Akşam 21 Kânunusani 1929 —| Evel — zaman sında Karanfil isminde | bir kız varmış. Kara Ci kasabanıır tanınmış | genci ile evelendir- radan bir sene bile memişken, günün bi- ihuş. Herkes düşmana emleketini müda- etmek için harp faa filin kocası da hazırlan- mış, müharebeye gide- cegi sırada düşünmü — Karımı kime bıraka- cağım? inin kimsesi yok- geçiyormuz gözüne, kafeste n bir İuş ilişmiş. Şroğu kesilerek ka se konulan bu sevimli iş bir. papağan gibi “ndi kendine - honuşu- uş. Gencin koşuna miş: kuşu kafesile bir- - Eve. Kimin evine? - Kendi evime. — Evde başka kim var? — Karım. — güzel mi?? < — Cok güzel.. S Genç erkek bakmış ki kuş gayet güzel, tıpkı — — Sama karımı teslim -— edeceğim, onu her gün ğa çıkmasına meydan vermiyeceksin! < Mister Çak, aradan geçen bu “ Vüç gün zarfında, hep agaçta bağlı kalmıştı. Ona daha evelde yiyecek vermekte olan bir vahşi karısi Oakşam sabah bir az yiyecek ye- mek ve içecek su veriyordu. Cak bitkin bir hakde, başi omuzlarının üstüne düşmüş, bay- O ğin.. tipki kanatlarından - bağlan- miş bir kuş gibi, ağaçta bağlı — dürüyordü. Reisin tamamile gözünden dü- T adati kantar ı a y içinde, | Anadoluuun bir. kasaba- | e büyük bir muharebe meydanına gitmiş. Karan- r insan gibi konuşuyor.. SAHTE PRENSES Millet m&%mj&!&rğ kıraat sütu ılk masallarında; ' Cennet kuşu uş, gence teminat vermi; — Hiç merak etme! Ben, sen gelinceye kadar onu oyalar ve bir başka erkekle görüşmesine mey- dan vermem. xx Karanfilin kocası harbe gitmiş. Genç kadın her saat bu sevimli kuşla konuşur, sabah akşam onun yemini verir ve daima —onunla — meşğul olurmuş. kendisinin — cennetten geldigini söyleyen kuş, bir gün karanfile demişki: Karanfilciğim! Her gün seni eğlendiriyorum; bu gün de ben derdimi anlatayım, sen beni teselli et, olmaz mı? Söyle, seni dinliyorum! Demiş. Cennet kuşu anlatmağa başlamış: — Ben cennette, huri: lerin en güzellerinden biri idim. Fakat orada hiç kimse kendisinin güzel ve ya çirkin olduğunu bil- mezdi. Dünya yüzünde olduğu gibi ayna filan yoktu. Bana bir merak gelmişti: «Aceba ben na- sılım; — güzel mi- yoksa çirkin miyim?> Bu merakla her gün cennette dolaşarak buna bir çare aradım. Nihayet bir gün «Abukevser» ha- vuzunun yanından ge yordum, Beni, bu mera- kımdan dolayı cennetin o taraflarında gezmekten menetmişlerdi. Ne olursa ölsun dedim, — havuzun Kakilir İ P. — Ben ümidimi — keseli çok oldu. — Kabahat sizde.. hiçare ada- m beyhude yere ölüme gönder- mişsinizl — Öyleyat — Cak Nevyork polis müdüriyetine gön- derilen bir adam sağ döner mi? — Niçin.. Orada ne yaparlar Oraya gidince mutlaka ölmek mi dâztm? | — Hayır.. Amerika kanuntarı adaletten Yaçka bir şey tanımaz. tarafından Romati Ve i, Antuanla Kleopatranın Cnir- ni NnK Polis idaresi M. Çön ÜYTi L Çasla gl nu anına sokuldum; bir de ne göreyim: Cennetlik bir çok insanlar, dünyada | haram olan kevser şarabı içiyorlardı. «Her kes içsin de ben niçin içmiyeyim?» dedim, havuza egildim ve orada kendimi gördüm! O kadar güzel, o kadar cazibeli idim ki, o dakika da içimde faniler gibi derin bir arzır uyandı: Yer yüzüne çıkmak. Fakat, istediğim gibi olmadı. Bu arzumu keşf- eden zebaniler bir gün başıma üşüştüler ve beni cennetten kovdular. Dün- yaya — çıktığım — zaman şeklim tamamen degiş- mişti, şu gördügün kıya- Cette, bir kuş olarak gel- miştim. Bu sıra kapı. çalınmış ve Karanfilin kocası gazi olarak harpten dönmüş Cennet kuşunun, karısını her türlü fenalıktan mu- hafaza ettiğini ve tatlı hikâyelerle — oyaladığını görünce bu zeki hayvana teşekkür etmi; ci Karanfil o günden sonra, başka bir şekle girmemek endişesiyle ölünceye kadar aynaya bakmamış! h * Ben ne bileyim? Bir gece yarısı karısı hocayı hizli hizli dürte- rek üyandırmış: — Kalk efendi kalk Haca gözlerini açmış - Ne oluyorsun . yahu?. — Aman efendi. sol ta- rafında mum var ver onu bana. Hoca bu söze fena halde kızmış! — Çıldırdın misen? Ben karanlıkta sağımı solumu nasıl görerim. Demiş hadiseden . sizi vaktile mahkâm ettlen Polis hafiyesinin buraya kadar| gelmesi, elbette ki? dostluk eseri degildir. Yal Beni tutmak için mi geldigini zannediyorsun? — Ona şöphe var mıl — Doğru söyliyorsun Vomf ben de bu filirdeyim, ögrentek - için halde bü melunün, Rsasen senin — kanaatını sormuştum. Şu gözümün önünde canlı billeş gibi fazla teneffüs etmesini İsemem. — Ne yapmak (fikrin&siniz? kabilenin bir eski âdeti vardır: keııdı.cıînr ihanet edenleri yakarlar! — Çok eyi bir adet — Beşsenedenberi belki hrk kişiye — Bizim 20 'izemundan e Ddanyr Giser ONA. ağil kendamnkia SĞ Te buldu. | ren vapur bu adanın önünde bat- Kaza Birinci perde Vahşiler arasında Vak'a Bahri Muhit ortasında, bir. adada cereyan eder, Kazazede Rejisör — Maiyetim- deki opera ve sinema artistleriyle beni Avrupadan Amerikaya ge bı... Hepsimiz kurtulup adaya çık- tık.. Hattâ sinema makinemizi bile tahlis edebildik... Lâkin vah- şilerle meskün bulunan bu adada ne yapacağız, heyhat. Profesyonel kazazede — Arka- daşlar! Hiç bir şeyden korkmanıza mahal yok... Sizleri kurtarmak vazifesini ben üzerime alıyorum. Kazazede Rejisör - Siz de bizim gibi alelâde bir kazazede değil misiniz?.. Profesyonel kazazede — Hayırl.. Ben, kazazedeliği kendime meslek edinmişimdir... Kariham ve soğuk kanlılığım herkesinkinin fevkınde- dir. Limanlarda dolaşır; batmaları kaviyen muhtemel olan gemilere binerim; kazadan sonra ise, ken- dimi, — kazazedelerin — emirlerine tabi tutarım! Kazazede Rejisör — O bize de yardım edin. Hepimiz sahili selâmete ulaştırın! Bas kazazede (1) — Vahşilerin naralarını işitiyor musunuz? Soprano kazazede |2) — Yam- yamlar geliyor... Kaçalım Kör aktör ve aktrisleri (3) — Çöğla, yerlerinden kapırdamazlar. lep bir ağızdan şarkıya başlar- lar:) Kaçalım! Kaçalım! Kaçalım! Kaçalımi e Kazazede Rejisör — Kaçacak- sanız kaçsanız a.. Ne bekliyor- sunuz ? Kör aktör ve aktrisleri — A... Sahi... Pardon... İtiyat... Her han- gi operayı oynasak, dışarıya çıka- cağımız esnada, yerimizde dura- rak hep bir ağızdan şarkıya baş- larız da... yofesyonel kazazede — Kimse yerinden kıpırdamasın!.. Aklıma bir| kurnazlık geldi... Sinema perde- ini vahşilerin karşısına kurun... Makineyi de bana verin.... (Sinema makinesini alarak karşı taraftaki ağaçlardan biri üzerine tırmanır.) Vahşiler, halleri varsı bele yaklaşsınlar artık.... (Val lerin harp naraları iyiden iyiye duyulur.) Bütün kazazedeler — (Hep bir ağızdan:) Mahvolduk! Profesyonel kazazede — (Ağacın üstünden:) Korkmayın! Korkma- yın! (Sinema perdesi üzerine bir askeri geçit resmi manzarası ak- settirir. Vahşiler, bu kadar askeri bir arada görerek tabanları kab dırır, bağrışa bağrışa kaçarlar.) Profesyonel Kazazede — (Filmi kutusuna — yerleştirdikten — sonra:) anız mubarek olsun, arkadaşlar| ikinci perde Sal Aynı dekor leri sardık ve ateşe verdik... — kabahatları ne idi? — Kabileye ” ihanet etmişlerdi bütün - kabile efradının arasiyle yaktık... fakat — yahancılar - için kabile efradının reylerini almağa düzüm yoktur. Dudağımıta arasından çikacak — Yakl Kelimesi ile mesele biter.. Bu esnada — kabileden — birini çağırarak: Haydi, çabakf yağlı b getir ve şu ağaçtaki adamın östi sarl Dedi. Vahşi derhal yağlı bez parçala- rint alip getirdi ve Cakin bötün cudüne sardı. yakın insan yakdık.. Fakt bunların | bzere ı:;),";x.. i zeda artistler — | Kazazede Rejisör - Şimdi, me- sele, bu menhus adadan yakayı kurtarmakta! Profesyonel kazazede - Bundan kolay ne var?. Geminin parça: lanmış tahtalarıyle bir sal yapa- rız.. kendimizi rüzgârın cereyanına vererek Vve sinema perdesini yelken gibi kullanarak Amerikaya Kazazede Rejisör — Dahiyane bir fikirl Salı yapmağa başlıyalım. Kör aktör ve aktiristleri — (Yere lerinden / kıpırdanmaksızın - şarkı söylerler:) Salı yapımıya başlıyalım! Salı yapmıya başlıyalım! Salı yap- mıya, başlıyalım! Profesyonel kazazede — Şar- kayla peynir ge aa laydi iş başına. ( Salı yaparlar. Üzerinei bepak Hişer, Sinenli tüf desini yelken gibi açarlar. Fakat, perde ince olduğu için rüzgâr tarae fından lime lime parçalanır. ) Kazazede Rejisör — Şimdi ne yapacağız ? Profesyonel kazazede — ( İki saniye tefekküre daldıktan sonra:) Meraklanmıyın ! Seslerinizin per- desi, opera — artisti olduğunuz için fevkalâde mükemmeldir. Ha- zır, kazazedeler arasında bir dok- tor da var. Hepinize ameliyat yap- sın. Seslerinizin perdesini çıkararak cümlesini yan yana eklemek su- retiyle muhteşem bir yelken mey- dana getirelim. Bu yelken bizi, Amerikaya — kadar / sapasağlam ulaştırır. Kazazede Opera artistleri — şir ağızdan. ) İyi amma, bit geçineceğiz... Sesi- mizin perdesi olmazsa, sonra ne yaparız.? Profesyonel kazazede — Tasa etmeyin, canım. Amerikaya ulaş- tığımız zaman, doktor, bir ame- yat daha yapar; gene sesl zin perdelerini yerlerine koyarl ” Kazazeda —Ârlisller — (Hep bir ağızdan.) Eh! Pek âlâ öyleyse. Doktor — (Ameliyata başlar.) Üçüncü perde Opara Rejisör — ( Kulis arkasında ) Felâket! Felâket! Tiyatro salonun- da kıyametler kopuyor... Halkın kimi kahkahalarla gülmekte; kimi deliye dönmüş.. Kcaba, bütün Avrupaca meşhur olan artistleri- miz Amerikalıları bu hale sokmak için ne pot kırdı? (Saçlarını yolar) Profesyonel kazazede- korkma, azizim! ÂAktörler pot kırmadılar Potu aptal doktor kırmış. Aktörlerin ses perdelerini lâalettayin takmış. İhtiyar sakallı adam, büyük baba rolünde soprano - sesiyle; — bülbül ibi şakıdı. Genç kız. İse, kalın alın baso sesle bir makam futturdu. Bu hâle Amerikalılarda değil a, kimsede hal kalmaz. Perde iner. Ti Bas ns, arkek ösleri içinde e kalınıdır. (8İ Soprano - ses, kadın sasleri içinde 8) Bunlar, oparalarda ayrı ayrı rol a hap bir ağızdan tarkı, göylüyen ve aktristlerdir. Nükili : ( Vâ-Nâ ) mayıp h Zenci ile Reis, dizildiler. ağacın karşısına oturmuşlardı. fına kin ve püskürüyordu. Zencinin - göderinden intikam — alevleri Son defa olarak polis haliyesinim yanına sokuldu: — Cakl “dedi- Artık son daki- Nevyorkta, varsa söyle. kalarınt yaşıyorsuz ailene bir vasiyet Bu — husustaki isaf edecegimden emin olabilirsin! fazla söz sayle- arzılarını aynen Reis, zencinin mesine meydan vermedi. Vahşiler hep bir ağızdan milli şarkılar söy- Teyerek, Cakin nasil yanacağını seyretmek için sahirsızlık gösteri. yorlardı, Reis kabi âbi, — Bu van