki nihaj komisyonun müzakerelerine iştirük eden Celâl Esat bey dos- tumdan işittim ki meselâ ( Audi- Hion ) gibi fransızca bir. kelimeyi eğer (odison ) şeklinde yazarsak bu son şekil, o evelki / fransızca şeklinden çıkar ve onun türkçesi olurmuş?.. Garip şey.. (audition) fransızca kelimenin törkçesi ( işit- me) ve ya büna benzer başka Bir $e olabilir, yoksa ( odisyon ) geldi, Takia gralikçe fransızca olünyor afüma, fönetikçe kopkoyu bir fransızcadı Beşeri dımağında - İisanlar iki türlü intiba brakır:1) yazılış şekil (gözle), 2) duyuluş şekli (kulakla) Siz bunlardan yanılış şeklini, güya türkçe, yazıysrsunuz amma © nes- nenin duyuluş şekli Türk kulağma kopkoyu fransızca olduğunu âdeta haykıriyor,.. Bu nasıl zihniyyettir? Eğer bu tarrda düşünüş yerinde addedilirse şu cümlenin de türkçe olmasında malızur yoktur: (Roz iyi kokan bir flördür..) ? Mili duygülarım idrâk etmiş bir milletin ilim kamusuna böyle ( Educatif ) hiçbir. esasa- istinat etmiyen düşüncelerle ecnebi her hangi, bir.dilin istilâsına yol açan kelimeler girmesine meydan ve- rilmemelidir. İnternatyonal müş- terek —bir mal gibi - kullamlar çe gz ilerde yüçüklakila farkları gösterildikleri balle esas şekillerini muhafaza &den kelime ve ıstılahların bünyelerindeki kök- lerin bugün ölü Hsanler telâkki edilen greko-lâtin dillerinden ya- pılmiş olmaları, dilimize bu dille- rin nüfuzu gibi bir düşünceye mahal vermez. Zira bü diller “ölü, — farzedi- liyor. Canlı diller denilen Çİngiliz- ce, Almanca, Fransızca, İtalyanca) | nın esiri değil. Tıp Fakültesindeki — istilah ko- misyonunda bulunan — muhterem zâde Ali Tusçada meslektaşım kelimenin ancak bir lâhika farkıle şeklini muhafaza ettiğini söyliyordu. Bununla beraber ilâve ediyordu : Bizde nasıl zebanzet olmuşsa öyle yazalım.)llkbakımda hoş gibi gelen bu sözü daha başkalarındanda Bu söz tahlile değer: Biz Şim- diye kadar ( geologie) kelimesine Türkçede ( Tabakat veyâ ilmülar:) dedik. Eğer ( geologie) kelimesini de kullanıyoridisek bunu ancak fransızca okuyarak söyliyorduk ve derste hoca yazı tahtasına (geolo- ; Aransızca Zie) yazıyordu. Şimdi ise bizim yazımızda İâtin yazısı oldu, biz halâ o kelimeyi fransızca okuyup ve ona göre, güya, Türkçe yaz- mıya kalkıyoruz. Bizi yanlış yola sevkeden Psiko- logia mes'elesinin dikkate değer voktası burada, misâl olarak ab diğım ( Jeolojiye) kelimesine. tek- rar gelelim: görüyoruz ki bu bey- nelmilel heykele - mukabil - bizde şimdiki hâlde (Jeoloji) gibi garip bir kelime yazılıyor: Yani Jeolo- ji nam kelimesi faransızca okuya- rak, güya' türkçe yapmak.. Bunu gören medeniyet dünyası düşüne- cek ve kendi kendine diyecek (Türk alfebesinde (g) harfi, ve bu harfin türklerce makbul Uolması: lâzım gelen fonetik bir | kaymeti varken, medeniyetin bu müşterek malındaki (g) barfini türkler atıpta neden dolayı onun rine ancak fransız harf Foneti- ini ikame etmişler ve (geologie) yi (ieoloji) yapmışlardır.)?I Buna hüç birimiz bir icevap veremeyiz. Görüyoruz ki münevverlerimi n ekseriyeti beynelmilel kelime- leri, arap yazısı zamanından kalına bir itiyatla, hep Fransızca okuyor- lar. Yazı inkilâbı ise bizde çok derin içtimaf ve harsi bir değir şikliğin mesut bir- menşei ulmalı- dir. Beynelnilel — fenni - tabir ve astılahları kendi milli alfabemizin fonetik İsymetile okuyalım. Böyle olunca vakıa o kelime fransızca- ya bendemez, fakat internatiyonal bir malin Türk numunesi olur. Türkün ilim “dilini her har bir ecnebi dilin öksüzü yerine koymaktan — sakınalım. — Binaca gözel içimai sakılaplara mazhar olduk: Kisvemize kadar her şeyi- mizi beynelmilel şekle koyduk. Yalnız medeniyetin müşterek malı olan kelimeleri, ,hep ve daima okuduktan sonra ona göre, gü çe yazmak zihe niyetini bir türlü değiştiremiyoruz. acaba neden? Bu' söğlerimiz | gayâi muhuk-bir frankofobi duygusuna atfolunma- yrakdir; | F medeniyet ve BK Tbe l y Talar ça pılan bu, şeylere bizzat frafitizcda bile ( kelimeyi 'Masöscre etimek ) derler. Tahlil — ettiğimiz “zihhiyet ilmt ıstılâhların vazında tesirimi göste- rirse, korkarım ortaya fransızca' fonetik — istilâsına ugramış / bir teratologia çıkmasın! Kemal euap Buse yok Burunlarıni temas ettirmekle iktifa ediyorlar Felemenk Hindistanın en büyük adalarından Borneo adası yerlileri arasında z!k 'e muhabette buse- yoktur. Burada yerli le delikanlılar bir birlerini sevdikleri zaman buse taati edilmiyor. Burun yerine genç erkekle genç kız burunlarını birbirine te- mas ettiriyorlar ve bir gö- zünün içine baktırıyorlar. Böyle bir hal vukuuda aşk mukavelesi akt ve imza edilmiş oluyor.