Sahife € Z Şubat 1929 Millet mektep kıraat sütunu Halk masallarından: Asfahan hükümdarının üç kızı.. bir * yok- nde, Bir varmış, muş, evel zaman (. Okanbur. saman içinde deve dellâl — iken pire hammal iken Asfahanda bir hükümdar ve bu hü- kümdarın da ay parçası gibi üç kızı varmış... Bu üç kızın iki — lerden bir gün hüküm- darın. sarayına genç bir yaver gelmiş.. Gelmiş amma üç kızın, üçünün de gönlüne bu — genç yaverin aşkı su gibi kayıvermiş. Kizların en büyüğü 'bir gece yaverin odasına ğir- miş. genç adamın buynuna atılarak ne zamandan- / beri kendisini sevdiğini — söylemiş. Lâkin efendi sine pek ziyade merbut %n[an yaver genç kadının bu teklifini reddetmi: —'Nasıl olur? Senin ko- “can var.. Demiş, hüküm- darın kızınin ö kadar yal- Ovarması, okadar israr ' etmesi yaveri yola götire- /— memiş.. Büyük kız buna (fena — halde hiddetlenmiş ertesi günü babasına Titneleye- Tek yaveri saraydan koğ- — dürmüş... Aradan zaman geçmiş. güzel yaver bir gün aç bi ilâç odasında oturur- ken kapı açılmış, içeriye — birisi girmiş, genç yaver — gözlerini yukarı kaldırın- ca birde ne görsün hü- kümdarın ortanca - kızı değil mi? Delikanlı hemen yerin- den — fırlamış , hürmetle Tefrika nün imerosu: 63 SAHTE PRENSES | VE — Nedir o seni tehdit eden vaziyet? rica ederim bana bu hususta bir az izahat ver.. — Veremem! — Emin o, edeci Cim, Jocanın Jevantalı ve baş döndürücü havası içinde bunalmış, düşünüyordu. Vaziyetinden, yeni — tanıdığı yabancı bir kadına bah- setmeği doğru bulmamıştı. Fakat sinema yıldızını da çok sevmişti. Ondan ayrılmak kabil olmayacaktı. Cim, sekiz seneden beri Meksika dağlarında -tıpkı bir vahşi gil kadınsız ve iptidai bir hayat ya- “gşamıştı. Belki de bunun için, ilk — gördüğü bu kadın ona bu kadar sonra — yardım a kalkmış.. Lâkin ortanca kız tibki. abla- | sının yaptığı gibi güzel | / yaverin boynuna atılmış: | | — Seni seviyorum.. | Diye genç adamı iki | | yanağından şapur şupur | | öpmüş.. | Buna fena halde şaşıran ver: Aman Sultanım ne piyorsunuz.. — Kocanız n bu hareketinizi gö- ne der? Diye itiraz etmiş, ortan- ca kız buna şu cevabi vermiş;: ay r | —Eger beni seversen seni Vezir yaptırırım, eger sevmezsen boynun kıldan incedir. Bu muthiş tehdite rağ- men yakışıklı yaver Sul- tanın aşkını reddetmiş;. Ortanca kızın hüküm- dara fitnelemesi üzerine ertesi gün saray meclisi toplanmış ve genç yaver idama malhıkum edilmiş.; Bir sabah erkenden zin- danın kapısı açılmış si- | yah bir — harmaniyeye bürünmüş bir cellât genç yaveri omuzlarından sar- sarak: yürü zamanın Yaver önde, cellât arkada zın- dandan çıkmışlar, sara- yın arkasındaki - tepeye çıkmışlar... Cellât bir aralık: Seni öldürmeden evel kabahatını anlayayım Cürmün nedir bana söyle bakalım?.. Diyince yaver başından Yakit güzel ve cazibeli Cim kendi kendine bu muha- kemelerle zihnini yorarken. genç kadın, Meksikalının kalın ve na- sırlı parmaklarını tutarak: — Bana bak ! - dedi- Fazla düşünme... Anladım ki, beni cid- den seviyorsun ! Ve yine anladım | i, ben de seni, az çok sever gibiyim. Bu sözüme sakın gülme! Çünki, ben dünyada ancak senin gibi saf ve adali adamlardan hoş- lanırım. Biz, gayet garip yuhlu | iki kız kardeş idik. Birimiz senin gi hoşlanırdı... Yani, ben, Kız kar- deşim de - aksini- yani ince ruh- lu, hayalperver ve - fazla n kimselerden hazzederdi.. erkeklerden | bittikten geçenleri birer birer an- latmış,. Genç adamın hikâyesi sonra — cell: sormuş: — Peki amma.. Hüküm- darın iki kızını niçin red ettin.. Bu sayede Vezir olacaktın hem.., — * Delikanlı iki kere içini çekmi: Hükümdarın kızları- na yüz vermediğimin se- bebi vardı.. - Ne? — Kızların en küçügü- | rdüm.. Bu söz üzerine cellât harmaniyesini — açmış .. Delikanlı bir de bakmış ki cellât zannettiği hü- kümdarın en küçük kızı diğil mi? İki sevgili he- men bir atın uzerine atlayarak — memleketten kaçmışlar ve küçük bir köyde ölünceye kadar beraber yaş; mektop Gönderdiğiniz mektapla sarıh adı . yazdığınız iş arıyorum Yirini fira maaşla yalbz Susalü ü zaafa üzerine defter Veterim. Arsu bur yuran zevatın Zindan kapusunda No â8 kuru kahveci Abdellah eföndiden Hasan Aadresime müraeaatlurını rica ederim, Zayi Kadı köy askerlik - şubesinden aldı- - terhis vesikanı va rüfüs tezkeremi kaybettim vehisini çıkartacağım: dan bükacü olmadığım — ilün ederi ürbal dörede üçüncü ikir öğla Hü z şimdi nerde — Çoktan beri gördiğim yok . Onun bana nerede olduğunı bilip te haber veren olsa kendisine | derhal bin dolar bahşış verirdim. — Siz nerelisiniz? — Madritli. — Madrit.. Madrit.. Madrit... — Bilemedin mi? — İspanyanın paytahtı. — Tamam.. şimdi. hatırladım! Dimek, mezmisiniz? — Ben hayatımda ilk defa bir İspanyol kadını ” görüyorum. tün İspanyalılar sizin gibi güzel midir? — Ben en az güzel olan kadın- larından biriyim. — Henişirenizin nerede oldu- ğunu bilmiyor mısınız? — İspanyadan firar etmiş. Ner- siz İspanyolleri — sev- Her akşam bir hikâye Derebeylerden müsyü 18 baroa” | | Jan dö Şövalye, şatoşunun balko-| nunda — ötürürken, bir de görün? V Ayi Tarlade, kendi tarlasında, ken- a biri yürüyor. yen adam ne akrabası, | ne kâhyası, ne hizmetkârı, ne de askeri. Bu adam, bir köyl — Basit bir köylü... Düşünün cfendim, küstahlığın derecesini - düşünün: ir basit bir köylü, alelâde bir kö Üllettayin bir köylü, ösade el madan, baron dö Şövalye hazret- lerinin tarlasında pis ayaklarıyla dolaşsın — Çağarın şu kâratayı! Muhafızlar, atıldılar: — Baş üstünel Ve seslendiler: — Gel ulan kârata burayal Köylü, çalapaça, baronon hu- | zuruna çıkarılı — İzin almadan ne geziyorsun m toprağımda? Köylü, pür hayret: — Senin toprağında mı? | — Öyle ya... —Allah Allahl Neden senin top- Tağın? | —— Elbette benim toprağım, — Peki, ne yaptın da bu top- ldu? be Nasıl senin oldu? — Ecee, — Muhterem pederim baron Jok dö Şövalyeden miras kaldı!! — Ya... O, bu toprağı nereden bulmuş? — O mu?... Hmmm... Ona da, mühterem pederi baron Pol dö Şövalyeden kalmış... — Ya... O, bu toprağı nereden bulmuş? — Omu?.. Hmmm.. Muhterem pederi baron Pier dö Şövalyeden.. — Ya... O bu toprağı nereden bulmuş? | —Omu? Hmmm... Mühterem | pederi baron Hanri dö Şövalyen.. İ 2— Ya. | O bu toprağı nerden | bulmuş. —0 mu? Hmmmı pederi baron Anatol dö Şövalye- den.. — Ya. bulmuş? — O mu?.. Hınmmı yem pederi baron Lui yedei — Yan bulmuş? — O mu? Hmmmm... Muhte- rem pederi baron Viktur dö Şör O bu tuprağı 'nerden O bu toprağı verden valyeden.. — Ya.. O bu toprağı nereden bulmuş? | de olduğunu bilmiyorum. — — Neden firar ettiği mısınız? — Hayır. Hatta, hayat ve me- matından bile haberdar değilim. Hemşiremi okadar çok görecegim geldi ki — Tuhaf şey... güzel miydi? — Benden çok gözeldi! Bu esnada — gazinunun — sabne- sinde rakseden bir akt layan — halkın - gürül sevdalının sükün ve huzurunu ihlâl| etmişti. Fazla içmeğe tahamı kalmayan sinema yıldızı, — başını cimin omuzuna dayadı ve gözle- rini kapayarak - uyur gibi - sayık- lamağa başladı. », © gece, Royal gazino- Sunun loş ve sessiz bir locasında sekiz senedenberi uyuyan hırs ve şebvet damarları uyanmıştı. silmiyor. oda sizin gibi ne | —O mu?. Hmmmm... Muhterem pederi baron Nikola dö Şövalyeden — Ya... O bu toprağı nereden bulmuş? — O mu?.. Hmmm... Muhterem | pederi baron Emil dö Şövalyeden, | ae Va | bulmuş? | —O mu?. Hmmm... Muhte- | rem pederi baron Gaston dö Şövalyeden — Ya.. bulmuş ? | —O miz, Hmmmm... Muhte- terem pederi baron Gonzak dö O, bu toprağı nereden O bu toprağı nerden Şövalyeden... — Ya... O bu toprağı nerden bulmuş? —O mu... hımmm... Muhterem | pederi baron Gzavye dö Şövab yeder — Ya bulmuş? —O mu... Hmmm... Muhterem pederi baron Jorj dö Şövalyeden. — Ya... O bu toprağı nerden bulmuş ? —O mu?... Hmmmm... Muhterem pederi baron Kleman dö Şövalye- den O bu toprağı nerden — Ya... O bu toprağı nereden bulmuş? —O mu?... Hmmm... Muhterem baron Andre döŞövalyeden . © bu toprağı nereden bulmuş ? — O mu?.Hmnim... Muhterem pederi baron Lüsiyen dö Şövab yeden... — Ya... O bu toprağı nereden bulmuş ? — O mu?... Hmmm... Muhterem pederi baron Edvar dö Şövalye- den. — Peki 0? — O, kavğa etti, boğazlaştı; bu toprağı kazandı. Köylü, kafasını tatlı tatlı; kaşıdı derebeyine: — Gel, edeyim boğazlaşayım! -dex rak benim olsun. Nakili: (Hikâyeci) Vatan albümü “Vatan albüm, nün ikmali için Maarif vekâletince fuğraşık- maktadır. Ankara, Tarakya, İstan- bul, Kocaeli, Bolu ve Kastâmoni- ye ait fotografiler bitmiştir. Bu işle alâkadar Avrupa müesseseleri ese» |rin tab'ı için vekâlete müracaat etmekte ve nümuneler göndermek- tedirler. Bu nümüneler tedkik edilmektedir. Evelce de yazdı mız veçhile bilhassa çektirilmiş binlerce — resimlerden — terekküp eden bu eser yazı ile izahatı da ibtiva eyliyecektir. Meksikalı adam, alevleri yük- selmiş bir yığin atetş üstüne dö- külen bir bardak su gibi, tesa: fün kucağına düşürdüğü bu genç kızı- çelikten - bilekleri arasında sıkıyor ve damarlarındaki kanın seyyal bir ateş halinde kaynaştı- ğinı bissediyordu. | Ertesi sabah, Nevyork sokakla- rında umumi faaliyetin henüz baş- ladığı bir saata Cim, Vilsonun şatosuna doğru gidiyordu. Cim, kendi aklınca — sinama yıldızını almağa karar vermişti . Halbuki genç kıiz, başkalarıyle olduğu ununla da gönül eglendiri beci genç kızın aşkının samimi olduğu- 'nu zannediyordu. (mabadi var )