23 Ocak 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

23 Ocak 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 Kânunusâni 1929 — | y z Halk masallarından : 'Vılsımlı İlet mektepleri kıraat sütunu Papağamn Evel zaman içinde bir köyde Mehmet - isminde bir çoban varmış. Mehmet öksüz bir ço- cukmuş. Her sabah ku- yonları toplar ve dağ yamaçlarına giderek ak- şama kadar dururmuş . Bir — gün, yine — böyle g7 koyun sürıi-(% sünün arka- sından — gi- derken, Meh- medin önüne sakallı ve ihtiyar bir adam çıkmış: - Oğlum! -Demiş- bir az bana baka rmısın? Mehmet, durmuş — ve elinde güzel bir küş kalesi taşıyan — ihtiyar adamın kendisinden ne istediğini sormuş İhtiyar demiş ki: Oğlum! şu kafesi al! inde ki Papağanı sana hediye ediygrum. Parpağan, Mehmedin hoşuna gitmiş. İhtiyara teşekkür ederek — yoluna devam edecği sırada, bu sakallı adam Mehmedin kolundan tutmuş ve şu sözleri ilâve etmiş: - Fakat, dikkat et, oğ- lum! Papağanın kafesini sakın açma! Çünki o tıl- sımlı bir kuştur, eğer yanılıpta açacak olur- san o daki- kada kız olursun! ihtiyar, bu sözü söyler 52 SAHTE — İşte ben de en ziyade bunun için bir az müteselli olu- yorum. Bn büyük rakibim olan Cakın dünya — yüzünden — vücudu kalktığına 0 kadar çok — sevini- yorum ki. — Münhasıran-senin için yap- tğım bu dedakârlığı unutmayaca- Şanı zannediyorum. — Kabil mi Vilson? Benim için bir adam öldürdünüz.. — Bir mi ya? Bir kaç adam.. — Evet.. Cak ve mmavini il bir de tayyareci... — Tam üç kişi, değil mi? Klara başını Vilsonun göğsüne dayadi.. bir dakika, böylece sessiz 've sözsüz, baş başa kaldılar. Vilson bu vaziyetten cesaret Ki Ka Si muş. Genç çoban da ko- yun sürülerini sürerek yoluna devam etmiş. M e b Aradan - epice geçmiş. Çoban mehmet her gün sabahları erkenden, kal- kar, kuşun yemini verir ve suyunu değiştirirmiş. Bir sabah yine böyle Papağanın yemini vere- ceği sırada bakmış ki kuş kafesin içinde çırpı- np duüruüyor... mehmet, çok sevdiği papağanının çırpınmakta olduğunu gi rünce ihtiyarın sözünü unutarak kafesin kapısını açmış ve papağanı çıkar- mış.. kucağına alarak sevmeğe ve ağzına su vermeğe başlamış. Fakat çoban Mehmet O dakikada bir kız olu- vermişl!! Papağan o sırada dile gelmiş ve demiş ki: - Şimdiye kadar bir güzel kız arıyor, bulamı- yordum. İhtiyar babam, kızları erkek ve erkekleri kız yapmanın sırrını bil- diği için, ondan sevimli ve temiz yürekli bir kız istemiştim. günlerce ara- dıysa da bulamadı; ge- çende: soğlum! <dedi- ben sana münasip bir kız bulamadım. eğer şu bi- zim çoban Mehmet kız olsaydı muhakkak sana alırdım. Okadar - güzel ve sevimli bir genç ki tam sana görel» Baba- mın bu sözü üzerine ben- de seni görmek PRENSES Kâkili D p. alarak, sevgilisinin ellerini avucunun içine aldı: — Seninle — ilelebed — bahliyar olmak istiyorum, Klaral Dedi. — Sana vilson! zaman iki bayatımı medyunum, Buraya gelirken, Meksika yollarında sana bu hususta kat'i teminat ta vermiştim. Emin ol ki, ben de senin gibi ayni his ile mütahassisim- — Fakat, Şşimdi bu meseleyi görüşmenin zamanı değil. dir zannediyorum. Çünki, henüz rahatsızlğım geçmedi. Rahatsizliği- min tedavisinden sonra da halle- dilmesi elzem bir mesele var... — Ne meselesi...? —Unutuyor musun? Nevyork sa- bitası beni takip ediyor.. Şurada, ylemez ortadan kaybol- | merak uyandı. seni uzak- tan gördüm ve beğen- dim. Şimdi sen, benim istedigim gibi güzel, şirin ve edalı bir kız. oldun! Artık muradıma erdim. Kaç gündür seni tec- | rübe ediyordum; bu sa bah kararımı verdim ve yalandan — hastalanarak çırpınmağa başladım. sen de - babamın nasihatini | unutarak beni kafesten çıkardın... Şimdi - beni tekrar kafese koy ve derhal, babama rastgel- diğin yerde git bekle.. onu bul ve beraber 'geli ... Mehmet o gün bir kız elbisesi giyerek yola çık- mış ve ihtiyarı bulunca: — Kuzum babal -Demiş- şu Papağanın sırrını ba- na çabuk ögret: Bak ne hale girdim! İhtiyar, çobanın elinden tutarak, koııuşâ konuşa Papağanın — bulunduğu mahalle gelmişler. Papa- ğan bu esnada birden silkinerek genç bir deli- kanlı olmuş! ihtiyar adam, genç ço- bana bir kadın ismi koymuş ve kırk — gün, kırk gece düğün yaparak oğluna almış. * x aNUKDN Şark demiryolları vagonları isıtmiyor. Şark — demiryollarının — banliyö hattında işleyen vagonları halkın bihakkin şikâyetini ” celbedecek kadar soğuktur. Bilhassa sabah ve akşam seferlerinde - yolcular titreşiyorlar. Şehremaneti fen müdürü ziya bey bu hususta Emanet mekamına şikâyette bulunmuştur. Emanet Sıhhiye müdürlüğü hal- kın sıhhati için vagonların adam burada görürlerse pol gider ve günün tevkif ederler... Vilson — sevgilisinin kurtamak için her türlü Jığı yapmağa karar vermiş — Korkmayınız! - dedi - benim evimden kimseyi tevkif edemezler. Mamafi, sen eyi olunca hayatı- miza yeni bir istikamet veriri — Ne gibi? — Başka bir memlekete ğideriz. — Meselâ nereye gidebiliriz? — İstedigimiz yere. istedigin yere... Fakat olacak? — Buradaki işlerim uzaktan da idare olunabilir. — Fabrikayı bırkacaksın? — Emin bir dostumu nezaretine tevdi ederim. Zaten — fabrikayı birinde vaziyetini bakâr. işlerin... onlar ne yüz #stüne mi Eyer birisi bana “güneşin gu- rubu mu daha şairanedir, yoksa tuluu mu?,, diye sorsa, - ve yahut: "Çiçeklerin en güzeli hangisidir?" diye sorsa, bunlara cevap vere- mem; fakat “dünyanın en güzel kadını kimdir?” diye sorsalar he- men şu cevabı veririm: — “ Dünyanın en güzel kadını Tuleytüle incisi Oror Vargastır. Esmer Tuzani, mızrağını kalka- ni istedi. Mızrağını sağ eline aldı; kalka- Bini boynuna astı; ahırına indi kırk at gözden geçirdi; ve: —Mirsa , en. gayretlisi onun geniş sırtında Tuleytule in- isini getirebilirim... Yahut... Allah daha beni bu dünya yi 'zünde kimse göremeyecek. - dedi. Atına atladı; ve-vürdü... sük çeşmenin yanına geldiği zaman bir ihtiyara rastladı. — Ey beyaz sakallı ihtiyar! Al şu mektubu Don Gütar dö Salda- 'naya gölür. Eyer mertse benimle Elmani çeşmesinde döğüşmeğe gelir... Tuleytule incisi ikimizden birine nasip olacaktır! -dedi. İhtiyar, mektubu Don Gütara götürdü Don, o sırada, inci ile şatranç oynıyordu. Mektubu aldı. Okudu. Ve, akabinde elini şiddetle ma- saya vurdu. Masa devrildi. Tuleytule incisi, titreyerek aya- | ğa kalktı. Her halde bir. düello olaçağını anlamıştı. — Senyor, rica ederim söyleyin ne var?.y” O halde oyuna devam ede- lim. —Hayır artık şatranç oynayamaml)| Bir azdan Elmani çeşmesinde mizrak oyunu oynayacağım. Tüleytüle incisi Ororun ağla- maları, inlemeleri onu evde ala- koyamadı. Çünkü, düelloya — giden bir merdi, hiç bir kuvvet ” yolundan çeviremez. Don Gütar gittikten sonra, Tu- leytüle incisi, mantosunu aldı; kıs- rağına binerek Elmani çeşmesine doğru yola çıktı. Çeşmenin etratındaki - yeşillik kapkırmızı idi. Kıpkırmızı... Esmer Tuzani, yüzükoyun yerde yatıyordu. Don Gütasın mızra; delmişti. göğsünü idare — ediyor itimat bir adam ; işleri ona biraktrız. — Bu fikir fena değil. bir memlekette yaşarsak olabiliriz! Vilson sevindi. — Bu müvafakatiniat kat'i bir söz olarak telekki edeeğim.. — Şüphesiz.. Mamafi hen öyle sözünden kolay dönen insanlardan değil im, Vilson siğarasını yakarak müs. teribane odanın içinde dolaşmağa başlamıştı. Klara uzandığı şezlongdan doğ- rularak dedi ki — Bu günlerde polis müdiriye- tine uğradınız a? — Bayır. — Uğramalıydınız! — Niçin? — Bü müddet İ Amele başı da - şayanı yabancı mesut zarlında — olup < Yavaş, yavaş, bütün kanını kaye bediyordu. İnci, kısrağından indi. Güzel bir. Endül 'necek ve onunla hyacak kadar sağlamsınız. Benim elim mızrak yarasını iyi edebilir. Ve, böyle söyliyerek, mızrağı, yaradan ustalıkla çekip çıkardı. — Teşekkür ederim, Tuleytur lenin güzel incisil — Şimdi, yaranızı saracağım! — Yaramı sarmadan evel, bana şu çeşmenin suyundan, güzel avuç- larınızla bir kaç yudum içirin, Çol kan kaybettim. Bağrım yanıyor. Tüleytüle incisi, mini mini elle- rinin penbe çukuruna berrak sa doldurdu. Hiç tereddüt etmeden, yaralıya yaklaştı. Fakat, Tuzani, sevdiği suyu bütün kuvvetiyle, onu, bile- iğinden yakaladı. Ve, güzel bir çiçeği buruşturur gibi, bir hamlede onun yüzünü, parçaladı. " şimdi; birüdiİsüüü: myanm en güzel kadını kimdir?, “Diye sorsa, belki bir çok isim- der aklıma gelir; fakat Oror Var- gas isminde lime lime yüzlü genç kaz ?.. Asla. - Halk sütunu iş arıyorum Türkçe, Almanta Ve Pransızcaya vakıfım, umuru hesabiye ve muhaseheye aşnayım. Her - hangi bir Üerethanedi bit vazife aryorum. Adresim Kadıkoy Postahanesi - Post rostant 8. Bir kariinize cevap — Bandırmada Hüseyin beyo — Bandırma — gazele müverrilerinden Akşam gazotesi tederikinde — müşkilâta tesadüf ettiğinim yazıyorsunuz. Bu hur Susla ledabir. ittihaz ettik. Mamafi bu kabil müşkilâin önüne geçmek müm- kündür. iş arıyorum Hü yaşlarında güçlü kuvetli ve asker — diğici yapmış bir adamım. — Okumam yazmam yök, fakat Millit / meteplerine devamı ediyorum, aa zamanda - onuda öğrenecegim - Ticarethanelerden — birinde kapıçalık ve aair ayak işlerinde çaışmal isteyorüm Si vasilasiyle — Bu gibi İşlerde ihtiyatkâr —- olmanın çök faydası vardı. — Hakkın var -. çıkınca uğe rarımı — Çok merak ediyorum.. Şimdi anlamak kabil değil mi? — Arıu edarsen şimdi de gider anlarım Fakat sen yalniz. kala- caksın! - Ziyanı yöok kolleksiyonlara Ben resimli bakarak — vakit geçiririm Bu mmesele beni Tahen muazzap ediyor. Polis mü- düriyetinde Cak etrafında dönen dedikoduları yakından — ögrenmek iserim. Pekâlâ, özülme sakın! - Sen gidiyorum. — Abhhhi Ahhhhhi (mabadi. var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: