Duyulan, düşünülen Salonda hanımlar esniyorlardı. Beyler memurların müaş zam- darından, 1930| bütçesinden, mek- teplerdeki aç çocuklardan bahs- ediyorlardı. Biri dedi ki: Size yeni bir dans öğreteyim,, kulaklar biraz ka- bardı. O, devam etti: — Maksimde — saksafon çalan arap yok mu?... geçen gün hu- susi bir davette ondan öğrendim. Hepimiz etrafına toplandık. Zavallı İstanbul! — Ya anasının?.. Sevmek, iş değildir. Sevilmek de mühim addedilmez. Fakat sevişmek felâket oluyor. Güzel bir kadın, kocasına iha- met ettiği zaman kendini tehli- keye koyuyor demektir... kendisi fevkalâde ketum — olabilir; fakat kocasına ihanet etmek için in- #ihap ettiği adamın, ne yapsa övünmesine mani olamaz! Bir hanım efendi dedi “Öyle bir erkek tanımak istiyo- bana aşık olsun, ve bu aşkı öyle saf, öyle temiz, öyle kudretli olsun, ki beni bir hemşire telakki etsin.. Fakat erkek kar- deşim olmasın.,, Ben çok düşündüm, bulamadım: « İki öeiğanü genlır dü, ne> den dışarısını dinlediğimiz zaman Mmutlak “bir ayak sesi” duyarız? Bir kadının önünde diz çöküp aşkını ilan eden insanlar olduğunu düşündüğüm zamanlar, tenasühe inanırım. Bu insanların ruhları mutlaka deveden gelmedir ve ya deveye gidecektir... Deve de, sırtına yük alacağı zaman, bârının önünde diz — Onun bir daha yüzüne bakmıyacağım. Bize gidelim, uslu dururum, yanınıza bile yaklaşmam dedi.. — Vay ahlâksız! si — Serseml., Keşif Bir arkadaşım dedi ki: — Mühim bir şey keşfettim azizim, Tramvayların vücut üzerin- de mühim tesiri var. — Ne gibi? — Kadınlarımız Tramvaylarda sıkıştıkça yassılaşıp yakarı doğru boy atıyorlar, unyorlar. — Deli misin sen? — Neden deli olayım. Dikkat etmiyor musun, — banımlarımızın etekleri her gün biraz daha kısa- hyor. Eulak — Anne kulak yüz demek mi dir? — Neden sordun? — Dadıma çocuğun yüzünü sil dedin, kulaklarını da silmek is- — Kalbimin hummasına, aşkımın bararetine inanmıyor. musunuz? — Nasıl inanmam, bu sıcağa karlar bile dayanamadı da erik ÇÇ ü totmadı mı.. 4 — Sen son zamanlarda bana karşı tamamiyle değiştir; halbaki bak ben değişiyor mıyım? Hep © aynı adamım. — Ben de buna mütcessirim yal Küf Beyfendiyle Hamm efendi gece gündüz küfürederler, bir birlerine ağza alınmaz alınmadık - sözler söylerler. Bir gün Hanım efendi hizmet- N, dedi, burada duyduklarım ötede beride söyle- miyorsun ya? Peyman göğüs kabarttı.. — Merak etmeyiniz efendim, ben terbiyeli bir. kızım, ağzıma öyle kötü lâfları almam. Müşteri NL.Büç senedir, yazlı kışlı aynı | şapkayı giyiyordu. O fırtınalı havada köprüden geçerken rüzgür şapkayı alınca denize üçurdu. M. hemen üç sene evel şapka- sını aldığı dükkâna gitti: — Gene ben geldim, dedi, gene, bir şapkaya ihtiyacım var! | de inceli İ Kimse duymasın ı Sır... Esrar! Ortalık kararmağa başlamıştı. İki aladız Madıği: döşre uzandık. Etrafta kimseler yoktu. Akşam, öksüz bir evlât gibi ufuklarda boyun bükmüş, dünya- yı hazin hazin gözliyodu. Biz gittikçe akşam geliyordu. Zincirli kuyudan Vbayli ötede, yolun kenarındaki taşların üstüne oturduk. Ben başımı arkaya çevirdim, uzak tepelere baktım... Ta ötede bir otomobil duruyordu. Otomobilin perdeleri kapalıydı. Ne oluyordu ? Arkadaşım merak etti. Otomobile doğru usul usul yü- Tüdük. Yaklaştık. Arkadaşım arkadaki beyzi pen- cereye gözünü dayadı. Hem kıkar kılar. gülüyor, bem pencereden içeriye gir- | mek istiyormuş gibi. gülüyordu. Ne görüyordu?. Arkadaşıma yoldan geçen baş- ka, bir etomobilden seslendiler; benden müsade istedi ve gitti. Beni merak aldı. Ben de pencereye gözümü da- yadım. Otomobil de bir erkekle bir kadın vardı. Erkek ön taraftaki perdeyi açıp goföre: "Haydi çekl., Yüzü kap kırmızıydı... Kadın da, başı dönüyormuş gibi otomobilin köşesine büzülmüştü. Neden? — | Şu İstanbulda hber şey sırdır, ber şey esrardır! Bir ustura Geçen sene remazanda Şehzade- başında bir atcambazı çadır kur- muştu. Variyete nümeraları arasın- da bir de biçak atma oyunu var- dı. Adam kadını bir tahtaya yas- hyor, sonra biçakları 20 adımdan atıp, fahtaya saplıyor, kadının başı etrafına sırayla diziyordı — Öyleyse çoktan hafız olmu; — Ona her ihanet edişimde günahım affedilsin deye bir vure okurul — Gene mi Nuriyeden mektup? — — Evet, bu kadının tadli yokş — ilk kocası sarışın bir adamdı habeş doğurdu... Şimdiki kocası habeş, pembe - beyaz, olmuş! Rum der ki: — Ben düğüne gidemedim 12 kişilik bîmçış'dukm ıgal"'",ı gönderdim. Ermeni — Ben de gidemedim, der, fas kat 24 kişilik yemek takımı dee diye ettim. Yahudi güler: — Sizin hediyeler bir şey he- l ben bir elektrik ampulü göne ğıudım. sırasında 200 kişiyi p Duyduk 4 Kadın cidden çirkindi. Çirkin kadın olmaz demeyiniz; baze oluyor. Bizim - gördüğümüz rkindi.. Kocası da, mümki olsa, “yanından ögeçen kadınları gözleriyle yiyecekti. Bir aralık karısı: — Kadın gördün mü, evli ol duğünü unutuyorsun. dedi: Kocası içini çekti: gördükçe evli olduğumu batırlır yarum! sallasam... Oyundan sonra arkamda oturan iki külhanbeyinden biri ötekine söylendi: — Bu rezalet bel... Avali gör- dün mü, 10 biçak attı da, bir tanesini tattoramadı... Ben bir sallasaydım avratta burun sundur. yacından sonra buluşurlar. 7 bir kızı — — Hayır; maalesef ber kadın —©