1- Balıkçılar — Buraya bak, kürekçi, oltama hiç balık gelmiyor. Geçen sene hani sandalı bir tarafta “durdur- muştumda, ne kadar. balk - tut- muştüm. Haydi, kuzum, gene o balığı bol yere çek. — peki, efendim. kayıkçı, bir müddet kürek çekti; sonrs — İşle geçen — seneki yer burası! - — Yınılıym'sı.m galiba.. Bura- Nereden hai anladın - burası olduğunu. O esnada, kayıkçı, deyneğini siğ kuma batırmiştı. — İşte, bakın, geçen sene del- diğimiz deliği bile buldum. 2 - Kurtlar — Ne olmuş, biliyor musun? Ormandaki çeşme başında 100 tane kurt görmüşler. — Muhakkak yalandır. * — Hayır, yalan değil.. 50 kurt. — Uydurma olduğu besbelli! — 4 S kort bir arada dola- şiyormuş, efendim. — Palavral — Niçin inanmıyorsunuz, canım? Ormandaki çeşme başinda, bir tek kurtun göri ine inan biç olmazsa... 3- Akraba Çocuğun biri, hısım akrabasına karşı pek hürmetsiz, pek nadan davranırdı . Rahip, kendisine dedi ki: — Ananın, babanın, kaymetini bil, oğul! . — Vay, anamın babamın . kiy- meti mi var? — Kıymeti var elbette... Hem de öylesine kıymet ki, kendilerine paha bile biçilmez... Bak; meselâ, benim anamla babam öldü. Ben, şimdi, onların mezarlarının ağıtlır ğmca altın versem, kendilerini yeni baştan elde edemem! Çocuk, başını kaşıdı: “ — Haydi, bana bir tek altın Finde, ben, size benimkilerin ini birden toptan satayım . 4 - Aptal zangoç Rahiplerden birinin canı balık istedi. Fakat, biz Japonların ra - hipleri, balık, av eti, koyon eti, sığır eti nevinden hayvana müte- < allik şeyler yiyemez! Bu, onlar için dinen memnudur. Ancak seb- ze yemelerine müsade vardır, Fakat, rahipçik neylesin ki, ca- ni fena halde balık istemişti. Mabedin zangocunu, gizlice ba- dJapon tuhaflıkları Zangoç balığı aldı. Bir küpe ko- yarak geri dönüyordu ki, mahal- lenin geveze berberi ile karşılaş- . — Merhaba, zangoç! küpte ne- var, bakalım? — Keşfet! — İçki mi var! — Hayır! — Turşu mu var? — Aahi! — Sirke mi var? — Bilemedin, kaldır. vur! — Ne var ya? — Kendin bil! Bilirsen, sana, bu. küpteki — balıktan iki tane ikram ederim. 5-En usta doktor Hastanın biri, kendini pek usta bir doktora muayene ve tedavi ettirmek istiyordu. Lâkin, hanki doktorun kapısı önüne gitse, elli, altmış, bazen yüz, iki yüz hayaletle birden karşılaşıyordu. Hayaletler, ona: — Biz, bu kapısı önünde do- laştığımız daktor tarafından öldü- Tülmüş — insanların — hortlağıyız . Aman içeri girme sakın! Doktor seni de öldürür! - diyorlardı. Hangi doktorün kapısı önüne gitse, hep aynı manzara, aynı Hasta, az daha meyas . olup tedaviden vaz geçecekti. Bereket, bir hekim evi önünde bir tek hayalete rastladı. * Eh, bir adanı kazara öldür- müş - olabilir. -Bundan - bir şey çıkmaz. Haydi buraya gireyiml..., Diye Tam içeri girecekti ki, hayalet, yolunu kesti. — Dur, bre avanakl Dur, bre nadan, durl.. Nereye giriyorsun?.. Başını belâyamı sokacaksı Bu doktör, bu idarehaneyi daha dün uçtı... İlk müşterisi bendir Mütereccimi : (Hikâyeci) _Şişmanlık yasak! Sinema yıldızı içinde 60 kilodan fazla gelen yok gibidir Ekseri sinema artistlerinin kon- tratolarında —— şişmanlamamaları kaydı vardır. Buna riayet etmek için hepsi z yemekte ve çok spor yapmak- tadırlar. Sinema yıldızları arasın- da Klara Bov 55, Ester Raloton 62, Evelin Brent 56, Florans Vidor 57, Meri Briyan 52 kilo gelmek- tedirler İncelik — rekorunda 50 kilo ile Rut Zaylordadır. CASUS US MEKTEBİ Mis NORA DAVİS in sergüzeştleı — Senin ağuşuna ancak senin gibi bir yılan yaraşır.. örtün, sarı yılan, örtünl Dedi ve arkasını dönerek, genç kadının açık ve çıplak göksünü görmekten istikrah ettiğini anlattı. Madam Hüzberg yalvarıyordu: — siz, anlıyorum ki, — yalnız beni seven ve bütün bu tehditleri yüksek Ve nezih sevginiz için yapan temiz kalpli bir erkeksinizi! Artık anladımki beni viyorsunuz! — Bütün bu (l Bırf bana malik olmak edildigini —anlıyorum. — Size bu mü asebetle bir bakikatı - itiraf edece; iz benim eski kocama çok benziyorsunuz! yani “her Hüz berg,e.. ve ben emin olunuz ki Binbaşı Vellere kalben hiç de mer- but değilim.. eger bana müsaade ederseniz, size bunu şitmdi ispat edebilirim. Polis memuru başını aşağı eğ- miş, bu şeytan kadının - sözlerini dinliyordu. M. Hüzberg sözüne devam etti: — Evet Vemin ederim ki, şimdi sizi biraz fazla daha sevdim. Zaten kadınlar cüretkâr erkeklerden çok hoşlanırlar. Eger arzu edersen şimdi kaça- Akşam MA Zararsız eğlence Elektirik lambalarını kö: mür parçasile kırmak Londra civarında küçük - bir şehrin hakimi garip bir dava ile meşgül olmuştur. Londra ile bu şehir arasındaki |tren hattı boyundaki bütün lam- balarının — kırılması — şimendüfer kumpanyasının 'nazarı - dikkatini celbetmiştir. Değiştirilen lamba- darın ertesi günü kırık bulunması. bu hattın sıkı bir kontrol edilme- Sini mucip olmuş, neticede 22 seneden beri bu kompanyanın hizmetinde bulunan Barnart is- mindeki makinist tevkif edilmi Barnart marşandiz treninde ma- kinist bulunmakta, ve bir çok tasyonlarda - saatlerce beklemeğe mecbur. olmaktadır. Bu yüzden canı sıkıldığı için yakit geçirmek üzere yanında kömürcü olan Ölvey ile hat bo- yundaki Tambalardan hangisinin daha çabuk - kirabileceğine dair bahse tutuşuyormuş. Bunlar tren yürürken ellerine aldıkları kömür parçaları: lara nişan alarak atar ve bunları kırarlarmış Acaristanda son vazıyet Acaristandaki son vaziyete dair Taymisin İstanbul muhabiri 11 Nisan tarihiyle şu telgrafnameyi gönderiyor Şimdi aldığım malümata naza- n Acaristanki kıyamı / teskin Gürcü kıtaatı as- n bidayette keriyesi sevkolunmuş ise de bun- lar çiftçilerin üzerine ateş eyle- mekten imtina eylediğinden Rus ve diger anasıra mensup askerler gönderilmiştir . Şimdi Batumun haricindeki dağlarda muharebat tereyan ediyor. Halk sütunu Kimsesiz bir Hanım kendine ve oğluna iş arıyor Tendeniz İstanbullayum, 45 yaşında yün eski türkçeyi Okur yazarım, bundar om beş sene evel zevcim. turada vefat, eit Ayda 400 küraş maaş. alıyorum. 25 yaşında bir oğlum vardır. Yeni ve gaki türkçeyi okür yazar. Bu güne ka dar ücarethanelerde ve komisyonculukla alarda Ayak İşlerinde çalıştı. do alâkası yoktar, Beş ay oluyo Sön ği lan mmlsadaki — vazileninden Hlân bir iş bulamadı hayatta acak kimsem olmadığı için bi yözden seflel, içiriley Adlres Akşam halk sütünü vasıtasıyla Mmorhüm celâl beyin haremi lım.. Birlikte seninle istedigin yere gitmege hazırım. Hem beni bu -suretle Vellerin elinden kurtarmış olursun. Frankforta ve yahutta senin istedigin bir başka memlekete kaçarız... Para için hiç merak etmel ikimizin saadetini temine kâfi derecede param var.. Sen de bu belâlı memuriyetten çekilirsin.. mesut ve müreffeh » bir hayat yaşarız, olmaz mı? söyle.. bana cevap ver.. niçin süküt ediyorsun? işte seninle istedigin yere gitmeğe âmadeyim! Polis memürü / başını kaldırdı. ve vahşi bir. Kartal pençesine benziyen — parmaklarını — açarak 'oda kapısını gösterdi — Peki, —dedi, söylediklerini yapacağım... haydi kalk! gidelim. — Beraber gideceğiz, değil mi? — Evet.. Tamba- MATA 23 Nisan 1929 23 Nisan 1920 HARİ Hayatının ve ölümünün esrarı Diğer tekmil ağır — ittihamlar için mühim cevaplar buluyor ve kendisini temize çıkarıyordu. Al- man casusluk teşkilâtının şefile olan münasebetleri pek alâ bir | aşk meselesi olabilirdi Bir sefa- | vethane vasıtasıle aldığı paralar | da pek alâ bu aşkın ücreti bu- Tunabilirdi. Hakimler belki bu cevapları manasız bulabilirler fakat tek- mil ittihamlar şüphe derecesini geçmedikten ve esaslı deliller elde bulunmadıktan sonra dansö- zü de mahküm ettiremezlerdi. F: kat bu cevaptan sonra mücrimiye- tine artık şüphe kalmamıştı. Mata Hari casuslukla / iştigal ettiğini itiraf ediyor, amma bu ister Fransa, ister Almanya hisa- bına olsun, bir Hollandalı için temamen müsavidir. Bizim de bu anden itibaren onu mahküm eden heyeti hakimeyi tahtie etmemizin imkânı yoktur. Miralay Sembrin gayet terbiyeli, adeta bin kadına bu gibi şeyler sordugu için af istirham eden bir tarzda suallerine devam etti ne tarzda hizmet iyordunuz? şahsıyetlerle olan — Büyük dostluklarımdan vatanınıza istifa- deler temin etmek suretile. - — Meselâ ? — Meselâ Fransız erkânı har- biyesinin ikinci şubesine verdiğim bir raporda Alman tahtelbahirle- rinin Fas sahilinde nereye yanaş- tıklarımı kimlerle irtibatta buluna- rak buralara silâh ve cephane verdiklerini bildirmiştim. Rcisin yanında oturan mirâlay Mornay bu cevap üzerine kendini tutamadı.. — Çok güzel ve meraklı dedi © zaten şimdiye kadar muhake- menin ehemmiyetli safhalarınde sükütunu muhafaza edemeyerek ve reis Semprunun hilâfına olarak dansöze karşı hissettigi — nefret ve kini bir kaç kereler izhar etmişti, bu defa da kendi tutamadı yüksek sesle şunu sordı — Fransız erkânı harbiyesine haber noktaları ne temasa gelmeden bunu nasıl haber alabilirdiniz? dansöz bütün bütüne sarardı ve şaşırdı. ben bunları bir — Galiba diplomat dostlarımın toplandığı bir. mecliste konuşulu- yordu da, oradan hatırımda kaldı. — Hangi memleketteki diplo- mat dostlarınız konuşuyorlardı? Genç kadın sevinçle sordu: — Kalkıyorum, fakat nereye gideceğimizi söylermisin? — Artık sormaya lüzum mı? Madam ki bana, istedi; yere benimle geleceğine dai veri — Ne olur söyle de huzuru kalp ile giyineyim! dişlerini Memür göstererek sırttı — Paristeki Madam — Bertayı nereye gönderdilerse, ben de seni oraya götürecegimli! Madam Hüzberg, bu haber üzerine olduğu yerde sendeledi. — Ne oldun? yoksa bu zavallı kadına ömeşum akibeti hazırla- yan da sen mi idin? Madam Hüzberg, — Paristeki Alman casusunun idam edildiginden haberdar degil Nakleden: M Şevki — bilmiyorum, batırlıyamıyorum. — Kadım, hakikatı itiraf et. Al- manların bunu sana öğrettiklerini söyle, doğruyu söyle, doğruyul tekmil bu sert ve emir tarzın- daki sualleri soran miralay Mor- may idi, Dansöz bucaladı, bunaldı ve nihayet, şunları kekeledi: — Efendiler "ben bir Fransız kadını değilim ve istediklerimle görüşebilirim, mamafi memleke- Hinize karşı hiç bir fenalıkta bu. lunmadım. Arzettiğim hizmetler size faideli idi, size izah edebileceğim şey bundan ibarettir. Ben zavallı bir kadınım, ve dünyada bir kaç iyi kalpli zabiti sevdim ve sevildim anlayorum ki bütün kabahatım bundan ibaret- miş. Sonra kendisini hırpalamaktan zevkalan Marmayin yüzüne baktı, onun Müstehzi ve kendisinin bu gışkül vaziyetile alay eden ta runu görünce köpürdü, parma- gile miralayı göstererek haykırdı: Efendiler, bu adam bir re- zildir. size teşhir ediyorum bir zamanlar ayağıma kapanan bu herife yüz vermediğim içi Divanharp reisinin nazik — ve fakat sesi bu. kadın haykırmasını bu ooktada kesti: — Madam kendinize geliniz ve mukadderatınızı tayin edecek bir heyeti hakime huzurunda düğünüzü unutmaş —Reis efendi bana bir az isti- rahat veriniz, suallerinize cevap verecek halde değilim. Bayılacak gibi bir haldeyim. — Peki madam beş dakika istirahat ediniz. Tekrar muhakeme başladığı z: bulun- man - reisin ilk söylediği sözler şunlar oldu: — Madam, — affınızı — istirham ederek ayni mevzu üzerine gele- ceğim, ve gönüllü olarak fransız casus hizmetine girmek hakkın- teklifinizi mevzuubahs ede- ünkü — burada — şayani ae aolien ci 1 ediğinizi sorabilirsiniz Bizim ,istihbarat şubesinin olan yüzbaşı (Ledoux) size ne gibi hizmet yapabfleceğinizi sors duğu vakit ona ne cevap verdiniz? — Pek hatırlamıyorum. — O halde ben hatırlatayım, ona dedin “Ben — Holandalı kadın olmaklığım - dolayisile Bel çikaya — gidebilirim ve oradaki ajanımızla aranızda irtibal tesis edeyim.. degil mi ? (Maba, Bu haber onu birden bire mem- 'nun etmişti Pariste bulunan “Ma- dam Berta,,nin Fransada casusluk ettigini itilâf devletleri baş kuman- danlığına kendisi ihbar etmişti. M. Hüzbergin gözlrinin içinde gizli bir tebessüm belirmişti. Bu tebessümün ifade ettigi mapayı myhatabına ifşa etmemek için: — Deli! dedi, ben Bertanın kim olduğunu şimdi senden işidi yorum. Memur bü haberi — tehevvürle agzından kaçırmış olduğuna nadim olmustu. — Haydi kalk! dedi, gidecegir Fazla geçirecek vaktim yok. — Nereye gidecegiz? — Polis müdi — Beni tevkif mi ediyorsun? — Evet.., var) ( Mabadı var )